KUR’AN MATEMATİĞİ
64. Seminer – 17.06.2000
KİTLERİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ
I. KİTLERİN İŞLEVLERİ
- Teknoloji Transferi veÜretilmesi
- Pratik Eğitim ve Teminatlı Ehliyet
- Kentleşme ve İstihdam
- Sömürüye KarşıDirenme ve Genel Hizmet
II. ÖZELLEŞTİRMENİN KAYNAĞI
- Dış Sömürü
- İç Yağma
- İşsizliği Doğurma
- Ülkede Anarşi Çıkarma
III. KİTLER NİÇİN ZARAR EDİYOR?
- Ağır Vergi Yükü
- Gördüğü Kamu Hizmetleri
- Sorumsuz Dolayısıyla Yetkisiz Yönetim
- Siyasi VeDış Sermaye Müdahalesi
IV. HALKIN YAPACAKLARI
- Halk Şirketleri Kurarak Kitleri Satın Alma
- Halk Şirketleri Kurarak Açık Emeğe İş Bulma
- Her türlü Haksızlığa Dayanıp Devleti Güçlü Tutma
- Dış Ülkelerde Açılarak Güvence Sağlama
V. İKTİDARLARIN YAPABİLECEKLERİ
- Kitlerin Bütün Hareketli Sermayesini Devletleştirme
- Kitlerin Bütün Sabit Sermayesini Gerçek Değeri ile Değerlendirip Kira Payı ile Ortaklığa Koyma
- Siyasi Partilerin Teminatlı Katkıları ile Sorumlu Yönetimi Oluşturma
- Ön Sipariş Yoluyla Kitlerin Kredilendirilmesi
- Elektrik Tüketimi ile Ölçülen Üretimden Ayın Olarak Vergi Payının Alınması.
- Kira Payının da Elektrik Tüketimi ile Hesaplanan Üründen Bir Pay Olarak Alınması
- Çalışanların Emekleri ile Ortak Edilmesi ve Kendilerine Kardan Değil Cirodan Pay Verilmesi
- Siyasi Partilere Denetim Yetkisi Verilip Hakemlere Gitme Hakkı Tanınması
KİTLERİN İŞLEVLERİ
Ekonomik rejimler ikiye ayrılmaktadır:
1. Merkezi Monopol Ekonomisi Rejimleri ve 2. Serbest Halk Ekonomisi Rejimleri.
Merkezi Monopol Ekonomisi de ikiye ayrılır:
- “Sektör Monopolü” dediğimiz “Sermaye Monopolü” ki zenginler ekonomiye hâkimdir.
- “Devlet Monopolü” ki hükümetler ekonomiye hâkimdirler.
Halk Ekonomisi de ikiye ayrılmaktadır:
1. Organize olmamış ilkel serbest ekonomi ve 2. Organize ileri ortaklık ekonomisi.
Tarihte önce “ilkel serbest ekonomi” doğdu. Sonra “sektör monopolü”ne dönüştü. Sonra Sektör Monopolü de “Devlet Monopolü”ne dönüştü. Bugün Amerika Birleşik Devletleri dahi Devlet Monopolü içindedir. Merkez Bankası ve sınırsız vergi koyma yetkisi devlet monopolüne kaymıştır. Şimdi yeryüzüne organize olmuş “İleri Halk Ortaklık Ekonomisi” hâkim olacaktır.
Kapitalizmde her şey özel sektöründür. Devlet çiftliğin bekçisidir.
Sosyalizmde her türlü ekonomik hareket devletin elindedir. Halk devletin işçisidir.
Ortaklık ekonomisinde ise serbest rekabetin olduğu sahada halk üretim yapar. Devlet Genel Hizmet görür ve o işleri yapmaz. Serbest rekabetin sağlanamadığı yerlerde KİT benzeri vakıflar kurulur, onu kamu kuruluşları yapar. Tarihte bunu ilk uygulayan peygamberler Davut ve Süleyman Peygamber’dir. II. Abdülhamit bu uygulamayı ülkemizde başlatmıştır. Mustafa Kemal ise bunu devletçilik ve halkçılık ilkeleri ile rejim haline getirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti bugün KİTler sayesinde 70 milyonluk güçlü bir devlet olmuştur.
1- TEKNOLOJİ TRANSFERİ VE ÜRETİLMESİ
İnsanlık onbin yıllık Tarım Dönemi aşamasında hep kendi üretti veya tüketti. Ya da sattı. Kollektif üretim yapmadı. Oysa “Sanayi İnkılabı”ndan sonra plan ve projeye göre, standartlara göre üretilme başladı. Bu da araştırma ve projelendirmeyi gerektirmektedir. Bunu küçük firmalar yapamaz. Ancak büyük firmalar yapabilir. Amerika’nın keşfi ile avantajlı duruma gelen Avrupa bu sermaye birikimine sahip oldu ve sanayi inkılabını gerçekleştirdi. Doğudaki el sanatları çöktü, yerini makine sanayii aldı. Türkiye de bu sanayisi çöken ülkelerdendi. Halk açlıkla karşı karşıya idi. Bu durumun bertaraf edilmesi için devletçiliğe başvuruldu ve KİTler oluşturuldu. Bunlar başlangıçta batının teknolojisini transfer ettiler. Sonraları özel firmalar da bu transfer edilmiş teknolojiyi kullandılar.
KİTlerin görevi bitmemiştir. Asıl görev bundan sonra başlıyor. O da yeni teknolojiyi üretmedir. Yeni teknoloji üretmeyen topluluklar bağımsızlıklarını koruyamazlar. Nitekim Türkiye İstiklâl Savaşı’nı Batıya karşı yaptı. Şimdi utanmadan AB’ye girmek için kapılarını aşındırıyor. Esasen Türk devletinin bağımsızlığını yok etmek için KİTler tasfiye ediliyor.
2- PRATİK EĞİTİM VE TEMİNATLI EHLİYET
Tarım döneminde kişiler babasından veya ustasından öğrendiği bilgilerle üretim yapıp hayatını sürdürdü. Oysa nüfus artıp gıda yetmez olunca insanlar yeni çareler ararlar. Sanayi döneminden önce de böyle bir arayışa girildi. Kollektif üretim yapıldı. Kişiler artık ürettikleri malları değil de emeklerini satmaya başladılar. Aldıkları ücretle mağazalardan mal aldılar. Kollektif üretim bir çok insanın bir araya gelmesi ve birlikte iş bölümü içinde üretmesi ile meydana gelir. Artık baba veya usta eğitimi yetersiz olmuştur. İşbölümüne dayalı merkezi eğitime ihtiyaç vardır. Sanayi inkılabında bunu sermaye terakümü olduğu için batıda özel firmalar yaptı. Oysa doğuda böyle firmalar yoktu. İlk defa Türkiye’de Mustafa Kemal KİTleri kurarak bu eğitimi devlet eliyle gerçekleştirdi. Sosyalizme gitmeden bunu yaptı.
KİTlerin görevi bitmemiştir. Asıl görev bundan sonra başlıyor. Tarım döneminde insanlar kabile hayatı yaşıyordu. Herkes birbirini tanıyordu. Bugün ise iş yaptığımız insanları hemen hemen tanımıyoruz. Adam “ben şoförüm” diyor, arabayı veriyorsunuz; araba devriliyor. Şoförün gücü olmadığı için zararı ödeyemiyor. Buna çare olarak sigortacılık bulundu. Oysa sigorta ancak büyük firmaların işine gelir. Küçük müteşebbisler ekmek bulamıyorlar ki ilaca para ayırsınlar. Arabanın bakımını yapamıyor ki kaza sigortasını yaptırsın. Bunlar kapitalizm düzeninin buluşlarıdır. Türkiye’de devletin kendisi sigortadır. Aldığı vergi de halkın ödediği primdir. Kişilere “Teminatlı Ehliyet” vermek gerekir. Bunu da KİTler verecektir. Kişinin bilgisizlikten, beceriksizlikten, ihmalden doğan zararları ile kasden iras edilen zararlar, bu kişiye Teminatlı Ehliyet veren KİT kuruluşları tarafından ödenecektir.
3- KENTLEŞME VE İSTİHDAM
Tarım döneminde halk toprağını ekip biçiyor ve geçimini sağlıyordu. Tarım ekonomisinin gereği olarak çok çocuk yapıyor, ama sonra toprak yetmediği için de kanlı boğuşmalar başlıyordu. Nüfus böyle regüle ediliyordu. Sanayi dönemine geçildiğinde toprak önemini yitirdi. Onun yerine emek önem kazandı. Bu da bir araya gelme ve kentleşmeyi zorunlu kılmıştır. Nüfusun artması sanayileşmeyi, sanayileşme de kentleşmeyi zorunlu yapıyordu. Ne var ki bu kendi kendine olmaz, bunu organize eden kurumlara gerek vardı. Batıda bunu özel sektör sağladı. Bizde ise bu görevi KİTler yüklendi ve başarı ile sonuçlandırdı.
Bugün KİTlerin bu husustaki görevi de bitmemiştir. Eskiden bilgi, haberleşme, ulaşım ve standartlar olmadığı için insanları bir araya getirerek büyük fabrikalarda sanayi üretimi yapılabiliyordu. Bugün ise alt yapı her yere gitmiştir. Standartlar ve kontrol mekanizması gelişmiştir. Artık kentlere gitmeye gerek kalmamıştır. Ayrıca çevre kirliliği ve trafik sorunu da kentleşmenin durdurulmasını zorunlu kılıyor. Bunun anlamı, artık işçiyi sanayi merkezlerine getirmeyecek, sanayii işçinin ayağına götüreceğiz. Bu da örgütlenmeyi, köylerde ve kasabalarda kredi dağıtmayı, sipariş sitemini geliştirmeyi gerektirmektedir. Bunu de gelecekte KİTler yapacaktır.
4- SÖMÜRÜYE KARŞI DİRENME VE GENEL HİZMET
Sanayileşme döneminde sermaye birikmesi zorunlu olmuştu. Bu uygulama ekonomi bakımından büyük başarılar sağlamıştır. Ne var ki halk köleleştirilmiştir. Bir ülkenin halkını köleleştirme bir yana, ülkeler ikiye ayrılmış, sömüren ve sömürülen ülkeler olmuşlardır. Bağımsızlığını kazanan Türkiye Cumhuriyeti batı sermayesine karşı sömürülmemek için KİTleri oluşturmuş ve böylece siyasi varlığını sürdürmüştür. Kapitalistler Enternasyonal Sosyalizmi Sovyetlerde uyguladılar. Dine, aileye, mülkiyete ve milliyetçiliğe düşman bir rejim olarak lanse ettiler. Böylece “ölümlerden ölüm beğen” havası içinde insanlığı kapitalizm içinde yaşamaya zorladılar. Mustafa Kemal devletçilik ile batılıların bu oyunlarını bozdu. Sonraları Hitler ve Mussolini de Mustafa Kemal’in yolundan gittiler. Yalnız onlar “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesini benimsemedikleri için bedelini ağır ödediler. Türkiye ise varlığını sürdürüyor.
KİTlerin görevi burada bitmiyor. Ortaklık Ekonomisi Genel Hizmetleri gerektiren bir ekonomidir. Halk serbest müteşebbis olarak üretim yapacaktır. Ancak evrak ve demirbaş kayıtları, zimmet ve envanter muhasebeleri; ilmi, ahlaki, mesleki ve siyasi eğitim ve teminatlı ehliyet; ambar, kasa, arşiv ve uyarı yerleri; basın, yayın, ulaştırma ve haberleşme hizmetleri; planlama, bakım, sağlık ve güvenlik ile tescil, tesbit, tahkik ve hakemlik hizmetleri ortak hizmetlerdendir. Bunları KİTler yaparsa küçük müteşebbisler yaşayabilir. Yoksa bugünkü karmakarışıklık içinde yok olup giderler. KİTlerin asıl hizmetleri bundan sonra başlayacaktır.
ÖZELLEŞTİRMENİN KAYNAĞI
Batı dünyası, Osmanlıların İstanbul’u fethetmesi ile doğudan ümidini kesmiş ve batıya yönelmişti. Müslümanlardan öğrendiği coğrafya, barut, pusula, gemicilik gibi araçları kullanarak Amerika’yı keşfetti. Batı bu sayede sağladığı avantajlarla zengin oldu. El işçiliği bilmediği için makineye iş yaptırmayı denedi ve sanayi inkılabı oldu. Viyana Zaferi ile üstünlüğü resmen kabul edilen batı dünyayı istila etti ve sömürü düzenini kurdu. Sakarya’da talihi geri dönmeye başladı. Birinci ve İkinci Cihan Savaşları ile Batı dünyadaki siyasi hakimiyetini siyasi üstünlüğe dönüştürdü. Ekonomik hakimiyetini ise yöneticileri baskı altına alarak sağlıyor. Devletçiliği resmen kendi devletlerine yıktırıyor. Böylece kendi sömürücü sermayesine yol açıyor. Özelleştirme furyası buradan geliyor. Dünyayı sarsıyor. Türkiye de bu hava içinde sallanıyor. Dört koldan saldırı sürüp gidiyor.
- DIŞ SÖMÜRÜ
Ülke içindeki ekonomi çökertilecek, kendi ekonomisi hakim olacak. Eskiden olduğu gibi ham madde alıp beş misli pahalılaştırarak mamul madde olarak satacak. Kendi tekelini sürdürecek. Kamu İktisadi Teşebbüsleri buna engel olmaktadır. Bunun için kredi vermek suretiyle ülkeleri esir ediyor. Türkiye’de 1950’den beri başlanmış bulunan bu çökertme ameliyesi devam ediyor. Adnan Menderes’i bunun için astılar. 28 Şubat dahil tüm müdahalelerde hedef hep aynıdır.
- İÇ YAĞMA
Dış sömürünün ülke içindeki işbirlikçileri de bu yağmadan yararlanmak istemektedirler. Anormal değerlerle alınıp satılıyor. Devlet aldırmak istediği kimselere kredi veriyor. Sonra güya satıyor. Oysa istediklerine bedelsiz olarak devrediyor. Çünkü sonra o krediler geri dönmüyor. Yağmalama mekanizması çalışıyor. Bu aynı zamanda siyasi baskı aracı yapılıyor. Buna alet olanlar iktidara getiriliyor. Küçük bir sapma görürlerse “Yüce Divan”a gönderiyorlar. Bu işlere bulaşmamış olanlar ise PKKcıdır, komünisttir, ırkçıdır veya mürtecidir diyerek iktidardan uzaklaştırılıyor. Devletin beslediği Kartel Medya bu oyunlara araç yapılıyor.
- İŞSİZLİĞİ DOĞURMA
Özelleştirme ile bir çok işsiz ortaya çıkıyor. Bunlar ucuz olarak sömürücü sermayeye çalışmağa mecbur ediliyor. KİTler varolursa sömürücü sermaye yeni işçi bulamıyor. Amerika’da da kölelik bu amaçla kaldırıldı. Köleler tarım işçisi idiler. Oysa sanayi dönemi doğuyordu. Köleler hür hâle getirilip işçi statüsüne alındılar. Böylece patronlarını bedelsiz değiştirmiş oldular. Özelleştirmede yapılmak istenene budur. “Devlet özelleştirsin, o fabrikalar kapatılsın, biz kurduğumuz yerlerde onları çok ucuz bedelle çalıştıralım.” diyor sermaye.
- ÜLKEDE ANARŞİYİ ÇIKARMA
Özellikle Türkiye için ise özel plan vardır. Malazgirt Zaferi’nden beri faaliyet gösteren Haçlı Örgütü Siyonizm ile birleşerek Anadolu’yu paylaşmayı planlamıştır. Doğu Ermeni Pontus, Batı Grek Bizans, Güney İsrail Yahudi imparatorluklarının toprağı yapılmak isteniyor. Ne var ki Türkiye’de ordu çok güçlüdür. Bu hayallerin bu şartla gerçekleşmesi mümkün değildir. Tek ümit Türkiye’de iç savaş çıkarmak ve orduyu bölmekte kalmıştır. Bu da özelleştirme ile sağlanacaktır. Halk sermayesi tarikat sermayesi diye sindiriliyor, Devlet sermayesi de peşkeş çekiliyor. İşsiz kalan halk, aç kalan halk isyana zorlanıyor. Böylece orduyu da bölebilirlerse emellerine ulaşmış olacaklardır.
KİTLER NİÇİN ZARAR EDİYOR?
- AĞIR VERGİ YÜKÜ KİTLERİ ÇÖKERTİYOR
Ülkemizi çökertmek için batıya hazırlatılmış kanunlar o kadar kötüdür ki vatandaşlar vergi kaçırmasalar yaşama imkanına sahip olmazlar. Böylece hayatlarını sürdüren vatandaşın yanında KİTler yaşayamıyor. Çünkü onlar vergiyi kaçıramıyor. Özelleştirmekle devletin kasasına hiçbir şey girmeyecektir. Zira şimdi kaçırılamayan vergi sonra kaçırılacaktır. Böylece şimdi sübvanse ettiği miktardan o kadar azalacaktır.
- KİTLER GÖRDÜĞÜ HİZMETLERDEN DOLAYI ZARAR EDİYOR
KİTler teknoloji üretimi, teknoloji teminatı, sanayiyi kırlara götürme ve genel hizmet yapma gibi yükümlülükler altında oldukları ve bunun için ek ödenek almadıkları için zarar ediyor gözüküyor. Oysa bu hizmetler o zararlardan kat kat değerlidir.
- YETKİSİZ VE SORUMSUZ YÖNETİM KİTLERİ ZARAR ETTİRİYOR
Merkezden politik nedenlerle atanan kişinin hiç bir yetkisi ve sorumluluğu yoktur. Uzaktan kumanda ile gemiler yüzdürülüyor. Böyle bir kurum başsız bir kurumdur. Böyle bir kurumun zarar etmemesi mümkün değildir. Oysa kişilere yetki vereceksin, zarar etti mi alacaksın. Bu basit bir işletme kuralıdır. Herkes kendi işinde ediyor da kamu işinde ise kimse etmiyor.
- SİYASİ MÜDAHALE VE DIŞ SERMAYE BASKILARI
Bir taraftan siyasiler siyasi çıkarlarına kurumları alet ediyorlar. Diğer taraftan dış sermaye de rüşvet mekanizmasını çalıştırarak KİTleri zarar ettiriyor. Böylece o çökertilecek, arkadan Türkiye’nin ekonomisi çökertilir. Sonra da siyasi çöküntü gelir.
HALKIN YAPACAKLARI
Türkiye nasıl istiklâlini ancak halk harekatı ile kazandıysa, ekonomik istiklâlini de halk hareketi ile kazanacaktır. O zaman İstanbul nasıl esir idiyse ve ülke çıkarında olmayan hükümet kararları uygulamıyorsa; biz de öyle yapacağız. İktidarla çatışıp devletin varlığını zafiyete uğratmayacağız. Ancak halk hareketiyle ekonomik bağımsızlığımızı kazanacağız. Bu arada siyasi bağımsızlığımızı kaybetsek bile ekonomik açıdan bağımsız hâle gelirsek onu da siyasi yoldan hallederiz.
- HALK ŞİRKETLERİ KURARAK KİTLERİ SATIN ALMA
Bizim yapacağımız işlerin başında Halk Şirketleri kurup bu bedava satılan, daha doğrusu satılıyormuş gibi görünen yerleri biz alalım. Böylece onları kurtarmış oluruz. Devletimize de değerinden fazla para vermiş oluruz. Bir zararı yoktur, devlet bizim devletimizdir. Bu şirketleri para kazanmak için değil, KİTleri kurtarıp devletimizin yıkılmasını önlemek için kuracağız. Başarılı da olacak ve kazancı halka paylaştıracaktır.
- HALK ŞİRKETLERİ KURARAK AÇIK EMEĞE İŞ BULMA
KİTler ucuza satılırsa onları alırız. Pahalıya dışarı satılırsa devletimiz zarar etmez. Ucuz satılırsa biz zarar etmeyiz. Korkuluk gibi ihaleye girmeliyiz. Böylece devlet mallarının peşkeş çekilmesini önlemeliyiz. Ama önleyemezsek, alamazsak, bize vermezlerse, bizi ihaleye sokmazlarsa: biz ayrı işyerlerini kurarak halkımıza iş vermeliyiz. KİTler yerine halk kooperatifleri üretmeliyiz. Elbette baskı yapacaklar, gereksiz yere kapatacaklar; ama biz dayanmalıyız, onları bıktırmalıyız. Allah bize yardımcı olur. Başarırız. Yeter ki biz çalışalım.
- HER TÜRLÜ HAKSIZLIĞA DAYANIP DEVLETİ GÜÇLÜ TUTMA
Yöneticileri baskı altına alarak kendi halkına baskı yaptırmaktadırlar. 28 Şubat böyle bir baskıdır. Hiç kimse onun gerçekleşmesini istememiştir. Ne var ki dış baskı ve oyun, basının saldırılarına karşı ordu ve devlet kendisini öyle koruyabilmiştir. Milletimiz sabretmiştir. Bundan sonra da sabredecektir. Biz sabredersek bir gün hükümetimizi güçlendiririz ve bir gün yöneticiler de direnme gücünü elde ederler. Şimdi böyle bir güçleri yoktur. S. Demirel direnseydi o da N. Erbakan gibi giderdi. Düşmanların istediği halk ile devleti çatıştırmadır. Yöneticilerden bunlara alet olup zulmedenler olacaktır. Buna mukabele edersek düşmanlarımız hedeflerine ulaşır. Sabredersek, biz hedefimize ulaşırız. Görevlilerin zulümlerine sabretmeliyiz. Onlar hesabını Allah’a vereceklerdir. Gaflet ve dalâlet, hatta hıyanetin cezasını biz vermemeliyiz. Çünkü böyle bir şey bizi yıkar.
- DIŞ ÜLKELERDE AÇILARAK GÜVENCE SAĞLAMA
Ülkemizi elbette sonuna kadar savunacağız. Ama buna her zaman fırsat bulamayabiliriz. İktidarda olanların gaflet ve dalâleti, hatta hıyanetleri yeni bir Sevr’i getirebilir. Bizim bazan yapabileceğimiz bir şey kalmayabilir. O zaman yapacağımız iş ülke dışına göç etmek ve oradan ülkemizi kurtarmak olacaktır. Buna şimdiden hazırlıklı olmalıyız. Ekonomik yatırımlarımızı ülke dışına kaydırmalıyız. Orta Asya, Kafkasya, İran, Pakistan gibi ülkelere ekonomik yatırımlarımız olmalıdır. Bu hem ülkemizle o ülkeler arasında ekonomik dayanışmayı sağlar, hem de bir gün iktidarda olanların gaflet, dalâlet, hatta hıyaneti sebebiyle ülkemizi terk etmek zorunda kalırsak, tutunacağımız yer olmalıdır. F. Gülen’in Cemaatı, Milli Görüş Teşkilatı Türk düşmanlarını onun için rahatsız etmektedir. Demek ki göçü göze alcağız, ama iç savaşa izin vermeyeceğiz. Göç ile dışarıda varlığımızı sürdürürüz, iç savaşla ise devletimiz yıkılmakla kalmaz, ayrıca ulusumuz da yok olur.
İKTİDARLARIN YAPABİLECEKLERİ
Halk olarak yapabileceklerimizi fiilen yapmalıyız. Her türlü zorluklara katlanarak, zararlar ederek yapmalıyız. Bunlar Nuhun Gemisi’ni yapma kabilindendir. Basit görünür, ama “sosyal tufan” gelince bizi bu “sosyal gemi” kurtarabilir. Fikren ise devletimizi, yöneticilerimizi uyarmalıyız. Onlara çözümler üretmeliyiz. Partileri iktidara gelmek için kurmamalıyız, tebliğ için kurmalıyız, söylemek için kurmalıyız. Biz suç işlemekten korkmalıyız, ama cezalanmaktan korkmamalıyız. Biz öldürmemeliyiz, ama ölmekten korkmamalıyız. Fikir hiçbir hukukta suç değildir. Ceza kanunlarında yazılsa da suç değildir. O halde fikirlerimizi her hâlükarda söylemeliyiz. Cihad budur. Savaş yurt dışındaki saldırılara karşı savunma aracıdır. Cihad fikridir ve ülke içindeki zalimlere karşı savunma aracıdır. Siz söylersiniz o dinlemez, ama halk dinler ve ona göre kendisine yön çizer. Bu etkisi olduğu içindir ki fikir suçunu icat etmişler ve cezalandırıyorlar. Böyle bir suç yoktur. Cezasını göze alıp bu uyarıları yapmak zorundayız. Ancak, “sen beceremiyorsun, in, ben çıkayım!” şeklinde değil de; “yaptığın yanlıştır, öyle değil böyle yapmalısın” demeliyiz.
- KİTLERİN BÜTÜN HAREKETLİ SERMAYESİNİ DEVLETLEŞTİRME
KİTlerin kendi varlığını sürdürebilmesi için önce şimdiye kadar onun suni olarak yüklendiği zararlardan KİTleri kurtarmalıyız. Devlet mevcut olan tüm nakdine ve ürünlere el koymalı, borçları ve alacaklarını zimmetine geçirerek önce onları bir arındırmalıdır. Borçlarını nasıl tasfiye edeceği ayrı bir sorundur. Çok basittir. Arazilerini satar, borçlarını öder. Kâra geçmiş KİTlerin hisse senetlerini satar yine bu borçları öder.
- KİTLERİN BÜTÜN SABİT SERMAYESİNİ GERÇEK DEĞERİ İLE DEĞERLENDİRİP KİRE PAYI İLE ORTAKLIĞA KOYMA
KİTlerin arsalarını, yapılarını, tesislerini ve demirbaşlarını siyasi partilerin oluşturacağı takdir komisyonlarına takdir ettirmelidir. Bu sabit sermaye ile KİTlere katılmalıdır. Kendisine ne sabit kira almalıdır, ne de kârdan pay almalıdır. Tesislerde üretilen üründen bir yüzde almalıdır. Böylece ne devlet zarar etmiş olur, ne de işletmeciler ezilip giderler.
- SİYASİ PARTİLERİN TEMİNATLI KATKILARI İLE SORUMLU YÖNETİMİ OLUŞTURMA
KİTlerin yönetim kurullarına siyasi partilerin aldıkları oy oranında atadıkları kişiler getirilmelidir. Bunlar kendilerine bir başkan seçmelidirler. Başkanı sıralama usulü ile seçeceklerdir. Artık o başkan değişmeyecektir. İsteyen yönetim kurulu üyesi istifa eder. Parti yenisini atar. Ancak beş yönetim kurulu istifa ederse başkan da istifa etmiş olur ve ayrılır. Yeni yönetim kurulu oluşturulur. Bu yönetim kurulu tüm borç ve alacaktan sorumlu olacaktır. Borç ödenmezse yönetim kurulu tasfiye edilecektir. KİT değil yönetim kurulu tasfiye edilecektir. Zarar eden makinalar değil insandır. Makinaya ceza verme sistemi Roma’da kalmıştır.
- ÖN SİPARİŞ YOLUYLA KİTLERİN KREDİLENDİRİLMESİ
Yönetim kuruluna beş veya ön senede taksit taksit ödemek şartıyla ön ödemeli sipariş verilecektir. Bu siparişin bütün sermayesini baştan kendisine nakit olarak vereceğiz. Bize her yıl belli miktarda ürün ödeyecektir. Ürünün fiyatı baştan belirlenmiştir. Taksitlerini öderse yönetim kurulunun görevi devam eder, ödeyemezse yeni yönetim kurulu oluşturulur. Böylece işletmeler nakit sermaye bulmuş olur. Devlet ucuz mal ürettirdiği için kârlı olur. Enflasyon ve faiz söz konusu olmaz.
- ELEKTRİK TÜKETİMİ İLE ÖLÇÜLEN ÜRETİMDEN AYIN OLARAK VERGİ PAYININ ALINMASI
Enflasyonun vergi olduğu bir ülkede sağlıklı ekonomi mümkün değildir. Olmayan varmış kabul ediliyor. Bu çelişkidir. Bu sebepledir ki devlet vergiyi üründen pay olarak almalıdır. Böylece enflasyon vergilendirilmemiş olur. Ayrıca enflasyonun etkisi de yok olur. Ürün miktarını ölçmek ise harcanan elektrikle tesbit etmek son derece kolaydır. Devlet bunları ihale yoluyla baştan satar, mamule el de dokundurmaz.
- KİRA PAYININ ELEKTRİK TÜKETİMİ İLE HESAPLANAN ÜRÜNDEN BİR PAY OLARAK ALINMASI
Devlet kira payını da üründen bir pay olarak alacaktır. Bunu da ihale yoluyla satacaktır. Eskiden mültezim usûlü vardı. Onun kötü tarafı, onun gelirden pay yerine götürü satılması idi. Bu zulümdü. Vatandaş ile mültezim arasında çıkan ihtilafı devlet görevlileri hallediyordu. Mültezim adeta devlet içinde devlet olmuştu. Kötü uygulama misal olamaz. Burada ürün harcanan elektrikle belirlenecektir. İhaleyi alan sadece aldığı malın parça başına değerini ödeyecektir. Rüşvet ve kontrol da otomatikman ortadan kalkacaktır.
- ÇALIŞANLARIN EMEKLERİ İLE ORTAK EDİLMESİ VE KENDİLERİNE KÂRDAN DEĞİL CİRODAN PAY VERİLMESİ
Çalışanlar üründen emek payı alacaklar ve sözleşmelerine göre paylaşacaklardır. Sabit ücret söz konusu olmayacaktır. İşçilere bir avans verilecekse onu işletme değil devlet verecektir. Borç devlete karşı olacaktır. Payına el konacaktır. İşletme asla borçlanmayacaktır. İşçi iş değiştirdiği zaman da borcu devam edecektir. Çalışmazsa devletin zarar hanesinde yazılacaktır. Devlet alamıyorsa işletme hiç almaz.
- SİYASİ PARTİLERE DENETİM YETKİSİ VERİLİP HAKEMLERE GİTME HAKKI TANINMASI
Yönetim kurullarını siyasi partiler atıyor. Başkanları onalar seçiyor. Ne var ki bu güçlünün yönetmesi oluyor. Kararları hep başkan alacaktır. Karar ekseriyetin olmayacaktır. Başkan istişare eder. Herkesin görüşü banda alınır. Başkan kararı re’sen yazdırır. Orada istişare meclisinde yazdırır. Uygulamaya konur. Ne var ki siyasi parti temsilcileri olan üyelerden her hangi biri hakemlere giderek kararı iptal ettirebilir. Hakemlerden birini davacı yönetim kurulu üyesi, diğerini ise davalı başkan seçer. Onlar da baş hakem seçerler. Hakemlerin verdikleri karar kesindir. Dinlemeyen yönetimden ayrılır. Mevzuat mahiyetindeki kararlar ittifakla alınır. Ancak kahir ekseriyet temin edilir, bir iki üye muhalif kalırsalar onlar aleyhine de hakemlere gidilebilir. Hakem kararı ile sözleşme yenilenmiş olur.
Görülüyor ki KİTleri zarardan kurtarmak gün meselesidir. Ne var ki siz iktidar olur bunları yaparsanız, sizi indirirler. İşte bize düşen görev, bu indirmelere alet olanları bilinçlendirip 28 Şubatlara imkan vermeyecek hâle gelmektir. Bunu yapacak olan da bizim çalışmamız olacaktır. Küçük işletmeler kurarak halkın direnişini sağlamak... Siyasi partiler kurarak uyarıları yapmak... Bize düşen görev budur. Bunu yapanlar kurtulacak, yapmayanlar helâk olacaklardır. Bizim okuduklarımız bize bunları söylüyor. Bizden söylemek, ötesi bize ait değildir.
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE