Kuran’da Namaz Vakitleri
Kuran’da bizim namaz olarak bildiğimiz kelime essalat kelimesidir. Fakat bazı ayetlerden zikir ve sebbih kelimesinin de essalat yerine kullanıldığını görüyoruz. Aslında zikir (hatırlama) ve sebbih (otoriter yüceltme) essalatın içindeki kavramlardır.
Kuran’da namaz vakitlerini gösteren, benim saptaya bildiğim ayetler şunlardır:
Bakara 238:
حَافِظُوا عَلَى الصَّلَوَاتِ وَالصَّلَاةِ الْوُسْطَى وَقُومُوا لِلَّهِ قَانِتِينَ (238)
Namazlara ve orta namaza devam edin; gönülden boyun eğerek Allah için namaza durun [238].
Orta namazın hangi namaz olduğu makalenin en sonunda anlatılmaya çalışılacaktır.
Hud 114:
وَأَقِمِ الصَّلَاةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِنَ اللَّيْلِ إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّيِّئَاتِ ذَلِكَ ذِكْرَى لِلذَّاكِرِينَ (114)
Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl. Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir. Bu, hatırlayanlara bir hatırlatmadır [114].
Bu ayette gündüzün iki tarafında denerek öğle ve ikindi namazları hatırlatılmaktadır. Ayetin devamında gecenin gündüze yakın kısımlarında denerek çoğul kullanılmıştır. Arapçada çoğul kullanıldığında en az üç sayısı anlaşılır. Bu nedenle gece kılınan namazlar en az üç olmalıdır. Bu namazlar akşam namazı, yatsı namazı ve sabah namazıdır. Kuran’da gece (leyl) kavramı Güneş’in ufukta batması ve ufuktan çıkması arasındaki süredir. Görüldüğü gibi en az beş vakit namaz ifade edilmiştir.
İsra 78:
أَقِمِ الصَّلَاةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَى غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا (78)
Güneş’in alçalmaya başlamasından gecenin koyulaşmasına doğru ve günün ağarması zamanlarında namaz kıl; günün ağarması kesinlikle şahit olunandır [78].
Burada ise Güneş’in alçalmaya başlaması (en yüksek zirvesinden aşağıya doğru harekete başlaması) öğlen zamanını ifade etmektedir. Bu zaman özellikle Arapların siesta yani öğle uykusu uyudukları zamandır. Gecenin koyulaşması ise yatsı namazının başlangıcıdır. Qurani fecr ise günün aydınlanmaya başlaması, oruçlunun imsak vaktinin girdiği zamandır. Sabah namazının başlangıcını ifade etmektedir. Burada üç vakit namazdan bahsedilmektedir. Peygamber bu ayeti uygulamış mıdır? Tabiki uygulamıştır. Öğlen ve ikindi, akşam ve yatsı namazlarını cem etmiş. sonrasında da sabah namazını kılmıştır. Yani bu ayetler namazda cem olayına da işaret etmektedir. Görüldüğü gibi cem edilemeyen namaz sabah namazıdır.
Taha 130:
فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا وَمِنْ آنَاءِ اللَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَى (130)
Onların dediklerine sabret; Güneş’in kabarıp yükselmesinden ve batıp sönmesinden önce Rabbini hamd ile tesbih et; gece süresince ve gündüzün tafalarında da tesbih et ki Rabbinin rızasına eresin [130].
Burada da günlük beş vakit namaz ifade edilmektedir. Bu ayette essalat kelimesi yerine sebbih (otoriter yüceltme, tesbih) kelimesi kullanılmıştır. Ayrıca “Güneş’in doğuşu” yerine “Güneş’in kabarıp yükselmesi” tanımı kullanılmıştır. Bu ayet bize Güneş’in tam olarak doğmadığı ve tam olarak batmadığı yerlerde de namazın hangi vakitlerde kılınacağını göstermektedir. Çünkü ayette Güneş’in doğuşunu ifade eden şrq (şarq) kelimesi kullanılmamıştır. Şark kelimesinin asıl anlamı çıkış, doğuştur. Oysa Hicr suresi 73. ve Şuara 60. ayetlerde de müşrikine “Güneş'in doğuş zamanı” kelimesi kullanılmıştır. Taha 130 da ise görüldüğü gibi “tulu Şems den önce” denmektedir. Yani ısrarla Güneş’in ufuktan çıkışı değil, yükselmesi ifade edilmektedir. Bu yükselme ufuktan bağımsız bir yükselmedir. Bu durumda Güneş ufkun altında da olabilir, ufkun üstünde de olabilir. Ama bir yükselmenin olacağı durumu ifade etmektedir. Bu bize kutup dairesinde namaz vakti tayin etmeyi mümkün kılmaktadır. Çünkü Güneş'in yükselmesinden önceki zaman sabah namazını ve alçalıp yaklaşması ise akşam namazını ifade etmektedir. Gece süresince tanımı ise çoğuldur. Bu da gecede en az üç namaz var demektir. Kutuplarda altı ay gece olduğundan bizim yatsı, öğlen ve ikindi namazları gece kılınacak demektir. Yine ayetin devamında gündüzün tarafları kelimesi çoğul olduğundan, kutuplarda altı ay gündüz olduğu dönemde ise yatsı, öğlen ve ikindi gündüz vaktinde kılınacaktır. Bu tahminde aşağı yukarı en yakın yere uyum içinde olmaktadır.
Ayrıca Taha 130 da “gable gurubiha” yani Güneş’in batıp sönmesinden önce denmektedir. Bu”gable grubiha” tanımlamasına birçok mealde “ikindi vakti” anlamı verilmiştir. Bu tamamen yanlıştır. Çünkü bu durumda ayetin devamındaki “ gündüzün iki tarafında” tanımlaması neyi ifade etmiş olmaktadır? Gündüzün iki tarafı öğle ve ikindidir. Burada ikindi namazı iki kez mi ifade edilmiştir? Hayır. Buradaki “gable grubiha” yani “Güneş’in batıp sönmesinden önce” ifadesi akşam vaktini. Yani Güneş’in ufukta battıktan sonra, ufuktaki kızıl ışınlarının da kaybolduğu zamana kadar olan süreyi göstermektedir. Bunu nereden biliyoruz? Bütün semitik dillerde grub kelimesi akşam zamanını ifade etmektedir. Yine arkeolojik kazılarda bulunan Asur astronomik gözlem tabletlerinde gece üç kısma ayrılmıştır. Güneş’in ufukta batmasından sonra batıda Güneş ışınlarının tamamen kaybolmasına kadar geçen süreye USAN (akşam) demişlerdir. Batıda Güneş ışınlarının kaybolmasından sonraki bölüme ise MURUB demişlerdir. Sonraki 1/3 kısma ise ZULUG (zuluf) demişlerdir. Anlayacağınız gibi ayette “murub dan önce tesbih et” denmektedir. Burada akşam namazının bitiş suresi verilmektedir.
Kaf 39:
فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ (39)
Söylediklerine sabret; Rabbini, Güneşin kabarıp yükselmesinden önce ve batıp sönmesinden önce överek tesbih et [39].
Bu ayette de yine “tulu Şems” ve “elğurub” kelimeleri kullanılmıştır. El ğurub marifedir. Belli bir dönemi ifade etmektedir. Akşamdan sonraki MURUB dönemidir. Yine şark, muşriq kelimesi kullanılmamıştır. Sabah ve akşam namazları anlatılmaktadır. Yine Güneş’in ufukta tam doğmadığı ve tam batmadığı yerlerdeki namazı tanımlamaktadır.
Araf 205:
وَاذْكُرْ رَبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعًا وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ وَلَا تَكُنْ مِنَ الْغَافِلِينَ (205)
Rabbini gönülden ve korkarak içinden hafif bir sesle sabah akşam an, gafillerden olma [205].
Bu ayette geçen “ğuduv” kelimesi fecrin başlangıcından hemen sonraki bükren den sonra Güneş’in doğuşuna kadar geçen süren sabah saatlerini ifade etmektedir. Asal kelimesi ise kök, asil demektir. Yani bir şeyin kökenini ifade etmektedir. Bu durumda akşam vaktinin Güneş’in hemen batışından sonraki erken akşamı ifade eder. Eğer asal vakti köken ise yatsı, sabah, öğlen, ikindi devamıdır. Bu durumda sabah “vusta” yani orta dır. Salati vusta ise sabah namazıdır. Aslında bu bilinmedik bir durum değildir. Osmanlı’da, Araplarda günün başlangıcı akşam vaktidir. Yani tarihin gün değişimini biz nasıl bu gün saat 24 den sonra yapıyorsak onlarda Güneş’in ufukta batması ile bir sonraki günün tarihini atmaya başlamışlardır. Bunu antik Asur astronomik gözlemlerinde de görmekteyiz. Yani ayın birindeysek ve Güneş battıysa artık ayın ikisi başlamış demektir.
İnsan 25:
وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَأَصِيلًا (25)
Rabbinin adını erken sabah ve erken akşam an [25].
Ahzab 42:
وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا (42)
O nu tesbih et erken sabah ve erken akşam.
Fetih 9:
لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُعَزِّرُوهُ وَتُوَقِّرُوهُ وَتُسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا (9)
Ki, Allah’a ve Resulüne iman edesiniz, ve bunu takviye edip, O’na saygı gösteresiniz ve erken sabah ve erken akşam O’nu tesbih edesiniz [9].
Yukarıdaki ayetlerden akşam namazı dediğimiz namazın neden hemen kılınması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu namazın Güneş’in batar batmaz kılınması emredilmektedir. Çünkü “erken akşam” denilmektedir.
Nur 58:
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِيَسْتَأْذِنْكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنْكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ مِنْ قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُمْ مِنَ الظَّهِيرَةِ وَمِنْ بَعْدِ صَلَاةِ الْعِشَاءِ ثَلَاثُ عَوْرَاتٍ لَكُمْ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ طَوَّافُونَ عَلَيْكُمْ بَعْضُكُمْ عَلَى بَعْضٍ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ (58)
Ey inananlar! Ellerinizin yönetiminiz altında olan kişiler ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar, sabah namazından önce, öğle sıcağında soyunduğunuzda ve yatsı namazından sonra yanınıza gireceklerinde üç defa izin istesinler. Bunlar, sizin açık bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına girip çıkmakta size de, onlara da bir sorumluluk yoktur. Allah size ayetlerini böylece açıklar. Allah bilendir, Hakim’dir [58].
Bu ayette “salatı işai” den bahsedilmektedir. Aşa (عشو) kısıtlama demektir. Görüşün ve davranışların kısıtlanmaya başladığı zamanı ifade eder. Yani geç akşam vaktidir. Yani yatsı namazının veya Asurluların murub dedikleri zamanın başlangıcıdır.
Rum 17-18:
فَسُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ (17)
وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ (18)
O halde akşama girdiğiniz zaman ( dünü bitirdiğinizde) da, sabaha girdiğiniz zaman da mutlak otorite Allah’dır. 17] Göklerde ve yerde, akşamın geçinde (gece olunca) de, öğleye erdiğiniz zaman da hamd O’na mahsustur [18].
Burada geçen “tumsune” kelimesi geçip gitmek, eriyip bitmek demektir. Ems ise dün demektir. Akşam dün’ün bitip bugünün başladığı zamandır. Bu ayete göre de akşam namazı, günün ilk namazdır. Haliyle sabah namazı orta namaz olmaktadır.
Mümin 55:
فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ (55)
Sabret, Allah’ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Suçunun bağışlanmasını dile; Rabbini akşamın geç vaktinde (yatsı) ve sabahın erken vaktinde tesbih et [55].
Doğrusunu Allah bilir.