Kuran’da Tasavvuf ve Lahid Köklü Kelimeler
Bu makalede 6 ayette geçen LHD kökünden bahsetmek istiyorum. Bu kökten gelen kelimelere bu günkü meallerde “eğriliğe sapanlar, tahmin, sığınak, eğriliğe yöneltmek, doğruluktan sapanlar” anlamları verilmiştir. Bu anlamlar ikincil olarak doğrudur. Fakat Kuran’da bu ikincil kelimelere karşılık gelen kelimeler zaten vardır. Öyleyse bu kelimelerin asıl anlamları ne olabilir?
Yaptığım Semitik dil araştırmalarında LHD (لحد ) kelime kökünden gelen kelimeler Lahda 1: Kurulmuş, sabitlenmiş, döşenmiş (parke taşı). Lahda 2: kehanette bulunmak, gelecekten haber vermek, peygamberlik. Lahadi: büyücü, sihirbaz, efsuncu. Lahad 3: hassas, kibar, lüks, rahat, şımarmış.
Eski Arapça kaynaklarda ise LHD köklü kelimeler için şu anlamlar mevcuttu: Yapmacık davranmak, eğik, sapmış, sapma, karalamak, iftira etmek, küçümsemek, döneklik, heretik olmak (normal kabul edilen inançtan sapıtmak), kaçmak, heterodox (Normal inançtan sapmak), Kuranı batini yorumlamak. Tartışmak ve davranışsal eğitim yapmak. Mültehadün: Sığınılan, barınılan yer (dergah). Mezar olan lahit anlamı da verilmiştir. Fakat bu anlamın lahawa veya lahit kelimesinin yanlış anlaşılmasından veya lahda 1 kelimesinden kökenlendiğini düşünüyorum. Çünkü bu kelime aslında matem, yas tutmak anlamlarına gelmektedir.
Yukarıda verilen kelime anlamlarının bir kelimeyi tanımlamaya çalışan insanların verilerinden anlaşılan anlamlar olduğunu hatırdan çıkarmamak gerekir.
LHD kökünün Kuranda ki kullanımına baktığımızda karşımıza çok daha farklı anlamlar ortaya çıkmaktadır. Bu kelime kökü hem olumlu hem de olumsuz anlamlar taşıyacak şekilde kullanılmıştır.
Bu günkü anlamda bu kelime kökü ne anlamda olabilir? Aslında ayetlerde ne ifade ediliyor olabilir?
Yaptığım araştırmada böyle bir kelimeye karşılık gelebilecek başka bir kelime saptadım. Bu kelime Türkçe değil, Eski Yunanca gibi gözükmesine rağmen aslı Sümer veya Semitik kökenlidir. Yani Mezopotamya kökenli bir kelimedir. Eski Yunanlılar mitolojileri ve diğer bilimsel öğretileri aldıkları gibi bu kelimeyi de Mezopotamya uygarlıklarından almışlardır.
Kelimemiz “Yunanca: sophia, Latince: sofia” kelimesidir. Kelimenin Eski Yunanda ilk anlamı “peygamberlerin sözlerinin ve şiirlerin özel anlamlarını kavrama” dır. Daha sonra bilgelik anlamı kazanmıştır. Bundan türeyen kelimeler ise çok daha olumsuz anlamlar kazanmıştır.
Sophia kelimesi "Beceri, bilgelik, yargı, pratik bilgelik, kurnazlık, akıllılık, felsefe, bilge, ilahi hikmet, kutsal bilgelik" anlamlarındadır. Kuranda ilahi bilgelik “hikmet” kelimesi ile açıklanmıştır.
Oysa Sofist kelimesi çok daha farklı bir anlam olan “Batıl delil kullanan kişi” anlamına gelmektedir.
Sophistication kelimesi ise daha da kötü bir anlama gelmektedir. Aşağıda görüldüğü gibi:; Yanıltmak amacıyla yanıltıcı argüman kullanmak, tağşiş (sulandırmak, değerini azatlamak), bozmak, kelime oyunu ile hile, Sophistes:"Bilge bir adam, usta, öğretmen, sözel bilgelik, arıtma, ayrımcılık"
Sophistry ise görünüşte iyi fakat aslında aldatıcı olan demektir.
Sophia kelimesi aslında günlük hayatımıza ve dini inançlarımıza girmiş bir kelimedir! Sophia veya sofia kelimesi bizim sufi, tasavvuf (sufi kelimesinin Arapça tefeül babı) kelimelerimiz kökenidir. Sufi “bilge” anlamına gelirken, tasavvuf “bilgeleştirme” anlamına gelmektedir. Bu gün kazandığı anlam ise pek iç açıcı değildir. Bazıları sufi kelimesinin başka anlamdan türediğini iddia etse de Biruni bilgelik anlamına gelen Yunanca sofia kelimesinden geldiğini söylemiştir. Yunanca etimolojide ise bu kelimenin kökeni bilinmemektedir. Ben bu kelimenin Akkadca büyücü, bilge kişi anlamında olan şiftu, şifru kelimelerinden geldiğini düşünüyorum.
Aslında Kuranda geçen LHD kökenli kelimeler, sofia kelimesi ile tam paralellik ve anlam benzerliği göstermektedir. Bu nedenle LHD kökenli kelimeleri sufilik veya tasavvuf kelimesi ile anlamlandırmak uygun olacaktır. Başlangıçta sofia kelimesi gibi sufi kelimesi de bilgelik amacıyla yola çıkmayı gösterir. Sonra sofia kelimesinde olduğu gibi tıpkı tasavvufta da batıllığa, sapıklığa doğru bir gidiş vardır. Kısacası Kuranda sufi anlamına gelen kelime “lehed” köküdür. Tasavvuf (Sophistication) yülhidune kelimesidir. Sofia kelimesi nasıl sapıklaşmışsa, sufiler de öyle sapıklaşmışlardır. İlhad kelimesi de LHD kökünden türemiştir (İlhad wiki).
Bu bilgiye göre ilgili ayetlerin meali şöyle olmalıdır:
Araf 180:
وَلِلَّهِ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُوا الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي أَسْمَائِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ (180)
En güzel isimler Allah’ındır, O’na o isimlerle dua edin, O’nun isimleri konusunda bilgiçlik taslayan (Sophistication yapanları) bırakın. Onlar yaptıklarının cezasını göreceklerdir [180].
Buna en güzel örnek tasavvufcuların “illahu, hu, hüda, Tanrı, Allah baba, maşuk…” gibi kendilerince tanımladıkları Allah isimleridir.
Nahl 103:
وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّهُمْ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌ لِسَانُ الَّذِي يُلْحِدُونَ إِلَيْهِ أَعْجَمِيٌّ وَهَذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُبِينٌ (103)
Ve muhakkak biliyoruz, onlar derler ki, «O’nu şüphe yok bir beşer öğretiyor.» Kendisi hakkında bilgiçlik tasladıkları (Sophistication yaptıkları ) şahsın lisanı Acemidir, bu ise pek açık bildiren bir lisan-ı Arabîdir [103].
Yine yabancı dillerden geçmiş, özellikle Acem dili (Farsça) ile oluşturdukları tasavvuf jargonlarıdır. Dede, baba, pir, el almak, Vücudu Mutlak: Tek varlık,Vahdeti Vücud : Birlik, Tecelli: Allah ile bir olmak, Allah’ın varlığının göstergesi, Ayan-ı Sabite: Allah'ın yansıması, Fenafillah: Tasavvuftaki son aşama, Allah’ta yok olma, İnsan-ı Kamil: Fenafillah'a ulaşmış kişi, olgun insan, kamil insan, Maşuk: Sevgili, Aşık: Allah aşkıyla yanan,seven, Şarap: Anlamların özü, Meyhane: Allah aşkının sunulduğu yer, Meclis: Allah’ı anmak için yapılan toplantılar, Sarhoş: Allah aşkıyla kendinden gecen derviş, Saki: Mürşid, Allah aşkını sunan, yol gösteren,Tekke: Tasavvuf ehli kişilerin, tarikat mensuplarının barındıkları, eğitim gördükleri yer, kuruluş, Pir: Tarikat kurucusu, Şeyh: 1) Tarikatta en yüksek dereceye ermiş kişi. 2) Tarikat kollarından birinin başında bulunan kimse, Tarikat: Allah’a varma yolunda benzer biçimde düşünenlerin oluşturduğu topluluk, yol, Derviş: Bir tarikata girmiş, onun kurallarına uygun yaşayan kimse, Abdal: Gezgin derviş, Halife: Tarikat kurucusunun ya da şeyhin kendisine vekil tayin ettiği, yetki verdiği kişi. vs…
Kehf 27:
وَاتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنْ كِتَابِ رَبِّكَ لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ وَلَنْ تَجِدَ مِنْ دُونِهِ مُلْتَحَدًا (27).
Rabbinin Kitap’ından sana vahyolunanı ilet; O’nun sözlerini değiştirecek yoktur. O’ndan başka bir bilgelik (sofia) kaynağı (Kuran) bulamazsın [27].
Tasavvufcular Hindu (Upanişat), Mecusi kitaplarını, Hermetizim bilgilerini bilgelik kaynağı olarak kullanmışlardır.
Zümrüt tablet: Avrupa’lı okültist akımların düşüncelerini dayandırdıkları kısa bir metindir. Yazılı ilk kaydına 800 yılında Abdulkadir Geylani’nin Kitab-ı Sirr Al Asrar (Sırların Sırrı) kitabında rastlanmaktadır. 1140 yılında Johannes Hispalensis tarafından Latince’ye çevrilmiştir.
14. yüzyılda simyacı Ortolanus tarafından “Hermes’in Sırrı” adıyla şerhedilen metin, bundan sonra simyanın gelişimi üzerinde etkili olmuştur. Zümrüt Tablet’in Tercümesi:
- Hiç yalan olmadan doğrudur, kesindir ve çok gerçektir.
- Aşağıda olan yukarıda olan gibidir, yukarıda olan da aşağıda olan gibidir, ve birlikte tek bir şeyin mucizesini gerçekleştirirler.
- Ve bütün her şey bir olandan geldiğinden, bir olanın düşüncesinden gelmiştir. Böylece her şey bu tek olandan uyum sağlayarak çıktı.
- Güneş onun babasıdır, Ay annesidir. Rüzgar onu karnında taşımıştır, Toprak beslemiştir.
- Dünyanın bütün gücünün babası budur. Onun gücü eğer toprağa dönerse her şeye yeter.
- Toprağı ateşten ayıracaksın, sübtil olanı kalın olandan; bu büyük bir maharetle olmalı.
- Topraktan gökyüzüne çıkacak ve yeniden toprağa inecek, ve yukarıda ve aşağıda olanın gücünü alacak. Bununla bütün dünyanın zaferi senin olacak, bunun için bütün karanlık senden uzaklaşacak.
- Bu bütün kuvvetlerin en kuvvetlisi; çünkü her sübtil şeyi yenecek, her katı şeyin içine girecek.
- Dünya da böyle yaratıldı.
- Hayranlık verici biçimler bundan çıktı, bunların ortamı buradadır.
- Bu yüzden bana Üç Kere Büyük Hermes denir, çünkü bütün dünyanın felsefesinin üç bölümü de bana aittir. Güneş’in yaptıkları hakkındaki söylediklerim böylece bitiyor ve tamamlanıyor.
Hac 25:
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ الَّذِي جَعَلْنَاهُ لِلنَّاسِ سَوَاءً الْعَاكِفُ فِيهِ وَالْبَادِ وَمَنْ يُرِدْ فِيهِ بِإِلْحَادٍ بِظُلْمٍ نُذِقْهُ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ (25)
Doğrusu inkar edenleri, Allah’ın yolundan, yerli ve yolcu bütün insanlar için eşit kılınan Mescidi Haram’dan alıkoyanları ve orada zulüm ile bilgiçlik yapmak (Sophistry ) isteyeni, can yakıcı bir azaba uğratırız.[25]
Bunu açıklamak için bir alıntı vermem yeterli olacaktır sanırım: “Ebu-Yazid hacca gidiyordu. Adetiydi, hangi şehre varırsa once şeyhleri ziyaret ederdi. Bir şehre vardı, oradaki büyük bir şeyhe gitti. Şeyh, Bayezid’in hacca gittiğini öğrenince, ‘zahmet etme dedi, etrafımda yedi kere dön. Kemerindeki paraları da bana ver, yürü git memleketine. Ey Bayezid, Kabe Tanrı evidir, ama şu gönlüm de Tanrı evi. Yalnız o evin de, bu evin de Tanrısına hamdolsun; o ev kurulalı Tanrı içine hiç girmedi. Halbuki bu ev yapıldığı günden beri, Tanrı bu evden hiç çıkmadı.” Bunları duyan Bayezid Bistami adamın dediklerini yerine getirip, evine geri döner. (Makalat’tan aktaran A. Gölpınarlı, Mevlana Celaleddin, İstanbul, 1985, s.57; Krş. Benjamin Walker, agy., s.216)”
Fussilet 40:
إِنَّ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي آيَاتِنَا لَا يَخْفَوْنَ عَلَيْنَا أَفَمَنْ يُلْقَى فِي النَّارِ خَيْرٌ أَمَّنْ يَأْتِي آمِنًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ اعْمَلُوا مَا شِئْتُمْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ (40)
Ayetlerimizi hakkında bilgiçlik taslayan (Sophistication yapanları), bize gizli değillerdir. Kıyamet gününde ateşe atılan mı, yoksa güven içinde gelen kimse mi daha iyidir? Dilediğinizi işleyin, doğrusu O, yaptıklarınızı görendir [40].
Cin 22:
قُلْ إِنِّي لَنْ يُجِيرَنِي مِنَ اللَّهِ أَحَدٌ وَلَنْ أَجِدَ مِنْ دُونِهِ مُلْتَحَدًا (22)
De ki: «Beni kimse Allah’a karşı savunamaz ve ben O’ndan başka bir bilgelik (sofia, sufi) kaynağı bulamam »[22].
Kısacası Kuran’nın içeriğine ters bir kaynak bilgelik amacıyla kullanılamaz. Eğer kullanılırsa tasavvuf ehlinde ve sofia ehlinde olduğu gibi doğru yoldan sapar ve cehenneme ulaşılır.
Doğrusunu Allah bilir.