Erbakan, henüz otuzlu yaşlarında mütevazi bir makina profesörü olarak Türk sanayisine katkı yapmak istemiş ve buna inanmış, Türk halkını organize ederek Türkiye’de ilk defa bir motor (Gümüş Motor / Pancar Motor) fabrikasını kurmuştur...
Motor sanayinin temelidir. İçten yanmalı motorlar bugün de sanayinin temelidir. Elektrik motorları onların ürettiği elektrikle çalışır...
Mason bürokratlar oyun oynadılar, önce sipariş verip ürettirdikten sonra fabrikada üretilen motorları satın almadılar. Böylece borçlanan işletme zor duruma düştü. Bilinçli ortaklar olsaydı sermaye tezyidine yani artırımına gider, zararları kapatır, üretime devam ederlerdi. Tersini yaptılar, şirketin hisse senetlerini mason bürokratların yönettiği devlet kuruluşlarına sattılar, onlar da Erbakan’ın işletmedeki görevine son verdiler...
Bu işletme başarıya ulaşmamıştı ama bu deneme göstermiştir ki Avrupa yani “sömürü sermayesi” dışında faizli sermayeye dayanmadan da fabrika yapılabilir... Bu dünyaya etki edecek, sonra Avrupa dışında, devlet dışında da sanayi hareketleri olacaktır... Bugün artık Avrupa’nın sanayi tekeli kalmamıştır... İşte, dünyada bunun ilk ateşleyeni Erbakan olmuştur...
*
Erbakan, Gümüş Motor’a yapılan darbeden sonra yılmamış, Odalar Birliği Genel Sekreteri olmuştur... Mason Odalar Birliği başkanları Erbakan’a çalışma imkanı vermeyince Erbakan Anadolu esnafını organize etti ve Odalar Birliği Başkanı oldu... Böylece sanayi hamlesinden önce ekonomiyi yola koymak gerektiği kanaati ile işe koyuldu...
O tarihlerde 55 milyon TL mevduat vardı. 50 milyonu Anadolu’dan gelirdi, 5 milyonu da İstanbul’dan... Bu mevduat kredilendirilirken 50 milyonu İstanbul’a verilirdi!..
Erbakan her ilin kendi mevduatını kendisinin değerlendirmesi önerisinde bulundu...
Bunun üzerine Masonların baskısı ile Süleyman Demirel hukuk kuralları dışına çıkarak Erbakan’ı Odalar Birliği’ne sokmadı!..
*
Erbakan, bilahare Akevler’in 1969 seçimlerinde bağımsız adaylıklar konulması teklifini kabul edip Konya’dan milletvekili oldu ve parti kurdu. MSP zamanında Cumhuriyet Halk Partisi ile koalisyon yaptı. Her ilde bir fabrika projesini sindiremeyen koalisyon ortağı Başbakan Bülent Ecevit koalisyonu bozdu. Bunun üzerine Erbakan Süleyman Demirel ile koalisyon yaptı. 200 kadar temel sanayi fabrikasını Anadolu’nun illerine dağıttı. Anadolu’nun sanayileşmesini sağladı. Koalisyonlar devam etmedi. Siyasi oyunlarla Erbakan devre dışı kaldı. Ne var ki Anadolu artık fabrika kurmayı öğrenmişti. Erbakan olmasa da sanayileşme hamlesi devam edecekti: Nitekim etti de; hâlâ devam ediyor…
Böylece ikinci mağlubiyet gerçekte galibiyetle sona erdi, Türkiye sanayileşti...
*
Erbakan bu arada boş durmadı. Siyasi yasaklı iken bile çareler arıyordu. Mevcut “zalim düzen”in çözüm getirmeyeceğini iyice anlamıştı. Sorun “kişiler” değil “zalim düzen” idi. Bu arada Akevler’in çalışmalarını değerlendirdi ve “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” çözümü ortaya çıktı. “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”i Türkiye’de ve dünyada anlattı. Dünyanın siyasi ve ekonomik anlayışında sarsılmalar meydana geldi.
Bu çalışmaların etkisiyle Sovyetler yıkıldı...
Avrupa’da dinsizlik anlayışı sona erdi...
Tekel sermayenin sömürüsü sarsıldı...
Yeni bir dünya doğmaya başladı...
*
Bu arada onunla beraber siyaset yapmak isteyen ve MSP zamanında İzmir adayı olan Turgut Özal başbakan oldu. Millî Görüş’ün bir kısım görüşlerinden yararlanan Özal Türkiye’de yeni hamleler yaptı, Türkiye’de devlet dışı girişimlere imkan verdi...
Bu arada siyasi yasakların kalkması ile Erbakan harekete geçti, Refah Partisi döneminde Çiller ile koalisyon yaptı. Acil tedbirlere gerek vardı. Düzen o günkü şartlarda değişmezdi. Mevcut düzen içinde yapılabilecekleri yaptı...
Erbakan’ın deyimiyle; “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”in kokusu sayesinde bile Başbakan Erbakan Hükümeti, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en başarılı hükümetleri listesine girdi, en başarılı hükümet oldu...
Derken…
28 Şubat 1997 darbesi ile Erbakan yeniden siyasetten uzaklaştırıldı...
Türkiye beş sene daha karanlıklar içine girdi, soygunlara maruz kaldı...
Erbakan ise yasaklı olarak son nefesine kadar kendi dünyasını yaşadı...
Sonunda AK Parti kadrosu anayasa ekseriyeti ile tek başına iktidar oldu…
*
Millî Görüş aslında siyasette en büyük başarıyı elde etmişti...
Ne var ki Erbakan’ın arkadaşları veya talebeleri tarafından kurulan ve bugüne kadar on yıldır iktidar olan partinin ilk işi Millî Görüş gömleğini çıkarmak oldu; “Adil (Ekonomik) Düzen”e ise zaten henüz Refah Partisi döneminde ve parti içinde iken karşı idiler...!!!
Erbakan bundan sonra tekrar “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”e dönerek “başka çözüm olmadığını” konferansları ile ilân etti...
Numan Kurtuluş denemesi bu kanaatini iyice pekiştirdi...
Tekrar iktidar olursa artık mevcut “zalim düzen”de iyi işler yapmayacak, “düzeni” değiştirecekti. Bunu gerçekleştirmek amacıyla partinin başına geçti, Saadet Partisi Genel Başkanı oldu... “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” emanetini yine Saadet Partisi’ne bırakmak amacıyla yola koyuldu...
*
Süleyman Karagülle’nin;
-İslâm “bir düzendir” hamlesini Akevler’le yaptınız...
-İslâm “Adil Düzen”dir hamlesini Akevler’le yaptınız…
-“Adil Düzen” uygulamasını da Akevler’le yapalım önerisini uygun bulmadı...
Seçimde bir çözüm buldu:
-Temel Karamollaoğlu’nu Millî Görüş temsilcisi…
-Prof. Dr. Arif Ersoy’u Akevler temsilcisi olarak kurula aldı...
Başlarına da tarafsız Prof. Dr. Mustafa Kamalak’ı koyarak, S. Karagülle’nin kendisini kabul etmedi ama önerisini kabul etti; Fatih Erbakan’ı da yanlarına verdi...
Bu arada Erbakan’ın “Adil (Ekonomik) Düzen” ile ilgili kitabını (“YENİ BİR DÜNYA VE ADİL DÜZEN” isimli kitap) ESAM tarafından yayımlatarak orada neler yapacağını anlattı veya neler yapılması gerektiğini vasiyet etmiş oldu...
*
İşte…
Erbakan’ın faaliyetleri sayesinde dünya değişmiştir…
Erbakan’ın faaliyetleri sayesinde Türkiye değişmiştir...
Eskiler yıkılıp gitmektedir, yeni bir dünya kurulmaktadır...
Yerine gelecek olan da “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”dir…
*
Bundan sonra ne olacaktır?..
Mustafa Kamalak partiye hakim olup da Arif Ersoy, Temel Karamollaoğlu ve Fatih Erbakan’la bir olarak “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”i getirecekler midir?..
Yoksa…
“Adil (Ekonomik) Düzen”i bırakarak tarihe karışıp gidecekler midir?..
Bunu gelecek gösterecektir...
*
Erbakan büyük başarılara imza attı...
Er veya geç Erbakan’ın dedikleri olacaktır...
Ama bunu Saadet Partisi mi yapacak, yoksa başkaları mı yapacak?..
Bugün için bu net değildir.
*
“ADİL EKONOMİK DÜZEN” nedir?
Onu da sizlere çok kısa arz etmek isterim.
Bugün dünyada merkezî tekel ekonomi vardır; karşılıksız kağıt para ile dünyayı sömürmektedirler. İnsanlar işsiz, insanlar aç, insanlar sefalet ve sefahat peşinde. Ekonominin bozuk olmasından dolayı sosyal yapı da çöküyor. Zina, rüşvet, anarşi diz boyu...
Bunun için önce “ekonomik düzen” düzene ve istikrara sokulmalıdır...
Sonra da diğer “siyasî, ilmî ve ahlâkî düzen”in yola girmesi için çalışılmalıdır...
Ekonomik düzenin kanı paradır, kalbi bankalardır. Para karşılıklı yani karşılığı olan para hâline getirildiğinde ekonomi düzelmiş olur. Parayı merkez bankaları basmamalıdır. Bankalar mevcut parayı faizsiz kredilerle işletmelidir.
O halde sorun paranın mal karşılığı basılması mekanizmasıdır.
Eğer biz parayı karşılığı olan para olarak çıkarırsak kan kanseri ortadan kalkar. Karşılıksız para kanser hücreleri gibidir. Kanın temiz olması yeterli değildir. Elbette kalbin de yani bankaların da temiz çalışması gerekir. Bunun için de “FAİZ” kalkmalıdır. Gelen kan aynen geri gitmelidir. Yoksa kalpte tıkanma olur ve hayat son bulur.
Paranın karşılıklı olması için çok basit bir usul vardır. Halk ürettiklerini ambara götürüp koyar. Halkın eline “belge” verirsiniz. Bu belge mal demektir. Bu belgenin karşılığında ambarda mal var demektir. Kişi bu belgeyi bankaya verir. İşte banka da buna karşılık parayı borç olarak üreticiye verir. Böylece para çıkmış olur, ambardaki mal karşılığı çıkmış olur. Sonra bu borsaya gider, başkaları mal belgesini satın alır, ambara gider, malı çeker ve kullanır. Ona malı satan da bankadan gider mal senedini kredi olarak alır ve kullanır.
Sonuç olarak bankada bulunan senet kadar para piyasaya çıkmış olur. Bunlar para olarak dolaşır. Senetlerin bir kısmı borsada alınıp satılır, bir kısmı bankada bekletilir, onların yerine para dolaşır. Paranın miktarı halkın arzusuna bağlıdır. Piyasada senet pahalı ise satıcılar piyasaya alıcılar bankaya gideceklerdir. Senet satılmayacağı için değeri düşecektir. Aksi halde ise halk yani insanlar bankaya değil de piyasaya gideceklerdir. Böylece “denge” kurulmuş olacaktır.
Daha açık ifade etmek isterim.
Mal belgesini alan kişi belgeyi bankaya götürür, parayı oradan kredi olarak alır ya da borsaya gider satar. Her mal belgesinin iki çeşit fiyatı vardır. Borsada satış fiyatı var. Bankada ise kredileşme fiyatı var. Hangisinde eline çok para geçecekse onu yapar. Satış fiyatı azsa bankaya gider. Alıcı ise tersini yapar. O borsaya gider. Bankaya giden bankada fiyatı düşürür, borsaya giden fiyat yükseltir, böylece dengeye gelir.
Buradaki sorunlar şöyledir:
Bir mal belgesinin bankadaki kredi fiyatını nasıl tesbit edeceğiz?
Piyasadaki mal belgesinin satış fiyatı nasıl belirlenecek?
Erbakan bunu soranlara; âlimler bunu ilim yoluyla tesbit edeceklerdir demiştir.
Ben size Akevler çalışmasının ürettiği formülü vermiş olacağım. Bu formülü açıklamam zordur ama siz matematikçi ekonomistlerle tartışırsanız size anlatabilirler.
F = (1+Miktar) / (1+2*Miktar) * İlk Fiyat
Mal artarsa bölen çoğalır fiyat düşer, azalırsa bölen küçülür fiyat artar.
Akevler insanları bu çalışmalara katılmaya davet eder...
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92