İnsan uygarlaşan bir varlıktır. Mağara devrinde maymunlar seviyesinde yaşarken, ağaç yapraklarını örtünürken, bugünkü uygarlığa ulaştık. Bu insanların yaptıkları yenliklerle olmuştur. Tarih yenlikçiler ile tutucular arasındaki çatışma ile oluşmuştur.
En büyük değişme tarihte iki defa olmuştur/olmaktadır.
Göçebe halinde yaratılan insanlar yerleşik döneme geçerken büyük sıkıntı çekmişlerdir. Nuh Tufanı ile bunu aşabildiler.
Bugün de tarım döneminden sanayi dönemine geçiyorlar. Büyük sıkıntıları var. Zorluklar içinde oluyorlar.
Acaba biz tarım uygarlığından sanayi uygarlığına nasıl geçeceğiz?
Bundan sonra da üçüncü uygarlık olacak mı?
Bundan sonra üçüncü uygarlık denizlere açıldığımız, deniz içinde kentler kurduğumuz zaman olacaktır.
Sonra da gezegenlere çıktığımız zaman yine sıkıntılı bir geçiş kaydedeceklerdir.
Kara uygarlığında “yeni bir tufana” gerek olmayacaktır. Şimdi “sosyal tufan” beklenmektedir. Atom savaşı tufandan beterdir.
Tarihte ilk uygarlıklar Mezopotamya’da doğdu. Barajlarla bol ürün elde edilince onların depolanması söz konusu oldu. Mabetler bu görevi yüklediler. Halk buraya mallarını koydu. Tüccarlar aldı ve pazarladı. Rahipler yazı ve hesabı geliştirdiler. Alacağını ve borcunu öğrenmek isteyen tüccarlar din adamlarından yazıyı ve hesabı öğrendiler. Resmi ve zorunlu öğrenme değil, halkın kendi isteğiyle öğrenmesiyle ilk uygarlık doğdu.
Mısır Mezopotamya’yı taklit etti. Yine din adamları yazı ve hesabı öğrenmeğe başladılar. Bu devlet tarafından resmen yapıldığı için herhangi bir gelişme olmadı. Mısır’da Mezopotamya’nın müsbet ilimleri doğmadı.
Mezopotamya’da ve Mısır’da şekil yazısı vardı. Halkın öğrenmesi zordu. Tevrat nazil olunca harf yazısı ile halkın okuması emredildi ve halk Allah’ın kitabını anlamak için Tevrat’ı tedris etmeye başladı. Bu sayede çok ileri adımlar attılar. İbrani uygarlığı böyle doğdu.
Yunanlılar, Yunanistan’ı Dorlar istila edince Batı Anadolu’ya geldikleri zaman kendilerinden çok ileri İbranileri buldular. Tevrat okuyorlardı. Zenginleşmişlerdi. Tevrat’ı okuyamadılar ama Tevrat benzeri halk Mezopotamya ilimlerini okumaya başladı. Resmi değil halk girişimi. İşte Yunan uygarlığı bu halk okumasıyla doğar. Hattâ binaları olmadığı için sokakta yürüyor ve ilimleri tedris ediyorlardı. Bundan dolayı onlara “meşeaiyyun” deniyor.
Yine Tevrat ve Yunan felsefesinin etkisi altında Roma’da forumlarda hukuk okunmaya başlandı. Halk okuyordu. Devlet okutmuyordu. İşte, Roma uygarlığı da halk girişimi olarak bu okullarda doğdu.
Kur’an nazil olunca medreselerde halk önce Kur’an’ı, sonra hadisleri, sonra fıkhı, sonra da müsbet ilimleri okumaya başladı. İslâm uygarlığı böyle doğdu.
Müslümanlar Mezopotamya’nın vârisi olmakla kalmadılar; Hint ve Yunan uygarlıklarını da tamamen adapte ettiler. Medresede ders verenler maaş almıyordu. Okuyanların da bir gelirleri yoktu. Sadece hobi olarak yapılan çalışmalarla uygarlık doğdu.
Haçlı Seferleri ile Batı uygarlaşmaya başladı. Tüccarlar ortaya çıktı. İtalya’da, Sicilya’da, Endülüs’te tüccarlar Kuzey Afrika ile ticarete başladılar. Romen rakamlarıyla hesaplar yapılamadığı için tüccarlar zorluk içindeydiler, hâlbuki Araplar çok kolay hesaplar yapıyorlardı. Onların yaptığı bugün bizim için bilgisayarın sağladığı kolaylığı sağlıyordu.
Fibonatti soyadlı bir tüccar 12 yaşlarındaki oğluyla (Leonardo Fibonacci) Kuzey Afrika’ya gidiyor ve ticaret yapıyordu. Oğluna hesap öğretmesi için bir hoca tuttu. İşte bu çocuk bugün bizim de kullandığımız sıfırlı rakamları kullanmayı öğrendi. Avrupa’ya o tanıttı. Tanınmış matematikçi oldu. Halk kahvelerde matematik öğrenmeye başladı. Bugünkü Avrupa uygarlığı böyle doğdu. Newton gibi meşhur fizikçi de buralardan yetişti.
Bu makalede anlatmak istediğimiz şey şudur.
Uygarlık halkın yeni bir ilmi öğrenmeye başlamasıyla doğar...
Resmi kuruluşlar ve “MUHAFAZAKÂRLAR” ise mevcudu yaşatmaya çalışırlar, düzenlerini (mevcut düzeni) değiştirmek istemezler, bu sebeple yeni uygarlık doğmaz...
III. Bin Yıl Uygarlığı da bugünkü üniversitelerden, bugünkü okullardan, bugünkü resmi kuruluşlardan doğmayacaktır…
III. Bin Yıl Uygarlığı halk kuruluşlarından doğacaktır; ilim ve amel veya teori ve pratik çalışmalar yapan “AEVLER” benzeri kooperatiflerle doğacaktır; halk hareketi ile doğacaktır; 100 lojmanlı 200 işçili işyerlerini kurduğumuz ve burada öğrenenlerin yapacağı yeniliklerle doğacaktır...
“ADİL DÜZEN MEDENİYETİ” böyle doğacaktır…
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92