BİRİNCİ BÖLÜM
(MEVCUT DÜNYA NİZAMI
FAİZCİ KAPİTALİZM)
Not: Parantez içindeki ifadeler Necmettin Erbakan’ın ifadeleridir. Parantez dışındakiler Süleyman Karagülle’ye göre söylenmesi daha uygun olan ifadelerdir. Karşılaştırma siz okuyuculara düşer…
***
XII. FAİZCİ KAPİTALİST NİZAMIN BEŞ SÖMÜRÜ MİKROBU
(Faizci kapitalist nizamın insanları aşağıda belirtilen beş mikrop ile sömürmektedir.
Bunlar;
1) Faiz.
2) Haksız vergiler.
3) Darphanelerde karşılıksız para basmalar ve kaydi paralar.
4) Kambiyo mikrobu yani bir hak ölçüsü olduğu halde paranın değerinin keyfi olarak değiştirilmesi.
5) Kredi dağıtımındaki adaletsizlikler ve bankacılık sistemi.)
Tekel sermaye altı araçla insanlığı sömürmektedir:
1) Faiz,
2) Gelir vergisi,
3) Enflasyon,
4) Gümrükler,
5) Cebri icra,
6) Zorunlu sigorta.
(Burada milletimizin Irkçı Emperyalizm tarafından Faizci Kapitalist Sistemin bu mekanizmaları vasıtasıyla nasıl sömürüldüğünü rakamlarla gösterilmeye çalışılacaktır.)
Burada bu sömürü araçlarının nasıl çalıştığı ve çarelerinin ne olduğu anlatılacaktır.
A. Faiz Mikrobu
(2008 Bütçesinde faiz giderleri 50. 7 milyar TL dolayındaydı. Toplam gelirler ise 208. 9 milyar TL olarak gerçekleşmişti.
Bundan 17,1 milyar TL’lik açığı çıkardığımızda, devletin topladığı gelir 191,8 milyar TL olarak ortaya çıkar. Bu da demektir ki; devlet topladığı gelirin % 26,4’ünü faize veriyor.
Dünyada faizlerin neredeyse sıfırlandığı bir dönemde devletin gelirinin % 26’sını faize ödemesi kabul edilebilir bir şey değildir.
Tabi olay bununla da bitmiyor. Bugün şirketlerimizin de çoğu borçludur. Özel sektörün dış borcu yaklaşık 190 milyar dolardır. Bu dış borç faiz oranları ortalaması % 8 civarındadır. Bu da özel sektörün ödeyeceği dış borç faiz toplamı yaklaşık 15 milyar dolar olarak önümüze çıkar. )
Bütçe gelirlerin 4’te biri faize gitmektedir. Özel sektörün dış borcu devlet bütçesi kadardır. Onun ödediği faiz de 8’de birdir.
Demek ki Türkiye 1/4+1/8=3/8 faiz ödemektedir. Ülkenin imarı dış borçla yapılmaktadır. Yani ülke peyderpey satılmaktadır. Sonunda borcu ödeyemez hâle geldiğimizde alacaklılar ülkemizi icraya verir ve haczettirirler. Osmanlıları böyle yıktılar.
Dış borçlar hemen ödenmelidir. Ödeme şekli daha önce anlatılmıştı. Tekrar hatırlatalım: Dolar borcu TL borcuna çevrilecek, faiz borcu kredileşme borcuna çevrilecek, para borcu mal borcuna çevrilecek, borç iştirake çevrilecek. Bütün bunlar dinlenme evleri ile düzenlenecek.
(Dahası var. Vatandaşlarımız da kredi kartları vasıtasıyla borçlu durumdadır. Kredi kartları kredi hacmi 2009’un birinci çeyreği itibarıyla 33 milyar TL olmuştur. Buna tüketici kredilerini de eklediğimizde 113,8 milyar TL’lik bir kredi hacmine ulaşmaktayız. Bu kriz ortamında bunların birçoğunun geri ödemelerinde sorun yaşanacaktır. Bunların ortalama yıllık faizi % 37 olarak tespit edilmektedir. Bundan da vatandaşın ödeyeceği faiz miktarının yaklaşık 42 milyar TL olduğu görülmektedir.)
Her aile sende 3000 TL faiz ödüyor. Kazancının dörtte biri faize gidiyor. Borç artıyor. Sonu çıkmazda.
(Neticede bunların hepsini milletimiz ödeyecektir. Bu da devlet, özel sektör ve milletin ödeyeceği faizlerin toplamıdır ki, bu da 116,7 milyar TL’dir.
Aslında bu da bizim genel söylemimize uygun bir rakamdır. Borç 500 milyar dolar oldu diyoruz. Bu ortalama 1,6’lık kurdan 800 milyar TL demektir. Bunun da ortalama % 15’den faizi bu rakama tekabül eder.)
Borç 800 Milyardır.
Yüzde 15 faiz 140 milyar eder.
Yani 150 milyar faiz ödenmektedir.
Faizin asıl zararı üretimdedir. Sabit kâr, sabit kira, sabit ücret, gelir vergisi faizdir. Mal beklediğinde bu faizlerden dolayı pahalılaşmaktadır. Stoktaki mallar satılmıyor. Ekonomi stoksuz çalışıyor. Bu da dengesiz bir ekonomiye sebebiyet vermektedir. Merkez bankalarının faiz alabilmesi için devamlı fazla para çıkarmak zorunluluğu vardır, aksi halde halk faiz ödeyemez. Bu da enflasyonun sebebidir. Enflasyon ise fiyat ve ücret anarşisini doğurur. İşsizliğe sebep olur. Açlığa sebep olur.
Faiz yerine “selem farkı” çözümdür. Kredileşme ilkesi çözümdür. Halk peşin para ile sipariş verir ve malı daha ucuz alır. Parayı kullandırdığı kadar kendisi kullanır.
B. Paranın Finans Piyasasında Şişirilmesi Mikrobu
(Darphane Gibi !)
(Güya bu dönemde karşılıksız para basılmayacaktı. Ancak onun yerine ne yaptılar; para ve türevlerini Finans Sektöründe sanal olarak şişirdiler. Zaten dünyadaki kriz de bu yüzden koptu. Dünyada var olan mal ve hizmetin değeri yaklaşık 63 trilyon dolar iken, buna mukabil var olan para ve para türevlerinin değeri 600 trilyon dolar civarındadır. Yani piyasada var olan mal ve hizmetin 10 katı para ve para işlevi yapan değerler bulunmaktadır.
Ülkemizde bu şişirme yaklaşık 8 kattır. Bunun, eski anlayışla Darphane’de karşılıksız para basmaktan farkı yoktur.
Bu sefer işler hep hile ve gizlilik ile yapıldığından pek fark edilmiyor zannediyorlar. Hâlbuki hepimiz biliyoruz ki TL’den 6 sıfır atıp YTL’ye geçerken daha önce piyasada olmayan 100 YTL takdim edildi. Şimdi de tekrar TL’ye geçiyoruz diye daha önce piyasada olmayan bu sefer 200 TL takdim edildi.
Diğer bir ifade ile 2005 yılına YTL ile girdik. Diyelim ki eski düzen devam etmiş olsaydı, 2004 yılı sonunda en yüksek para 50 milyon TL iken 2005 yılının başında en yüksek para 100 milyon TL olacaktı, 4 sene sonra bu yıla girdiğimizde de en yüksek para 200 milyon TL olacaktı. Yani 4 senede en yüksek para 50 milyondan 200 milyona çıkarak 4 kat büyüdü! Eskiden olsaydı kıyamet koparılırdı. Ancak şimdi yeni paraların takdimi ile yapıldığı için pek anlaşılmıyor zannedilmektedir.
C. Kambiyo Mikrobu)
Enflasyon
(Bu Hükümet döneminde uygulanan “düşük kur-yüksek faiz” politikaları ile kambiyo sömürüsü şimdi tersten işletiliyor.)
Döviz kuru ithalat ihracat dengesini kurar. Merkez Bankası’nın dolar karşılığı piyasaya para çıkarması o devletleri zengin eder. Dolar satın alırsanız onun parasına faiz vermeyi artırırsınız. Çünkü dolar varsa faizi mutlaka ödenmektedir. Dolar çekerseniz bu sefer döviz kıymetlenir ve ihracat durur. Halk daha çok faiz ödemek durumunda kalır. Merkez bankaları döviz alıp satmamalı, altın alıp satmalı.
(Önce ülke sıcak paraya açık hale getirildi. “Para gelsin de nereden gelirse gelsin” denildi. Ülkemize yaklaşık 100 milyar dolara yakın sıcak para girdi. Bunlar dolarlarını yaklaşık 1,7 TL olduğu kur oranından bozduruldu. Elde edilen TL ise hemen faize yatırıldı. Çünkü dünyada en yüksek faiz veren ülke Türkiye’dir. Akabinde döviz bastırılmaya başlandı. Bu sıcak parayı getiren rantiyeciler çıkmak istediklerinde de ellerindeki TL’yi 1,2 oranından dövize çevirdiler. Dolayısıyla faizden kazançları yetmiyormuş gibi bizler onlara bir de döviz farkı kazancı (arbitraj) olarak % 42 kazanç daha vermiş olduk.)
Tük milleti doları 1.7 aldı 1.2 ile sattı. Faizden başka yüzde kırk toptan faiz ödedi. Buna devletin dolar alıp satması neden oldu. Merkez Bankası bu politikayı uyguladı.
(Böylece, döviz kurundaki ayarlamalar diğer politikalar ile desteklenmekte ve sürekli olarak milletimizin soyulmasına araç olarak kullanılmaktadır.)
Merkez bankaları karşılıksız para çıkararak enflasyona sebep olmaktadır. Bu da fiyat ve ücret anarşisini doğurmakta, işsizliğe ve pahalılığa sebep olmaktadır.
Parayı devlet çıkarmayacak, parayı halk çıkaracaktır. Halk üretim yapacak, ürettiği malı ambara koyacak, belgeyi alacak, bankaya gidecek, rehin ederek parayı alacaktır.
Bankalar sadece muamele yapıp garanti sağlayacaklardır.
D. Vergi Mikrobu)
Gelir Vergisi
(Bugün vergilerin çoğu haksız bir şekilde fakir fukaraya ödettiriliyor. Çünkü alınan verginin yaklaşık % 70’i dolaylı vergilerdir. Rantiyeciden, zenginden vergi alamayan devlet haksız yollarla dolaylı olarak herkesten vergi almaya çalışıyor.)
Gelir vergisi sonunda yalnız emekten alınan vergidir. Çünkü üretim yapan emektir. Birileri havadan kazanmaktadırlar. Havadan kazananlar kazançlarının bir kısmını devlete vermektedirler. Tabii ki bunu işçiden tahsil etmektedirler. Aracı devlete ortak olmuş, tahsildarlık yapıyor. Devlet aldıklarının fazlasını harcıyor. Oysa aracı biriktiriyor. Bu da parayı piyasadan çekiyor, işsizliğe sebep oluyor.
“Adil (Ekonomik) Düzen”de vergi üretimden alınmaktadır. Üretici malı ambara teslim eder. Mal olarak vergisini orada bırakır, kendi payını alır. Artık o vergi ödemez. Tüketiciye yani kendisine aynen ulaşır. Aracıya da o belge verilir. O da satarak geçinir. Artırılan mal değil yatırım olur. Onun da hisse senetleri satılarak halka döner.
(Bu dönemde yapılan vergi oranlarındaki düşüşler de zenginlerin ve büyük şirketlerin işine yaramaktadır.
Örneğin son olarak yapılan “otomobilden alınan KDV’nin düşürülmesi” tipik bir örnektir. Neden KDV indirimi imalat girdilerinde yapılmıyor, çiftçi girdilerinde yapılmıyor da otomobilde yapılıyor?
Yine son sıralarda dolaylı vergilerin tahsilâtındaki düşüş tüketimin genel düşüşünden kaynaklanmaktadır. Yoksa hükümetin uygulamaları ile bir alakası yoktur.)
Gelir vergisi mal el değiştirdikçe artar. Sonunda mal iki-üç misli pahalılaşarak halka ulaşır. Halkın elinde ise onu alacak parası yoktur, satın alamaz. Üretim durur.
Ekonominin çalışamamasını ana sebebi budur.
“Adil (Ekonomik) Düzen”de halkın eline geçen kadar para vardır. Çünkü paradan vergi alınmadığı için para yolda kaybolmaz. Sattığı malı sattığı fiyattan alır.
E. Kredi Mikrobu
Cebri İcra
(Yukarıda faiz mikrobunu anlatırken aslında kredi mikrobuna da değinmiş olduk. Çünkü kredisiz faiz olmaz. Bu başlıkta ek olarak şunları söyleyebiliriz. Bugün dünyanın en yüksek faiz veren ülkesi Türkiye’mizdir. Devletin Hazine’den kısa vadeli avans çekmesinin önüne geçilerek bugün ülkemizi yabancı kreditörlerin (rantiyecilerin) esiri haline getirmişlerdir.)
Devlet parayı kendisi basıyor. Merkez bankaları sermayeye ucuz kredi veriyor. Sonra devlet bankalardan kendi parasını faizle kullanıyor. Böylece resmen devlet birilerini zengin ediyor. Onlar da bunu ABD Merkez Bankası’na (FED) aktarıyorlar.
(Hâlbuki ne ironik bir durumdur ki bugün artık Amerikan Merkez Bankası FED, Amerikan Hazinesine vadeli avans vermeye başlamıştır.)
Amerika Merkez Bankası ABD’nin değil dünyayı sömüren tekel sermayenindir, ABD’deki birkaç ailenindir. Parası olan düdüğü çalar. Dünyayı ABD değil, ABD Merkez Bankası (FED) yönetiyor. Ülke merkez bankaları altın yerine doları rezerv olarak biriktiriyor ve sürekli faiz ödüyor. Dünya tahsildarsız vergiye bağlanmıştır.
İnsanlığın bu esaretten kurtulması için mevcut para sisteminin yanında mal senetlerini geliştirmesi gerekir. Her semtin, her bucağın, her ilin kendi parası olmalıdır. Altın rezervi sistemine dönülmelidir.
(Şekil 9’da görüldüğü gibi milletimizin sömürülmesi yıldan yıla önemli artış göstermiştir. Yoksullaşman oranın en hızlı arttığı dönem ise, AKP döneminde olmuştur. Grafik bu gerçeği net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Şekil Not supported field expression!: İç ve Dış Borçlar Vasıtasıyla Milletimizin Sömürülmesindeki Artış Grafiği
Şekil 10, Türkiye’de Devlet borçlarının 2002-2008 yılları arasında milyar dolar olarak nasıl süratle arttığını açıkça ortaya koymaktadır. Diğer bir ifade ile milletimiz AKP döneminde ırkçı emperyalizmin kurumu olan IMF vasıtasıyla nasıl yıldan yıla korkunç bir şekilde sömürüldüğünü Hazine Müsteşarlığı rakamlarına dayanılarak hazırlanan Şekil 10’da net olarak göstermektedir.
| 2002 | 2003 | 2004 | 2005 | 2006 | 2007 | 2008 |
İÇ BORÇ STOKU | 91,7 | 139,3 | 167,3 | 182,4 | 178,9 | 219,2 | 181,7 |
BRÜT DIŞ BORÇ STOKU | 129,7 | 144,3 | 160,8 | 169,0 | 207,7 | 249,4 | 278,1 |
KUR | 1,6345 | 1,3958 | 1,3421 | 1,3418 | 1,4056 | 1,1647 | 1,1647 |
TOPLAM | 221,4 | 283,6 | 328,1 | 351,4 | 386,6 | 468,6 | 459,8 |
Şekil Not supported field expression!: Türkiye’nin Devlet Borçları (2002-2008, Milyar Dolar)
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı
(Şekil 10’da görüldüğü gibi devlet borçlarının toplamı 2002 yılında 221,4 milyar dolar iken, bu miktar 2008 yılı sonu itibarı ile 459,8 milyar dolara çıkmıştır. Yanı yüzde yüz oranında artmıştır)
İç ve dış borçlar 2002’de 100 milyar dolardı, 5 senede iki misli olmuştur. Altıncı senede 450 milyar olmuşsa da 2000 yılı eski iktidara aittir. Seçimler sene sonunda olmuştur. Borç beş senede 400 milyar, ikinci beş senede 800 milyar dolar, üçüncü beş 1600 milyar dolar olacaktır. Bunun faizi 160 milyar dolardır. Millî hasılamızın tamamı faize gidecektir!
Bu faizi sömürü sermayesine verdiğimizde biz ne yiyeceğiz?
Yani en çok 15 yıl ömrümüz kalmıştır.
Haydi siz bunu 30 yıl yapın.
(Öte yandan milletin ve işletmelerin borcu da bu dönemde hızlıca artmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası kaynaklarına göre karşılıksız çek ve protestolu senetlerinin miktarı AKP döneminde nasıl muazzam bir hızla arttığını Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası rakamları aşağıdaki Şekil 11’de göstermektedir. Görüldüğü gibi halkımız ırkçı emperyalizme faiz ödemek için korkunç bir şekilde ezilmektedir.

Şekil Not supported field expression!: Karşılıksız Çek ve Protestolu Senet Miktarı Grafiği
Kaynak: TCMB
Şekil 11’de görüldüğü gibi 2002-2008 yılları arasında protesto edilen senet ve karşılıksız çek miktarı % 900 oranında artmıştır. AKP’nin uyguladığı IMF patentli iktisat politikaları iş dünyasının da perişan etmiştir.)
Cebri icra yoluyla işletmeler kapanmakta, dövizle alınan fabrikalar hurda olarak yağmalanmaktadır. Yatak odalarına kadar giren icra aile yuvalarını yıkmaktadır. İntiharlar olmakta, terör olayları bu sebeple artmaktadır. Senet mafyaları oluşmaktadır.
Devlet faizleri sıfırlamalıdır. Tüm vatandaşların borç ve alacaklarını üzerine almalıdır. Mal varlıklarına değerleri ile ortak olmalı, işletmeleri yine onlara yani sahiplerine bırakmalıdır. Borçları mal varlıklarından fazla olanlardan işletmeleri alıp başkasına vermelidir. Eski işletenler müşavir olarak kalıp maaşlarını almalıdır. Cebri icra yerine borcunu ödemeyen kimsenin borçlanma ehliyeti alınmalı yani kişi iflas etmelidir. Rızası dışında elinden mal veya para alınmamalıdır.
(AKP döneminde IMF politikalarıyla karşılıksız çek ve protestolu senetlerin TÜİK rakamlarına göre yıldan yıla nasıl arttığını aşağıdaki Şekil 12 göstermektedir.
Şekil 12’de yıllar itibariyle protestolu senet ve karşılıksız çek artış oranları rakamlarla gösterilmektedir.
YIL | PROTESTOLU SENET | KARŞILIKSIZ ÇEK |
| BİN TL | DEĞİŞİM % | BİN TL | DEĞİŞİM % |
2002 | 816.175 | - | 2.203.893 | - |
2003 | 907.941 | 11,2 | 3.494.381 | 58,6 |
2004 | 1.652.307 | 82,0 | 5.497.114 | 57,3 |
2005 | 2.803.142 | 69,7 | 6.974.771 | 26,9 |
2006 | 4.054.905 | 44,7 | 9.603.940 | 37,7 |
2007 | 5.732.371 | 41,4 | 11.728.400 | 22,1 |
2008 | 6.760.228 | 17,9 | 15.741.700 | 34,2 |
Şekil Not supported field expression!: Karşılıksız Çek ve Protestolu Senet Miktarı Tablosu (2002-2008, Bin TL)
Kaynak: TÜİK)
Mevcut düzende en iyi anayasa Kenan Evren’in anayasasıdır...
Mevcut düzende en iyi iktidarı AK Parti iktidardır, en iyi başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır... İyiliği de rakamlarda görülmektedir...
Çözüm “Adil 8Ekonomik) Düzen”dir.
Ne var ki “Adil Düzen”e iktidarda iken geçilemez.
Şoför arabayı sürerken arabayı tamir edemez.
Bunun için kooperatifler kurulmalıdır. Yüz dairelik apartmanlar yapılmalıdır. On apartman birleştirilerek pilot bucaklar kurulmalıdır.
Bu denemeye bütün partiler katılmalıdır.
Çözüm hücreden başlar.
“Millî Görüş”e gerek vardı. “Adil Düzen”e gerek vardı. Siyasi imkanlarımız yoktu. Bugün siyasi ve ekonomik imkanlarımız vardır. Artık iktidara değil ocaklara, semtlere ve bucaklara talip olmalıyız.
SONUÇ
(Gerçek şudur ki, milletçe topyekün ezilmemiz fertlerin her birinin ezilmesi suretiyle gerçekleştirilmektedir. Türkiye’deki hâlihazır Faizci Kapitalist Düzen fertlerimizi nasıl ezdiğinin matematiksel açıklaması aşağıdaki Şekil 13’de gösterilmiştir.
Şekil 13’de görüldüğü gibi AKP’nin uyguladığı IMF sömürü politikaları ile insanlarımız hakkı 200 iken kendisine şeklen 100 verilmektedir. Fakat düzenin mikropları bu 100’ü 16’ya indirmektedir. Bunun manası 6 çekiç vuran demirci bunun birini kendisi alabilmekte, 5’ini büyük çoğunluğuyla ırkçı emperyalizme ödemektedir. Aynı şekilde 6 küfe taş taşıyan bir işçi sadece bir küfenin parasını alabilmekte, 5 küfenin parasını ırkçı emperyalizme ödemektedir. Günde 6 sefer yapan bir taksi şoförü, bir seferin parasını alabilmekte, 5 seferin parasını ırkçı emperyalizme vermektedir.
Faizci kapitalist nizam sadece insanlarımızı ezmiyor, ayrıca Şekil 13’de alt bölümde gösterildiği gibi gelir dağılımını gittikçe bozarak toplumsal barışı da kundaklamaktadır.
Şekil Not supported field expression!: Faizci Kapitalist Düzenin Milletimizi Nasıl Ezdiğinin Hesap Tablosu 
Şekil Not supported field expression!: IMF’ci İşbirlikçilerin Ezen Düzeninin İşleyişi (1)
Şekil 14’de görüldüğü gibi işçi, köylü, memur, esnaf, emekli, dul-yetim, işsiz, sanayici ve tüccar, kısaca bir millet IMF’ci işbirlikçilerin koruduğu ve sürdürdüğü sömürü düzenin çarkları altında inim inim inlemektedir.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92