Mübarek Kelimesi
BRK kökü Kuran’da 32 kez geçmektedir. Bütün meallerde Kuran’da ki BRK kökündeki kelimelere “bereket: bolluk, mübarek: kutsanmış, tebarek: yüce” anlamları verilmektedir. Bereket kelimesinden ilk anladığımız anlamda bolluk, zenginlik, rahatlık, kolay geçimdir. Oysa Bu kelimenin Kuran’da kullanımı daha farklıdır! Kuran'da zenginliği ifade eden kelime gani, Bolluğu ifade eden kelime ise fazl'dır.
Bu kökün ve türevlerinin Türkçe karşılığı doğrumudur? Aslı nedir?
Eski ahitte (Tevrat) “BRK” köküne şu anlamlar verilmiştir:
Seçmek, işaret etmek; çökmek, diz üstü çökmek; Tanrıya dua etmek, af, dilemek, bereket istemek; tapmak, yakarmak; kutlamak, övmek, takdir etmek; birisi için tanrıdan bolluk, iyilik, esenlik, mutluluk temenni etmek; şükretmek, hamd etmek; tanrının bolluk, esenlik, mutluluk, iyilik vermesi, lütufta bulunması; bolluk, bereket için bazı şeyleri kutsamak (Şabat günü gibi); birini kendisi için esenlik ve bolluk isteyerek selamlamak, beddua etmek, lanet okumak, Tanrıdan birinin kötülüğünü istemek; kutsanmış, bereketli olmak; çöktürmek, dizüstü oturtmak ve tanrıdan iyilik ve bolluk niyazında bulunmak; genişlemek, yayılmak, büyümek.
Yeni ahitte (İncil) “BRK” köküne verilen anlamlar:
Çökmek, diz çökmek, eğilmek; diz çöktürmek, bir şeyi, kimseyi yere eğmek;
elveda demek; kutsamak, takdis etmek, lütufta bulunmak; kutsallık istemek, duada bulunmak. İsim/sıfat olarak ise kutsanmış, takdis edilmiş, mutlu, huzurlu.
İslam dünyasında olduğu gibi Tevrat ve İncil’de de kelimenin gerçek manası unutulmuş tahmini manalar onun yerini almıştır. Bu kelimenin anlam değişikliğine uğraması, İslam dünyasına Yahudi ve Hıristiyan dünyasının bozulmuş anlayışının nasıl bulaştığını göstermektedir. Çünkü bugün kelimelere verilen anlamlar muharref Tevrat ve İncil’in bozulmuş anlayışıdır. Zaman içinde biz de onlar gibi anlamlar vermeye başlamış ve gerçek anlam unutulmuştur.
Oysa eski Arapça kaynaklar da BRK kökünden gelen kelimelere şu anlamlar verilmiştir:
Lisânu’l-Arab ve Muhtâru’s-Sihâh’da “BRK ” kökünün şu türevlerine yer
Verimliştir:
Nema, fazlalık.
İnsan veya diğer varlıklar için kullanılan bereket duası.
Bereketli yemek.
Ebû Mansûr da teşehhütte geçen bâreketuhu ifadesinin aynı şekilde mutluluk, saadet olduğunu belirtmiştir.
Peygambere salâvat getirirken kullanılan bâreke’nin de verilen şan ve şerefin devamlı olması, aynı deve çöküp bir yerde sabit kaldığı gibi şerefin de devamlı kalması anlamında olduğu belirtilmiştir.
Ümmü Selim’in aktardığı hadisinde ise “Onun için bereket istedi” anlamı vardır.
Birisinden uğurluluk istemek.
Yüce Allah söyle buyurmuştur: “Ateşin yanında ve çevresinde bulunanlar mübarek kılınmıştır.
Arapçada, ‘Allah sana bereket / iyilik / hayır versin’ anlamında sözleri kullanılmaktadır.
ölümün bizi götürecegi yer bereketli / mübarek olsun’ anlamındadır.
İbn Abbâs için her türlü hayrın çok olmasıdır; bir başka yerde ise için Allah’ı yüceltmektir, demiştir.
Leys ise, ifadesini tefsir ederken, “Allah’ı tanzim (büyüklemek) ve
temcid (ululamak) etmektir” demiştir.
Bir şeyden umutlanmak. Zeccac “çok hayır getiren yöndür” demiştir.
Leyhanî, ifadesindeki bereketin ise ‘düzenlilik’
Göğsünü yere koydu.
Çok deve. Çökmüş deve topluluğu.
“Falancanın çok devesi yok” anlamında kullanılır.
Sabitlesen ve yerleşen her şeye denir.
Sütünü sağmak üzere kaldırılmış deveye denir.
Bir şeye güvenen (itimat eden) kimseye denir.
Bir şeye çökmüş kimse.
"Göğsün ortasıdır” demiştir.
Ali ibn’ül Hüseyin’in bir sözünde: insanlar Osman’a
küfrettiler / onu alçaltılar.” ifadesi yer almıştır.
Güreşerek onu göğsünün altına aldı. Savaşan toplum diz çöktü. Savaşta sabit durmak. Savaş alanı. Bir tür gemi. Kâbus. Kışın berki, yani bası. Koşarken hızlandı. Hızlandı. Atın hızlı koşması. Buluttan çok yağmur yağması. Göğün yağmura devam etmesi.
Su biriken yer.
Süt veren koyun.
Yetişmiş çocuğu varken tekrar evlenen kadın.
Bir çeşit deniz balığı.
Bir çeşit (beyaz) su kuşu.
Kurbağa.
Necd’de bulunan bir bitki çeşidi.
Araplarda brk isimli iki kardeşe verilen ortak isim. Bir yer ismi.
Zilhicce ayının bir başka ismi.
Tereyağı ile yenilen bir tür hurma.
Bir tür gemi.
Kirpi.
El-Misbâhu’l-Munîr’de ise, çok bilinen bir giysi anlamında .
El- Mu‘cem’ul-Vasît’te, korkak, kâbus anlamında.
Er-Râid’te ise farklı olarak su kullanımlara yer verilmiştir.
Daire çizmeye yarayan mühendislik aleti, pergel.
Ateş dağı.
Değirmencinin taşı.
Eski Arapça kaynaklar tekrar okunduğunda BRK kelimesinin kök anlamının: Devenin yüklenmesi için dizlerini kırması ve çökmesine benzetilerek türemiş Diz çökmek, çökmek, birikmek, uygun durumda olmak, elverişli olmak, isrikrarlı anlamından bir şey için, potansiyel bolluk, potansiyel verimlilik anlamına dönüştüğü anlaşılacaktır. Çökmüş, istikrarlı halde olup bolluğa dönüşebilen şey potansiyel anlamındadır. Ya da bir kişideki potansiyel yetenektir.
Eski Ahit ve Yeni Ahitte ise birinin önünde diz çökmek saygı anlamına geldiğinden “saygı göstermek” anlamında da kullanılmıştır. Yine kutsama törenlerinde diz çökme yapıldığından “kutsamak” anlamı türemiştir.
Proto-Semitik dilde burku diz demektir. Akkadçada birku diz demektir. Aramicede burka, İbranicede berek, Ge’ez dilinde bark demektir. Fakat Arapçada diz rukbat demektir. Akadçada diz çökmek kamaasu, kamaasa demektir. Tevrat İbranicesinde berak, barak, kutsamak, diz çökmek anlamında iken abrek diz çökmek, kara aşağı eğmek, çömelmek anlamındadır.
BRK kelimesinin Kuran’daki tam karşıtı “ zor durum” anlamına gelen KRB kelimesidir. KaRaBu kelimesi Akkadça ve bazı Afrika dillerinde “dua etmek, şükretmek anlamındadır. yine Akkadça karaabu: Nimet, kutsama, tebrik etmek, kurban adamak; kaaribu: hacı, müteşekkir anlamlarındadır. İbranicede ise kutsal, sunulan anlamındadır. Yine Akkadça da karaaku: Biriktirmek, asker topluluğu anlamındadır. Makraku ise bandaj yapmak anlamındadır. Akkadça’da karaşu ise hem felaket, hem de asker topluluğu anlamındadır. Bütün bunlar dillerdeki kelimelerin zaman içinde değiştiğini, anlam kaymalarına uğradığını göstermektedir.
Türkçedeki Kirpi, kurbağa, birikmek, birikim kelimeleri de Arapça BRK kökünden türeyen kelimelere benzemektedir. Kirpi tehlike görünce ayaklarını kendine çekerek çömelip, toparlaklaşan bir hayvandır, Kurbağa da öyledir. Birikme kelimesi de toplanıp çömelmeyi ifade etmektedir. Kısacası Arap dili nostratik dile en yakın olan dildir. Bu nedenle Kuran’da bütün bu kelimelerin kökü olan BRK kökü kullanılmıştır diye düşünüyorum.
BRK kökünün geçtiği bazı ayetleri yeniden çevirelim.
Kasas 30:
فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِيَ مِنْ شَاطِئِ الْوَادِ الْأَيْمَنِ فِي الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ أَنْ يَامُوسَى إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ (30)
Oraya gelince, çok yıllık bitkilerden potansiyalize edilmiş alan içindeki güney vadisi tarafından: «Ey Musa! Şüphesiz Ben, Âlemlerin Rabbi olan Allah’ım» diye seslenildi [30].
Araf 137:
وَأَوْرَثْنَا الْقَوْمَ الَّذِينَ كَانُوا يُسْتَضْعَفُونَ مَشَارِقَ الْأَرْضِ وَمَغَارِبَهَا الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ الْحُسْنَى عَلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ بِمَا صَبَرُوا وَدَمَّرْنَا مَا كَانَ يَصْنَعُ فِرْعَوْنُ وَقَوْمُهُ وَمَا كَانُوا يَعْرِشُونَ (137)
Ve o hırpalanıp ezilmekte olan kavmi de yeryüzünün bolluk için potansiyel kıldığımız doğusuna ve batısına mirasçı yaptık. Ve böylece Rabbinin, İsrail oğullarına olan o güzel vaadi, sabırları yüzünden tamamlandı. Ve Firavun ile kavminin yapa geldikleri sanat eserlerini ve diktikleri binaları yerle bir ettik [137].
Araf 96:
وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ وَلَكِنْ كَذَّبُوا فَأَخَذْنَاهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ (96)
(O) ülkelerin halkı inanıp (Allah’ın azabından) korunsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden potansiyel bolluklar açardık; fakat yalanladılar, biz de onları kazandıklarıyla yakaladık [96].
Neml 8:
فَلَمَّا جَاءَهَا نُودِيَ أَنْ بُورِكَ مَنْ فِي النَّارِ وَمَنْ حَوْلَهَا وَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ (8)
Oraya geldiğinde, kendisine şöyle nida olunmuştu: «Ateşin içinde olan ve çevresinde bulunanlar istikrarlı, uygun (yetenek verildi) kılındı. Âlemlerin Rabbi olan Allah mutlak idarecidir»[8].
Araf 54:
إِنَّ رَبَّكُمُ اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ أَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْأَمْرُ تَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ (54)
Rabbiniz, gökleri ve yeri altı periyotta yaratan ve sonra arşa hükmeden, gündüzü durmadan kovalayan gece ile bürüyen; Güneşi, Ayı, yıldızları, hepsini buyruğuna baş eğdirerek var eden Allah’tır. Bilin ki yaratma da emir de O’nun hakkıdır. Âlemlerin Rabbi olan Allah kullanım için uygunlaştırdı (potansiyel hale dönüştürdü)[54].
Enam 92:
وَهَذَا كِتَابٌ أَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ مُصَدِّقُ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَلِتُنْذِرَ أُمَّ الْقُرَى وَمَنْ حَوْلَهَا وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ يُؤْمِنُونَ بِهِ وَهُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ (92)
Bu indirdiğimiz, kendinden öncekileri doğrulaştıran, Mekkelileri ve etrafındakileri uyaran bereketli (potansiyel) kılınmış bir kitap’tır. Ahrete inananlar buna inanırlar, namazlarını korurlar.
Müminun 29:
وَقُلْ رَبِّ أَنْزِلْنِي مُنْزَلًا مُبَارَكًا وَأَنْتَ خَيْرُ الْمُنْزِلِينَ (29)
«Rabbim! Beni mübarek olarak (uygunlaştırılmış) indiriliş ile indir. Sen indirenlerin en iyisisin » de [29].
Fussilet 10:
وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ مِنْ فَوْقِهَا وَبَارَكَ فِيهَا وَقَدَّرَ فِيهَا أَقْوَاتَهَا فِي أَرْبَعَةِ أَيَّامٍ سَوَاءً لِلسَّائِلِينَ (10)
Ve Onun üzerinden, içinde kıtalar ve oranın içinde potansiyel kıldı. Orada araştırıp soranlar için rızıkları tam dört günde belli bir seviyede takdir edip, düzene koydu.
Doğrusunu Allah bilir.