Essema, Sebe Semavat, Sema
Kuran’da gök kavramı oldukça ayrıntılı anlatılmıştır. Fakat bütün çevirilerde sanki sadece “gök” kelimesi geçiyormuş gibi bahsedilmektedir. Bir takım cahil kesim ise bunu bilmediğinden “Kuran’ın gök anlayışı işte böyle diyerek” abuk-sabuk yorumlar yapabilmektedirler. Bu nedenle sınırlı bilgime rağmen sema kelimesi üzerine araştırma ihtiyacı hissettim. Umarım başka araştırmacılara faydası olur.
Bir önceki makalemde Essemavati esseb kavramının ne anlam içerdiğini açıklamaya çalışmıştım. Bu makalemde ise Essema, Sebe semavat, Sema kelimelerinin ne anlamda kullanılmış olabileceği hakkındaki görüşlerimi açıklamak istiyorum.
Kuran’da gök yani sema kökenli kelime 310 kez geçmektedir. Bunlardan marife ve tekil olan Essema kelimesi 119 kez geçmektedir. Nekre yani belirsiz tekil olan sema kelimesi 1 kez geçmektedir. Sebe semavat ise 4 kez (Bakara 29, Talak 12, Mülk 3, Nuh 15) geçmektedir..
Toplamda 120 kez geçen Essema ve 4 kez geçen Sebe semavat ve 2 kez geçen sema kelimesinin ancak bazılarını örnek olarak vereceğim.
Zariyat 27:
وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْحُبُكِ
Örülmüş göğe(essema) (yemin).

Yukarıdaki resimde saman yolu galaksisinin temsili resmi gösterilmiştir. Ayette geçen elhubuk örülmüş, eğrilmiş olan demektir. Galaksinin yapısının eğrilen iplere benzediği açıkça anlaşılmaktadır. Aslında tam çevir “eğrilmişin göğü” anlamına gelmektedir. Burada galaksinin sarmal olan kollarının yani “spiral”,”sarmal” kollarının göğü ifade edilmektedir.
Buruc 1:
وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِ
Burçlar sahibi göğe(essema)[1]
Burçları oluşturan Güneş, Ay ve diğer gökcisimleri galaksimiz içinde bulunurlar. Burçlar (zodiac) yıldız grupları yani El kevkeb (constellation) den farklıdır. Burçlar aslında aralarında derinlik farkı bulunan cisimlerin, bir resimde olduğu gibi, iki boyutlu şekiller (asterizim) oluşturmasıdır (koç burcu, balık burcu... ). El kevkeb denen yıldız grupları ise, gerçek anlamda bir arada bulunan yıldız kümeleridir (Orion, Süreyya takım yıldızı gibi).
Tarık 11: وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الرَّجْعِ
Dönüşlü olan göğe and olsun.[11]
Bütün galaksi içeriği ve sarmal (hubuk) kolları galaksi merkezi etrafında dönmektedir.
Furkan 61:
تَبَارَكَ الَّذِي جَعَلَ فِي السَّمَاءِ بُرُوجًا وَجَعَلَ فِيهَا سِرَاجًا وَقَمَرًا مُنِيرًا
Gökte burçlar var eden, orada ışık saçan güneş ve aydınlatan ayı yaratan Allah, yücelerin yücesidir.[61]
Burada da yine essema kelimesi geçmektedir. Burçları, Güneşi, Ay’ı kapsamaktadır. Burçlara Güneş ve Ay da dahil dir.
Kısacası Essema kelimesi Yeryüzünden başlayıp galaksimizi de içine alan gök kısmını ifade etmektedir. Bence bunun en belirgin olduğu ayet:
Fussilet suresi 10-12. Ayetlerdir:
وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ مِنْ فَوْقِهَا وَبَارَكَ فِيهَا وَقَدَّرَ فِيهَا أَقْوَاتهَا فِي أَرْبَعَةِ أَيَّامٍ سَوَاءً لِلسَّائِلِينَ (10) ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ ائْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ (11) فَقَضَاهُنَّ سَبْعَ سَمَوَاتٍ فِي يَوْمَيْنِ وَأَوْحَى فِي كُلِّ سَمَاءٍ أَمْرَهَا وَزَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَحِفْظًا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
Yeryüzüne üstünden kıtalar yerleştirdi, onu bereketli kıldı; arayıp soranlar için kıtaların dağılımını tam dört dönem içinde takdir etti.[10] Sonra, duman halinde bulunan göğe (essema) yöneldi, ona ve yeryüzüne: «İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin» dedi. İkisi de: «İsteyerek geldik» dediler.[11] Böylece onları, iki dönem içinde göğün yedisine tamamladı ve her göğün (sema) işini kendisine bildirdi. Yakın göğü (Essema Eddünya) parıldayan cisimler ile (Ay, gezegen, yıldız) donattık ve bozulmaktan koruduk. İşte bu, bilen, güçlü olan Allah’ın kanunudur.[12]
Bu ayette geçen revasiye (kıtalar) kelimesini daha önce açıklamıştım. Ayrıca eqta kelimesine rızık anlamı verilmiş. Fakat Kuran’da bu kelimenin kökünden türetilen muqiten kelimesi Nisa suresi 85 ayette geçmektedir. Anlamı ise bölüştüren, dağıtan, taksim eden anlamındadır. Bu nedenle bu ayete de “kıtaların taksimini belirledi” anlamındadır. Burada ilk oluşan kıta olan Vaalbara'dan bahsedilmektedir. Kıtaların bölüştürülmesi dört dönemdedir. Bu jeolojik zamanlar şunlardır: 1-Prekambriyen, 2 - Paleozoik, 3- Mezozoik, 4-Senozoik günümüz.
Ayrıca, açıkça anlaşıldığı gibi Dünya’nın ve atmosferinin yaratılması anlatılmaktadır. Bu ayetlerde geçen sebe semavat (göğün yedi tabakası) kelimesi atmosferi ifade etmektedir. Atmosferin oluşmasında 3 kademe vardır. Bunlardan birincisi başlangıçta dünyamızı kaplayan hidrojen gazıdır. Bu gaz ayette “duman halindeki gök” olarak geçmektedir. Daha sonra olan iki dönemden bahsetmektedir. Bu dönemlerin birincisi “duman” halinden sonra oluşan ve çoğunluğunu da azot ve karbondioksitin oluşturduğu dönemdir. İkinci ve son dönem ise serbest oksijenin yoğun olduğu atmosferin oluşmasıdır.
Mülk 3:
الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَوَاتٍ طِبَاقًا مَا تَرَى فِي خَلْقِ الرَّحْمَنِ مِنْ تَفَاوُتٍ فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرَى مِنْ فُطُورٍ
O ki; yedi göğü kat kat yaratmıştır. Sen Rahman’ın yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü çevir de bak, bir aksaklık görebilir misin?[3]
Ayette altı çizili kısım “sebe semavatin tıbaken” yani “göğün yedi tabakası” demektir. Yani atmosferimizin yedi tabakasını ifade etmektedir. Ve insanın görüş alanı içindedir.
Ayette geçen sebe semavat yani göğün yedi tabakası atmosferin yedi tabakası olan troposfer, stratosfer, mezosfer, termosfer, ekzosfer, magnetosfer, dış uzay yani dünya seması dır.
Dünya yani yakın, şimdiki zaman seması Güneş sistemimizin şu an görünümünde olan galaktik taraftır. Bu nedenle izlenen gök milyonlarca yıl içinde değişkendir. Güneşin galaksi etrafındaki bir turu yaklaşık 225-250 milyon yıl arasında değişmektedir. Bu tur esnasında dünya yani yakın zaman göğünün içeriği de değişmektedir.

Sun (Güneş) yazan yer bizim bulunduğumuz yerdir. Galaksinin arka kısmı yani “0” yönü görülememektedir. Yaklaşık 110 milyon yıl sonra “0” yönünün göğünün bir kısmı görülecektir. Bir kısmı; çünkü o kısım da bizden yavaş olmakla birlikte, dönmeye devam etmektedir.
Hud 44:
وَقِيلَ يَاأَرْضُ ابْلَعِي مَاءَكِ وَيَاسَمَاءُ أَقْلِعِي وَغِيضَ الْمَاءُ وَقُضِيَ الْأَمْرُ وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِيِّ وَقِيلَ بُعْدًا لِلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ (44)
Denildi ki: «Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sen de tut.» Su çekildi, iş bitiriliverdi, (gemi de) Cûdi üstünde durdu ve zalimler topluluğuna da: «Uzak olsunlar» denildi.[44]
Burada da yine “Ya sema” denmektedir. Göğün bir katına yani troposfere “suyunu tut” denmektedir. Troposfer: İçinde değişken sıcaklığın yatay ve dikey değişimlerini etkilediği gibi, hava akımları, bulutluluk, nem, yağışlar, basınç değişiklikleri gibi meteorolojik olaylar, kaotik bir sistem içinde troposferin dünya ölçeğinde karmaşık davranış biçimini ortaya koyar ve uzun vadede iklimleri belirler. Mevsimleri de ayarlar.
Kısacası Kuranda geçen sema kelimelerinden benim anladığımın özeti şöyledir: En dıştan içe doğru:
Esemavati Esseb: Büyük patlama sonrası devam eden, altı zamanda oluşan, 7 zamansal evren.
Essemavat: Bütün galaksilerin içinde bulundukları 7 zamanlı evren. Yedi göğün genel ismi.
Essema: Bütün galaksiler, bizim galaktik göğümüz ve onun içeriği olan gök ve atmosferimiz. Yani Essemavati Esseb'nin 7. son bölümü.
Essema Eddünya: Dünya atmosferinin en dışı yani 7. Katı ile başlayan galaksimizdeki görebildiğimiz gök.
Sebe Semavat: Atmosferimiz.
Sema: Atmosferin her hangi bir katı.
Doğrusunu Allah bilir.