Mete Firidin
Ümmi Peygamber
4.06.2014
8266 Okunma, 8 Yorum

Ümmi Peygamber

 

Ümmi kelimesinin ne anlamda olduğu hep tartışılmıştır. Kimisi ümmi kelimesinin bir kitaba dayalı eğitim görmemiş kişi olduğunu iddia etmiştir. Kimileri ise ümmi kelimesinin okuma- yazma bilmeyen anlamında olduğunu iddia etmiştir. Oysa Kuran’da bu açıkça bellidir.

Mesela :

Cuma suresi 2. Ayet:

هُوَ الَّذِي بَعَثَ فِي الْأُمِّيِّينَ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَفِي ضَلَالٍ مُبِينٍ (2)

O’dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah’ın âyetlerini okuyan (?), onları temizleyen, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderdi. Oysa onlar, önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler[2].

 

Bu ayette Mekke’deki Arap toplumu “ümmi” olarak nitelenmiştir. Oysa Bu toplumda az da olsa okuma yazma bilenler vardır. Fakat bu insanların bir kitaba göre sistematik bir eğitimi yoktur. Ayrıca ayette peygamberin kitabı öğrettiği yazmaktadır. Kitabı bilmeyen yani okuyamayan birisi başkalarına nasıl öğretebilir?

 

Ali İmran 75:

وَمِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ إِنْ تَأْمَنْهُ بِقِنْطَارٍ يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ وَمِنْهُمْ مَنْ إِنْ تَأْمَنْهُ بِدِينَارٍ لَا يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ إِلَّا مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَائِمًا ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الْأُمِّيِّينَ سَبِيلٌ وَيَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ (75)

Kitap ehli arasında kantarla emanet bıraksan onu sana ödeyen ve bir lira emanet etsen, tepesine dikilmedikçe onu sana ödemeyen vardır. Bu, onların: «Kitapsızlara (Ümmilere) karşı üzerimize bir sorumluluk yoktur» demelerindendir. Onlar bile bile Allah’a karşı yalan söylemektedirler [75].

 

Burada ise ümmilere kitapsızlar denmektedir (Diyanet meali). Ümmiler burada Tevrat eğitimi ve dini eğitim almamış olan insanlardır.

 

Bakara 78:

وَمِنْهُمْ أُمِّيُّونَ لَا يَعْلَمُونَ الْكِتَابَ إِلَّا أَمَانِيَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا يَظُنُّونَ (78)

İçlerinde bir takım ümmîler vardır ki, Kitab’ı (Tevrat’ı) bilmezler. Bütün bildikleri kulaktan dolma şeylerdir. Onlar sadece zan ve tahminde bulunuyorlar [78].

Bu ayette de ümmiler için “kitap bilmeyenler” denmiştir.

Ali İmran 20:

فَإِنْ حَاجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلَّهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ وَقُلْ لِلَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْأُمِّيِّينَ أَأَسْلَمْتُمْ فَإِنْ أَسْلَمُوا فَقَدِ اهْتَدَوْا وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ (20)

Eğer seninle tartışmaya girişirlerse, «Ben bana uyanlarla birlikte kendimi Allah’a verdim» de. Kendilerine Kitap verilenlere ve kitapsızlara: «Siz de İslam oldunuz mu?» de, şayet İslam olurlarsa doğru yola girmişlerdir, yüz çevirirlerse, sana yalnız tebliğ etmek düşer. Allah kullarını görür [20].

 

Burada da ümmilere ehli kitap dışında olduklarından “kitapsızlar” denmiştir.

 

Kısacası ümmi kelimesinin anlamı belli bir kitaba veya felsefi ekole göre sistematik eğitim ve öğretim görmemiş kişi demektir.

Fakat peygamberin okuma yazma bilmediğine veya bildiğine dair birçok rivayetler vardır. Ama asıl delil gösterilen Ankebut suresi 48 ayettir.

 

Ankebut suresi 48. Ayet:

وَمَا كُنْتَ تَتْلُو مِنْ قَبْلِهِ مِنْ كِتَابٍ وَلَا تَخُطُّهُ بِيَمِينِكَ إِذًا لَارْتَابَ الْمُبْطِلُونَ (48)

Ve mâ kunte tetlû min kablihî min kitâbin ve lâ tehuttuhu bi yemînike izen lertâbel mubtılûn(mubtılûne).

Bu ayet daima aşağıdaki gibi çevrilir ve buna göre peygamberin okuma – yazma bilmediği iddia edilir.

“Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi” [48].

 

Oysa Kuran’da yazma anlamında kullanılan kelime “ketebe” kelimesidir. Defalarca geçmektedir. Yine okuma anlamında kullanılan kelime ise “qure” kelimesidir. Yine defalarca geçmektedir. Fakat bu ayette bu kelimeler kullanılmamıştır.

Yaptığım semitik dil araştırmalarında tetlu ve tehuttu kelimelerinin verilen anlamlar dışında farklı anlamlara geldiğini saptadım.

Tetlu kelimsinin kökü تلو , TLW dur. Bu kökün içerdiği anlamlar: Takip etmek, arkasından gitmek, arkasından gelmek, sarılmak, yakın durmak. Yani bir şeyi izlemek, izlettirmek, bir kitaptan bir bilgi aktarmak anlamındadır. Buradan bir kitabı müfredat olarak okuyup izlemek, işlemek anlamı da çıkmaktadır. Ya da kitabı referans alarak konuşmak anlamları çıkmaktadır. Beklide “siz derste hangi kitapları okuyorsunuz?” sorusundan anlaşıldığı gibi “hangi kitapları müfredat yapıyorsunuz?” gibi bir okuma anlamı verilebilir.

Tehuttu kelimesinin kökü ise خطط, HTT dir. Bu kökün içerdiği anlam ise : araştırmak, takip etmek, kazımak, göstermek, işaret etmektir.

 

Bu durumda çeviri şöyle olmalıdır:

“Sen bu kitaptan önce bir kitap izlemiş, referans almış, onun arkasından gitmiş ve sağ elinle de onu işaret etmiş değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar çelişkiye düşerlerdi” [48].

Buradaki “ bi yeminike” kelimesi, kelime olarak “sağınla” anlamındadır. Genel olarak sağ el anlamı verilmektedir. Sağ elin işaret ettiği anlam ne olabilir? Benim bu konudaki düşüncem ise bunun anlamının İbranice “Yod” el, İngilizce  “Torah pointer” denen ve Tevrat okurken kullanılan bir araçtır. Bu araç Tevrat’ın kutsal sayfalarına direkt el ile dokunmamak veya sayfaları yıpratmamak için kullanılır. Ayrıca Tevrat sağ yanda taşınır ve okurken kişinin ön sağına yerleştirilir. Okurken sol el aşağı indirilir. Sağ eldeki yod ile satırlar takip edilir.

 

 

 

Bu ayette özellikle “bundan önce” cümlesine dikkat etmek gerekir. Eğer “tetlu” kelimesine “okumak” anlamı vermekte ısrar edilirse, mefhumu muhalefet ile peygamberin “bundan sonra okuyabildiği” anlamı çıkmaktadır. Aslında buradan peygamberin daha önce hiçbir kitabı referans almadığı gerçeği ortaya çıkar. Bundan sonra da Kuranı referans alıp insanlara bu bilgiler göre öğretim yaptığı anlaşılmaktadır. Bunun en güzel örneği:

Cuma suresi 2. Ayettir:

O’dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah’ın âyetlerini referans alarak onları temizleyen, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderdi. Oysa onlar, önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler”[2].

Ayetten Allahın ayetlerini müfredat olarak uyguladığı, onları temizlediği ve Kuran’ı ve hikmeti öğrettiği anlaşılmaktadır. Bu öğretme işi için okuma yazmayı bilmesi gerekir.

 

İlk inen surenin Alaka suresi olduğu bilindiğinde ve bu surenin ilk beş ayeti (Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı zigot’tan yarattı. Oku! Kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren Rabbin, en büyük kerem sahibidir ) düşünüldüğünde en azından peygamberlik geldikten sonra okuma ve yazmayı biliyor olmalıdır. Alaka suresinden benim sezdiğim sanki okuma-yazma peygamberlik verilme esnasında gerçekleşmeye başlamış gibidir. Yoksa ayetlerde geçen “ikra, kalemle öğreten, bilmediğini bildiren, büyük ikram sahibi gibi sözler Resulullah için geçerli olamazdı. Oysa Kuran’da hitabet önce Hz. Muhammed’edir.

 

Fakat Furkan suresi 5. Ayet:

وَقَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلَى عَلَيْهِ بُكْرَةً وَأَصِيلًا (5)

«Kuran öncekilerin masallarıdır; başkalarına yazdırıp er - geç kendisine mal edilmektedir.» dediler [5].

Bu ayetteki “başkalarına yazdırıp” ifadesi ise kâfirlerin Hz. Muhammed’in önceden yazma bilmediğini bildiklerini ortaya koymaktadır. Ayrıca bu ayette de ketebe fiili kullanılmıştır.

Sonuç olarak Resulullah’ın peygamberliği esnasında okuma bildiği açıktır. Fakat peygamberlik öncesinde okuma - yazma bilmediği de anlaşılmaktadır.

 

Doğrusunu Allah bilir.

 

 

 

 

 

 

 

 


YorumcuYorum
Hüseyin Kayahan
05.06.2014
09:01

"Qarae", Kıraat; bir şeye bakmadan, ezberden okumadır. Şiirler, şarkılar, marşlar, tiyatrodaki replikler böyledir. Namazda okuduğumuz fatiha böyledir, ezberden okuruz. Herkesin en az fatiha kadar bir ezberi bilmesi beklenir.

"Televe", tilavet ise; bir şeye bakarak okumadır. Kelimenin etimolojisi TELVEDİR; KAHVENİN, İÇİLDİKTEN SONRA FİNCANDA BIRAKTIĞI TORTU VE ONUN ALDIĞI ŞEKİLDİR. Fala bakan kişi oradaki TELVEYE bakarak TİLAVET eder. O baktığı şeylerden aklına gelen ilham ve telepatik etkileri karşısındakine aktarır. Bu fiil aktarma eylemini de kapsar.

Tilavet eden; bir kitaba/yazıya, bir idograma/hiyeroglife, bir resme bakarak bir şeyler okur ve karşısındakine aktarmış olur.

Tilavet sırasında "vahy" de olduğu ayetle bellidir: "Ûtlû ma ûhiye ileyke min kitabi rabbik/Rabbinin kitabından sana vahyolunanı oku" hitabında, yüzüne bakarak okurken bize vahy geldiği belirtilmektedir.

"ketebe" ise, daha çok kural/yasa şeklinde bağlayıcılığı olan yazıtlardır. Bu(kitabet edilen/kitap), topluluğun tamamına şamilken; "kavl"den çıkan mukavele karşılıklı yükümlülükleri belirleyen yazıtlardır.

HTT ise, aynı zamanda Hititleri ve Hattileri çağrıştırmaktadır. Onların yazısı sanırım Mısır Hiyerogliflerinden farklı idi, Sümer çivi yazısından da tamamen ayrı idi. Hat, sonrasındaki hattatlık, onlarla başlamış olabilir mi?

Mete bey, okuma ve yazma ile ilgili tüm kelimeleri alt alta tasnif edelim ve aralarındaki farkları bulmaya çalışalım.

Saygılarımla.

H.Kayahan

Mete Firidin
05.06.2014
10:44

Evet Kuran okursun fakat herkez farklı şey anlar ve aktarır.

Hitit kelimesi : حِطَّةٌ , burada ise خطط

Süleyman Karagülle
11.06.2014
20:28

Ümmi kelimesinin ne anlamda olduğu hep tartışılmıştır. Kimisi ümmi kelimesinin bir kitaba dayalı eğitim görmemiş kişi olduğunu iddia etmiştir. Kimileri ise ümmi kelimesinin okuma- yazma bilmeyen anlamında olduğunu iddia etmiştir. Oysa Kuran’da bu açıkça bellidir. -Ümmi kelimesi anadan doğma demektir. Kişi için kullanıldığı zaman okuma yazma bilmeyen demektir. Topluluk için kullanıldığı zaman ehl-i kitap olmayan demektir. Ümmiler kurallı çoğulla geldiği zaman içlerinde okur yazar olabildiği gibi hatta Tevrat’a, İncil’e de inanan olabilir. Kişilerin hepsi bilse bile topluluk bilmemiş olur. Topluluk ancak herkes onun diğerleri tarafından bilindiğini bilmesiyle olur. Kişilerin babalarından değil topluluktan onu öğrenmesi gerekir. Mesela : Cuma suresi 2. Ayet: هُوَ الَّذِي بَعَثَ فِي الْأُمِّيِّينَ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَفِي ضَلَالٍ مُبِينٍ (2) O’dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah’ın âyetlerini okuyan (?), onları temizleyen, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderdi. Oysa onlar, önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler[2]. Bu ayette Mekke’deki Arap toplumu “ümmi” olarak nitelenmiştir. Oysa Bu toplumda az da olsa okuma yazma bilenler vardır. Fakat bu insanların bir kitaba göre sistematik bir eğitimi yoktur. Ayrıca ayette peygamberin kitabı öğrettiği yazmaktadır. Kitabı bilmeyen yani okuyamayan birisi başkalarına nasıl öğretebilir? - Burada kişilerden bahsetmiyor, topluluktan bahsediyor. Kurallı çoğuldur. Kurallar kişinin kuralı olamaz ancak topluluğun kuralı olur. Ali İmran 75: وَمِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ إِنْ تَأْمَنْهُ بِقِنْطَارٍ يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ وَمِنْهُمْ مَنْ إِنْ تَأْمَنْهُ بِدِينَارٍ لَا يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ إِلَّا مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَائِمًا ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الْأُمِّيِّينَ سَبِيلٌ وَيَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ (75) Kitap ehli arasında kantarla emanet bıraksan onu sana ödeyen ve bir lira emanet etsen, tepesine dikilmedikçe onu sana ödemeyen vardır. Bu, onların: «Kitapsızlara (Ümmilere) karşı üzerimize bir sorumluluk yoktur» demelerindendir. Onlar bile bile Allah’a karşı yalan söylemektedirler [75]. Burada ise ümmilere kitapsızlar denmektedir (Diyanet meali). Ümmiler burada Tevrat eğitimi ve dini eğitim almamış olan insanlardır. - Kurallı erkek çoğular kişileri istiğrak etmez. Herkes ümmidir anlamı çıkamaz. Bakara 78: وَمِنْهُمْ أُمِّيُّونَ لَا يَعْلَمُونَ الْكِتَابَ إِلَّا أَمَانِيَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا يَظُنُّونَ (78) İçlerinde bir takım ümmîler vardır ki, Kitab’ı (Tevrat’ı) bilmezler. Bütün bildikleri kulaktan dolma şeylerdir. Onlar sadece zan ve tahminde bulunuyorlar [78]. Bu ayette de ümmiler için “kitap bilmeyenler” denmiştir. -Yine kurallı erkek çoğuldur. Zaten minhum ile teb’iz ediyor. Ali İmran 20: فَإِنْ حَاجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلَّهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ وَقُلْ لِلَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْأُمِّيِّينَ أَأَسْلَمْتُمْ فَإِنْ أَسْلَمُوا فَقَدِ اهْتَدَوْا وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ (20) Eğer seninle tartışmaya girişirlerse, «Ben bana uyanlarla birlikte kendimi Allah’a verdim» de. Kendilerine Kitap verilenlere ve kitapsızlara: «Siz de İslam oldunuz mu?» de, şayet İslam olurlarsa doğru yola girmişlerdir, yüz çevirirlerse, sana yalnız tebliğ etmek düşer. Allah kullarını görür [20]. Burada da ümmilere ehli kitap dışında olduklarından “kitapsızlar” denmiştir. -Kurallı çoğuldur. Kişilerin ümmiliği anlamına gelemez. Kısacası ümmi kelimesinin anlamı belli bir kitaba veya felsefi ekole göre sistematik eğitim ve öğretim görmemiş kişi demektir. Fakat peygamberin okuma yazma bilmediğine veya bildiğine dair birçok rivayetler vardır. Ama asıl delil gösterilen Ankebut suresi 48 ayettir. -Kişinin ümmiliği okur-yazar olmamaktır. Topluluğun ümmiliği ise yazılı hukukları olmaması demektir. Ankebut suresi 48. Ayet: وَمَا كُنْتَ تَتْلُو مِنْ قَبْلِهِ مِنْ كِتَابٍ وَلَا تَخُطُّهُ بِيَمِينِكَ إِذًا لَارْتَابَ الْمُبْطِلُونَ (48) Ve mâ kunte tetlû min kablihî min kitâbin ve lâ tehuttuhu bi yemînike izen lertâbel mubtılûn(mubtılûne). Bu ayet daima aşağıdaki gibi çevrilir ve buna göre peygamberin okuma – yazma bilmediği iddia edilir. “Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi” [48]. Oysa Kuran’da yazma anlamında kullanılan kelime “ketebe” kelimesidir. Defalarca geçmektedir. Yine okuma anlamında kullanılan kelime ise “qure” kelimesidir. Yine defalarca geçmektedir. Fakat bu ayette bu kelimeler kullanılmamıştır. Yaptığım semitik dil araştırmalarında tetlu ve tehuttu kelimelerinin verilen anlamlar dışında farklı anlamlara geldiğini saptadım. Tetlu kelimsinin kökü تلو , TLW dur. Bu kökün içerdiği anlamlar: Takip etmek, arkasından gitmek, arkasından gelmek, sarılmak, yakın durmak. Yani bir şeyi izlemek, izlettirmek, bir kitaptan bir bilgi aktarmak anlamındadır. Buradan bir kitabı müfredat olarak okuyup izlemek, işlemek anlamı da çıkmaktadır. Ya da kitabı referans alarak konuşmak anlamları çıkmaktadır. Beklide “siz derste hangi kitapları okuyorsunuz?” sorusundan anlaşıldığı gibi “hangi kitapları müfredat yapıyorsunuz?” gibi bir okuma anlamı verilebilir. Tehuttu kelimesinin kökü ise خطط, HTT dir. Bu kökün içerdiği anlam ise : araştırmak, takip etmek, kazımak, göstermek, işaret etmektir. Bu durumda çeviri şöyle olmalıdır: “Sen bu kitaptan önce bir kitap izlemiş, referans almış, onun arkasından gitmiş ve sağ elinle de onu işaret etmiş değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar çelişkiye düşerlerdi” [48]. Buradaki “ bi yeminike” kelimesi, kelime olarak “sağınla” anlamındadır. Genel olarak sağ el anlamı verilmektedir. Sağ elin işaret ettiği anlam ne olabilir? Benim bu konudaki düşüncem ise bunun anlamının İbranice “Yod” el, İngilizce “Torah pointer” denen ve Tevrat okurken kullanılan bir araçtır. Bu araç Tevrat’ın kutsal sayfalarına direkt el ile dokunmamak veya sayfaları yıpratmamak için kullanılır. Ayrıca Tevrat sağ yanda taşınır ve okurken kişinin ön sağına yerleştirilir. Okurken sol el aşağı indirilir. Sağ eldeki yod ile satırlar takip edilir. Bu ayette özellikle “bundan önce” cümlesine dikkat etmek gerekir. Eğer “tetlu” kelimesine “okumak” anlamı vermekte ısrar edilirse, mefhumu muhalefet ile peygamberin “bundan sonra okuyabildiği” anlamı çıkmaktadır. Aslında buradan peygamberin daha önce hiçbir kitabı referans almadığı gerçeği ortaya çıkar. Bundan sonra da Kuranı referans alıp insanlara bu bilgiler göre öğretim yaptığı anlaşılmaktadır. -“Sen bundan önce her hangi bir kitaptan bir şey okumamıştın” cümlesi şimdi bu kitaptan okuyordun sözü doğrudur. Sen okumasan bile biri okuduğu zaman dinlesen o da kitabı okuma olur. Sorun ondan bilgi almaktır. Daha önce başka bir kitaptan bir şey almamıştın diyor. Hayır, bu kitabı şimdi okutuyorsun anlamı mefhumu muhalefetle çıkabilir. Peygamber yazmıyordu ama okuma biliyordu denebilir. Biz mefhumu muhalefeti kabul etmiyoruz. Ama Allah’ın kitabını okuma farz olduğuna göre kitabı birinden dinlemek de okumadır. Yoksa namazdan evvel veya sonra onlar kitabı tilavet ederler denmezdi, her biri kitap okur denirdi. Demek ki birisinin kitaptan okuyup diğerlerinin dinlemesi okumadır. Peygamber de Kuran’ı kitaptan okumuyordu ama okuyanları dinlediği için o da okumuş oluyordu. Kaldı ki sen onu sağ elinle yazmadın diyor. Orada “min kablu” sözünü getirmiyor. Yazma hususunda mefhumu muhalefete de delil yoktur. Kuran’ı bize uydurmaya çalışmamalıyız . Bizim Kuran’ın ne söylediğini öğrenmemiz gerekir. Cuma suresi 2. Ayettir: “O’dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah’ın âyetlerini referans alarak onları temizleyen, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderdi. Oysa onlar, önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler”[2]. Ayetten Allahın ayetlerini müfredat olarak uyguladığı, onları temizlediği ve Kuran’ı ve hikmeti öğrettiği anlaşılmaktadır. Bu öğretme işi için okuma yazmayı bilmesi gerekir. - Buradaki kitap Kuran’dır. İsimdir. Mastar değildir. Mastar olsa okuma yazmayı öğretti anlamına göre peygamber “Araplar’a okuma yazmayı öğretti” anlamı çıkar. Buradaki Kitap Kuran’dır. Müşterek manalar birlikte verilemez. İlk inen surenin Alaka suresi olduğu bilindiğinde ve bu surenin ilk beş ayeti (Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı zigot’tan yarattı. Oku! Kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren Rabbin, en büyük kerem sahibidir ) düşünüldüğünde en azından peygamberlik geldikten sonra okuma ve yazmayı biliyor olmalıdır. Alaka suresinden benim sezdiğim sanki okuma-yazma peygamberlik verilme esnasında gerçekleşmeye başlamış gibidir. Yoksa ayetlerde geçen “ikra, kalemle öğreten, bilmediğini bildiren, büyük ikram sahibi gibi sözler Resulullah için geçerli olamazdı. Oysa Kuran’da hitabet önce Hz. Muhammed’edir. -“Ikra” da “sen oku” diyerek Peygamber değil, her insan okuyacak. Kitaptan değil ezberden okuyacak. Okuma yalnız kitaptan okuma olsaydı, namazdaki kıraat geçersiz olurdu. Elimize kitabı alır, okurduk. Sana öğretti demiyor, İnsana kalemle öğretti demektedir. Mef’ûl insan cinsidir. Yoksa herkes doğarken kâri (okuyan) olurdu. Fakat Furkan suresi 5. Ayet: وَقَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلَى عَلَيْهِ بُكْرَةً وَأَصِيلًا (5) «Kuran öncekilerin masallarıdır; başkalarına yazdırıp er - geç kendisine mal edilmektedir.» dediler [5]. Bu ayetteki “başkalarına yazdırıp” ifadesi ise kâfirlerin Hz. Muhammed’in önceden yazma bilmediğini bildiklerini ortaya koymaktadır. Ayrıca bu ayette de ketebe fiili kullanılmıştır. Sonuç olarak Resulullah’ın peygamberliği esnasında okuma bildiği açıktır. Fakat peygamberlik öncesinde okuma - yazma bilmediği de anlaşılmaktadır. -“Ketebe” bir hükmü koymadır. “Namaz mevkut kitaptır” denmektedir. O zaman her namazda yazmamız gerekir. Bu manada olduğunda icma vardır. Salatın “yazma” olmadığında da icma vardır. “İktitab etti”ye “kopya etti” anlamı verilebilir. Ama bunun böyle olduğunu onlar söylüyor. Kuran bunu reddediyor. Ayette “tahuttuhu” denmektedir. Kuran’dan bir harf bile yazmamıştır. Bu kesindir. Okuma yazmayı bilseydi bazı sûreleri de kendisi yazardı. İktiza ile delalet ve ümmi kelimesinin te’kîdi ile Hazreti Muhammed, okuma yazma bilmiyordu. Bütün hadisler Kuran’ın bu ibarelerini teyid ediyor. Mete Bey Kuran’ın icma ile sabit bulunan zahiri manalarını tevil ederek ümmi olduğu sabit değildir diyor. Ama ümmi olmadığını ispat eden bir delili getirmiyor. Kıraate “kitaptan tilavet” manasını hasrederek veriyor. Hata üzerine hata yapıyor. Bununla beraber Kuran’la meşgul olduğu için Allah onu mecur ediyor. Bizim de doğru düşünmemize yardım ediyor. Allah ondan razı olsun.

Mete Firidin
11.06.2014
21:07

Bu da bir görüştür.

Mete Firidin
12.06.2014
06:58

Sayın Hocam Tilavet secdesi sadece okuyana mı yoksa dinleyene de mi vaciptir.?

Dinleyene de vacip ise tilavet, okumak değil müfradar olarak Kurandan bir ayeti işlemek , anlatmak değil midir?

Mete Firidin
12.06.2014
07:04

Ben peygamber ümmi değildir demiyorum. Siz ümmi kelimesine "okuma-yazama " bilmeyen anlamı veriyorsunuz. Ben ise Ümmi kelimesinin belli bir kitaba göre yetiştirilmiş, eğitilmiş kişi anlamında olduğunu söylüyorum.

Ayrıca peygamberin , vahiy gelemeden önce ümmi olduğu doğrudur. Ama vahiyden sonra ümmi kalmadığı açıktır. Çünkü ayette "sen bundan önce bir kitabı okumazdın", yada "müfredeat yapmazdın" diyor. Ama sonrasında kitabı açıkladığı açıklanıyor.

Mete Firidin
12.06.2014
11:54

ENAM 151: قُلْ تَعَالَوْا أَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ أَلَّا تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَلَا تَقْتُلُوا أَوْلَادَكُمْ مِنْ إِمْلَاقٍ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ ذَلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ (151)

De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de onların da rızkını biz veririz-; kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah’ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah’ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız.[151]

Bu ayetteki "ETLÜ" kelimesi okumak anlamındaysa o zaman peygamber, okuma biliyor anlamındadır. Qura ezberden de okuma olduğuna göre, etlu ezberden de okuma olamaz.

Mete Firidin
12.06.2014
12:02

neml 27:وَأَنْ أَتْلُوَ الْقُرْآنَ فَمَنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَنْ ضَلَّ فَقُلْ إِنَّمَا أَنَا مِنَ الْمُنْذِرِينَ

«Ve Kur’ân’ı okumam emredildi.» Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: «Ben sadece uyarıcılardanım.»[92]

Burada da ya ezberden okumak yada aktarmak anlamında olabilir. Ezberden okumaksa Alaka suresindeki "ikra" emri nasıl okumak?

Bakara 102: وَاتَّبَعُوا مَا تَتْلُو الشَّيَاطِينُ عَلَى مُلْكِ سُلَيْمَانَ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمَانُ وَلَكِنَّ الشَّيَاطِينَ كَفَرُوا يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ وَمَا أُنْزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ أَحَدٍ حَتَّى يَقُولَا إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلَا تَكْفُرْ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِهِ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهِ وَمَا هُمْ بِضَارِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ وَلَقَدْ عَلِمُوا لَمَنِ اشْتَرَاهُ مَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْا بِهِ أَنْفُسَهُمْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ (102)

tuttular Süleyman mülküne dair Şeytanların uydurup takib etdikleri şeylerin ardına düştüler, halbuki Süleyman küfretmedi ve lâkin o şeytanlar küfr ettiler, nasa sihir ta’lim ediyorlar ve Babilde Harut Marut iki melek üzerine indirilen şeyleri öğretiyorlardı, halbuki o ikisi «biz ancak bir imtihan için gönderildik sakın sihir yapmayı tecviz edib de kâfir olma» demedikce bir kimseye öğretmezlerdi, işte bunlardan kişi ile zevcesinin arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı, fakat Allahın izni olmadıkça bununla kimseye zarar verebilir değillerdi, kendilerine zarar verecek, menfaati olmıyacak bir şey öğreniyorlardı, kasem olsun onu her kim satın alsa her halde onun Ahırette bir nasibi yok, bunu muhakkak bilmişlerdi amma canlarını sattıkları o şey ne çirkin bir şeydi onu bilselerdi[102]





Çok Okunan Makaleler
Mete Firidin
Hz. Musa Ne Zaman Yaşadı?
12.05.2011 122122 Okunma
11 Yorum 07.04.2020 15:05
Mete Firidin
Kudret Helvası Menne
13.11.2013 117421 Okunma
4 Yorum 15.11.2013 03:46
Mete Firidin
Hz. Nuh, İbrahim, Yusuf ve Musa Kronolojisi
5.04.2015 113684 Okunma
10 Yorum 12.01.2020 16:47
Mete Firidin
Hurufu Mukatta
9.04.2011 92189 Okunma
7 Yorum 25.03.2020 18:55
Mete Firidin
Hz. İbrahim Ne Zaman Yaşadı?
28.02.2011 85272 Okunma
4 Yorum 25.03.2020 18:59
Mete Firidin
Estetik Ameliyat ve Nisa Suresi 119. Ayet
3.10.2014 78627 Okunma
1 Yorum 03.10.2014 20:39
Mete Firidin
Petra Yalanı
28.04.2015 72588 Okunma
9 Yorum 02.05.2015 13:07
Mete Firidin
Salat Kelimesinin Kökeni
26.02.2012 68754 Okunma
10 Yorum 03.06.2020 00:23
Mete Firidin
Kuran'da Kölelik
27.12.2013 64767 Okunma
86 Yorum 08.01.2014 17:16
Mete Firidin
Bekke Ve Mekke
27.01.2011 57577 Okunma
9 Yorum 25.03.2020 19:30
Mete Firidin
Hz. Lut’un Kızları
7.06.2011 40101 Okunma
4 Yorum 01.02.2020 21:22
Mete Firidin
El Tur ve Tur-i Sina?
24.03.2013 39904 Okunma
21 Yorum 23.06.2021 12:46
Mete Firidin
Lâ mevcûde illâ Hû???
18.12.2010 36195 Okunma
1 Yorum 25.12.2010 15:11
Mete Firidin
Amen ve Senetin
15.11.2012 36033 Okunma
31 Yorum 30.11.2012 13:47
Mete Firidin
Lut Kavmi Homoseksüel Değildi!
3.08.2014 34295 Okunma
15 Yorum 03.12.2017 03:35
Mete Firidin
Kabe Kavseyni Ev Edna
15.06.2012 33203 Okunma
1 Yorum 22.05.2018 01:32
Mete Firidin
Nuh’un Üvey Oğlu!
25.10.2015 32415 Okunma
28 Yorum 12.01.2020 17:30
Mete Firidin
Homohabilis Havva ve Havvalar
20.04.2012 31234 Okunma
27 Yorum 15.04.2020 09:47
Mete Firidin
Adem'in ve Havva'nın Hatası
2.03.2014 31127 Okunma
34 Yorum 10.03.2014 00:48
Mete Firidin
Nutfetin Emşâcin (99)
14.05.2013 30146 Okunma
24 Yorum 17.05.2013 15:16
Mete Firidin
İbni Arabi ve Araf 175-176. Ayetler
16.11.2011 29753 Okunma
9 Yorum 19.11.2011 17:29
Mete Firidin
Miras ve Kelale Ayetleri
13.02.2014 29157 Okunma
53 Yorum 28.02.2014 13:04
Mete Firidin
Hz. İbrahim’in Atası ve Nemrut
19.04.2015 28988 Okunma
1 Yorum 20.04.2015 20:48
Mete Firidin
Allah Celle Celalühü Ne Demektir?
30.11.2014 28764 Okunma
1 Yorum 01.12.2014 08:16
Mete Firidin
Kevkeb
10.08.2011 27791 Okunma
1 Yorum 28.08.2012 12:03
Mete Firidin
Enam Suresi 145. Ayet Ve Haram Yiyecekler!
31.12.2017 27597 Okunma
Mete Firidin
İçki Haram mı?
25.05.2015 26181 Okunma
13 Yorum 12.01.2020 17:25
Mete Firidin
Kuran’da Namaz Vakitleri
28.12.2014 25894 Okunma
Mete Firidin
Hz. Yunus ve Ambergris
12.12.2012 25475 Okunma
2 Yorum 13.12.2012 13:23
Mete Firidin
Nuh’un Gemisi ve Cudii
12.01.2014 25179 Okunma
45 Yorum 05.02.2016 23:06
Mete Firidin
Kuran'da Tecavüzün Cezası
18.02.2015 24567 Okunma
2 Yorum 21.02.2015 17:19
Mete Firidin
Hz. İsa’nın Doğum Günü
2.01.2015 24099 Okunma
Mete Firidin
Hz. Adem’in Kaburgası
25.04.2012 23729 Okunma
59 Yorum 28.04.2012 13:42
Mete Firidin
İmhotep Hz.Yusuf mu?
27.10.2011 22941 Okunma
3 Yorum 05.11.2019 07:59
Mete Firidin
Hz. Musa ve Hızır'ın Buluştukları Yer
16.03.2012 22404 Okunma
10 Yorum 17.03.2012 10:03
Mete Firidin
Yecüc ve Mecüc
27.02.2010 21849 Okunma
2 Yorum 10.06.2010 15:12
Mete Firidin
Cennetteki Khamr
28.05.2015 21720 Okunma
17 Yorum 29.05.2015 19:00
Mete Firidin
Şeriata Göre Kadınların Dövülebilmesi?
16.03.2014 21440 Okunma
18 Yorum 20.03.2019 10:45
Mete Firidin
Hz. İbrahim ve Lisan
23.04.2015 21335 Okunma
1 Yorum 24.04.2015 09:49
Mete Firidin
Ruh ve Ruhun Üflenmesi
11.04.2013 20302 Okunma
8 Yorum 14.04.2013 13:43
Mete Firidin
Hz. Adem'in Annesi
3.06.2017 20251 Okunma
1 Yorum 24.04.2021 16:56
Mete Firidin
Fecr ve İmsak
18.07.2013 20093 Okunma
10 Yorum 20.07.2013 22:19
Mete Firidin
Gavs Ve İkizler Burcu
15.12.2014 19752 Okunma
10 Yorum 14.07.2015 09:59
Mete Firidin
Kuran-ın Gelişmiş Bilimsel Etimolojik Meali
10.05.2018 19261 Okunma
2 Yorum 02.10.2021 23:10
Mete Firidin
Zülkarneyn
26.08.2011 19013 Okunma
10 Yorum 28.04.2020 20:20
Mete Firidin
Kuran'da Zamanın Sonu
30.09.2015 18871 Okunma
11 Yorum 25.10.2015 15:50
Mete Firidin
Bakara 58. Ayet Ve Hititler
17.01.2011 18685 Okunma
Mete Firidin
Hacc Suresi 15. Ayet Ve Deist
23.10.2014 18174 Okunma
Mete Firidin
Hz. Meryem Hermafrodit mi?
12.11.2014 18100 Okunma
2 Yorum 02.10.2021 23:06
Mete Firidin
Hz.İsa’nın Büyüdüğü Yer
8.07.2014 17263 Okunma
Mete Firidin
Naram Sin
25.07.2012 17090 Okunma
5 Yorum 15.10.2020 19:50
Mete Firidin
Tasavvuf
11.05.2010 16860 Okunma
12 Yorum 17.02.2016 17:55
Mete Firidin
Sidr ve Sadr Kelimeleri
11.08.2015 16522 Okunma
7 Yorum 18.08.2015 14:52
Mete Firidin
Adem ile Havva
9.03.2010 15939 Okunma
7 Yorum 23.05.2020 03:49
Mete Firidin
Ayete Göre Kutuplarda Namaz
25.01.2015 15507 Okunma
3 Yorum 16.01.2019 16:40
Mete Firidin
Zülkarneyn'in Doğu Seferi
3.06.2012 15490 Okunma
12 Yorum 19.06.2012 10:13
Mete Firidin
Kutsal Yaşam Ağacı
21.12.2011 15412 Okunma
6 Yorum 25.12.2011 16:12
Mete Firidin
İnşallah ne demek?
6.06.2015 15188 Okunma
1 Yorum 14.07.2019 09:13
Mete Firidin
Hadid Suresi 25. ayet ve Zülkarneyn
25.10.2015 14918 Okunma
4 Yorum 25.10.2015 13:00
Mete Firidin
Siyon Mekke mi?
4.03.2011 14890 Okunma
Mete Firidin
Hz. Musa’nın Kanatları
28.01.2012 14857 Okunma
2 Yorum 19.02.2012 08:24
Mete Firidin
Allah’ın İki Eli
5.12.2013 14765 Okunma
8 Yorum 12.12.2013 07:13
Mete Firidin
Kuran’da Tasavvuf ve Lahid Köklü Kelimeler
8.05.2014 14740 Okunma
18 Yorum 10.05.2014 11:22
Mete Firidin
Necm ve İdbar
3.10.2013 14589 Okunma
8 Yorum 09.10.2013 16:19
Mete Firidin
Musa Peygamberi Evlat Edinen Firavun
13.04.2015 14541 Okunma
Mete Firidin
Talak Suresi 4. Ayet ve Pedofili
11.07.2019 14474 Okunma
13 Yorum 16.07.2019 05:54
Mete Firidin
Hamr ve Humr
12.04.2012 14436 Okunma
14 Yorum 02.05.2012 15:51
Mete Firidin
İki Doğu Ve İki Batı
19.03.2015 14040 Okunma
3 Yorum 22.03.2015 22:01
Mete Firidin
Kuran'dan Hz. İsa ve Meryem Hakkında
29.05.2017 13928 Okunma
Mete Firidin
Meleklerin Hızı
20.11.2013 13897 Okunma
6 Yorum 24.11.2013 19:02
Mete Firidin
Kıyamet Suresi 16. Ayet ve Hadisler
22.03.2015 13785 Okunma
1 Yorum 22.03.2015 21:54
Mete Firidin
Harut ve Marut
6.02.2012 13725 Okunma
8 Yorum 08.02.2012 19:35
Mete Firidin
Şeytan
3.07.2016 13673 Okunma
2 Yorum 04.07.2016 20:17
Mete Firidin
Adet Görmekteyken Kadın Namaz Kılabilir mi?
14.06.2018 13454 Okunma
16 Yorum 17.04.2020 16:27
Mete Firidin
El Hadid ve Besmele
13.01.2013 13235 Okunma
4 Yorum 17.01.2013 08:36
Mete Firidin
Meteorit (Asteroid) Yağmuru
25.08.2013 13200 Okunma
11 Yorum 27.08.2013 15:07
Mete Firidin
Harun’un Kız Kardeşi Miryem
1.09.2013 13196 Okunma
4 Yorum 11.09.2013 07:57
Mete Firidin
Hınzır
12.11.2018 13177 Okunma
19 Yorum 31.01.2021 23:14
Mete Firidin
Nisa 15. Ayet ve Fuhuş
21.07.2015 13157 Okunma
3 Yorum 15.12.2018 16:41
Mete Firidin
Ayağa Mesh Meselesi
12.02.2016 13015 Okunma
6 Yorum 06.07.2016 22:09
Mete Firidin
Neden Buzağıya Taptılar ?
16.03.2011 12940 Okunma
1 Yorum 18.03.2011 09:21
Mete Firidin
Kur'an İncil ve Tevratı Onaylar mı?
11.07.2011 12911 Okunma
1 Yorum 23.07.2011 17:45
Mete Firidin
Bilqıst
23.04.2014 12636 Okunma
13 Yorum 26.04.2014 14:44
Mete Firidin
Ad Kavmi Atlantis Ay
7.03.2011 12580 Okunma
Mete Firidin
İmhotep'in Babası
7.04.2015 12492 Okunma
13 Yorum 03.05.2018 23:12
Mete Firidin
Kuran’da Kalp
29.05.2010 12490 Okunma
1 Yorum 19.02.2012 11:49
Mete Firidin
Hz. İsa'nın Doğduğu Mevsim
31.12.2014 12416 Okunma
1 Yorum 01.01.2015 11:03
Mete Firidin
Musa Ve Firavun Zamanı
31.03.2015 11978 Okunma
Mete Firidin
Cinler ve Kızılötesi Işınlar
7.05.2011 11943 Okunma
Mete Firidin
İrimu (İrem Şehri)
21.10.2012 11922 Okunma
Mete Firidin
The Birthday Of Jesus Christ According to Quran
4.12.2016 11905 Okunma
10 Yorum 30.11.2017 15:56
Mete Firidin
Kuran’da Yağış Kelimeleri
29.11.2013 11858 Okunma
8 Yorum 01.12.2013 18:50
Mete Firidin
Subhân'Allah
23.11.2014 11831 Okunma
2 Yorum 29.11.2014 17:01
Mete Firidin
Fecrin Beyaz ve Karanlık İpliği
29.06.2015 11806 Okunma
2 Yorum 02.07.2015 10:06
Mete Firidin
Nur Suresi 35. Ayet Yenilenmiş Makale
14.07.2012 11455 Okunma
2 Yorum 03.08.2012 18:57
Mete Firidin
Meryem Suresi 26. Ayet
23.02.2011 11382 Okunma
Mete Firidin
Şerr
10.05.2015 11248 Okunma
9 Yorum 19.05.2015 15:59
Mete Firidin
Felek, Hunnes, Kunnes
6.03.2012 11191 Okunma
Mete Firidin
Müslüman
19.12.2013 11180 Okunma
13 Yorum 21.12.2013 10:35
Mete Firidin
Ebabil ve UFO
25.06.2013 11173 Okunma


© 2025 - Akevler