Üçüncü binyıl uygarlığına gidilmektedir.
Bu uygarlık nasıl bir uygarlık olacaktır?
Merkezi yönetim yerine halk yönetimi olacaklar. Merkezler hâkim değil hadim olacak. Sermaye var olacak ama sadece makroekonomide mübadele hizmeti görecek, serbest rekabet içinde arz ve talep kanunları içinde varlığını sürdürecek. Devletler var olacak ama yerinden yönetim sistemi ile var olacaklardır. Ocaklar birlikte yaşayanların, bucaklar birlikte çalışanların, iller iç güvenliği sağlayanların, ülke dış savunmayı yapanların, insanlık da uygarlaşmayı gerçekleştirenlerin yerleri olacaktır. Bunlar merkezi bucaklar şeklinde oluşacak, taşra bucaklarına karışmayacaklardır.
Barışı hakemlerden oluşan yargı üstünlüğü sağlayacaktır. Barış taraftarı olan ülkeler, iller ve bucaklar sorunlarını hakemlere çözdürecekler, hakem kararlarına kendi istekleri ile uyacaklardır. Barış devletlerinin silahlı güçleri hakem kararlarına uymayanlara gerekli yaptırımı uygulayacaktır.
Her türlü eğitim serbest olacak, isteyen istediği şeyi tedris edecek, siyasi güç veya Sermaye bunlara karışmayacak. Diplomalar resmi organizasyon olarak ilmi dayanışma verecek, verdikleri diplomalar teminatlı olacak.
Bu düzenin teorisini insanlar üç asırdır hazırlamakta ve çözüm aramaktadırlar. İstismar amacı ile de olsa teorik olarak kabullenmektedirler. Bundan önceki teknik imkânlar böyle bir düzenin çalışmasına izin vermemektedir. Şimdi ise teknik yapısı tamamlanmıştır. Hukuki yapısı da Adil Düzen Çalışmaları ile tamamlanmaktadır.
İşte, biz buna “Adil Düzen” demekteyiz.
Bu düzene er veya geç geçilecektir.
Üçüncü cihan savaşından sonra mı geçilecek, yoksa bu savaş olmadan mı geçilecek; tartışılacak konu budur.
Adil Düzen Anayasası hazırlanmıştır. Bu hususta ciltlerce kitaplar telif edilmiştir. Belki sayıları elli civarında olan ilim adamı bunun üzerinde çalışmaktadır.
Tarihi gelişme işçilik düzeninden sonra ortaklık düzenine geçme doğrultusundadır. Ekonomik ve siyasi olaylar bunu zorlamaktadır. Sermaye ile siyaset arasındaki çatışma bu düzenin geleceğinin müjdecisidir. Bu gerginliğin sonunda insanlık “Adil Düzen”e sarılmak zorunda kalacaktır. Burada eksik olan şudur. Henüz “Adil Düzen” çalışmaları tamamlanmadığı için bir işletmede örnek verilememiştir. Halk yazılanları değil yapılanları değerlendirir. Henüz yapılanı insanlığa arz edemedik.
Bir gün “Adil Düzen”e göre bir işletme kurulmuş olacaktır. Bunu kim kuracaktır? Orası belli değildir. Akevler müktesebatını benimseyen bir güç bu düzeni getirecektir. Bunun ilk adayı Millî Görüş, ikinci adayı Ak Parti, sonra Türk ordusu ve Türkiye’dir. Diğer aday İran’dır; şeriatı benimsediği için bir gün belki kendine gelir, çevreye bakar, Akevler’i görür.
Ondan sonraki aday Avrupa Birliği’dir. Onun ilmi seviyesi, inancı ve oluşun sistemi “Adil Düzen”e çok uygundur. Ne var ki Avrupa da Sermaye’nin esiridir.
Ondan sonraki aday Rusya’dır. Sosyalizm ile “Adil Düzen”e zemin hazırlanır. Rusya sosyalizmi bırakmıştır ve yeni bir düzen arayışı içindedir. Dolayısıyla “Adil Düzen”i uygulayan ülke olabilir.
Bundan sonraki aday Çin’dir. Çin sosyalizmi bırakmamıştır ama kapitalizmle iç içedir. Zıt rejimlerin çatışması sonucu Çin “Adil Düzen”i en kolay şekilde uygulayabilir. Rusya’nın gücü yetmeyebilir ama Çin’in gücü yeter. Hong Kong ekolü buna vesile olabilir.
Bütün bunlara rağmen hiç beklemediğimiz yerden, mesela Afrika’dan, Güney Amerika’dan da bu hamle gelebilir. Bu hamleler gelecektir. Çünkü tüm bunlar yeni düzen aramaktadırlar. Bilmediğimiz bir şey vardır. Bu düzeni saydıklarımız içinde benimseyen olmazsa ve “Adil Düzen” çalışmaları şimdi olduğu gibi dışlanmaya devam edilirse, bu arada Sermaye dünya savaşı çıkarabilir. Belki bir milyar insan öldükten sonra barış dönemine geçilir ve “Adil Düzen” ondan sonra kurulmuş olur. Geçiş kanlı olur.
Yok, yukarıda saydıklarımızdan herhangi birisi “Adil Düzen”i kabul eder ve Akevler ile çalışmaya başlarsa, o zaman Sermaye’nin fitnesi üçüncü cihan savaşını çıkaramadan “Adil Düzen” kansız olarak gelir. Günümüzdeki olaylar hep bu durumu ortaya koymaktadır.
Gereksiz yere Irak’a saldıracaktık; kıl payı atlattık. Sonra Suriye’yi hasım ilan ettik; kıl payı atlattık. Rusya ile takıştık. Kardak kayaları oyununa geldik. Şimdi AB ile kavgalıyız. Sermaye’nin oyununa geliyoruz. Bizim için önemli olan “Adil Düzen”in gelmesidir. Biz bunların ikisine de hazırız. Bizim için ölmek ile yaşamak arasında fark yoktur. Çünkü biz ahirete inanıyoruz. Ama barışla emrolunduk, seyyienin iyi bir şekilde def edilmesiyle memuruz.