Doğru bir tanedir. Yanlışlar çoktur. İki nokta arasında en kısa yol bir tanedir, eğri yollar çoktur. Doğru kimsenin yanlışları ve eğrileri benimsemesi Allah’a şirk koşmaktır. Doğruların tek kaynağı Kur’an’dır. Kehf Suresi’nin bununla ilgile ayetleri bu haftanın seminer çalışmamızda yer alacaktır, gelecek hafta okuyabileceksiniz.
Diyelim ki Nobel Vakfı ilan ediyor. X^2-5*x +6=0 denklemine 2 ve 3 dışında bir çözüm bulana bir milyar dolar verilecektir dese. Tüm kâinat bir araya gelse çözüm bulamaz.
Biz 1960’lardan beri İslami ilimler üzerinde çalışıyoruz. Prof. Dr. Necmettin Erbakan çalışmalarımızı değerlendirdi ve “Adil Düzen”i ortaya koyduk. Üçüncü binyılın ilminin nasıl oluşacağı hususundaki çalışmalarımız devam ediyor. Bunları Kur’an’dan öğreniyoruz. Prof. Dr. Mehmet Görmez bizimle hiç ilgilenmedi. Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Sebahattin Zaim Akevler ile yakından ilgilendiler.
Prof. Dr. Mehmet Görmez şimdi Uluslararası İstanbul Üniversitesi’ni kuracak ve dünyanın en ileri üniversitesi yapmaya çalışacak. Yanlış söyledim, İslâm âleminin en ileri üniversitesi olacakmış. Dünya üniversiteleri ile yarışma hedefi bile yoktur.
İslâmiyet bir uygarlıktır, sadece bir din değildir. Din var, ilim var, ekonomi var, siyaset var. Sadece İslâm dinini inceleyen bir üniversite bir tarih üniversitesi olur. Geçmişi okur ve ezberlersiniz ama o üniversite çağının sorunlarını çözen bir üniversite olmaz. Halkı ortaçağa gömmüş olarak kör sağır ve dilsiz hâle getirir. İslâmiyet’i sünnetle anlama çabası buradan gelmektedir. İsteniyor ki insanlar günün meselelerini Kur’an göre çözmesinler, sadece ahireti kazanmak için uğraşsınlar. Unutuyorlar ki ahiretin mezrası dünyadır. Dünyadaki sorunları çözerseniz ahireti de kazanmış olursunuz. Kur’an’daki bütün hükümler insanın dünyadaki sorunlarını çözmeyi amaçlamaktadır. Bu dünyada ahiretin herhangi bir problemini çözen tek bir satırı ilahi kitaplarda bulamazsınız. Dünyadaki beşeri sorunları çözdüğünüz zaman ahiretteki sorunları çözersiniz.
Bugünkü üniversiteler ateizme faydalı olan ve ahlaksızlığı terviz eden üniversitelerdir. Gayeleri doların tanrılığını insanlığa kabul ettirmektir. Herkes üniversitelere dolar için gitmekte ve tüm sorunların dolarla çözüleceğine inanmaktadırlar.
Böylece İstanbul İslâm üniversitesi değil İstanbul şirk üniversitesi kurulmaktadır.
Acı olan durum; bunları kuranlar müşrik değildirler. Şirk içinde olduklarının da farkında değildirler. Sermaye onları öyle zehirlemiş ki; hak diye batıl için cihat yapmaktadırlar.
Akevler bunun böle olduğunu 1960’larda idrak etti ve gerek Prof. Dr. Necmettin Erbakan ve gerekse başkalarıyla bu konuda çalışmalar yaptı. Sonra bunlar bizi terk ettiler. Erbakan’ı dışladılar. Aynı şirk batağına düştüler ve hala da tam kadro olarak oradalar.
İslami olmayan ilahiyat okulları da Akevler’i etkisiz hale getirme çabası içine girdi. Prof. H. Karaman ve Prof. S. Zaim bile sesiz kalmayı tercih etti.
“Adil Düzen” bizim düzenimiz değildir, Hakk’ın düzenidir. Çalışmalarımızın eksiği yok hatası yok demek değildir. Bugüne kadar elli bin sayfaya varan neşriyat yapılmıştır. Beklenirdi ki ilahiyatçılar bu görüşleri işbölümü içinde ele alsın, görüleri tasnif etsin ve kendilerine göre doğru olan görüşü de ortaya koysunlar.
Akademisyenlerden 14 kişilik ilim heyeti oluşturdular ve bizi kritik ettiler. Her biri ayrı Adil Düzen yazdı. Madde madde tartışmadılar.
Biz seçim sistemi yerine biat sistemini öneriyoruz. Kur’an emrediyor. Fark nedir? Birinde herkes istediğini kendisine temsilci yapar. Bir milletvekili olacak kadar kimsenin temsilcisi olan meclise gider. Olamayanlar başkasını vekâleten temsilci seçerler. Sonunda mecliste tüm halk eksiksiz temsil olunur. Seçimde ise gizli oy ve ekseriyetle seçim yapılır. Bu yanlıştır diyoruz. Kimse bizimle bunu tartışmadı.
Gerçekten İslâm üniversitesini kurmak istiyorlarsa… Gösteriş için hareket etmiyorlarsa... Sermaye’nin oyuncağı değilseler... Her söze kulak verirler... Bu arda Akevler’e de kulak verirler. Kendi oyları ile sözlerin en iyisini seçerler. Biz de rahat ederiz. Tebliğimizi yapmış ve farzı kifayeyi bizden başkaları yerine getirmiş olurlar.
Söylenen sözleri duymayanlar sağır, dilsiz ve kördürler.