Bu yazı Fehmi Koru’nun 15.12.2017 tarihli yazısına yorum olarak kaleme alınmıştır. Yazının linki aşağıda yer almaktadır.
http://fehmikoru.com/filistin-kudus-uzerine-konusulamayanlari-yazmak-istedim/
Çözüm söylemekle olmaz yapmakla olur. Trump elçiliğini Kudüs’e taşıyacağını söyledi. Ertesi gün “iki sene sürer” diyerek ipe un serdi. Sermaye istemiyor. “İlle olacaksa da iki devletin başkenti olsun” diyor. Gerçekten çözmek isteyen, önce yapar sonra söyler.
ABD önce Kudüs’te konsolosluk kurar. Sonra bu konsolosluğu elçilik seviyesinde oluşturur. Sonra elçi Bağdat’ta ikamet etmeye başlar. Sonra da iki sene sonra da tekrar bu elçiliği konsolosluğa indirir. Kudüs’ü elçiliğe çıkarır.
İstanbul’da toplananlar da Sermaye’nin isteği doğrultusunda Kudüs’ü ortak merkez olarak ilan etmiştir. Kudüs’ü ilgilendiren dört İslam devleti vardır. Bunlar; Türkiye, İran, Irak ve Suriye’dir. Bunlar bağımsızlık savaşını vermektedirler. Bugün İran ve Türkiye fiilen bağımsızdır. Irak ve Suriye fiilen bağımsızlıklarını kaybetmişlerdir. İran ve Türkiye’nin ilk yapacakları iş Irak’ı ve Suriye’yi bağımsızlıklarına kavuşturmaktır.
Bunun için önce İsrail’e vaad edilmiş toprakları ona teslim etmemiz gerekir. Bu, Allah’ın emridir. Biz karşı gelemeyiz. Buna Suriye ve Irak da ‘Evet’ derler. Sonra bu dört ülke birlik kurmalıdır.
Ne yapmalıdırlar?
a) İstanbul’da kurulacak kuyumcular kooperatifinin altın bonosunu aralarında döviz olarak kullanmalıdırlar. Ulusal paralarını bununla değiştirmelidirler. Devletlerle ilişkilerde kendi paraları ve altın bonoları dışında parayı kabul etmemelidirler. Ne almalı ne de satmalıdırlar. Diğer devletler ile ekonomik ilişkileri devlet değil, halk kurmalıdır. Yabancı paralar piyasalarda alınıp satılmalı ama devlet kasalarına girmemelidir.
b) Aralarında gidiş gelişlerde vizeler ve gümrükler kaldırılmalıdır. Yalnız kendi aralarında değil tüm dünyanın açık pazarı haline gelmelidirler. Özel mülkiyet ilkeleri içinde hiçbir yerden izin almadan ülkeye herkes gelebilmeli. İş kurabilmeli, devlete vergisini verdikten sonra ürünlerini istediği yere götürüp satabilmeli, ülkeye de istediği malları getirebilmelidir. Müktesep haklar korunmalıdır. Yahut tazminat ödenmelidir.
c) Çıkacak her türlü iç ve dış ihtilaflar, tarafların seçeceği iki hakemle, bu hakemlerin seçeceği bir başhakem tarafından çözülmelidir. Devletler hakem kararlarını uygulamakla görevli silahlı kuruluşlardır. Dışarı ile çıkacak her türlü ihtilafl hakemler yoluyla çözülmelidir. Hakemlerin kararlarına uymayanlara karşı savaş dahil her türlü yaptırım meşrudur. Hakemini seçmeyenlerin hakemini davalının hakemi onlardan birini seçerek seçer. Sonra onlar başhakemi seçerler.
d) Dayanışma içine girilmeli. Ülkelerden birine yapılanlar tüm dört ülkeye saldırı olarak kabul edilmeli. Birlikte savaşılmalı. Hiçbir saldırıda askeri ittifaka girmeyeceğiz. Savunmada ise kim gelirse girmeliyiz. Şartımız, meşru savunmanın hakemler kararına dayanmasıdır.
İstanbul’da toplanıp söylemek için değil, önce yapmak sonra yapılanları resmileştirmek için toplanmak gerekir. İsrail ile Filistin ortak devlet kurmaya ikna edilmeli. Bağdat merkez kabul edilebilir. Bu sessiz sedasız olur. Sonra İstanbul’da toplanılır “Doğu Kudüs Filistinlilerindir.” denir. Şimdi doğuya çekilmek demek biraz sonra orasını terk etmek demektir. Babamın bir sözü vardı; söyleneceğine buyuracaksın. Olacakları baştan kabullenmek gerekir.