10 kişi bir araya geldik. Ankara’da bir toplantı var, oraya katılacağız istişare ediyoruz. Ankara’ya nasıl gidelim. hangi araçla gidelim, diye.
a) Üç arkadaş diyor ki; trenle gidelim, en ucuzudur ve güvenlidir.
b)Diğer üç arkadaş diyor ki; hayır otobüsle gidelim. Her saatte otobüs vardır. O da güvenlidir.
c) Kalan 4 arkadaş diyor ki; en iyisi uçakla gidelim böylece kısa sürede varırız.
Tartışıyorlar ve birbirlerini ikna etmeye çalışıyorlar. Bir molla geliyor. Ondan fetva istiyorlar. Molla diyor ki; herkes kendi istediği araç ile gitsin. Sahi diyorlar isteyen istediği ile gitsin. Herkes özgürlüğünü kullansın.
O ara bir avukat geliyor. Yanlış yapıyorsunuz diyor. Ayrı gitmeniz hatalıdır. Birbirinizden ayrılmamalısınız. Çünkü aynı zamanda varamazsınız. Birbirinizi beklersiniz. Sonra yolda sohbet edemezsiniz. Orada buluşamayabilirsiniz. Ayrılmayın birlikte bereket vardır. Avukatın bu izahları makul geliyor. Çünkü Ankara’da bir orada olmaları gerekiyor. Onları kabul eden eve birlikte istiyor. Birileri gider de diğerleri gidemezse veya gitmezse gidenler boşuna gitmiş olurlar.
Peki, avukata soruyorlar: Ne ile gidelim? Trenle mi, otobüsle mi, uçakla mı? Avukat hiç düşünmeden ekseriyetin istediği ile, der. Ekseriyet dediği dört kişidir. Dört kişi altı kişiyi peşine takıyor. Dağılıyorlar. Uçak saati geldiği zaman bilet parasını bulamayan trencilerden ikisi gelmemiştir. Katılmamışlardır. İkisinin olmadığı bir görüşme olamayacağı için avukatın aklıyla Ankara yolculuğu sona ermiştir.
Ertesi gün bir arya geliyor bu sefer mollaya gidiyorlar. Mollaya diyorlar ki siz ayrı ayrı fetva verdiniz ama bu işimize yaramadı. Çünkü Ankara’da beraber olmamız gerekir. Ya buluşamazsak. Ne yapalım? Molla soruyor: Sözünüzde durun ve herkes kendi isteğine göre gitsin. Avukat imkansızı söyledi. Ben size imkanı söylüyorum. Sözünüzde dursanız sorun çözülmüş olur.
Aralarında görüşüyorlar ve birlikte gitmeye akar veriyorlar. Mollaya gidiyorlar bize bir yol göster, biz beraber gideceğiz. Beni ortak hakem seçin, sizi dinleyeyim ondan sonra kararımı vereyim, der. Şimdi ne söylersem boş. İttifak ediyorlar biz sizin kararınıza uyacağız diyorlar. Molla istişare ediyor.
Sonunda şu karara varıyor. Uçakla gitmek isteyenler zengin demektir. erenle gitmek isteyenler fakir demektir. Otobüsle gitmek isteyenler orta halli demektir. Zenginler yoksulların bilet farklarını verirlerse otobüsle gidin. Vermezlerse trenle gidin. Çünkü Yolculukta en zayıfa göre yol alınır.
Zenginler farkı vermeyi kabul ediyorlar ve otobüsle seyahat ediliyor.
Sonra zenginin biri diyor ki; ortak hakem yanlış karar verdi. Farkı bütün ortakların vermesi gerekir. Hakemlere giderler, sonunda baş hakemi seçerler. Davacı diğer katılmayan ortaklardan da talep eder. Başhakem ne karar verirse o kesin olur.
Onların düzeninde dört kişinin altı kişiyi sürüklemesi bizim düzenimizde ortak hakemin karar alması.
Ekseriyet çok olanın az olana galebesidir. Çoğulculuk ise grupların uzlaşmasıdır. Türkçede ekseriyete çoğunluk uzlaşmacı sisteme ‘çoğulculuk’ diyoruz.
Biz daha da ileri gidiyoruz. Biz uzlaşmacı değil, çoğunlukçu sistemi istiyoruz diyenleri de kendi görüşlerinde serbest bırakıyoruz. Bizden ayrılsınlar istedikleri gibi yaşasınlar diyoruz. Sam Adian öyle demiyor. siz de çoğunluğa uyacaksınız, ayrılık çıkarmayacaksınız. Şimdi iktidarda kapitalistler ve sosyalistler vardır. Onların istediklerini yapmalısınız. demek istiyor.
Hayır, biz insanlığın özgürlüğü iç 1970’lerden beri mücadele ediyoruz. Hayli yol aldık. Mücadeleye devam edeceğiz. Bizim ve insanlığın özgürlüğünü kazanacağız. Çoğunluk sistemi yerine çoklu sistemi getireceğiz. Sam Adian da bizim yanımızda olacaktır. Çünkü O Kuran’a iman ediyor, Kuran O’na yol gösterecektir.