ERMENİ KATLİAMI
Müslümanlar Kafkasya’yı Hazreti Osman zamanında fethe başladılar. O tarihten beri, yani Müslümanların ilk günlerinden beri Müslümanlar ile Ermeniler birlikte yaşarlar. Sekizinci asırdan beri de, onuncu asırdan beri de Türkler buraları fethe başlamışlardır. Yani bin yıllık tarih Türklerin hiçbir halka katliam uygulamadığının şahididir. Katliam olmazdı, çünkü İslâmiyet böyle bir şeyi haram kılmıştır. Oysa Amerikalılar tüm Amerika’da Kızılderilileri; Avrupalılar da tüm Müslümanları Endülüs’te tam bir soykırıma tâbi tutmuşlardır.
İslâmiyet’te muharipler savaş sonunda ileride tehlike oluşturacaklarsa öldürülebilirler. Kadınlar, küçükler, yaşlılar, siyasete karışmamış rahipler ise ancak esir edilebilirler.
Türkler, Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler bin yıl Anadolu’da beraber dostane yaşamışlardır. Batı, Osmanlı İmparatorluğunu yıkmak için din ayrılığına dayalı bir hizipleşmeyi Türkiye’ye sokmuş, Rum ve Jön Türkler aracılığı ile Türkler arasında ırkçılığı yaymış, Rum ve Ermenileri de din taassubu içinde Osmanlı yönetimine düşman etmişti. Batılılar Jön Türklere Türkiye’de Meşrutiyet’i kurdurmuş ve Ermeniler ile Rumlara zulüm yaptırmıştı. Bu zulme karşı da bunları Osmanlı yönetimine karşı ayaklandırmış ve bu çatışma ile Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmış ve Sevr’i imzalatmıştı.
Olay burada kalmamış, Rum ve Ermenileri silahlandıran Batı Türkleri soykırımına tâbi tutmaya başlamıştır. Ben, Müslümanları camilere doldurup yaktıkları camilerin yanmış duvarlarına yetiştim. Yani henüz tamir edilmemişti, gördüm. Bunun üzerine Müslümanlar silahları ile çocuklarını alarak dağlara çıkmış ve kendilerini savunmaya başlamışlardır. İşte “İstiklâl Savaşı” böyle doğdu. Böyle bir soykırım girişimi olmasaydı Türkiye’de İstiklâl Savaşı zor olurdu.
Batı Rum ve Ermenileri Osmanlılara karşı kışkırtmış, ama İstiklâl Savaşı’nda onları yalnız bırakmıştı. İngilizler sadece silah verdiler, ordularını göndermediler. Yahudiler böyle istiyordu. Türkiye’yi Hıristiyanlara kaptırmak istemiyorlardı. İstiklâl Savaşı’nda yenilen Rum ve Ermeniler Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldılar. İstanbul savaşla alınamadığı için de orada hâlâ yaşamaktadırlar ve bir sorunları yoktur. Nüfusları Türkiye’nin %1’i değildir, ama servetleri belki de yarısıdır.
Soykırımı olmuş mudur? Bugün Türkiye’de Rum ve Ermeniler yaşamadıklarına göre Anadolu’dan kovuldukları kesindir. Bu Lozan Anlaşması’yla bellidir. Lozan’da Türkler tarihin hesabını vermiş, varsa tüm borçlarını ödemiştir. Savaş olur, sonunda galip devletler masaya oturur, anlaşma yaparlar. Lozan’da acayip bir durum vardır. Rum ve Ermeniler mağlup, Türkler galipti. Ama Osmanlıların varisi olarak Türkler mağlup, Avrupalılar galipti. Hesaplaşma orada bitmiştir. Türkler Lozan Anlaşmaları’na, hatta gizli anlaşmalara dahi harfiyen uymuşlardır. Şimdi ileri sürülen bu soykırımdan bizim gocunacağımız bir şey yoktur. Tam tersine, Batı’nın halkları ve ulusları çatıştırma politikasının sonucu olmuştur. Suçlu varsa, kendileridir, Ateist Meşrutiyet anlayışıdır, Jön Türklerin eseridir. Hayrını gördüler...
Türklerin yapacağı iş; Meşrutiyet’i reddetmek ve sahip çıkmamaktır. “Sevr” onların eseridir. Lozan’la o anlaşma evrak olmuştur; anlaşma değil. Cumhuriyet döneminde ise savaş dışı bir olay sözkonusu değildir. Soykırımına kalkışan Rum ve Ermenilerin soyları kırılmışsa, bunun vebali onları ateşe atan Batı dünyasındadır. Sahip çıkamadığı halkı neden kendi devletlerine karşı kışkırtmıştır? Biz neden yurt dışında hiç kimseye sahip çıkmıyoruz. Mesela, Doğu Türkistanlılara sahip çıksak onlara kötülük ederiz. İslâmiyet de bunu böyle emrediyor. Hicret etmeyen halka İslâm devleti sahip çıkmaz.
Amerikan kararlarına karşı çıkmak, o kararlara değer vermektir. Amerika deli saçması kararları alıp dursun. Biz de karar alırız. Amerikan halkı ile bir işimiz olmadığından, Amerikalılarla eski dostluğumuza devam ederiz. Türkiye çok yanlış siyaset gütmektedir. Yapılacak iş gerçekleri inkâr etmek değil, haklılığını savunmaktır. Genel hukuk kurallarını çalıştırmaktır.
Savaş suçlularını sivil mahkemelerde muhakeme genel hukuka aykırıdır. Nurenberg Mahkemeleri hukuk dışı kuruluşlardır. Öcalan’ın Muhakemesi de hukuk dışı muhakemedir. Savaş Hukuku’nun esas kaidesi şudur: Savaş bitince önce taraflar bir araya gelerek mütareke imzalarlar. Sonra barış anlaşmaları başlar. Anlaşma bitinceye kadar askeri mahkemeler kurulur, infazlar yapılır. Barış imzalandı mı, artık hukuk düzeni başlar. Barışta kabul edilenler dışında artık savaşta olanlar sivil mahkemelerde muhakeme konusu olmaz. Eşkıyalık yapan İsrail şimdi savaş suçlularını yakalıyor. Yarın bu kural ile İsrail halkı çok kurban verecektir.