YSK’NUN YETKİ DIŞI KARARLARINA UYULMAZ
İnsanlar aynı kromozomlara ve genlere sahiptir. Bu genler anne rahminde başlar, mezara kadar devem eder. Bu genlerin temeli insanın hem “iyilik” yapabilmesi hem “kötülük” yapabilmesidir. İnsan bunu bazen bilerek yapar, bazen bilmeden yapar.
Bir kimseyi “iyilik yapmaz” kabul etmek yanlıştır, bir kimseyi “kötülük yapmaz” kabul etmek de yanlıştır. Bundan dolayı İslâmiyet’te sabıkalı yoktur, dokunulmazlık da yoktur. Her an herkes denetimdedir. İyilik yaparsa mükafatını alır, kötülük yaparsa cezasını çeker. Bütün insanlar için bu böyledir.
Bundan dolayıdır ki ‘memur hata yapmaz, siviller hata yapar’ ilkesi yanlıştır.
AK Partililer kötülük yapmaz, CHP’liler yapar ilkesi de yanlıştır.
Polis hata yapar ama hakim hata yapmaz ilkesi de yanlıştır.
Herkes hata yapar.
Milletvekilleri de hata yaparlar, suç işlerler ama hakimler de hata yapar ve suç işlerler, savcılar ise daha çok suç işlemeye meyillidir diyebiliriz.
Evet, milletvekillerinin (yani siyasetin) hakimlere baskı yapması yanlıştır ama hakimlerin de milletvekillerini tutuklaması yanlıştır. Adil yargı sistemi kurulmalıdır. Yargılama “hakimler” tarafından değil “hakemler” tarafından yapılmalıdır.
İnsanlar tutuksuz yargılanmalıdır.
Kaçacakmış!..
Cehenneme kadar kaçsın; hapishanede biz besleyeceğimize uzaklarda sürünsün!
Efendim, delilleri karartacakmış...
Bu da tek kelimeyle saçmalıktır.
Delilleri karartmaya çalışan delilleri ele verir; o karatsın, sen de ağart.
Sonra, yargı kararları yüksek mahkemeler tarafından değil, yine hakemler tarafından denetlenmelidir. Yargı kararları bozulmamalı, hakimler mahkum edilmelidir.
Kanunlar değiştirilmeden kanunlara uyulur. Bu kanunlara uyma milletvekillerinin de borcudur. Bu kanunlara uyma başta savcılara, hakimlere ve hakemlere düşer. Kanunları istediği gibi evirip çevrime hakimlerin elinde değildir.
Hakim kararlarına uymak zorunluluğu yoktur. Hakim eğer kanunlara aykırı karar vermişse uygulayan uygulamaz. Uygulandığı için mahkemeye verilir. Yeni mahkeme hakimi haksız bulabilir. O takdirde yetkisi dışında karar almıştır. Uygulayanın uymaması yerindedir der ve uygulayanı beraat ettirir. Böylece yargı denetlenmiş olur.
*
YÜKSEK SEÇİM KURULU’NUN YETKİ DIŞI KARARLARINA UYULMAZ
Yüksek Seçim Kurulu’nun yetkileri dışındaki kararlara uyma zorunluluğu yoktur.
- Adaylığını koyan birinin milletvekilliği yeterliliğine karar verme yetkisi Yüksek Seçim Kurulu’na aittir. Haksız olarak vermişse de kesindir. Hukuken yapılacak bir şey yoktur. Mağdur olan tazminat davasını açabilir.
- Yüksek Seçim Kurulu birini listeye aldıktan sonra artık onu listeden çıkaramaz, çıkardıktan sonra da mazbata vermezlik yapamaz. Ama vermezse yine kararı kesindir. Mahkeme suçludur ama karar karardır. Kimse milletvekilliği mazbatasını veremez. Baş savcı suç işleyen hakimler aleyhine dava açar ve görevi suiistimalden mahkum ettirebilir. Seçilen de tazminat davası açabilir.
- Mazbatayı haklı/haksız alan kimse artık milletvekilidir. Hiç kimse onu bir gün bile hapishanede tutma yetkisinde değildir, onu yargılama yetkisinde değildir. Meclis’e gider, yemin eder, dokunulmazlığı kaldırılır, yetkili mahkemeler tarafından muhakeme edilir ve suçu varsa mahkum edilir. Hattâ Meclis Başkanı Adalet Bakanlığı’na yazı yazarak tahliye etmelerini talep eder. Cezaevi de onu Adalet Bakanı’nın emriyle serbest bırakır.
- Türkiye’de Meclis üzerinde bir güç olmadığı için Meclis bunları yaptığı takdirde hak arama imkanı yoktur.
*
Bu böyle olmakla beraber, hakimlere tanrısal güç verilmiştir. İstedikleri milletvekilinin milletvekilliğine son verebiliyorlar! İstedikleri partiyi kapatıyor, istedikleri komutanları hapishaneye alıyorlar! İstedikleri kulüpleri iflas ettiriyorlar! Bunu da suç işlendiği zaman yapmıyorlar. Dosyaları oluşturuyor, bekliyor bekliyor, birilerinin işine gelince ihbar ediyor ve yargı sömürmek isteyen, yıkmak isteyen, anarşi oluşturmak isteyenlerin adeta emrinde onlara hizmet ediyor.
Bu kötü sonuç yargılama usulünden gelmektedir.
*
Bunların hepsi AK Parti’yi yıkmak için yapılıyor. Bir gün gelecek ki mahkemelik olmayan kişi kalmayacak ve herkes iktidara düşman olacaktır. AK Parti’nin üzerine çullanılacak, halk da ‘bu zulümden kurtulalım da ne olursa olsun’ diyecektir.
Yapılacak tek iş vardır, o da “genel af” çıkarılarak bu oyuna son vermektir.
Her AK Partili bunu R. T. Erdoğan’a ulaştırmakla yükümlüdür.
Herkes bunu yetkililere ve halka ‘anlatmakla’ görevlidir.
Yoksa gelmekte olan ‘kıyamet’ hepimize gelecektir.
Ya ‘tufan’ derseniz; zaten tufan içinde yaşıyoruz.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92