Konuya başlamadan önce bazı kavramları doğru anlamak gerekir. Mesela şeytan kelimesi bozan, yoldan çıkaran ,sapıttıran anlamında dır. Bu genel bir kavramdır. İnsanlardan ve cinlerden olabilir. Ayni şekilde melek kelimesi de güç sahibi demektir. Bu eğer insandan olursa melik, insan dışı olursa melek şeklinde adlandırılır. Cin kelimesi ise genel anlamda bilinemeyen, görülemeyen anlamındadır. Fakat özel anlamı ile bizim bildiğimiz yaratıklardır.
Cin ile ilgili mevcut bilgileri aktardıktan sonra kendi görüşümü açıklayacağım.
Cin kelimesi lügatte; "örtmek, örtünmek, gizli kalmak" manalarına gelen "cenne" fiilinden müştaktır.1 Cin, genel manasıyla "örtülü ve gizli olan" demektir. Müfredi "cinn" olup, çoğulu "cann" gelir. Cin cemaatine de "cinne" denir.2
Lugatçiler ve tefsirciler cin kelimesinin farklı kullanımlarında, "bir şeyi duyulardan gizlemek" manasının olduğunu ifade ederler.3 Mesela. "cennehü: onu örttü", "cenne aleyhi'1-leyl: gece üzerini örttü", "cunne: kalkan" manalarını ifade ederken, cenin, cennet ya da cünun gibi kelimeler de cin ifadesi ile münasebettardır. Görüldüğü gibi cin kelimesinin kök harfleriyle ilgili fiil ve isimlerin tamamında, insanın bir kısım ya da bütün duygularında belli bir gizlilik, kapalılık söz konusudur. Istılahta, duyu organlarının idrakinden gizli olan varlıklar için kullanılan bu kelimenin lügat manası, cinlerin mahiyetlerine de uygun düşmektedir.
Kur'an-ı Kerim, insanın yaratılışı çok net olarak anlattığı gibi onun hemen yanıbaşında cinler için de aynı açıklıkta beyanda bulunur. Bir yerde onları "şiddetli alevden"(Rahman. 55/15) yaratıldıkları ifade edilirken bir başka ayette "dumansız ateşten" (Hicr, 15/27) yaratıldıkları anlatılır. Birinci ayette cinlerin esas yapısı hakkında "mearic" tabiri kullanılır. Diğerinde ise "nar-i semum" tabiri geçer. Bu kelimelerin tefsirlerdeki karşılıklarına bakabiliriz.
İbn-i Abbas, "mearic" kelimesini "ateşin ozü" diye tefsir etmiştir.8 Karışık alev, dumansız ateş ya da kızıl, sarı ve yeşil tonları ile alevin tam ortası9 gibi manalar ifade eder.
"Semum" kelimesi, "semme" kelimesinin mubalağalı ism-i failidir.10 "Semum" lugatte 'alev gibi esen sıcak rüzgar’ manasına gelir. Ayrıca zehir ve küçük delik manalarına da gelir." Nitekim terin çıktığı küçük ve gizli gözeneklere "mesemme" denilir.12 Şimdi, bu kelimenin tercih edilmesi ve kullanılması oldukça önemlidir. Çünkü cin ve şeytanın, insanın bedenindeki gizli deliklerden girip zehirleyecek ve yakacak bir mahiyette olduğuna dair özel bir manaya da hamledilebilir.
Yaradılış mayası "semûm" ve "meâric" olan bu lâtif varlıklar hey'et-i asliyeleri ile bizim buudlarımızın dışındadır. Biz onları göremeyiz, ancak onlar bizi görecek kabiliyette yaratılmışlardır.
Kur'an-ı Kerim'de cinlerin varlığı meselesine bakmadan önce, Kur'an'ın geldiği ortamda cahiliye Araplarının inanışına da kısaca bakalım: Cahiliye Arapları, cinlerin de kabile ve gruplar halinde yaşadıklarına, birbirleriyle savaştıklarına, fırtına ve benzeri tabiî olayların cinlerin işi olduğuna inanıyorlardı. Cinlerin başta yılan olmak üzere çeşitli hayvanların suretine girdiklerine, genellikle tenha ve karanlık yerlerde yaşadıklarına, insanlar gibi yiyip içtiklerine, hastalıkları onların getirdiğine, delilerin cinlerin istilasına uğramış kişiler olduğuna inanılıyordu.
Şimdi de konuyu daha iyi anlayabilmek için kızıl ötesi ışınlar hakkında ansiklopedik bilgileri verelim.
Aşağıdaki şekilde kızılötesi ışın hakkında birtakım özellikler verilmiştir.
İki insanın orta infrared ışıkla çekilmiş fotoğrafı
Kızılötesi (Kızılaltı, IR veya Infrared) ışınım, dalgaboyu görünür ışıktan uzun fakat terahertz ışınımından ve mikrodalgalardan daha kısa olan elektromanyetik ışınımdır. Teknolojide kabul edilen ismi olan infrared Latince'de aşağı anlamına gelen infra ve ingilizce kırmızı anlamına gelen red kelimelerinden oluşmaktadır ve kırmızı altı anlamına gelir. Kırmızı görünür ışığın en uzun dalgaboyuna sahip rengidir. Kızılötesi ışınımın dalgaboyu 750 nanometre ile 1 mikrometre arasındadır. Normal sıcaklığındaki insan vücudu 10 mikrometre civarında ışıma yapar.
- 2 Uygulamalar
- 2.1 Kızılötesi filtreler
- 2.2 Gece görüş sistemleri
- 2.3 Termografi
- 2.4 Takip sistemleri
- 2.5 Isıtma
- 2.6 İletişim
- 2.7 Spektroskopi
- 2.8 Meteoroloji
- 2.9 İklimbilim
- 2.10 Gökbilim
- 2.11 Sanat tarihi
- 2.12 Biyolojik sistemler
- 2.13 Fotobiyomodülasyon
- 3 Sağlık riskleri
- 4 Kızılötesi yayan bir cisim olarak Yerküre
|
Bir köpeğin termografik görüntüsü
Kızılötesi ışınım cisinlerin sıcaklığını uzaktan belirlemeye yarar. Termografi (veya termal görüntüleme) genelde askeri ve sanayi amaçlarla kullanılsa da üretim maliyetlerinin düşmesiyle kızılötesi kameralar olarak tüketici pazarına da girmiş bulunmaktadır.
Kızılötesi ışınım her sıcaklıktaki cisim tarafından yayınlandığından (bkz: kara cisim ışınımı) termografi sayesinde hiç ışık olmaksızın bütün ortamı görmek mümkündür. Bir cismin yaydığı kızılötesi ışınım miktarı sıcaklıkla birlikte arttığından, termografi sıcaklık farklarını da görmeyi sağlar.
Takip sistemleri
Kızılötesi takip sistemleri (kızılötesi güdüm sistemleri olarak da bilinir) hedefin yaydığı kızılötesi ışınımı, hedefi takip etmek için kullanır. Kızılötesi takip sistemi kullanan füzeler, sıcak cisimler kızılötesi ışık yaydığından "ısı güdümlü füze" olarak da bilinir. İnsanlar, araç motorları ve uçaklar gibi birçok nesne ısı ürettiğinden kızılötesi dalgaboylarında arkaplandan kolayca ayırt edilebilir.
Isıtma
Kızılötesi ışınım bir ısı kaynağı olarak kullanılabilir. Kızılötesi sauna ve bazı elektrikli sobalarda ısınma amacıyla, uçak kanatlarında ise oluşan buzu eritmek amacıyla kullanılırlar. Kızılötesi ışınım aynı zamanda bir sağlık ve fizyoterapi alanında da kullanılmaktadır. Kızılötesi ışınım etraflarındaki havayı ısıtmadan sadece ışık geçirmeyen cisimleri ısıttığından yemek pişirme için de kullanılabilir.
Kızılötesi ısıtma sanayide boya kurutma, plastik üretimi, tavlama, plastik kaynaklama gibi alanlarda da popüler olmaya başlamıştır. Bu tip uygulamalarda kızılötesi ısıtma yavaş yavaş geleneksel fırın ve ısıtma elemanlarının yerini almaktadır. Malzemenin karakteristiğine uygun kızılötesi frekans seçimi enerji verimliliğini de arttırmaktadır.
İletişim
IR veri iletişimi bilgisayar cihazları arasında kısa mesafe iletişimde kullanılmaktadır. Bu tip aygıtlar genellikle IrDA protokülüne uygun üretilmektedir. Uzaktan kumandalar ve IrDA cihazlar, plastik bir mercek tarafından odaklanıp, dar bir ışın haline getirilen, kızılötesi LED ışığı kullanmaktadır. Bu LEDi kapatıp açarak (modüle ederek) bilgi kodlanır ve karşı tarafa aktarılır. Alıcı bir silikon fotodiyot kullanarak kızılötesi ışığı yeniden elektrik akımına çevirir. Fotodiyot sadece verici tarafından üretilen hızla titreşen sinyala tepki gösterir, bu şekilde ortamdaki yavaş değişen ışığı filtrelemiş olur. Kızılötesi ışık duvarları geçemediğinden başka odalardaki cihazları etkilemez, bu yüzden yoğun yerleşim alanlarında kullanılmaya uygundur. Kızılötesi iletişim aynı zamanda uzaktan kumanda aletlerinde en sık tercih edilen iletişim metodudur.
Kızılötesi lazer kullanan açık hava optik iletişim cihazları şehirlerde noktadan noktaya yüksek hızlı iletişim sağlamanın, fiber optik kablo çekmenin masrafıyla karşılaştırıldığında ucuz bir yoludur.
Kızılötesi lazerler aynı zamanda fiberoptik iletişim sistemlerinde de kullanılır. 1.330nm (en az saçılım) ve 1.550nm (en iyi iletim) frekanslarındaki ışık fiberoptik iletişimde tercih edilir.
Spektroskopi
Kızılötesi spektroskopi atomlar arasındaki bağları analiz ederek molekülleri tanımlamaya yarayan bir tekniktir. Her kimyasal bağ kendine has bir frekansta titreşir. Bir moleküldeki bir grup atom (mesela CH2) bağların esneme ve bükülme hareketlerinden dolayı birden fazla titreşim moduna sahip olabilir. Eğer bir titreşim molekülün dipol momentinde değişime yol açarsa molekül aynı frekansa sahip bir foton soğurur. Çoğu molekülün titreşim frekansları, kızılötesi ışığın frekanslarına denk düşer. Genellikle bu teknik 4000-400cm-1lik orta-kızılötesi ışınım kullanarak organik bileşikleri analiz etmekte kullanılır. Örneğin soğurduğu tüm frenkanslar kaydedilir. Bu tayf kullanılarak örneğin içeriği ve saflığı hakkında bilgi edinilebilir.
Meteoroloji
Meteoroloji uyduları termal ve kızılötesi fotoğraflar çekebilen radyometrelerle donatılmıştır. Bu fotoğrafları kullanarak eğitimli analistler bulutların yüksekliklerini ve tiplerini belirleyebilir, kara ve deniz sıcaklıklarını ölçebilir ve okyanus yüzey olaylarını görebilirler. Tarama genellikle 10,3-12,5 µm frekanslarında yapılır.
Sirrus ve Kümülonimbüs gibi yüksek buz bulutları parlak beyaz, Stratus ve Stratokümülüs gibi daha alçak ve sıcak bulurlar ise gri olarak güzükür. Sıcak yüzey şekilleri koyu gri veya siyah olarak görülür. Kızılötesi görüntülemenin bir dezavantajı stratus veya sis gibi alçak bulutların sıcaklığının yüzey sıcaklığına yakın olması sebebiyle bazen yer ve deniz yüzeyinin görüntülenememesidir. Avantajı ise gece de kızılötesi fotoğraf çekmenin mümkün olması sayesinde hava durumunun sürekli izlenebilmesidir.
Bu tip kızılötesi görüntüler nakliye endüstrisi için çok önemli olan Gulf Stream gibi okyanus akıntılarının ve anaforların görüntülenmesini sağlar. Balıkçılar ve çiftçiler hasatı donmaya karşı korumak ve çıkarılan deniz mahsulü miktarını arttırmak için kara ve deniz sıcaklıklarını öğrenmek ister. El Niño gibi fenomenler de bu şekilde görüntülenebilir. Bilgisayarlı renklendirme teknikleri kullanılarak, normalde siyah-beyaz olan termal resimler, ilgilenilen bilginin daha kolay göze çarpması için renklendirilebilir.
İklimbilim alanında, dünya ile atmosfer arasındaki enerji alışverişindeki trendleri izlemek amacıyla atmosferik kızılötesi ışınım takip edilir. Bu trendler dünyanın iklimindeki uzun dönem değişiklikler hakkında bilgi verir. Küresel ısınma araştırmalarında güneş radyasyonu ile birlikte takip edilen en önemli iki parametreden biridir
Gökbilimciler elektromanyetik tayfın kızılötesi bölümüne düşen cisimleri, aynalar, mercekler ve hatı hal algılayıcıları gibi optik elemanlarla gözler. Bu yüzden de kızılötesi gökbilim, optik gökbilim altında sınıflandırılmıştır. Bir resim oluşturabilmesi için kızılötesi teleskobun parçaları ısı kaynaklarından dikkatlice yalıtılmış olmalıdır. Bu yüzden algılayıcılar sıvı helyum kullanılarak soğutulur.
Dünyadaki kızılötesi teleskopların duyarlılığı atmosferdeki su buharının kızılötesi tayfın önemli bir bölümü soğurmasından dolayı oldukça sınırlıdır. Bu sınırlamadan teleskopu yüksek bir yere yerleştirerek veya teleskobu bir sıcak hava balonu ve uçağın üzerine monte ederek kısmen kurtulmak mümkündür. Uzaydaki teleskoplar bundan etkilenmez, bu yüzden de kızılötesi gökbilim en iyi uzayda yapılır.
Gökbilimciler için tayfın kızılötesi kısmının birçok önemi vardır. Galaksimizdeki soğuk, karanlık gaz ve tozdan oluşan moleküler bulutlar yıldızlar tarafından ısıtıldıklarından kızılötesi ışınım yayarlar. Kızılötesi aynı zamanda henüz görünür ışık vermemeye başlamamış olan önyıldızların da görülmesini sağlar. Yıldızlar yaydıkları enerjinin sadece küçük bir kısmını kızılötesi olarak verirler, bu yüzden kızılötesi gözlem gezegenler gibi soğuk nesneler daha kolay ayırt edilebilmesini sağlar. Görünür ışıkta yıldızın yaydığı parlaklık, gezegenden yansıyan az miktarda ışığı boğar.
Kızılötesi ışık aynı zamanda aktif gökadalerin gaz ve tozla sarılı çekirdeklerini incelemekte de yardımcı olur. Uzaktaki galaksiler de kırmızıya kayma sebebiyle en iyi kızılötesi teleskoplarla görülür
Yılanların kafasında bir çift kızılötesi algılayıcı çukuru bulunur. Bu biyolojik algılama sisteminin ısıya duyarlılığı konusu belirsizdir.
Isıl algılayıcıları bulunan başka organizmalar arasında pitonlar (Pythonidae familyası)), boaların bazıları (Boidae familyası)), vampir yarasalar (Desmodus rotundus), bazı böcekler (Melanophila acuminata), koyu renk pigmentli kelebekler (Pachliopta aristolochiae ve Troides rhadamantus plateni) ve büyük ihtimalle kan emici böcekler (Triatoma infestans) bulunmaktadır.
Kızılötesi ışın ile cinler arasında benzerlikler:
Cinler görünmez, kızılötesi ışınlarda görünmez.
Cinler "şiddetli alevden"(Rahman. 55/15) yaratılmıştır. Kızıl ötesi ışın şiddetli alevden kaynaklanır ve bu amaçla birçok ısıtıcı yapılmıştır. Aslında bizi ısıtan kızılötesi ışınlardır. İbn-i Abbas, "mearic" kelimesini "ateşin ozü" diye tefsir etmiştir. Ateşin özü de kızıl ötesi ışınlardır.
"Semum" lugatte 'alev gibi esen sıcak rüzgar’ manasına gelir. Ayrıca zehir ve küçük delik manalarına da gelir.” Kızıl ötesi ışınlarda ısıtır. sıcak rüzgar da kızıl ötesi ışın yayar. Kızıl ötesi ışının dalga boyu iğne ucu kadardır(Terahertz ışınım daga boyu 0.1-1 milimetre arasındadır). Şiddetli bir kızıl ışına aniden maruz kalınırsa maruz kalınan yer aynen ateş değmiş gibi yanar. “Faiz yiyenler çin çarpmış gibi kalkarlar” mealindeki ayette anlatıldığı gibi vucudunun bir yerine ateş isabet eden insanın fırlaması gibi.
Yaradılış mayası "semûm" ve "meâric" olan bu lâtif varlıklar hey'et-i asliyeleri ile bizim algılamamız dışındadır. Biz onları göremeyiz, ancak onlar bizi görecek kabiliyette yaratılmışlardır. Kızıl ötesi dürbün kullanan bir kişi özellikle gece bizi görebilir. Fakat biz o kişiyi göremeyiz. Biz elbisenin altında gizlenen nesneleri göremeyiz fakat onlar görebilir. Terahertz ışınımlar plastik,tahta,elbise ve seramikten geçebilirler. Fakat metal ve sudan geçemezler.
Eski kültürlerde yılanlar cinni yaratıklar olarak değerlendirilmişlerdir. İlginçtir ki bu canlılarda kızıl ötesi algılama organları bulunur. Tamamen karanlık bir yerde bir yılan karşısındaki canlının vucut ısısının yaydığı kızılötesi ışınları algılayarak onu görebilmektedir.
Cinler kızılötesi teknolojisi ile bu gün gerçekleştirdiğimiz hünerleri gerçekleştirebilir. Bu hünerleri kendi amaç ve niyetleri için kullanabilirler.
Mesela bize birtakım gerçek veya gerçek olmayan bilgiler ve görüntüler aktarabilirler. Telkinlerde bulunabilirler. Biz nasıl kızılötesi ile bilgi aktarabiliyoruz onlarda benzer şekilde yapabilirler.
Bu gün nasıl meteorolojik tahminlerde bulunuyorsak; Onlarda gördükleri görüntüler ile birkaç gün sonra yağmur yağacağını veya fırtına olacağını tahmin ile söyleyebilirler.
Kısacası kızıl ötesi teknolojisinin özelliklerini kullanarak sanki gaybı biliyormuş gibi insanları kandırabilirler.
Bu hünerlerini bazı insanlarla da paylaşabilirler. Bunu özellikle cinlere sığınan insanlarla yaparlar.
Onlara birtakım hünerler kazandırmış olurlar(Neyin karşılığında?). Bu insanlar da kendilerinde olağan dışı özellikler bulunduğunu iddia ederler. Bunun en iyi örneği “duru görü” denen ve çok uzaklarda bulunan insan ve nesnelerin durumu hakkında bilgi verebilenlerdir. Bazı medyumlar geleceği bilemezler fakat vuku bulmuş fakat kişinin haberi olmayan bilgileri bazen söyleyebilirler.
Ya da çok hassas ölçüm ve değerlendirme gereken teknolojik işlerde özellikle inşaat, ve hassas alet yapımında kolaylık sağlayabilir.
Bunun en güzel örneği Hz. Süleyman için çalışan cinlerdir. Bu cinler aslında görünüş olarak insandır. Fakat aslında cinlenmiş ve cinlerin yönetiminde olan insanlardır.
Bu uygulamanın kökeni eski mısır hermetizimine kadar dayanır.
Hz .Süleyman döneminde Byblos ve Tyre şehirlerindeki insanlarda bu tip uygulamalar oldukca yaygındı. Bu insanlara inisiye edilmiş kişiler denirdi. Hz. Süleymana işçi gönderen Kral Hiram da bu şehirlerin kralıydı.
Günümüzde bu uygulamaları devam ettiren gruplar mevcuttur. İnisiasyon dan geçen insanlar sonunda cinlenir yani cinlere sığınır ve birtakım hünerler edinirler. Bunlar için ahirette bir nasip yoktur. Zaten ahrete de inanmazlar.
Allah böylelerinin şerrinden korunmamız için iki sure indirmiştir. Bu nedenle dua da olan bu iki sureyi sık sık okumak gerekir.
Felak suresi: De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”
Nas suresi: De ki: “Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların İlah’ına sığınırım.”
Amin.