İnsan, kişiliğini koruyarak topluluğun üyesi olur. Topluluğa karşı sorumludur. Toplulukların kuralları vardır. Bu kuralları kendileri koyarlar. Zamanla değiştirirler ama kural, kural kaldıkça uyarlar. Kural olmazsa topluluk olmaz. Kurallar değişmezse farklı topluluklar oluşmaz, uygarlaşma olmaz. Kişinin topluluğuna uyabilmesi için, eğitilmesi gerekir. Bu beşikten başlar. Dili beşikte öğrenmeye başlar. Topluluk devamlı değiştiği için de mezara kadar eğitim devam eder.
İnsanın kişi varlığı vardır, Mal varlığı vardır. Kişi varlığı ruh ve bedenden oluşur. Mal varlığı üretim ve bölüşmeden oluşur. Bu varlıkların merkezleri ayrı ayrıdır. Hepsi iç içedir. Birbirlerine dayanarak varlıklarını sürdürürler. Eğitim de dört tanedir. Kişilik oruçla oluşturulur. Beden namazla eğitilir. Üretim zekatla öğretilir. Bölüşme hacla öğretilir.
Eğitim, topluluğun fertlere öğretmesi, göstermesi ile olur. Kişi eğitimde elde ettiklerini sonra topluluğun ferdi olarak hayatta uygular. Uygulama ayrı ayrı olabilir. Ama eğitim ayrı ayrı olmaz. İslamiyet’te öğretmen yoktur. İlk yaşlarda herkes öğrencidir. Orta yaşlarda herkes kedi içtihatları ile buluşları ile uygulayıcıdır. Yaşlılıkta da herkes öğretmendir.
Namaz, insanın vakitlerini düzenleyen bir müessesedir. Kişi ne zaman yatacak, ne zaman kalkacak, ne zaman diğer kimselerle buluşacak, ne zaman çalışacak, ne zaman dinlenecek. Bunun düzenleyicisidir. Namaz yaşam saatlerimizi düzenler. Bunu toplantılarla yapar. Namaz toplantılardan ibarettir. Toplantı saatlerini kişilerin yaşayış saatlerine göre düzenler.
Kalkma zamanı ezan okunur, herkes uyanır. Sabah temizliğini yapar, vitrini kılar. Kahvaltısını yapar mescide gelir. İkinci ezan okunur. Sabah toplantısı yapılır. Birlikte sabah namazı kılarlar ve aralarına binip işyerlerine giderler. Öğleye kadar sabah mesaisini yaparlar. Zevalden sonra ezan okunur. İşi paydos ederler ve birlikte namaz kılarak dağılırlar. Evlerine giden halk öğle yemeğini yer, öğle uykusunu yapar. İkindi olunca yine ezan okunur, herkes namaza gelir. İkindi namazını kılarlar ve akşam mesaisine başlarlar. Akşam olunca ezan okunur. Namaz kılınır, eve gidilir. Yemek yendikten sonra insanlar gece sohbetlerine katılırlar. Yatmadan önce yatsı ezanı okunur. Yatsı namazına katılırlar. Kılar ve dağılırlar.
Namaza yalnız çalışma hayatını düzenlemez, yaşama hayatını da düzenler. Çalışanlar işe gittikleri zaman çalışamayan çocuklar, yaşlılar, sakatlar, hastalar bir arada olurlar ve sağlam olanlar diğerlerine bakarlar, onları eğitirler onlara hizmet ederler. Çalışanlar işe giderler, onlar da birlikte gezmeye veya kapalı yerlere giderler.
Mevsimler gereği veya coğrafi bölgeler gereği her zaman bu mesai saatleri uygulanamaz. Bu takdirde kendileri mesai saatlerini yapar ona uyarlar. Örnek olarak öğle ve ikindiyi ve akşamla yatsıyı birleştirebilirler. Yağmurlu karlı havalarda o günkü toplantılara bugün elektronik iletişimle katılabilirler.
Toplantının yapılabilmesi için toplantı zamanının belli olması gibi toplantı yerinin de belli olması gerekir. Her ocağın bir mescidi vardır. Herkes kendi ocağında toplantı yapar. Eğer dışarıda işte iseler toplantı yerini kendileri seçerler. İlk ezan okuyanın bulunduğu yer toplantı yeri olur. Bir ocakta iki mescit olmadığı gibi biri ezan okursa diğeri artık orada ezan okuyamaz. Ayrıca cuma için cuma mescitleri vardır. Orada toplantı yapılır. Hacda yıllık kongre yapılır.
Kuran, namazın vakti ve yerini tayin ettikten sonra toplantıya katılmak için gerekli giyinme şartını getirmiştir. Bunun dışında temizliği de emretmiştir. Yani insan vaktini nasıl kullanacağını öğretmektedir. Yerleri nasıl kullanacağını öğretmektedir. Nasıl giyileceğini öğretmektedir. Bunun yanında temizliği de öğretmektedir. Elbise temizliğini ve beden temizliğini. Yıkanmak için haftada bir olarak teşri etmiştir. Açık olan uzuvlar her namazdan evvel yıkanacaktır. Pislikten mümkün olduğun kadar uzak durulacaktır. Pis olan yiyecekler yenmeyecektir. Namazın bu dört şartı insanın tüm hayatını düzenlemektedir. Namazda yapılanlar normal zamanların işidir. Diğerleri arızidir.
Toplantı zamanı ve yeri böylece düzenlendikten sonra toplantıya çağrı vardır. Davetiye vardır. Bu da ezanla yapılmaktadır. Ezan sesinin gittiği yere kadar insanlar oraya geleceklerdir. Bunun için şöyle içtihat yapabiliriz. Sabah vakti iki saat civarındadır. 120 dakika eder. Bunun onda biri 12 dakika eder. Demek ki 6 dakikaya kadar varacaksanız namaza gidersiniz. Yoksa kendiniz ezan okur, gelenlerle kılarsınız.
Ezanla toplantı yapılır. Oturumun açılması için kamet getirilir. Oturum Allahu ekber diyerek açılır. Oturum selam verilerek kapatılır. Ezan, kamet, tekbir ve selam bize toplantının nasıl yapılacağını öğretmektedir. Namazın içindeki hareketler de biz birlikte iş yapılırken nasıl yapılacağını öğretmektedir. Savaşı orda öğreniyoruz.
Toplantının sağlıklı yapılması için de bazı şartlar vardır. Kıble divanın bulunduğu tarafı gösterir. Herkes geldiği zaman ne tarafa dönüp oturacağını öğrenir. Saf yapılır. Böylece düzene girerler. İmam gelir öne geçer ve o hareketleri yapar ve cemaatte uyar. Cemaat dönmez. Kendisi yapar cemaat ona uyar. Dördüncü şart ta toplantıya yalnız namaz kılanlar katılır. Bu da niyet şartı ile belirtilir.
Görüşmeler namaz öncesi ve sonrası yapılır. Namaz öncesi görüşmeler hutbe görüşmeleri benzerdir. Zikir adı altında yapılmaktadır. Namazdan sonra da yargılama yapılmaktadır. Yani bütün kamu görevleri ve genel hizmetler hep namazlar içinde yapılmaktadır. Namazın içinde de eğitim vardır.
1- Okuma eğitimi
2- Dinleme eğitimi
3- Anlama eğitimi
4- Konuşma eğitimi
Bunun dışında
1- Tesbih etmek, Allah’ın verdiği görevleri yerine getirmek
2- Hamd etmek, Allah’ın verdiği imkanları kullanmak
3- İstğfar etmek, yapılamayan görevleri bildirmek
4- Topluluğa her işi topluluk adına yapma eğitimi verilmektedir.
Burada şunu da belirtmemiz gerekir ki Allah bizi yaratmış bize görevler vermiştir. Bunların hiçbirisi abes değildir. Kendi haklarını topluluğa vermiştir. Bazı hususlarda ihtiyacımızı topluluk gidermektedir. Biz namazı kılarken bizi var edenin karşısına çıkarız ama görevlerimiz topluluğa aittir.
Namazda bir de hareket vardır. Ayakta eşit olma ilkesidir. Hepimiz beraberiz. Rüku, yetkililerin emirlerine tabi olma, secde topluluğun kararlarına, kanunlara uyma, tahiyyat, topluluğun içinde kendi varlığımızı korumadır.
Bu hareketlerin sağlıkla ilgisi vardır. Yıkanma kirlerden uzaklaştırdığı gibi soğuk veya sıcak su bedenimizdeki kan hareketlerini hızlandırır. Okuma ve tesbih vücudumuzda titreşimler yaparak kılcal damarlardan kanın geçişine yardım eder, sinir sisteminde iletişimi kolaylaştırır.
Ayaktayken kalp beyinden aşağıdır. Beyne az kan gider. Rükuda aynı hizadadır. Secde de daha aşağıdır. Tahiyyatlarda bacaklardaki kan beyne basılır. Ayakta iken imama bakarız. Gözlerimiz uzağı görür. Secdeye bakar normal görürüz. Rükuda daha yakınlaşırız. Secde de çok yakın oluruz.
Bu namazın zahiri anlamıdır. Namazın ruhi yararları da vardır.
Duyduğunuz ezan Allah’ın sesidir. Ferahlarsınız. Okuduğunuz Kuran Allah'ın sesidir. İliklerinize işler. Manaları size huzur kaynağı olur, ümit kaynağı olur. Dualarınızla artık güven içinde yaşarsınız. Topluluk size huzur verir, ümit verir, güven verir.
İslamiyet bir yama değildir. Eksik bir tarafı yoktur. Namaz cemaatle kılınmayacaksa, kişi Kuranı nereden öğrenecektir. Rükû, namazın içinde değilse bize emredilen rükuyu ne zaman yapacağız. Ne zaman secde edeceğiz. Kuran’da bir emir varsa ve o emir vakitlendirilmişse, o ibadetler içinde yapılır.
Kuran’ı Peygamber bize getirdi. Onun neleri bize emrettiğini paygamber yaparak gösterdi. Sahabeler bize eksiksiz ulaştırdılar. Peygamberin uygulamalarını hesaba katmadan Kuranı yorumlamak, Kuranı kendi heva heveslerine alet etme demektir.
Sam bey gibiler istediklerini yapabilirler. Kuranı inkar etmek de serbesttir. Kuran’ı istediğin gibi yorumlamak da serbesttir. Samimi iseniz ne kadar yanlış yaparsanız yine cennette olursunuz. Ancak samimi olmak gerekir. Hatalar nasıl yapılmaktadır.
1- Babalardan ne duymuşsak ona uymak.
2- Günün modasını doğru kabul etmek
3- Kendi hayatımızı meşrulaştırmak.
4- Bilgisizlikten hataya düşmek.
Diğer üç durumun ilacı tövbedir, imandır. Dördüncünün ilacı ise “Her söze kulak verip en iyisine kendi içtihadımızla uymak”. Bu sebepledir ki hakaret olmamak şartı ile fikirler ne kadar yanlış olursa olsun biz dinleriz. Dinlememiz ve söyletmemiz bize farzdır. Bu tartışmalar katılanlardan Allah razı olmaktadır. Hatalarınızı affedecektir.