Süleyman Karagülle
DIŞ BORÇ(BAKARA278-279) 22.12.2000
12.02.2025
96 Okunma, 0 Yorum

بسم الله الرحمن الرحيم

يا ايها الذين امنوا  اتقوا الله و ذروا ما بقى من الربى ان كنتم موءمئين 

فان لم تفعلوا فأذنوا بحرب من الله و رسوله

فان تبتم فلكم رئوس أموالكم   لا تظلمون و لا تظلمون

BAKARA SÛRESİ / 278 - 279. ÂYETLER

DIŞ BORÇ

يا ايها YÂ EYYuHa: Lam ile tanımlanmış isimlerin başında çağırma aracı olarak gelir. Hitabı yönlendirir ve özelleştirir. Yani bu emir, Faizsiz Kredileşme (Karz-I Hasen) Müesseselerini kurmuş inanmış kişi ve topluluklara ait olup; faizsiz kredileşme müessesesini kuramayan topluluklara veya böyle yaşayan topluluklara faizi yasaklamış değildir. Önce faizsiz kredileşme tesis edilmeli. Bu sebepledir ki İslâmî olmayan topluluklarda Müslümanlar arasında olmayan faiz helâl sayılmıştır.

الذين امنوا ElLaZIYNa AMANUvİnanmış olan kimseler denmektedir. Bu ifade, “ey dayanışma ortaklığını kurmuş olan kimseler!” anlamındadır. İslâmiyet’te devlet demek, dayanışma ortaklığını kuran kimseler demektir. Dayanışma ortaklığı “kefalet ortaklığı”dır, “kredileşme ortaklığı”dır. Resul Medine’ye göç edince orada bir devlet kurdu. Bu devletin temeli “dayanışma ortaklığı”dır.

DAYANIŞMA ORTAKLIĞINDA YER ALAN MADDELER:

a)    Çıkan her türlü nizalar yargı yoluyla çözülecektir. İlk öğretmen yargıç Allah’ın Resulü olarak Hz. Muhammed’dir. Sonra bunu seçilmiş başkanlarla hakemler  yüklenecektir.

b)    Hakemlerin kararlarına uymayanlara karşı hep birden karşı gelinecektir. Onların bu kentte barınmalarına imkân verilmeyecek, boykot yapılacaktır.

c)    Bir saldırıya uğranılması halinde tüm kent halkı birden savunmaya geçecek ve karşı konacaktır.

d)    Kimse inançlarında yahut çalışıp yaşamasında zorlanmayacaktır. Herkes başkalarına zarar vermemek şartı ile istediği gibi yaşayacaktır. Herkesin hak ve hürriyetinin sınırı, başkalarının hak ve hürriyetlerinin sınırıdır. Bu sınırı tarafsız ve bağımsız yargı belirler. (Kur’an’a göre hakemler belirler)

Devlet önce “site”de kurulur. Her site kendi mevzuatını kendisi hazırlar, kendisi uygular. Çünkü buradaki hitap “Cuma Cemaatı”dır. Bu sitede yaşayanlar birbirini tanıyan kimselerden oluşmaktadırlar. Beş vakit namaz aşiretlerde ocaklarda kılınmaktadır. O da bir topluluktur, ama orada dayanışma ortaklıkları yoktur. Dayanışma ortaklığı Cuma Cemaati arasında kurulur.

Şa’b” yani “iller” merkezi bucaklardır, hizmet bucaklarıdır. Hâkim değil hâdimdirler. Bucaklarda yargı kararlarına uymayan kimseleri bunlar tenkil ederler. Devlet merkezleri de birer bucaktır. Yine hizmet ederler. Hükmedemezler. Bunlar savunmayı yaparlar. İnsanlığın da merkezi vardır, burası Mekke’dir. Görevi, ilmî çalışmalar yaparak yeryüzünde cehaleti yenmektir.

Kur’an’daki “Ey İman Edenler” tabiri bir deyim olup, dayanışma ortaklıklarını yani akilelerini oluşturup devlet aşamasına gelmiş toplulukları ifade eder.

اتقوا الله İTTEKULLAH: Allah’a ittika etme demek, Allah’ın şeriatına girme demektir. Allah’ın şeriatı da içtihatlarla sabit olan hususlardır. Kur’an’da eğer bir yerde “ittekullah” diyorsa; orada içtihatla hareket edileceğini, yetkinin içtihat yapana ait olacağını ifade etmiş oluyor. Burada faizlerin terkini yani alınmamasını emretmiş olmakla terk edene içtihat yetkisini de vermiş oluyor. Bu yetki topluluğa yani başkanlara aittir. Yani, alacaklarını kararlarla tasfiyede bulunacaklardır. Emir çoğuldur. Birden ittika edilmesini istemektedir. Bu tür emirlerde hitabın cemaata mı yoksa  kişilerden ayrı ayrı herkese ait olduğunu tesbitte kural kelimenin müşterek olmasıdır. Yani cemi’ sigası emriler hem cemaate topluca hitap etmiş olup farz-ı kifâye olabilir, hem de fertlerin her birerlerine ayrı ayrı hitap etmiş olur, farz-ı ayn olur. Böyle iki anlama gelen kelimelere müşterek kelime denir. Müşterek kelimelerde karine ile amel edilir. Burada karine baştaki hitaptır. Topluluğun tüzel kişiliğine hitap edilmiştir. Topluluğun faiz alması haram kılınmıştır. Kişiler serbest mi bırakılmıştır? Mefhumu muhalefetten bu anlam çıkabilir. Ancak mefhumu muhalefeti Hanefiler kabul etmiyor; ben de özel haller hariç kabul etmiyorum. Burada başka incelik vardır. Borç alıp verme işlemleri kamuya ait olup kredi mahiyetindeki borçlanma kişiler arasında da meşru değildir. Herkes tasarruflarını karz-ı hasen bankasına yatıracak, karz-ı hasen bankası da müteşebbislere karz-ı hasen olarak verecektir. Kişilerin doğrudan doğruya kredi vermeleri zaten meşru değildir.

و ذروا Va: “Va” harfi atıf edatıdır. Bir emirden sonra yine bir emir gelmiştir. Bunlar birbirleri ile ilişkilidir, birbirlerinden ayrıdır. Burada “Fa” harfi gelseydi vereceğimiz mânâ başka olacaktı. “Va” gelmiş olması ile sadece içtihat söz konusu değildir. Anlaşmalar ve icma ile sabit olan hükümler de vardır. Anlaşmaları yorumlamak hakemlere aittir. Bir taraftan biz içtihatla hareket edip haram olanları istemeyecek ve almayacağız, bunda ittika edilecektir; diğer taraftan faiz verirken hakem kararlarına uymamız gerekmektedir. Sözleşmemiz gereği vermemiz gereken faiz varsa onu tediye edeceğiz. Kur’an izah ediyor. Bu da faizden bakiye kalanların bir daha alınmamsını emrediyor. Ancak bu almama işini yaparken Allah’tan ittika edilecek yani hakkaniyet gözetilecektir. Bunu bir misalle izah edelim. Bir kimse başka bir kimseye bir milyar TL borç verdi. O zaman bir gram altın beş milyon idi. Bir sene sonra bir gram altın on milyon oldu. Şimdi temel olarak TL alırsanız kişi iki milyar alırsa faiz olur. Altını esas alırsanız, iki milyarı almazsa faiz olur. Çünkü eksik alma da faizdir. Demek ki neyin faiz olup olmadığı ancak içtihatla tesbit edilecektir, yanı ittika edilecektir. Ondan sonra bâki kalan faiz bırakılacaktır. İttikanın sonucu bırakılacaktır.

Türkiye bugün çok karışık bir durumdadır. Türkiye’ye dolar kredi olarak verilmektedir. Dolar da enflasyona uğramaktadır. Şimdi biz acaba onlara; “Ana paranızı alın, faizini vermiyoruz!” demek yetkisine sahip miyiz? Bu yetkiye sahip değiliz. Çünkü Kur’an; “Mü’min olmayanlarla akitlerinizi yerine getiriniz” diyor. Madem ki akit yapmışız, o halde akdimize uyacağız. Ama biz borcumuzu verdikten sonra; “Siz paramızı önce iade ettiniz, biz kullanmadığınız zamanın faizini da istiyoruz” derlerse, o zaman “Buna hakkınız yok” demek imkânına sahip oluruz. Diğer taraftan devletimizi yıkacak duruma düşürmüş ve kaldıramayacağımız yük yüklemişler, zaten kötü niyetle bize borç vermişlerse; o zaman o borcumuzu silme hakkına sahip olabilir miyiz? Bu hususta bağımsız ve tarafsız hakemlerden oluşan yargı karar verir ise yapabiliriz. Kendi içtihadımızla yapamayız. İşte bundan dolayı faizli işlemler yapılırken çok dikkatli olmamız gerekmektedir. Borçtan kurtulmayı da ince hesaplarla sağlamamız gerekmektedir.

ما بقى من الربى  Ma BaQıYa MıNa elRıBA: Karz-ı hasen müessesesi kurulmadan önce riba haram değildir. Çünkü topluluklar kredisiz yaşayamazlar. Bankalar insanın kalbi gibidir. Parayı çekip salarlar. Böylece ekonomik hareket olur. Kalbin durmasıyla nasıl canlı ölürse, gelişmiş ekonomilerde de banka olmazsa ekonomi olmaz. O halde kötü çalışsa da, zararlı olsa da, kalpsiz olmaktan iyidir. O halde bizim faizli borçlara son vermemiz için önce karz-ı hasen müesseseleri kurmamız gerekir. Bunu nasıl yapacağız? Defalarca umreye gidenler ve hac yapanlar, hac paralarını bir yıl için “Karz-ı Hasen Bankası”na yatırıp bir yıl geç gitseler, karz-ı hasen bankası kurulmuş olur. Serbest olsa ülkemizden her yıl 100 000 hacı gitmektedir. Her hacı 1000 dolar harcasa, 100 milyon dolar eder. 10 dolar harcasa, bir milyar dolar eder. Bir milyar dolar ile bin kadar karz-ı hasen bankası kurulur. Yani yalnız Türkiye hacıları ikişer yıl hacca gitmeyi erteleseler, sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde şubesi olan “faizsiz banka” kurulmuş olur. Bu banka şubelerinden 10 u Türkiye’de olur. İşte bütün dünyada böyle bir banka kuracak olursak ondan sonra insanlığa; “Ey insanlar! Artık faizli bankaları bırakın!” deme hakkımız olur. Zaten kişiler faizsiz olarak kredi bulduktan sonra faizle kim para alır. Müslüman olduklarını iddia eden firmaların ve partilerin bugün böyle bir teşkilât kurma güçleri vardır. Ama bunlar para kazanan bankalar kuruyorlar, faizli bankalar kuruyorlar. Para ile para kazanmak, nasıl olursa olsun faizdir. Rizikoyu yüklenenler ticaret yaparlar. Bunlar paraya para kazandırmazlar, mala mal kazandırırlar. Ambarlar kâr eder, meşrudur. Kasalar faizi alır, haramdır. Ambarda artan mal helâldir. Kasada  artan para haramdır.

İşte böylece karz-ı hasen müesseseleri kurulduktan sonra artık faizli işlemlere son verilir. Bu banka halkın borçlarını tasfiye eder; ancak halktan faiz almaz, sadece ana parayı alır. Bu sebepledir ki; “faizi almayın” denmiyor da, “kalan faizleri bırakın” diyor. Nehiy yerine emir sigası kullanılıyor. Çünkü bir defaya mahsus bu işlem yapılacaktır. Ribadan bakiye kalanlar alınmayacak, eskiden ödenmiş veya günü gelmiş ribalar ise tahsil ve tediye edilecektir. Ne var ki bu tahsil ve tediye ödeme gücü olanlar için sözkonusudur.

ان كنتم موء مئين EiN KuNTuM Mü’MiNİyN: “Mü’min iseniz” diyor. “Mü’min” kelimesi nekire olarak kullanılmıştır. Nekire ism-i faillerde hem kişiler hem de fiiller nekiredir. Dolayısıyla buradaki mü’min “Allah’a inanmış olan kimseler” demek değildir. Buradaki mü’minler “dayanışma ortaklığında olan mü’minler”dir. Bu âyetin böyle ifade edilmiş olması sebebiyle biz faizi yalnız mü’minler arasında haram görmüyoruz. Müslüman olmayanlarla yaptığımız ilişkilerde de faizli işlem yapmıyoruz. “Karz-ı hasen müessesesi”ni kurduktan ve kendi ekonomimizi oluşturduktan sonra artık bütün insanlarla faizsiz işlem yaparız, onlara da faizsiz kredi verebiliriz demektir. Şart edatının “ruhsat” değil de “vücup” ifade etmesi, şartın takdim edilmesi gerekmektedir. Burada ise tehir edilmiştir. Bunun anlamı “bırakabilirsiniz” demektir, “almayabilirsiniz” demektir. Bundan sonra gelen âyet olmasaydı bu mânâyı verebilirdik. Ancak burada böyle bir mânâyı vermemiz mümkün değildir. O halde bizim ortaya koyduğumuz kural, karine olmadığı zaman geçerli kuraldır, yoksa eğer karine varsa o zaman emir vücubu ifade edebilir, emir takdim edilmiş olsa bile ibahayı ifade etmiş olabilir. Nitekim çok kadınla evlilikte de ibaha olduğu “Mâ Tâbe Leküm Minen ElNiSaEı” âyetinde ibaha karinesi vardır. Bu âyet bizi oraya götürmektedir.

Burada faizi almamızı emrediyor, ama faiz vermemizden hiç bahsetmiyor. Burada muhalif mefhum ile vermek yasaklanmamış mânâsı çıkar, kıyas yoluyla yasaklanmış mânâsı çıkar. Başkasının günah işlemesine sebep olmak da günah olduğu için faiz vermemiz de aynı derecede haram olmuş olur. Bu da bize muhalif mânânın geçerli olmadığını ifade eder. Bununla beraber, bu aradaki bâki kalan riba demek henüz tahakkuk etmemiş riba demektir, yoksa henüz ödenmeyen riba demek değildir, diyebiliriz. Böylece burada iki mânâ verilebilir. Bunun için iki hal düşünülür. Yani faiz öderken henüz tahakkuk etmeyen faiz demektir. Ama faizi tahsil ederken ise henüz ödenmeyen faiz demektir.

ف Fa tafsil “Fa”sıdır. Bundan sonra gelen hüküm her zaman geçerlidir. Yani “her ne zaman faizli işlemleri yapmaya devam ederseniz Allah ve resulüne harp ilân etmiş olursunuz” diyor. İstisna ile gelirse kıyas yapılmaz. “Va” ile gelirse kıyas yapılır, illet varsa uygulanır, illet yoksa uygulanmaz. “Fa”da ise illet olsun olmasın ifadenin içine giren hepsine hüküm uygulanacaktır. “İttakullah” deyip “Fa” harfini getirmemesi orada kıyası esas almış olması, burada “Fa” harfinin gelmesi kıyası değil nass ile tahsis etmiş olmasından dolayıdır.

لم تفعلوا  LaM TeFGaLu yani “Faiz almaktan vazgeçmezseniz, istidlalle faizli işlemlere devam ederseniz.” Burada menfi sigasını kullanmıştır. Her zaman yapılmaması gerektiğini ifade etmektedir. Şart “Fa” ile cevaplandırılmıştır. “Bana gelirsen sana ikram ederim” derken, “Fa”sız söylersen sadece bir geliş için söylemiş olursun; “Fa” ile söylersen “her ne zaman gelirsen ben sana ikram ederim” mânâsı çıkar. Burada da şart “Fa” ile cevaplandırılmıştır. Bunun anlamı; “Ne zaman faizli işlem yaparsanız o zaman harp ilân etmiş olursunuz” diyor. İşte bu harpten kurtulmamız için faizli işlemleri yapmamamız gerekir. Bunun için de “Hasen Kredi Müessesesi”ni kurmamız gerekir. Bizim kurmakta olduğumuz “Akevler Kooperatifleri” hep bu amacı gütmektedir.

فأذنوا بحرب  FaE>aNUv BiXaRBın: “Harbe izin veriniz” yani “vermiş olursunuz” demek olur. Şart sigasından sonra gelen emir kipleri şartın cevabı olur, emir olmaz. Burada da genel kurala aykırı bir ifade vardır. “Abdest alınız” ifadesine benzer bir deyim vardır. Ama orada vücubu ifade eder, burada şartın cevabını ifade eder. Demek ki, yine bu kural da müşterek olup karine yoksa vücub ifade eder, karine varsa haber olur. Harb, savaş demektir.

Cihad: Hukuk kuralları içinde düşmanla mücadele etmektir.

Harb: Hukuk kurallarını çiğneyerek düşmanla mücadele etmektir.

Kıtal: Öldürmek suretiyle düşmanla mücadele etmektir.

Burada “harb” kelimesini kullanmış oluyor; “O zaman hukuk dışına çıkmış olursunuz” diyor.

Bu kelimenin bize öğrettiği çok önemli bir şey vardır: faizli düzende hukuk düzeni kurulamaz. Eğer Anayasada “hukuk devletidir” diyorsa ve faizli sistemde hukuk düzeni kurulamazsa Anayasa faizi yasaklamış olur. Şimdi asıl tartışma hukuk düzeninin faizli sistemde kurulup kurulamayışıdır.

Bu hususu size şöyle izah edeceğim:

 

                         KÂR                                                       KİRA

 

 

                      

             FAİZ                          İŞSİZLİK

 

             FAİZ

             FAİZ                                 İMKANSIZ

 

                     ÜRETİM                                    YATIRIM

   

Şimdi bu şekli izah edelim.

1-    Bir memlekette emek sınırlıdır ve bellidir. Onu çoğaltamazsınız.

2-    Emek ya üretime ya da yatırıma gider.

3-    Faizli sistemde üretim müesseseleri kâr ederler, faizi öderler, kalan onlara kâr olur. Yatırım müesseseleri kira alırlar, faizi yatırırlar, kalanı kendilerine kâr olur.

4-    Faiz kiraya eşit olmalıdır, yoksa o tarafa kayma olur. Eşitlenir.

5-    Azalan verim kanununa göre kârlar ve kiralar üretim veya yatırım oldukça düşer. O halde ondan daha fazla işçi çalıştıramayacaktır. Üç hal ortaya çıkar:

a)    İşçiler iş bulamazlar.

b)    İşçiler iş bulurlar ama firmalar işçi bulamazlar.

c)    Ancak bir yerde denge oluşur. O halde faiz yüksekse işsizlik var, sosyal patlama olur. Faiz kâr ve kirasından fazla olmamalıdır. Buraya kadar faizler düşer ve burada herkes işe başlamış olur.

d)    Şimdi burada alınan faiz bir daha ekonomiye dönemez. Çünkü emek yok.

İşte böylece ekonomiye girmeyen para kasa veya bankada stok edilen faiz olacaktır.

6-    Ekonomiye enjekte edilemeyen faiz nasıl dengelenecektir.

a)    Kasada depo edilecek. Piyasadan para çekilecek, dengenin korunması için devamlı para basılacak. Bu sermayenin kasasında merkez bankasının kâğıtlarını yığacaktır. Sermaye bunu piyasa sürerse enflasyon olur, sürmezse ne işe yarar?

b)    Yeni yatırım yerlerini arayacaktır. İşte Avrupa’nın sömürgeciliği buradan kaynaklıyor. Ne var ki, dünya bittikten sonra sömürülecek yer de kalmıyor.

Hâsılı, faiz kendi kendini yiyen bir müessesedir.

Şimdi Merkez Bankası’nın karşısında Merkez Bankası’nın banknotlarını stok eden sermaye var. İstediği zaman piyasaya bu sermayeyi sürer ve piyasayı allak bullak eder, istediği zaman da çeker ve krizler yaratır. Hükümetler sermayenin oyuncağı olur ve hukuk düzeni kalkar. 20. asır dünyası bu tür ekonomik krizlere sebep oluyor. İşte “harb” kelimesini bu mânâda kullanıyor. “O zaman siz hukuk düzenine paydos demiş, harb düzenine geçmiş olursunuz” diyor. Çünkü sermaye tekeli oluşur ve devlet içinde devlet ortaya çıkar.

من الله و رسوله  MiNa elLAHı Va RaSuLıHıKur’an’da “Allah” derse bu “devlet” demektir, “Resul” derse “başkan”, “Nebi” derse “müçtehit”, “Allah ve Resulü” derse “mahkeme” anlaşılır; yani “hakemlerden oluşan tarafsız ve bağımsız yargı” anlaşılır.

Burada da harbin ilânını daha da açıklıyor, harbin ne demek olduğunu söylüyor. Artık yargı düzeni bozulur, rüşvet ve anarşi, eşkıya ve mafya türer, hukuk kalmaz, yargı kalmaz demektir.

Biz bunu şöyle sıralıyoruz:

1-    Faiz enflasyonu doğurur. Çünkü sermayeye faizi ödeyebilmeniz için yeniden para basmamız gerekir. Bu da enflasyonun sebebidir.

2-    Enflasyon işsizliği doğurur, çünkü fiyat ve ücret anarşisi olur, iş yapılamaz.

3-    İşsizlik açlığı doğurur. Mal olmayınca ne alınacaktır? Enflasyon körüklenir. Faiz de yükselir. Çünkü kimse reel faiz almadan para vermez.

4-    Açlık yolsuzluğu zorunlu kılar. “Aç olan kişi Tanrısı ile savaşır” sözü vardır.

5-    Yolsuzluk rüşveti dâvet eder. Bir taraftan devlet gelirleri eksilmiştir, diğer taraftan yolsuzluğa göz yumma zorunluluğu vardır. Bu da rüşvet ile gerçekleşir.

6-    Rüşvet anarşiyi çağırır. Çünkü halk rüşveti de veremez hâle gelir ve isyan eder.

7-    İsyan baskıyı ve terörü getirir. Kanla bastırılmaya başlanır.

8-    İç savaş çıkar ve ülke kendi kendini  yok eder. Başka uluslar gelip toprakları paylaşırlar.

Yukarıda saydıklarımın hiçbirisine kimse itiraz edemez.

Bize itirazları, şu anda nerede olduğumuz hususudur. Şimdi soruları soralım:

a)     Türkiye’de faiz var mıdır?

b)     Türkiye’de enflasyon var mıdır?

c)     Türkiye’de işsizlik var mıdır?

d)     Türkiye’de açlık var mıdır?

e)     Türkiye’de yolsuzluk var mıdır?

f)      Türkiye’de rüşvet var mıdır?

g)    Türkiye’de anarşi var mıdır?

h)    Türkiye’de terör var mıdır?

i)       Türkiye’de iç savaş başlamış mıdır?

Türkiye’de faiz vardır. Kimse inkâr etmiyor.

Henüz iç savaş başlamamıştır. Bu da biliniyor. Ama yukarıdaki safhalardan nerelerde olduğumuzu her Türk kendisi belirlesin ve ona göre tedbirli olsun.

Biz devletin bu istikamette ilerlediğini o zaman görmüş ve parti kurarak buna çare arayalım demiştik. “Adil Düzen”i teori ve teklif olarak getirdik. Ne var ki, otuz yıl içinde oluşturduğumuz parti bugün bizimle ilgisini kesmiş, uçurumlara doğru yuvarlanıp gidiyor... İktidar için de söyleyeceğimiz bundan farklı değildir. Siyasetten ümidimizi kestiğimiz için, Mustafa Kemal’in dediği gibi; “Bir gün ... müdafaa mecburiyetinde kalırsak” gerekli hazırlığımız olsun diye halkı uyandırmak ve hazırlıklı olmak amacıyla “Akevler Kooperatifleri”ni kuruyoruz. Sesimizi duyurmak istemeyenler, memleketi mesihler ve mehdilerle, irtica ve bölücülükle oyalayanlar, provake edip ondan sonra “tehlike var” deyip yönetimi uyutanlar kendileri boğulup gideceklerdir. Siz sabırla ve metanetle çalışmaya devam edin, Allah sizi kurtaracaktır. Sizin sayenizde de İstiklâl Savaşı’nda olduğu gibi memleket kurtulacaktır.

Görevlerinizin neler olduğunu bundan önceki konuşmamda söyledim.

Şimdi Türkiye’nin faiz belâsıyla maruz kaldığı tehlikeyi anlatacak ve çözüm için bir yasa çalışması teklifini arz edeceğim. Tarihe kulak vermeyenlerin nasıl batacaklarına armağan olsun!

لا تظلمون و لا تظلمون   “Zulm etmez ve zulm olunmazsınız.”

Burada faiz almayı zulüm olarak belirlemektedir. Borcu ödememeyi de zulüm olarak belirlemektedir. Çünkü insan için emeğin dışında kazanma hakkı yoktur. Kâr tacirin değil ticaretin payıdır. Riziko karşılığıdır. Tüccar orada yöneticidir. Yeryüzü insanlığındır. Yaşayanların oralardan işgal esasına göre yararlanma hakları vardır. Tahliye edince hakları kalmaz. İnsanların asıl hakkı emeklerinden dolayı doğar. İnsan şeriatça yani bir başka insan araya girmeden atanmış bir görevlidir. Allah’ın mülkünü onun adına yönetir.

 

 






Son Eklenen Makaleler
Süleyman Karagülle
SEÇKİN SAYILAR VE 19 MUCİZESİ 05.01.2001
12.02.2025 108 Okunma
Süleyman Karagülle
BORÇLARIN TASFİYESİ KANUNU 22.12.2000
12.02.2025 72 Okunma
Süleyman Karagülle
BORÇLAR 22.12.2000
12.02.2025 75 Okunma
Süleyman Karagülle
DIŞ BORÇ(BAKARA278-279) 22.12.2000
12.02.2025 96 Okunma
Süleyman Karagülle
AHŞAP ARALIK ÇALIŞMALARI 15.12.2000
12.02.2025 142 Okunma
Süleyman Karagülle
GENEL ÇALIŞMA KURALLARI: 15.12.2000
12.02.2025 74 Okunma
Süleyman Karagülle
MUKASSİMÂT(zariyat4.ayet) 15.12.2000
12.02.2025 102 Okunma
Süleyman Karagülle
GENEL DURUM VE ÇÖZÜM 08.12.2000
12.02.2025 84 Okunma
Süleyman Karagülle
AKEVLER DENGE KULÜBÜ SÖZLEŞMESİ 08.12.2000
12.02.2025 69 Okunma
Süleyman Karagülle
C Â R İ Y Â T (ZARİYAT3.AYET) 08.12.2000
12.02.2025 64 Okunma
Süleyman Karagülle
K Ü R T Ç E 01.12.2000
12.02.2025 82 Okunma
Süleyman Karagülle
ORUÇ BABA 01.12.2000
12.02.2025 99 Okunma
Süleyman Karagülle
M E S İ H 01.12.2000
12.02.2025 94 Okunma
Süleyman Karagülle
HÂMİLÂT (YÜKLER) 01.12.2000
12.02.2025 75 Okunma
Süleyman Karagülle
“ZÂRİYÂT-1- ÂYETİ”Nİ AÇIKLAYALIM: 24.11.2000
12.02.2025 59 Okunma
Süleyman Karagülle
TESİR ÇİFTİ 24.11.2000
12.02.2025 81 Okunma
Süleyman Karagülle
AHŞAP EVE GETİRİLEN YENİLİKLER 18.11.2000
12.02.2025 91 Okunma
Süleyman Karagülle
DEVLETİN AF YETKİSİ VAR MIDIR? 18.11.2000
12.02.2025 82 Okunma
Süleyman Karagülle
İFRAT VE TEFRİT(KEHF28) 18.11.2000
12.02.2025 106 Okunma
Süleyman Karagülle
MATEMATİK İLE İfrat ve tefrit nedir? 11.11.2000
12.02.2025 104 Okunma
Süleyman Karagülle
KUR’AN MATEMATİĞİ TARİKATI 11.112000
12.02.2025 119 Okunma
Süleyman Karagülle
NEFİSTE SABIR(kehf28) 11.11.2000
12.02.2025 89 Okunma
Süleyman Karagülle
OKUMA/ TİLÂVET EMRİ 04.11.2000
12.02.2025 117 Okunma
Süleyman Karagülle
SÖMÜRÜ VE ÇARE 04.11.2000
12.02.2025 78 Okunma
Süleyman Karagülle
AKEVLERDEN HABERLER 28.10.2000
12.02.2025 69 Okunma
Süleyman Karagülle
MESKENLER VE İŞYERLERİ AYETİ 28.10.2000
12.02.2025 79 Okunma
Süleyman Karagülle
BOZULMA (ENTROPİ) 28.10.2000
12.02.2025 76 Okunma
Süleyman Karagülle
ERMENİ KATLİAMI 14.10.2000
12.02.2025 72 Okunma
Süleyman Karagülle
MARKETTE SELEM UYGULAMASI 14.10.2000
12.02.2025 64 Okunma
Süleyman Karagülle
FAİZSİZ İŞLETME 14.10.2000
12.02.2025 52 Okunma
Süleyman Karagülle
BELGRAD OLAYI 07.10.2000
12.02.2025 83 Okunma
Süleyman Karagülle
MÜTEŞÂBİH ÂYETLER 07.10.2000
12.02.2025 138 Okunma
Süleyman Karagülle
MEDENİYETLERİN ÖMRÜ 30.09.200
12.02.2025 99 Okunma
Süleyman Karagülle
AHMET BÜLBÜL’ÜN ÖLÜMÜ VESİLESİYLE; 30.09.2000
12.02.2025 87 Okunma
Süleyman Karagülle
Rektör Ethem Ruhi Fığlalıya cevap 23.09.2000
12.02.2025 107 Okunma
Süleyman Karagülle
KURANDA MUCİZE-1 23.09.2000
12.02.2025 99 Okunma
Süleyman Karagülle
BİR YETKİLİ YÜKSEK HAKİM DEDİ Kİ: 09.09.2000
23.03.2024 497 Okunma
Süleyman Karagülle
AHŞAP EV ÇALIŞMALARI 09 EYLÜL 2000
23.03.2024 456 Okunma
Süleyman Karagülle
Sana ruhtan soruyorlar 09 EYLÜL 2000
23.03.2024 511 Okunma
Süleyman Karagülle
SİSTEMATİK HATA 09 EYLÜL 2000
23.03.2024 395 Okunma
Süleyman Karagülle
ŞERİAT VE MEMUR KARARNAMESİ 02.09.2000
23.03.2024 403 Okunma
Süleyman Karagülle
Heisenberg’in meşhur “kuvantum teorisi” 02.09.2000
23.03.2024 594 Okunma
Süleyman Karagülle
DEPREMİN FIKHI 26 AĞUSTOS 2000
23.03.2024 437 Okunma
Süleyman Karagülle
Z E L Z E L E 26 ağustos 2000
23.03.2024 359 Okunma
Süleyman Karagülle
(AHŞAP)İŞLETME HAKKINDA BİLGİ-19.08.2000
14.03.2024 408 Okunma
Süleyman Karagülle
Bir ülke hırsıza hapis cezasını vermektedir-12082000
14.03.2024 457 Okunma
Süleyman Karagülle
MEMUR KARARNAMESİ 12.08.2000
14.03.2024 374 Okunma
Süleyman Karagülle
HÜKÜMET,REKTÖR ATAMALARI..05.08.2000
14.03.2024 422 Okunma
Süleyman Karagülle
İNSANIN GÖREVİ 05.08.2000
14.03.2024 357 Okunma
Süleyman Karagülle
EKONOMİDE ZELZELE 22.07.2000
14.03.2024 403 Okunma
Süleyman Karagülle
REKTÖRLERİN ATANMASI 22.07.2000
14.03.2024 380 Okunma
Süleyman Karagülle
312 inci MADDE 22.07.2000
14.03.2024 307 Okunma
Süleyman Karagülle
BANDIRMA HATTI 22.07.2000
14.03.2024 391 Okunma
Süleyman Karagülle
F İ Z İ K 29.07.2000
14.03.2024 437 Okunma
Süleyman Karagülle
İSLÂM VE DEMOKRASİ 29.07.2000
14.03.2024 431 Okunma
Süleyman Karagülle
REKTÖRLERİN SEÇİMİ 22.07.2000
14.03.2024 353 Okunma
Süleyman Karagülle
ABANT TOPLANTISI 22.07.2000
14.03.2024 399 Okunma
Süleyman Karagülle
HAK VE KUVVET MEDENİYETLERİ 22.07.2000
14.03.2024 386 Okunma
Süleyman Karagülle
DAYANIŞMA SİSTEMİ 01.07.2000
14.03.2024 355 Okunma
Süleyman Karagülle
“HERKESE İŞ - HERKESE AŞ” 24.06.2000
14.03.2024 427 Okunma
Süleyman Karagülle
KİTLERİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ 17.06.2000
14.03.2024 434 Okunma
Süleyman Karagülle
KUR’ÂN VE MANTIK İLE MATEMATİK 17.04.1999
14.03.2024 433 Okunma
Süleyman Karagülle
“ADİL DÜZEN” DERGİ PLANI (2)17.04.1999
14.03.2024 444 Okunma
Süleyman Karagülle
“ADİL DÜZEN” DERGİ PLANI 17.04.1999
14.03.2024 440 Okunma
Süleyman Karagülle
Süleyman Karagüllenin girilmeyen MAKALELERİ-17.04.1999
14.03.2024 430 Okunma
Süleyman Karagülle
MUSA’YA VERİLEN DOKUZ MUCİZENİN GÜNÜMÜZDEKİ MANASI
19.05.2022 3021 Okunma
1 Yorum 20.05.2022 06:41
Süleyman Karagülle
Elveda
21.08.2021 3038 Okunma
2 Yorum 24.08.2021 15:36
Süleyman Karagülle
İÇKİ YASAĞI
3.05.2021 2354 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye ve Dünya
30.04.2021 2151 Okunma
Süleyman Karagülle
DIŞ POLİTİKA
29.04.2021 2049 Okunma
Süleyman Karagülle
HEDEF
29.04.2021 2027 Okunma
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve SON DURUM… (16)
18.04.2021 3277 Okunma
4 Yorum 26.05.2021 00:43
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve son uyarılarım… (15)
11.04.2021 2212 Okunma
Süleyman Karagülle
SOYLU'NUN BEYANI
7.04.2021 2748 Okunma
Süleyman Karagülle
BUNDAN BÖYLE
6.04.2021 1968 Okunma
Süleyman Karagülle
UYARI
6.04.2021 1931 Okunma
Süleyman Karagülle
MÜDAHALE
4.04.2021 1954 Okunma
Süleyman Karagülle
Seminerler; kendinize görev vereceksiniz (14)
4.04.2021 1973 Okunma
Süleyman Karagülle
TEK ÇIKAR YOL
3.04.2021 2181 Okunma
Süleyman Karagülle
PARTİ KAPATMAK
3.04.2021 2232 Okunma
Süleyman Karagülle
ANAYASA MAHKEMESİ
1.04.2021 2222 Okunma
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve İ Ç T İ H A D (13)
31.03.2021 3069 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:37
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve Akevler Usulü (12)
31.03.2021 2912 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:27
Süleyman Karagülle
Muhterem Abdurrahman Dilipak’a Açık Mektup
31.03.2021 2393 Okunma
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve DAVET… (11)
31.03.2021 2775 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:13
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerlerinin başlangıcı ve (10)
31.03.2021 1978 Okunma
Süleyman Karagülle
EMİN SARAÇ HOCA HAKKINDA
31.03.2021 2599 Okunma
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve Kur’an Düzeni
31.03.2021 2802 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:01
Süleyman Karagülle
Akevler Kur’an Seminerleri ve GÖREV
31.03.2021 2814 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 21:52
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE TARİH
31.03.2021 2798 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 21:47
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİMİZ-5
31.03.2021 2789 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 21:37
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİMİZ-3
31.03.2021 1819 Okunma
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİMİZ-2
31.03.2021 1789 Okunma
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİMİZ
31.03.2021 1960 Okunma
Süleyman Karagülle
TEK PROBLEM VE ÇÖZÜM
31.03.2021 1999 Okunma
Süleyman Karagülle
RAKAMLAR
31.03.2021 1989 Okunma
Süleyman Karagülle
YASTIK ALTI
30.03.2021 2108 Okunma
Süleyman Karagülle
TEMİZLİK
29.03.2021 2439 Okunma
Süleyman Karagülle
MEŞGALE
28.03.2021 2156 Okunma
Süleyman Karagülle
BAKAN OLMAK
27.03.2021 2243 Okunma


© 2025 - Akevler