Emine Hocaoğlu
12.04.2012
20:02
| Mete Bey,
Yazı güzel fakat kadınlar için çarşafı tercih etmenize katılmıyorum. Çarşaflı olmak bana göre tanınmaya engel olmaktadır. Bunun için Kuran da
يَاأَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابِيبِهِنَّ ذَلِكَ أَدْنَى أَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا
Ey peygamber, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış elbiselerinden (cilbablarından) üzerlerini sıkıca örtsünler! Bu, onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah, çok bağışlayıcıdır, merhamet edicidir.[Ahzab-59]
Burada çarşaf dememektedir. Peygamberimizin uygulamasında kumaş bu kadar üst seviyede olmadığını düşünerek o zaman da çarşaf doğru olabilir. Fakat günümüz için çarşafı doğru bulmanız bana göre doğru değildir. Bunu manto veya pardösü de bu işi görür. Ayrıca da ülkemiz Arabistan gibi her mevsim sıcak geçmemektedir. Kışın çarşaf giyinmek insanları hasta edecektir. Ya da altından kat kat giyinmeye mecbur edecektir.
|
Süleyman Karagülle
12.04.2012
21:32
| Mete Firidin, Allah arzı olsun. içki demek olan hamr ile, baş örtüsü demek olan himar arsında ilişki bulamıyordum. Çok açık bir şekilde bulunmuştur. Çünkü hamr himar kullanılarak yapılmaktadır. Emine Hanımı da tebrik ederim. Peygamber zamanında başı ve yüzü örten bir giysi çarşaf yoktu. İzar (peştemal) vardı bu da omuzları kapatmıyordu. Başörtüsü de yaygın değildi. Sadece hamrin yapılması için kullanıyorlardı. Çarşaf ve peçe İran adetidir. Aristokratik kıyafettir. Türklerde de aristokratik kent kıyafeti idi. Köylüler sadece resmi toplantılarda yolda giyerlerdi. |
Tayibet Erzen
14.04.2012
09:34
| Bu konu hakkında çok yazıldı, çok konuşuldu. Güzel ve faydalı bilgiler edindik, katkısı olan herkesten Allah razı olsun. Ancak etimolojik açıdan bakınca baba göre artık bu konuya son nokta konmuştur, bunun üzerine bir kelime bile eklemek sözü zayi edecektir.
Akadça köklerden yararlanarak ulaştığınız bu bilgileri okurken Ruh’ul Kuran’a bir de Akadça sözlük eklemeliyiz diye düşündüm. Dahası Sayın Hocaoğlu uygun görürse bunun hazırlanmasına seve seve talibim.
|
Sam Adian
15.04.2012
04:24
| Sayın Fridin’in HMR için ortaya koyduğu şey yeni değil. Geleneksel yorumcular da buradan yola çıkarak sonuçlara ulaşmaya çalışmışlar idi. Bilindiği gibi Hamr, özellikle çöl bedevileri arasında bilinen bir örtünün adıdır. Geleneksel yorumcuların Akkadca manasını bilip bilmedikerini elbette bilmiyoruz. Ancak bu mevcut müşkilleri açıklamaya yetmiyor. Ayrıca bu kelimenin (khomar) hami dillerinin bazılarında, özellikle Sanskritçe kökenli olanlarda “Saç” manasına geldiği de bilinektedir.
Mesela Allah’ın “içki” ifade etmek için niçin bilinen bir kelime veya daha anlaşılır bir kelime kullanmadığını açıklamıyor. Kaldı ki, hmr ile içki arasındaki mana çok uzaktır. Hmr buruşuk bir örtü olarak açıklıyorsunuz ama içki sıvıdır. Sadece içki kabının üzerini örtmek veya sarıp sarmalamış olmakla bu ilişkiyi açıklamak mümkün olmaz.
Hmr’ı hımar yaptığımız zaman da başörtüsü manası çıkmaz. Muhtemeldir ki, başörtüsüne yoranlar da benzer gerekçelerle bunu yaptılar ancak Ayetin “bihumrihinne ala cuyubihinne” ifadesini başörtüsüne te’vil etmek için yeterli değildir. Bunun için vasıta yoktur, gerekçe yoktur.
Ne Hamr ayetinde ne de himar ayetinde başa atıf yoktur
Her iki ayette de “akl”a atıf yoktur
Hamr ayeinde illetin “alkol” olarak anlaşılabilmesi için bir karine yoktur
Hamr’i sarhoşluğa tevil etmeye yarayacak bir delil yoktur
Ve bunun gibi hiçbir soruyu açıklamaya yetmez.
Ayrıca, HMR kelimesinden yola çıkarak “üniforama” önermeniz ise, Lafza tamamen aykırıdır. Manayı bu şekilde te’vil edebilmek için yeterli delilin olması gerekir. Bu mana ile hiçbir müşkil ortadan kaldırılmış olmuyor. Zaten biliniyordu. Yorumcuların dayanaklarına baktığınız zaman bu şekilde mana verenler olduğunu da görebilirsiniz.
Saygılar
|
Mete Firidin
15.04.2012
09:09
| Anlayana sivrisinek saz. Anlayamayana davul, zurna az. |
Sam Adian
15.04.2012
12:04
| Sayın Fridin
Söyleyeceğiniz şey sadece bumu? Çok naziksiniz,
Söyledikleriniz bin yıldır zaten söylenen şeyler. Ama bir şeyi çözmüyor Arada magara alegorisi aklıma geliyor, ne yapalım tercih meselesi
Saygılar efendim |
Mete Firidin
15.04.2012
12:18
| თქვენ არ სურს თუ არა ისმაილ. |
Sam Adian
20.04.2012
20:34
| Sayın Fridin, HMR kelimesi ÖRTÜ olarak tanımladı. Bu tanımlamasını da Akkadcaya dayandırdı ve dedi ki, “Hamr, şarap yapmakta kullanılan küpleri sarıp sarmalamakta kullanılırdı bu yüzden hmr kelimesi şarap olarak anlaşılmaktadır.” Bir fikir olmakla birlikte bize göre tamamen subjektif bir yaklaşımdır.
Sayın karagülle de “Himar ve Humur” arasındaki bağlantının ne olduğunu bu şekilde anladığını söylüyor. Ancak bu şekilde bir bağlantı kurduğunuz zaman kelimeye yüklediğiniz “içki” manasını nasıl açıklayabiliriz? Mesela “Göğüslerinin üzerine içki/şarap vursunler” diyebilir miyiz?
Hocaoğlunun Yöntemiyle :
Bakara 219: Sana ÖRTÜYÜ ve meysiri soruyorlar. Deki: İkisinde de büyük bir kötülük ve insanlar için faydalar vardır. İkisinin de kötülüğü faydalarından büyüktür.
Maide 90: Ey iman edenler ÖRTÜ, meysir, ensab ve ezlam şeytanın amelinden ricsdir. Öyleyse ondan kaçının.
Maide 91: Şeytan ÖRTÜ ve meysir içinde aranıza adavet ve bağdayı koymayı irade eder.
Yusuf 36: Ben kendimi ÖRTÜ sıkıyor gördüm.
Yusuf 41: İkinizden birine gelince, efendisini ÖRTÜ ile sulayacak.
Muhammed 15: ÖRTÜDEN nehirler
Nur 31 : “Göğüslerinin üzerine ÖRTÜ darbetsinler”
Bu durumda eğer örtü kötüyse göğüsler nasıl kötü olan bir şeyle kapatılabilir? Veya eğer kelimenin manası örtü ise, diğer ayetleri nasıl anlamamız lazım? Kelimeyi yerine koyduğumuz zaman bir mantık bütünlüğü ortaya çıkmıyor.
Burada denecektir ki, “örtü manası vardır ama şarap kabını da sarıp sarmalaması nedeniyle şarap manasına gelir” Böyle bile olsa bu çok uzak bir mana değil midir?
Bir de şöyle bakalım: Kur’an da örtünmek veya giyinmek veya buna yakın manaya gelebilecek ifadeler var mı?
Cevap: Evet var ama hiç biri bu çerçevede değil
1. KFR : Gerçeği örtmek, gizlemek, yok saymak, “günahları gizlemek” gibi.
(Bakara 271, Al-i İmran 193- 195, Nisa 31, Ankebut 7, Maide 12- 65, Enfal 29, Zümer 35, Muhammed 2, Fetih 5, Tegabun 9, Talak 5, Tahrim 8 ve diğer ayetler) (كَفَّرَ)
2. SFH : Bir şeyin üzerini kapatmak, keşfetmek, araştırmak, görüneni örtmek
(A’raf 22, Taha 121) (عَلَيْهِمَا يَخْصِفَانِ وَطَفِقَا
3. LBS : Ebise, giyecek
(Araf 25) (سَوْءَاتِكُمْ يُوَارِي لِبَاسًا)
4. GVŞ : Perde çekmek, guaj boya, örtmek , Ambalaj etmek, dolamak, sarmalamak
(A’raf 41, A’raf 54, Rad 3, şems 4, leyl1) (غَوَاشٍ)
5. HJB: Örtü çekmek, gizli bariyer, perde (isra 45) (امَّسْتُورً حِجَابًا)
6. STR : Kapak, kapsamak, stratigrafi, tabakabilim, örtü (Kehf 90) (ا سِتْرً)
7. DYN : Vızıltı, çekmek, üstüne almak (Ahzab 59) (جَلَابِيبِهِنَّ مِن عَلَيْهِنَّ يُدْنِين)
8. KVR : Çekirdek, ana, örtmek, sarmak (Zümer 5) (ويكور)
9. ZML : Gizlenmek, saklanmak (müzzemmil 1) (المزمل)
Buna göre
“yadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne” (nur 31) ayetindeki HMR kelimesine örtü manası verilebilir mi? Eğer bu “sarmak” manasında ise, Kur’an bunun için bir kelime kullanmaktadır. Eğer bu “elbise şeklinde örtmek” ise, Kur’an bunun için de bir kelime kullanmaktadır. Veya başka manalar için de Kur’an ayrı ayrı kelimeler kullanır. O halde bu ayetteki HMR nedir?
Diğer “HMR” ayetlerine baktığımız zaman da bir çelişki ortaya çıkmaktadır. Eğer HMR örtü manasında ise, bu mana ile “Şarap/içki” nasıl kastedilmiş olabilir? Bu kur’an ın anlatım şekli ile çelişkilidir. Çünkü Kur’an yalın ve basit bir anlatıma sahiptir. Anlaşılabilir bir dili vardır. O halde burada dolaylı mana vermek “bilmece çözmek” demektir ki Kur’an bir bilmece kitabı değildir. Mesela eğer manası örtü ise, “HMR ile nasıl sulanır” sorusuna da cevap lazımdır.
Yoksa bu kelimeden kastedilen şey başka bir şey midir? Ve Nur 31 deki kelime diğer ayetlerden farklı bir kelime midir? (Bize göre aynı değildir, lafzen benziyor olmaları aynı olmalarını gerektirmez)
Vesselam
|
Mete Firidin
21.04.2012
19:13
| sn Georgian Orada verilen Akkadca sözlüğü okursan bütün anlamları anlayabilirsi. Mesele HMR kökü gizlemeyi, örtmeyi, sarhoş olmayı, yani buruşmayı anlatıyor. Yani bir şeyi ,örtüp fermente etmeyi, buruş buruş hale getirmeyi anlatmakta. Sarhoş insanlar veya felçli insanlar buruş buruş olur. bizim tanımımız ile çarpık, çurpuk olur bu kelime sarhoşluğu da tanımlıyor. Sizin sanskritcedeki kel anlamına gelen kelimede orada vardır. SAMSU KELİMESİ KEL DEMEKTİR. Bu sözlük şikago üniversitesi tarafından 90 yılda hazırlanmıştır. Anlamamaya değil anlamaya çalış. |
Sam Adian
21.04.2012
22:38
| Sayın Fridin
Haklısın, anlamaya çalışmak gerek, Hata benim siz haklısınız, mutlaka bir hesabınız vardır, Allah'ın da var
Size saygılar sunuyor ve başarılar diliyorum, Allah selamet versin,
(Gregoryan değilim)
|
Mete Firidin
22.04.2012
11:48
| Sn Sam Adian Sizin prensibiniz "sen daima inkar et , bırak karşı taraf ispat etsin" . Bu prensip Şeytani bir prensiptir. Bir Alim torununa, bir Hoca oğluna yakışmıyor. Sizin yaptığınız "örtmek" yani "kafirlik". |
Sam Adian
22.04.2012
19:40
| Mete Fridin;
Ne yapmak istediğinizi anlıyorum.
Başta fark etmemiştim ancak, bir önceki yorumunuzda ifade ettiğiniz “Georgian” kelimesinden sonra daha önce yazdığınız şeyin muhatabı olduğumu anladım Ne yazık ki bu yazı biçimini bilmiyorum, bu yüzden daha önce yazdığınız şeyin ne anlama geldiğini çözme şansım olmadı. Size verdiğim cevapta bunu fark etmediğim için “Gregoryan” değilim dedim. Bunu anlamadığınız ortada.
Öncelikli olarak bilmelisiniz ki, benim atalarım da herkesinki kadar muhterem insanlardır. Ancak ben atalarımın dinine değil, bildiğim bir şeye iman ediyorum. İnsanlardan bir insanım, Adım Sam, ve Hong Kong vatandaşıyım. Bunun ötesinde sizi ilgilendiren hiçbir şey yoktur. Kaldı ki, size başka herhangi bir bilgi verdiğimi de hatırlamıyorum. Zaten başka bir bilgiye de ihtiyaç yoktur. Her insan, bir anne ve bir babadan dünyaya gelir. Herkes gibi benim de bir ailem vardır. Fakat bu sizi ilgilendiren bir şey değildir ve benim bu sebeple utanmam gereken bir şey de yoktur. Eğer onlar “ebu Leheb” olmuş olsalardı bile yine benim utanmamı gerektirecek hiçbir şey olmazdı. Bu sebeple adımın önüne sıfatlar yakıştırmanız herhalde sizin halisünasyonunuz olsa gerek. Ben “Allah’a INANIYORUM” derken, siz Hangi hakla, bunun aksini iddia edebilirsiniz? Siz RAB değilsiniz.
İfade etmediğim, ifade etme gereği duymadığım, arkasına sığınmadığım veya sığınma gereği duymadığım herhangi bir sebeple bir şeyi inkar etmiş olabileceğimi düşünmüyorum. Davranış biçiminiz ilmi bir yöntem değil, basit bir yöntemdir. Siz eğer atalarınızın dinine inanıyorsanız bu sizin probleminizdir. Hiç kimseyi kendi küçük dünyanızın bir parçası olarak değerlendirmeye hakkınız yoktur. Buna haddiniz de yoktur. Sizin kimliğiniz, atalarınız, pozisyonunuz veya sosyal statünüz beni hiç ilgilendirmiyor. Bir gün ciddi bir şey söyleyebileceğiniz umuduyla yazdıklarınızı okuyorum hepsi bu kadar.
Söyleyecek sözü olmayanlar, muhataplarını “ahlaki” olmayan yöntemlerle suçlamaya kalkarlar. Ancak bilmelisiniz ki, beni ilgilendiren şey, sadece bilgidir ve bu konuda söyleyeceğiniz şeyler varsa onları dinlerim. Sitede yazmaya başladığım süreden bu yana söylediğiniz ciddi hiçbir şeye rastlamadım. Her şeyi Akkadca ile çözme, anlamlandırma çabalarınız dışında. Araştırma yapmak gibi bir zahmete de girmediğiniz anlaşılıyor. Herşeyi bildiğinizi düşünüyorsunuz. Biz size KHOMAR kelimesinden bahsettik siz ise, Akkadca SANSU ile ortaya çıktınız. Dünya kültürü Akkadca’yla mı var oldu diye soran olmadı size. İki farklı kelime arasında ilişki kurabiliyor olmanız ise büyük bir başarı olsa gerek.
İnsanların sizlerle tartışmadığından şikayet ediyorsunuz. Sizinle nasıl tartışılabilir? Lafza verecek bir cevap bulamadığınız zaman, çizgiyi aşıp basit yöntemlere başvuruyorsunuz. Bu yöntemlerle bir tartışmanın sürdürülebilmesi veya tartışma yapılabilmesi zaten imkansızdır. Dolayısıyla birileri sizlerle tartışmıyor ise, dönüp kendinize bakmalısınız. Belki de yanlış yapan sizsiniz. Doğrusunu söylemek gerekirse, sitede beni zorlayan hiçbir görüş ortaya koymadınız. Yeni olan hiç bir şey söylemediniz. Mümkün olduğunca sizlere uygun hareket etmeye gayret ettim. Sorgulamaya çalıştım. Ne ciddi bir düşünce eylemi ortaya koyabildiniz, ne de ciddi bir fikir. Buna rağmen sizlere saygı gösterdim.
Sayın Kayahan bir yazısında, “özgürlükçülük nasıl anlaşılır” diye sormuştu. Eğer istediğiniz şey anlaşılmak veya tartışmak ise, muhataplarınız ile bunu “Medeni Koşullarda” yapmalısınız. Saygı görmek istiyorsanız, her şeyden önce saygı göstermeyi bilmelisiniz. Bir süredir sizleri izliyorum, hem yazmaya fırsat bulamadım, hem de biraz izlemenin yararlı olacağını düşündüm. Sonuç ortada, sizler tartışmıyorsunuz. Muhtemelen sizler gibi düşünmeyenler de sizlerle tartışmak istemiyorlar, çünkü makul olmayan yöntemlerle kimsenin sizlerle tartışmasını bekleyemezsiniz. Bir tartışma beklentisi içinde olmadığınız da anlaşılıyor zaten.
Gazali der ki : ““Günahkarın, cifeden daha pis koktuğunu ve pisliğin başkasını temizlemeyeceğini bilmiyor musun? Böyle iken sen, pis pis koktuğun halde başkasını temizlemeğe nasıl cesaret edersin.” Ve Devam eder : “Yazık sana, rezaletlerle yoğrulup dururken, insanlara faziletleri nasıl emredersin.” (Kandemir, 1986)
Tartışma Nedir ?
"iki veya daha fazla kişinin belli bir konuda düşüncelerini sergileme yoluyla fikir alışverişinde bulunmalarıdır."
Gazalinin ifade ettiği alanda konuşulacak veya tartışılacak hiçbir şey yoktur.
Burada tartışmak kendimizi kontrol etmemizi sağladı. Anladıklarımızın doğru olup olmadığını kontrol etme fırsatı verdi. Bu açıdan mutluyum. kimsenin fikrine saygısızlık etmeden, bunu yapmayı sürdürebiliriz, Ancak bu "kirli" yöntemlerle olamaz. Haddi bilmeyenler, Hakkı da bilemezler.
Vesselam
|
Hüseyin Kayahan
01.05.2012
16:18
| Mete bey, Beni çok şaşırttınız. İlmi bir konu tartışılırken, nasıl olur da özel konularda imalarda bulunabilirsiniz ki? Bunun anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Ne ilmidir, ne de İslamidir. Müminleri tarif ederken; "... yestemiunel kavle fe yattebiune ahseneh..." / "...onlar her söze kulak verirler ve en ahsenine ittiba ederler..." diyor. Söyeleyene değil, söylenene bakarız. Konumuz ve işimiz fikirleri değerlendirmek ve tartışmaktır. KURAN; "... ve la veziru vaziretün vizra uhra..." demektedir. Hiç kimse diğerinin yükünü yüklenmez. Bu yük, pozitif/iyilik de olabilir, negatif/kötülük de olabilir. Bu kural bütün dünya hukuklarının asli kuralı olmuştur: BUNA SUÇUN ŞAHSİLİĞİ deniyor. Kaldı ki siz muhatabınızın miiliyetini, özel olarak atalarını da araştıramazsınız. Kuran'ın "la tecessesu..." emri vardır. Daha fazla uzatmayayım. Size hiç yakıştıramadım. Hiç hoş olmamış, bu imalar, ne iması ibareler... Daha önce yazdım makalede, biz sadece fikirleri tartışmalıyız. Kimse yazmak, yazılanlara da cevap vermek zorunda değildir. YAZIYI YAZANIN KİM OLDUĞU, MAKSADININ NE OLDUĞU BİZİ HİÇ İLGİLENDİRMEZ. GÜCÜMÜZ YETERSE VE GEREKLİ GÖRÜRSEK CEVAP VERİRİZ. MESELE BUNDAN İBARETTİR. Bundan ötesi kışkırtma ve provakasyon olur, ilim adamına yakışmaz, müslümana yakışmaz. Saygılarımla. H.Kayahan |
Mete Firidin
02.05.2012
15:51
| Sayın Hüseyi Bey Ben Ne yazarım , ne de alim. ben sadece doğru bildiğini okuyan biriyim. Asla başkalarının standartlarına da uymaya çalışmam, benim kendi standartlarım var. O da dosdoğru olmaktır. Yamukları görünce (kasten hata yapanlar)hatır etmem, yüzlerine vururum. İlmi tartışmada "çamur at, yapışmazsa izi kalır" prensibini kabul edemem. |