Bugün değişik modalar yayılmaktadır:
- Mezhebe ve içtihada gerek yok...
- Sünnet, icma, kıyas vs. bunlar sonradan icad edilmiş şeylerdir...
- Kur’an okuyalım, onu yapalım yeter...
- Kur’an’ı herkes kendisi istediği gibi anlasın...
Bu tür bir moda dört halifeden sonra da Müslümanlar arasında yayılmıştır. Fark; onlar hadisleri de kabul ediyorlardı. Birçok uydurma hadisler o zaman ortaya çıktı.
Bunun yanında ikinci bir mezhep daha türemiştir. Bunlar da diyorlar ki; Ehlibeytten biri resuldür, o ne derse onu yaparız, hadislere ve Kur’an’a biz manâ vermeyiz...
Bu inanış on iki imamdan sonra durmuştur. Bu devirde başka mezhepler ortaya çıkmıştır. Kıyas yoktur. Kur’an ne diyorsa onu yaparız. Biz şeyhimiz ne dese onu yaparız.
Hâsılı, herkes bir şeyler söylüyordu ve aralarında savaşıyorlardı.
*
O devirde büyük imamlar usul vazettiler.
Kuran, sünnet, icma ve kıyas dört temel delildir.
Bunlar delillerdir.
Hükümler ise içtihat ve icmalarla sabit olur. Dikkat edilirse icma hem delildir hem de hükümdür. İçtihat sadece hükümdür. Diğer üçü kitap, sünnet ve kıyas ise sadece delillerdir.
İnsanların çoğu kendisi içtihat yapmamaktadır. Hüküm olarak bir de tâbi olmalıdır, bilene tâbi olmalıdır. Biz içtihat yapamayız, eski müçtehitlerin içtihatları yeterlidir diyenler ne kadar hata yapmakta iseler; içtihada gerek yok, herkes istediği gibi Kur’an’ı anlasın ve amel etsin diyenler onlardan daha fazla hata yapmaktadırlar.
İçtihatsız Kur’an’la amel etme demek, Kur’an’ı araç olarak kullanıp kendi heva hevesiyle amel etme demektir. Kur’an’ın ne dediğini anlamak için ilme ihtiyaç vardır.
Bir taraftan Kur’an ilimlerini bilmeye ihtiyaç vardır. Bunlar naklî delillerdir. Kur’an’da domuz eti haram edilmiştir. Bunun haramlığını öğrenmemiz için Kur’an Arapçasını bilmemiz gerekir. Hınzırın lahmı diyor, oysa hamr doğrudan haram edilmiştir diyor. Bir yerde ictinab edin diyor, diğer yerde hazer edin diyor, diğer yerde intiha edin diyor. Bunlar arasındaki farkları ancak derin Arapça ilimlerine vakıf isek seçebiliriz.
Diğer taraftan Arapça bize domuzun ne olduğunu bildirmez. Bunu da biyoloji ilmi anlatır. Müçtehit domuza benzeyen hayvanların etleri haramdır diyecek ve hangi hayvanların etlerinin domuza bezediğini ancak müsbet ilim bilecektir. Eskiden bir müçtehidin çalışması içtihatlar için yeterli sayılırdı. Bununla beraber bunun yetmediğini gördüler ve mezhepler oluştu. Mezhep demek birlikte çalışıp sorunları çözmedir, her biri birer ekoldür.
*
AKEVLER’in elli yıla yaklaşan çalışması şöyle bir usule dayanmıştır.
Bütün Hak dinler ilâhîdir, insanlığa nur ve hidayettir. Her dinin verilerinden yararlanırız. Ancak Kur’an son kitaptır ve tahrif edilmemiştir. Kur’an’a aykırı olmayan hükümlerden yararlanırız. Kur’an’da da her şey vardır. O kitaplar bize Kur’an’ı anlamamıza yardım eder. Bizim için tek başına delil teşkil etmez.
Sünnet Kur’an’ın ilk uygulamasıdır. Kur’an’ı biz sünnete göre anlarız. Ne var ki sünnet bize kesin yollarla gelmemiştir. Sünnetin bir kısmı Kur’an’ın o âyeti nâzil olmadan gelmiştir yahut o devrin gereği yapılmıştır. Dolaysıyla sünneti biz Kur’an’ı anlamak için delil kabul ederiz. Bizim asıl delilimiz Kur’an’dır.
Kur’an’ın dili ve manâları, sünnetin tamamı fukaha tarafından bize intikal etmiştir. Fukahayı atlayarak doğrudan sünneti veya Kur’an’ı ne öğrenmemiz ne de anlamamız mümkün değildir. Onların icmaları bizi bağlar, içtihatlarından yararlanırız.
Bizim Kur’an’ı anlamız için müsbet ilme ihtiyacımız vardır. Kitab’ı gönderen Allah olduğu gibi müsbet ilimleri bize öğreten de Allah’tır. Müsbet ilimde her buluş daha önceki buluşların sonucudur. Kimsenin bu benimdir diye sahiplenme yetkisi yoktur. Müsbet ilim ilâhi lütuftur. Bulduğu için ona ücret verilebilir ama kimse ilim benimdir diyemez. O bulmasaydı biraz sonra başkası bulacaktı. Amerika’yı Kristof Kolomb keşfetti diye Amerika onun olamaz. Ay’a giden de ayın sahibi değildir.
*
İşte…
AKEVLER olarak bizim bu dört delili esas alan, bunları müsbet ilimlerle değerlendiren bir ekolümüz vardır. Bunun tarihteki adı Ehl-i Sünnet ve Cemaattir. Bizim onlardan farkımız, bugün çok daha ileri seviyede müsbet ilimler ortaya çıkmıştır. Onların usulü içinde bugünkü ilimler ile yeniden içtihat yaparak günümüzün sorunlarını çözüyoruz.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92