Lozan’da dayatılan gizli maddelerin başında, Türkiye’nin İslâmiyet’i terk etmesi şartı gelmektedir. Türkiye’de inkılâplar yapılacak ve dinsizlik uygulanacaktır.
Batılılar bunu yaparken şunu düşünmüşlerdir. Bu yönetim inkılâp yaparsa, halkı dinsizleştirmeğe kalkışırsa, halk isyan eder. Halkı ile arası açılan bir devlet gelişemez ve uzun zaman yaşayamaz; o zaman onu yıkmak kolay olur. Sakarya’da ve Dumlupınar’da elde edemediğimiz zaferi biz böyle bir dayatma ile sağlamış oluruz.
Batılıların oyunu tutmadı.
Sonunda Türk milleti inkılâpları yaptı ama dinsizleşmedi ve halk da isyan etmedi.
İnkılâplar 1933 yılında tamamlandı.
Ondan sonra muasır medeniyetin fevkine çıkma hedefi belirlendi.
Batılılar dinî serbestliği getirmeme şartı ile demokrasiye geçme iznini verdiler. Türkiye İkinci Cihan Savaşı’ndan sonra demokrasiye geçti. Din düşmanlığı gittikçe aşındı. Ordu hep dinsizliğin bekçisi olmaya devam etti.
1980 müdahalesinden sonra ordu din düşmanlığını bıraktı.
2002 yılından itibaren ise millî iradeye itaat etme kararını aldı.
O zamandan beri iktidarda olan AK Parti orduya saygılıdır; Ordu da millî iradeye saygılıdır. Böylece Türkiye’de yönetim kötü de olsa, huzurlu yönetim vardır.
Batı şimdi yeni bir oyun peşindedir. AK Parti’nin tabanını orduya düşman etmektedir. Ordunun alt tabanını da AK Parti’ye düşman etmektedir. Bu oyun şimdilik tutmuş görünmektedir. Bir gün taban şimdiki yöneticileri de değiştirir. Orduda alttan ayaklanma olabilir. 90 senede yapamadıklarını o zaman yapmış olurlar.
Kurumlar arası dengesizliği giderme yetki ve görevi Cumhurbaşkanı’nındır. Bu hususta ordu ve parti bir şey yapamaz. Çünkü sorun üst yöneticilerde değildir; sorun tabanlar arasındadır. Sorun gittikçe kökleşmektedir.
Sorunun çözülmesi için bir TRT kanalı sorunu çözmek için görevlendirilmelidir. Televizyonda taraflar, yani AK Parti’nin tabanını temsil eden görüşler ile ordunun alt kademesini temsil eden görüşler açıkça tartışılmalıdır.
Bir devlet ordusuz olamaz.
Halka karşı cephe almış bir ordu da olamaz.
Bu televizyonda konuşulanları iki taraf da duymalıdır.
Gerçekleri öğrendiklerinde iki taraf da bu saçma hasımlığa son verir.
Televizyonda ordu aleyhinde konuşmalar tamamen serbest olmalıdır. Ordunun bütün eksiklikleri ve kusurları söylenmelidir. Buna cevap da verilmelidir.
Halka şunun anlatılması gerekir ki; askerin yaptığı işlerin çoğu doğrudur ve yerindedir. Asker bunu ülkenin savunması için yapmıştır. Böyle yapmasaydı Türkiye şimdi olmazdı. Asker hatalar da yapmıştır. Ama bunları kendi çıkarları için değil, memleketin çıkarı için yapmıştır. İyi niyetli oldukları için suçlayamayız.
Suç varsa bizdedir. Biz gerçekleri orduya anlatamamışız.
İşte bu konuların inandırıcı bir dille anlatılması için her iki tarafın hasmane konuşmalarına izin verilmelidir. Sonra da tarafsız kimseler gerçekleri ortaya koymalıdırlar.
Askerler de şunu bilmelidirler ki; düşmanın bol parası vardır, tüm basın yayın ve diğer araçların hepsi, okullar ve camiler etkisi altındadır. Halk bunlara inanmıştır ve sonunda ordu aleyhinde bulunabilirler. Ordunun halkın üzerine yürümesi halkı ordusuna daha çok düşman hâline getirir. Halkın aldanmasını düzeltmek bizim görevimizdir. Bizzat ordunun görevidir.
O halde yapılacak iş; Millî Güvenlik Kurulu aracılığı ile düşmanın bu faaliyetini etkisiz hâle getirmek için gerekli tavsiyelerde bulunmalıdır.
Ak Parti düşmanlığı sorunları çözmez. Aksine ona düşman olan asker silinip gider. Sonunda devlet de yıkılır. Zaten düşmanın istediği budur.
O halde ne yapılmalıdır?
TRT kanallarından biri cumhurbaşkanının emriyle bu sorunu çözmek için görevlendirilmelidir. Siyasi partiler her yüzde beş oy için bir sivil bir de emekli asker (kurmay subay) seçmelidirler. Böylece oluşan sivil-asker ekip televizyonda programlar yapmalıdır. Televizyon kendi yağıyla kavrulmalıdır.
Bir kooperatif kurulacaktır. Kooperatifi, yukarıda arz ettiğimiz siyasi partilerin atadıkları kimseler kuracaklardır. Televizyon değeri ile bu kooperatife satılacaktır. Kooperatif, kooperatif ortaklarından topladığı para ile televizyonun bedelini devlete ödeyecektir. Seçimlerden seçimlere siyasi partiler yeniden kurucuları atamış olacaklardır.
Ayrıca, suç işlemeleri hâlinde hakemler suç işleyenlerin görevlerine son verebileceklerdir.
Sayın Cumhurbaşkanı, tensip buyurdukları takdirde ilgili bakanla yapılacak bir protokolle böyle bir kooperatifi kurmaya hazır olduğumuzu bildiririz.