Sermaye sahipleri, dört bin senedir insanlık içinde önemli rol oynayan bir kavmin çocuklardır. Mezopotamya’da tek tanrılı dini tebkip eden Hz. İbrahim çocuklarını yeryüzüne dağıtmıştı. İshak ve onun oğlu Yakup Filistin’e gelmişler ve orada uygarlık kurmaya başlamışlardır. Hz. Yusuf Mısır’da devletin en yetkili yerine gelmiş ve Mısır uygarlığının yücelmesini sağlamıştı. Hz. Musa halkını çöllerde uluslaştırmış ve Filistin’de devlet kurmaları seviyesine kadar götürmüştü. Hz. Davut ve Hz. Süleyman peygamberler insanlığı yüksek uygarlık seviyesine ulaştırmışlardı. Hazreti İsa onların arasından çıktı. Sonunda, bugünkü Avrupa Uygarlığı onların eseridir.
Sermaye, beş yüz sene süresince Müslümanlarla Hıristiyanları savaştırdı ve kendisi hakim oldu. 19’uncu asrın sonunda sermaye Osmanlı İmparatorluğu’nu tasfiye ederek, dine dayalı dengeyi sona erdirdi, rejime dayalı denge oluşturmaya çalıştı. Bunun için Türkiye dahil bütün İslâm ülkelerinde birer diktatör yerleştirdi ve onlara dinsizlik yaptırdı. Türkler sermayenin bu hamlesine karşılık ülkelerine demokrasiyi getirerek etkisiz hâle getirdiler. Dinsizleşme ortadan kalktı ama dinler yozlaşmaya başladı. İslam ülkelerinde olduğu gibi Arap ülkelerinde de dinsizlik politikası devam etmiştir.
İşte, Libya’daki Kaddafi de budur, dinsizleştirme görevlilerinden biridir.
Libya nüfusu küçük bir devlettir, dindar olsa ve dindar kalsa da fazla tehlike teşkil etmez. Kaddafi de onların istediği gibi hareketler yaptı ama İslâm düşmanlığını alenen yapamadı. Ayrıca halkını refaha doğru götürdü. Dengesiz ama iyi diktatördü diyebiliriz.
*
Şimdi ne oldu?
Türkiye’deki Adil Düzen, İran’daki İslâm İnkılâbı, Sovyetler’deki Gorbaçov’un yeni düzen anlayışı, sermayenin iki çenesinden birini kopardı, diğeri de işe yaramaz hâle geldi. ABD’de Obama’nın seçimi kazanması işi tamamen başka mecralara çevirdi.
Şimdi sermayenin siyaseti şudur:
Önce Müslüman halkları ayaklandırıp diktatörleri başından atmak... Sonra da tüm dünyada İslâm ülkelerini tam bağımsız demokratik ülke hâline getirmek...
Sermaye bununla ne yapmak istiyor?
Artık sözünü geçiremediği süper gücün karşısına yine İslâmî gücü ortaya koymaktadır. Çin, Rusya, Hindistan, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’nin en tehlikeli sorunu İslâm’dır, çünkü hepsinin ülkelerinde yeteri sayıda Müslüman vardır ve her gün daha da artmaktadırlar. Böylece tüm dünya devletlerini birleştirip İslâm’ı onlara ezdirmek istemektedir. Bunu başaramazsa, İslâm ülkeleri ile bir olup dünyada tekrar dine dayalı dengeyi kurmak ve korumak hedefindedir.
*
İşte, Kaddafi bunun için gitmelidir. Artık dinsizliğe götüren diktatörlere son verilmektedir. Türkiye’de kendiliğinden olan şey, onlarda sermayenin desteği ile olacaktır.
Erbakan’ın cenazesine iştirak eden milyonlar ve yüzde ellilere varan AK Parti oyları sermayenin bu siyasetinin bir görüntüsüdür.
*
Bu durumda Türkiye ne yapmalıdır?
Türkiye “Adil Düzen” getirmeli ve yalnız İslâm ülkelerine değil, tüm dünya ülkelerine “Adil Düzen”i tebliğ etmelidir. Bunun dışında aralarındaki kavgalara karışmamalıdır.
*
Sermaye anladı ki, Türkiye müdahale etmediği takdirde Kaddafi’nin yenilmesi mümkün değil. Bir fotoğraf: Osmanlı fesi ile bir bedevi Türkiye’ye geliyor, Libya’yı temsil ettiğini iddia ediyor; Türkiye de onu devlet temsilcisi imiş gibi karşılıyor!
İşte, bize göre hata budur.
Türkler tarihte hep kötü günün dostu olmuşlardır ve öyle de olmalıdırlar.
Türkler Libya’ya gidip olayları anlatabilirlerdi...
Kaddafi’nin yapacağı iş neydi?
Kendisine yakın ama samimi dindar olan birisine iktidarı devredip kendisi Türkiye’ye gelmeliydi. Türkiye de ona sahip çıkmalıydı.
Sonra ne olacaktı?
Sermaye hedefine ulaşacaktı ama başa sermayenin istediği kimse değil, Kaddafi’nin istediği kimse gelecekti.
*
Türkiye sermayenin oyuncağı olmamalıydı...
Ama buna karşılık, demokrasiye gidişte de insanlığa yardımcı olmalıydı...
Libya’da ve benzer durumda olan ülkelerde tarafsız seçimler yapılmalıydı...
Filistin’de böyle bir seçim olmuş, Hamas kazanmış ama sonra dünya tanımamıştı!..
Kaddafi Ankara’da iken Libya’da Kaddafi taraftarı ama dindar bir iktidar başa geçmeliydi. Türkiye, bir tür maskaralık olan Kaddafi iktidarını tanımama gibi bir seremoni ile Türkiye’nin Libya’daki itibarını beş paralık etmiştir.
Türkiye’ye gelen fesliyi Libya halkı çok tanımamaktadır. Bir defa Libya’da hâlen birileri iktidardadır. Onlara karşı bayrak açmak İslâmî değildir. Türkiye’nin bu fesliyel görüşmesi ve onu desteklemesi de islamşi değildir. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yerinde olsaydım bakanlıktan istifa eder, bu acemiliği yapmazdım.
*
Libya’ya, ya Mustafa Kemal’in yaptığı gibi dünyadaki Müslümanları ülkesine davet edecek ve en az otuz-kırk milyonluk bir ülke/devlet olacak veya komşularından birisiyle birleşecek. Üç-beş milyon nüfusla devlet olunamaz.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92