Ebabil ve UFO
Bu yazımda sizlere Fil Suresinde bahsi geçen “Ebabil” den bahsetmek istiyorum. Eskiler Kuran ayetleri için kafa yormuşlardır. Fil hadisesi Müslüman veya müşrik (putperest) bütün Araplar tarafından çok iyi bilinen bir hadisedir. Peygamberimizin doğduğu yılda meydana gelmiştir. Bu olay ile ilgili hiçbir tereddüt yoktur. Ben de bu amaçla sizlere araştırabildiğim kadarı ile saptadığım tarihi bilgileri ve düşünceleri aktarmak istiyorum.
Fil suresi: E lem tere keyfe feale rabbuke bi ashâbil fîl(fîli). E lem yec’al keydehum fî tadlîl(tadlîlin). Ve ersele aleyhim tayren ebâbîl(ebâbîle). Termîhim bi hicâretin min siccîl(siccîlin). Fe cealehum keasfin me’kûl(me’kûlin).
: Fil sahiplerine Rabbinin ne ettiğini görmedin mi?[1] Onların hilelerini boşa çıkarmadı mı?[2] Onların üzerine, sert taşlar atan sürülerle kuşlar gönderdi.[3-4] Sonunda onları, yenilmiş ekin gibi yaptı.[5]
Bu surede özellikle “Ebabil kuşları” şeklinde tercüme edilen “tayren ebabil” kelimesi üzerinde durmak istiyorum.
Bu amaçla Elmalılı tefsirinden Fil suresi yorumu ile ilgili bir bölüm aldım. Burada özellikle dikkat edilmesi gereken “Ebabil” kelimesidir. Tayren kelimesi ise “uçan” anlamına gelmekle birlikte “uçan kuş” olarak da anlam verilmiştir.
“3. 2- Üzerlerine birçok ebabil kuşları saldı. Alay alay, fırka fırka, bölük bölük, birbiri ardınca, katar katar çeşitli yönlerden.
TAYR, bilindiği üzere uçan kuş demek olan "tair"in çoğuludur. Diye nekre olarak getirilmesi de bunların tanınmadık, garib birtakım kuşlar olduğunu hatırlatır. Gerçekte kuşların o zamana kadar oralarda görülmemiş irili, ufaklı, siyah, yeşil, beyaz, takım takım garip kuşlar olduğu da rivayet edilmiştir.
Hz. Peygamber'in dedesi Hz. Abdülmuttalib "Ne Necd'li, ne de Tihame'li." demiş. "Tayran"den sıfat veya hal veya beyan atfı olması muhtemel olan Ebabil de garibdir. Bir kısım tefsirciler bu Ebabil kelimesi şemati ve abâdîd ve benzerleri gibi müfred (tekil)i olmayan çoğullardandır, fırkalar demektir, demişler. Ferra, Arap'tan tekilini işitmedim, demiş. Ebu Ubeyde, Ma'mer b. Müsenna da, bunun müfredi olduğunu söyleyen görmedim, demiş. "Kamus"ta da fırak (fırkalar) demektir, tekili olmayan çoğuldur, diyor. İbnü Cerir'in naklettiği vechile Abdullah b. Mes'ud'dan: fırak (fırkalar); İbnü Abbas'dan: "Birbiri ardınca." Abdullah b. Haris İbnü Nevfel'den: İbil-i müebbele gibi ekâtı'; yani besi develeri gibi bölük bölük, katar katar. Said b. Abdirrahman Bezzi'den: Müteferrika; Hasen ve Katade'den: Kesire (çok); Mücahid'den yani "çeşitli, ardı ardınca, toplu halde." İbnü Zeyd'den: Şuradan, buradan, her taraftan gelmiş çeşitli, diye rivayet olunmuş ve İbnü Cerir bunları, ayrı ayrı birbiri ardınca çeşitli bölgelerden diye özetlemiştir. Bununla beraber tefsircilerden ve lügatçılardan bir kısmı da: Ebabil'in müfredi (tekili) ibbale veya ibbevl veya ibbil olduğunu söylemişlerdir. Ebu Cafer Revasi, bunun müfredi olarak ibbale'yi işittiğini söylemiş, Kisaî de nahivcilerin ibbevl dediklerini, bazılarının da ibbil dediklerini işittim demiştir. Zemahşerî, ebabil, hazaik (yani cemaat) diye tefsir ettikten sonra der ki: Bunun tekili ibbâledir. Araplar'ın ata sözlerinde tabiri vardır. İbbale büyük demet demektir. Bir kuş topluluğu birbirine sıkışmakta büyük bir demete benzetilmiştir. Abadid, şematil gibi tekili yoktur da denildi. Ragıb da: İbbale odun demetine benzetilmesindendir. Ebâbil, ibbîlin çoğuludur. Deve bölükleri gibi ayrı ayrı demekir, diyor. "Kamus"ta da şöyle diyor: İbbâle, ibâle, ibbevl, ibbîl, ibîl, kuştan, attan, deveden bir kıt'a (bölük) yahut peyderpey gelen kötülüklerden her biri (ki katar demek) olur ve ibbale huzme (bir bağ) demektir. "Bir bağ üzere bir demet" tabiri de darb-ı mesel (atalar sözü)dir. Bela üzerine bela yerinde söylenir. Ebabil bunlardan birinin çoğulu olduğu şekilde de mânâ: Küme küme, çeşitli bölükler halinde, katar katar, alay alay, birçok kuşlar demek olur ki, bu da İbnü Cerir'in açıkladığı mânâ demektir. Ancak ebabil, ibbalenin çoğulu olduğuna göre bunda darb-ı meselinin mânâsına işaret olarak demek gibi bir mânâ daha muhtemel olur. Zira büyük bela üzerine bir küçük bela daha meâlinde olduğu halde bunda büyük bela üzerine büyük bela, hatta belalar halinde denilmek gibi bir mânâ anlaşılmak gerekir ki, bu "el-Kâria" Sûresi'nde geçtiği üzere "haviye"nin "anası ağladı" tabirinden türemiş olmasına benzer. Yani bu kuşları onlara bela üzerine bela olmak üzere belalar yığını halinde gönderdi, demek olur. Fakat kimse bundan böyle bir mânâ anladığını söylememiştir. Bununla beraber Zemahşerî'nin anılan darb-ı meseli şahit olarak getirmesi buna işaretten uzak olması gerektir. Bu mânâlarca ebabil, tayrın sıfatı veya halidir. Bundan başka ebabil adıyla bilinir olmuş ve kırlangıca benzer bir kuş vardır ki ayaklarının uçları kıvrık olması hasebiyle yere konunca uçamadığından yuvalarını hep yüksek yerlere yapar ve yüksecik yerlerden atılarak uçarlar. "Kamus" şerhçisinin ve tercümesinin zikrettikleri vechile bazıları ebabilin, dağ kırlangıcı dedikleri bu kuş olduğunu kabul etmişlerdir. Çoğunlukla bu kuşların vasfında "kırlangıçlar benzeri", "avuçları köpeklerin avuçları gibi" diye rivayet edilmesi dolayısıyla bu yaygın olmuştur. Bu takdirde ebâbil tayr'a atf-ı beyan demek olur. Ve ebâbil lafzının tekili yoktur denilmesine de uyar. Fakat yukarıda görüldüğü üzere imam tefsirciler ebâbilin böyle bir çeşit kuş ismi olduğunu söylememiş, çeşitli şekilde, bölük bölük, peyderpey gelen sürüleriyle çokluklarını ifade eden bir sıfat veya hal mânâsıyla açıklamış oldukları ve âyetin sevki de özellikle bu kuşların garipliğine işaret ettiği cihetle bunu atf-ı beyan gibi bir kuş ismi olarak anlamak doğru görünmez, müvelled (yapay kelime) olması gerektir. Gerçi söylediğimiz gibi bunların hacimleri kırlangıçlar kadar olduğu yaygın ve hortumları kuş hortumları ve avuçları köpek avuçları gibi diye İbnü Abbas'dan rivayet edilmiş ise de rivayetlerin tamamı bunların hepsi bir çeşit kuş olmayıp, gerek hacim ve gerekse renk itibarıyla çeşitli olduğunu anlatmaktadır. Şu halde çarpışmalarda leşler üzerinde dolaşan kartallar, kara kuşlar gibi irileriyle kargalar gibi ortaları ve sinek avlayan kırlangıçlar gibi küçükleri ve siyah, beyaz, yeşil ve alaca çeşitli renkleriyle türlü türlü ve birbiri ardınca takip ederek gelen çeşitli sürüleriyle irili ufaklı, alay alay kuşlar demek olur ki, bunların Yemen'den doğru ve deniz tarafından geldikleri de vaki olan rivayetler cümlesindendir. Böyle bir fırtına gibi birdenbire bir kuş akımının saldırması acaib bir şekilde onların başına bir bela yağdırdı. Şöyle ki:
4. 3- O kuşlar, onlara (yani fil sahiplerine) siccilden taşlarla atış ediyorlardı.”
Bu tefsirde benim özellikle dikkatimi çeken kelimeler : İbbâle, ibâle, ibbevl, ibbîl, ibîl, dir. Bu kelimeler ile bir araştırma yaptığımızda karşımıza Sümer ve Akkad mitolojisine ait bazı benzerlikler ortaya çıkmaktadır.
Bilindiği gibi Sümerler her şeye bir tanrı uydurmuşlar veya batılılar tarafından bu şekilde tercüme edilmiştir. Sümerler ve Akkadlar meleklere de tanrı demişler hatta onlara Tanrı’nın oğulları ve kızları demişlerdir.
Tevbe suresi 30: Yahudiler: “Uzeyr Allah'ın oğludur” diyorlar. Hıristiyanlarsa: “İsa Allah'ın oğludur” diyorlar. Bu sözler, daha önce inkâra sapanların söylediklerine benzer şekilde ağızlarıyla geveledikleri cahilce sözleridir ki, Allah kahretsin onları, nasıl da haktan sapıp yüz çeviriyorlar.) Ellerindeki kutsal sayfalarda bilemedikleri ve anlayamadıkları her şeye tanrı demişlerdir. Ya da batı dünyası bu çevirileri yaparken kendi anlayışlarına göre çeviriler yapmışlardır.
Neden böyle düşündüğümü tek bir örnek ile anlatmak istiyorum. Sümer ve onun devamı olan Babil yaratılış destanı olan Enuma Eliş (Gökyüzünde İken) destanında geçen ve her şeyi yaratan Lahmu ve Lahamu adında iki tanrıdan bahsedilmektedir. Oysa lahamu kelimesi Sümerce “ol” demektir. Yani doğru çeviri “ol ve olmaya devam et” olmalıdır. Bu kelimelerin karşılığı Kuran’da “ol ve olmaya devam et” anlamına gelen “Kün fe yekün” dür.
Sümer ışık, çıra, kandil tanrısı (melek) Gibil Kutsal yaşam ağacı olan Samanyolu galaksisi etrafında tasviri.
Bu efsanelerden anlıyoruz ki Sümerlerde de bizim elimizde olduğu gibi ilahi bilgileri içeren tabletler yani sayfalar vardır. Bu tablet veya bilgiler muhtemelen Hz. İbrahim veya daha eskiden, Hz. Nuh zamanından kalmıştır.
Sümerlerden Akkadlar geçen bir inanışta Gibil (Gibil Sümerce çıra, kandil, lamba anlamına gelmektedir. Gerra, Akkadça çıra, kandil, lamba anlamına gelmektedir) denen ve daha sonra Nusku (muska) olarak tanınan koruyucu, ateş ve metalurji tanrılarıdır. Bu tanrılar (melekler) saflık ve koruyucu tanrılardır. Çok bilgilidirler hatta diğer tanrılar bunlara gıpta etmektedirler. Metalurji’yi çok iyi bilmektedirler. İnsanları ve toplumları düşmanlardan ve şeytanlardan korurlar. Bunların amblemi kandil şeklindedir. En eski tasfirleri ise kanatlı ve kuş gagalı, horoz başlı yaratıklar şeklindedir. İnsanlar kötülüklerden korunmak için bunların görüntüsünü içeren tılsımlar (muskalar) yapmışlardır (http://oracc.museum.upenn.edu/amgg/listofdeities/girra/).
Fil suresinde geçen ebabil kelimesinin tekilinin ibbîl, ibîl olabileceğini Elmalılı tefsirinden öğrenmiştik. Fil suresinde Kâbe’yi koruyan ve düşman ordusunu kızgın taşlar veya bombalar ile imha eden uçan ibiller (Ebabil) Gibil tanımına uymaktadır.
Ayrıca günümüzde de UFO (İngilizce: "unidentified flying object"/tanımlanamayan uçan nesne) olayları oldukça ilgi çekmektedir, fakat bunların çoğunun yanılgı veya uydurma olduğu bilinmektedir. Öbür taraftan, çok az bir kısmının gerçek olduğu kabul görmektedir. Gerçek olduğu bilinen vakalar genellikle askeri üsler civarında askeri personel tarafından gözlemlenmektedir.
Bu objelerin çok yüksek düzey metalurji bilgilerinin olduğu düşünülmektedir. Çünkü gözlemlenen disk şeklindeki araçları metalik görünümdedir. Ayrıca çok hızlı ve seri şekilde hareket edebilmektedir. Belki de bu araçlar süper iletken bir metalden üretilmiş olabilir. Süper iletkenlerin manyetik alanda rahat hareket etmesi gibi çok seri ve kolayca hareket etmektedir.
Gibil mitolojisinde, Gibilerin ekin alanlarını yok etmesinden korkulmaktadır. Fil suresinde de "sonunda onları, yenilmiş ekin gibi yaptı" denmektedir. bu özellik Gibillerin bir özelliğini vurguluyor olabilir. Belkide Hasat Çemberi hadiselerinin bir kısmı Gibiller ile ilgili olabilir.
Bir Hasat Çemberi örneği
Bu bilgiler koruyucu (melekler) Gibillerin hala iş başında olduğunu ve insanlığı felakete sürükleyecek davranışları önlemek için veya salih olanları ve kutsal yerleri korumak için görevlerine devam ettiklerini düşündürmektedir.
Doğrusunu Allah bilir.