Erdoğan aldığı oya bakmaksızın son devresini “yeni düzen” için değerlendirmelidir. Yeni anayasa yapmak bir şey ifade etmez. Türkiye’de kaç defa anayasa değişti ama ülkede, yönetimde ve özellikle düzende hiçbir şey değişmedi. Mevcut olan bürokrasi ile herhangi bir yenilik yapılamaz, yenilik ancak yeni kadro ile yapılabilir.
İnsanlar başlangıçta kabilelere dayanarak devletleri yönettiler. Sonra kölelik dönemi geldi ve kölelerle devletleri yönettiler. Son bir iki asırdır bürokratlarla yani işçilerle yönetiyorlar. Bu uygulama da ömrünü doldurdu, artık tarihe karışmaktadır.
Bundan sonra devletler “genel hizmet” ile yönetilecektir. Memurlar maaş almayacak, hizmet verdikleri işletmenin cirosundan pay alacaklardır. Halk verdikleri hizmetten dolayı kişi başına bir pay alacaklardır. Doktor kaç insanın sağlığının sorumluluğunu alıyorsa o kadar millî gelirden pay alacaktır.
Bu yeni sisteme de birden geçilemez. Bu yeni sisteme geçmedikçe anayasayı değiştiremezsiniz, değiştirmedikçe yeni bir şey yapamazsınız.
Yeni sisteme nasıl geçilecektir?
Sorunlar için “Yüksek Kurullar” kurulacaktır. “Çalışma Yüksek Kurulu” kurulacak, işsizliği bu kurul halledecektir. Kurul yirmi kişiden oluşacaktır. Partiler her yüzde beş oyları için bir ilim adamını kurula gönderecekler; partiler oylarını birbirine aktarabileceklerdir.
“Çalışma Yüksek Kurulu” dış borçları üstüne almak üzere bir bankaya veya bankalara devredilecek, ayrıca gelir getirmeyen hazine veya hali araziler mevcut değerleri ile bu bankaya devredilecek. Böylece borçların tamamını banka yüklenmiş olacaktır. Banka “Çalışma Yüksek Kurulu”nun yönetiminde olacaktır.
Dış borçları “Çalışma Yüksek Kurulu” dört yılda ödeyecektir.
- Dış borcu iç borca çevirecek, döviz borcu TL borcu olacaktır.
- Faizli borcu kredileşme borcuna çevirecek. Dış ülkelere TL borç verecek, Türk mallarını almalarını sağlayacak. Onların parasını alacak ve o ülkeden ithalat yapanlara faizsiz borç verecek. İthalat ve ihracat için kullanılan dövizle borçlar ödenecek.
- Para borcu mal borcuna çevrilecek. Borç ödeme zamanında dolar değil de Türkiye’de üretilen mallar verilecek. Ucuz verilecek, “faiz” yerine “selem” farkı gelecek.
- Borç iştirake çevrilecek. Üretim yapamayan fabrikalara yabancılar ortak edilecek. Onlar üretimden yani maldan pay verilecek. Banka TL ile fabrikaları harekete geçirecek, elde ettiği dövizle borcu ödeyecek.
İşte, böylece Türkiye iki sene içinde borçlarını tasfiye etmiş olacaktır. Bu durum Türkiye’nin yüz milyarlarca dolar yükünden kurtulması demektir. Türkiye bu imkanlarını değerlendirerek Türkiye’de kuracağı ve Asya ile Çin’den gelecek işçileri çalıştırarak birden ekonomide Japonya ve Almanya’dan ileri duruma geçecektir.
Biliyorum, böyle bir şeyi yapmaya kalkışan bir başbakan ya Adnan Menderes gibi asılır yahut iktidardan indirilip hapishaneye gönderilir.
Bunun için yapılacak iş nedir?
Projeler ordu ile hazırlanmalıdır.
Ordunun koruması olmayan hiçbir proje uygulanmamalıdır.
Ordunun da buna karar verebilmesi için önce ordumuz çok güçlü hâle getirilmelidir. Ordumuzu küçültmek yerine büyütmek gerekir; 3 ordunuzun sayısı 12 orduya çıkarılmalıdır.
Ordularımızın ülkeye yük olmaması için ordu üretici hâle getirilmelidir. Ordu kendi ihtiyaçlarını kendisi üretmelidir. Ayrıca bazı hizmetler orduya verilmelidir. Mesela, Devlet Demir Yolları’nı ordu işletmelidir. Napolyon; savaş kendi kendisini finanse etmelidir diyor. Biz de diyoruz ki; ordu savaş dışında kendi kendisini finanse etmelidir. Savaşta ülke finanse etmektedir.
R. T. Erdoğan’ın durumu çok kritiktir. Düşmeden uçarsa Türkiye tarihinde Mustafa Kemal’den daha büyük bir yere yerleşecek, düşerse kendisini de ülkeyi de uçurumlara götürecektir. Bu durumda Türkiye ikinci istiklâl savaşını yapmak zorunda bırakılacaktır.
Erdoğan’ın başarıya ulaşması için yapacağı başka bir iş de genel af çıkarmadır. Siyasi suçlar, PKK suçları, Ergenekon ve balyoz suçları toprağa gömülmelidir. O suçlar düzenin bozuk olmasından işlenmiştir. Suçlu olan onlar değil düzendir.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92