İslâmiyet Arabistan’da doğdu. Emeviler fethettikleri ülkeleri Araplaştırdılar. Suriye, Irak, Kuzey Afrika halkları Arapça biliyorlardı ama kendi dilleri ve kültürleri vardı. İslâmiyet’in baskın kültürü sayesinde kendi dilleri sadece konuşma dili olarak kaldı veya tamamen unutuldu. Persler ve Türkler ise kendi dillerini uygarlık dili olarak korudular.
Kürtler, Arap olmayan ilk Sünni Müslümanlardır. Dilleri Farsçadır. Mezhepleri ise Şafiliktir. İslâmiyet’e samimi bağlılıklarından dolayı geçmişte ırkçılık yapmamışlardır. Türkler İslâm ülkelerine hâkim olmaya başlayınca da Türklerle beraber olmuşlar, İstiklâl Savaşı’nda yanımızda yer almışlardır. Türkiye laikliği esas alıp dini bütünlüğü terk edince ve İslamlaşma yerine Türkleştirme faaliyetlerine girişince, buna karşı gizli bir direnme başlamıştır.
Araplar Osmanlılara ihanet etmiş ve Hıristiyanlarla bir olup isyan etmişlerdir. Bugün Kürtler Arap, İran ve Türkiye topraklarında dağınık olarak yaşamaktadırlar. İran Kürtleri Sünni oldukları için, Arap ve Türk Kürtleri ise dilleri Farsça olduğu için bağımsızlık istemektedirler. Sermaye Kürtleri kullanarak Ortadoğu’ya hâkim olmak istiyor. Kürtlerin ayrı devlet sahibi olmalarını Araplar, Türkler ve Persler istemiyor. Sermaye’nin emrinde olan devletler de Kürt devletini oluşturma taraftarıdırlar.
Bugün Rusya ve ABD anlaşmış olarak Suriye’deki Kürtleri silahlandırmakta, Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti kurma siyasetini gütmektedirler. 100 binlik bir silahlanmış ordu oluşturulduğu yazılmaktadır. Bu silahlı güç kurulacak Suriye Kürt devletinin korumasını yapacaktır. Kime karşı? Türklere ve İranlılara karşı!
Bu yapılmak istenenle ilgili olarak sorunlar vardır.
- Suriye’de kurulacak Kürt devleti Sünni olacaksa, buna İran nasıl evet diyecektir?
- Suriye Kürtleri ile Irak Kürtleri nasıl anlaşmış olacaklar; tek devlet mi yoksa iki müttefik devlet mi olacak?
- Rusya ile ABD çıkarlarını nasıl uzlaştıracaklardır, nasıl bölüşeceklerdir?
- AB’nin çıkarları ne olacaktır ve Çin ne yapacaktır?
Türkiye ne yapmalıdır?
Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt yönetimi oluşturulurken, Türkiye Sermaye’nin oyunu ile hep karşı çıktı. Oysa Irak’ta Kürt yönetiminin oluşması Türkiye lehinde bir oluşumdu. Önce Türkiye Kürtçüleri devletlerinin kurulduğunu görünce oraya göç ederler, ülkemizin içinde kalan Kürtlerle biz birlik içinde yaşardık. Kaldı ki Kürtler bize Araplardan daha yakındırlar. Dolayısıyla onların etkin olmaları her zaman bizim çıkarımızadır.
Bugün de Suriye’de bir Kürt devletinin kurulması demek Türkiye’nin daima lehine olacaktır. Türkiye yönetiminde yaşamak istemeyenler oraya göç ederler, bizim içimizdeki sorun çözülmüş olur. Ayrıca Arapların Türkiye’ye saldırması her zaman olasıdır, oralardaki Kürtler bizden önce bizim savunmamızı yaparlar. İran da Kürt devletinin kurulmasını desteklemelidir. Ortadoğu’da Kürtlere yer vermeden barışı tesis edemeyiz.
Sorun sadece Kürt veya Türk devleti olma sorunu değildir. Bağımsız il ve bucaklar gelmedikçe, sorunlar hakemler yoluyla çözülmedikçe, hiçbir yerde barış olmaz. O halde İran, Irak, Suriye ve Türkiye bir olup Ortadoğu sorununu “Adil Düzen” ile çözmelidirler. Bağımsız iller sistemi ayrıca Kürt yönetimine gerek bırakmayabilir. Değişik devletler içindeki Kürtler Kürt uygarlığını oluşturma çabasına girmelidirler.
Kürtler önce ekonomik entegrasyona gitmelidirler. Sermaye Kooperatifleri kurmalılar ve değişik devletlerde yaşayan Kürtlerin sermayeleriyle birbirleri ile ekonomik ilişkiler kurmalıdırlar. Böylece zenginleşmeye başlayan Kürtler, Bin Dil Üniversitesi’ni kurarak üçüncü binyıl uygarlığına doğru adım atmış olacaklardır. Bu sayede Kur’an Arapçası ile Kürtçe arasında ve tüm diller arasında birlik oluşturacaklardır.
Ekonomilerini düzeltmiş ve ilmi çalışmalarla bir Kürt fıkhı doğmuş olursa, Kürtlerin kendilerine has bir mezhebi oluşacak ve Kürtler cemaatleşip ayrı ayrı devletlerde mezheplerini yaşayacaklar. Bu bin sene önceki mezhep olamaz, yeniden oluşturma durumunda olurlar.
İşte ondan sonra, belki elli sene sonra, belki yüz sene sonra bir Kürt devleti ortaya çıkacak, bu devletin toprakları bugün işe yaramayan çöller olacaktır. Fırat vadisini terk edip Suriye ve Irak çöllerine göç ediyorlarsa, kimse onlara mani olamaz. Ağrı dağına iskânı götürürlerse, o toprakları Türkler onlara bırakabilir. İstanbul’da yaşayıp Ağrı dağındaki eşkıyaları beslemekle devlet kurulamaz.
Not: Bu haftaki diğer makalemin konusu “TÜRKİYE KÜRTLERİ” olacaktır.