Ekonominin iki yakası vardır, reel ekonomi ve finans ekonomisi.
Reel ekonomi, insanın bedeni ile dışarıda cereyan eden olaylardır. Üretim yaparsınız, tüketim yaparsınız ve yaşarsınız. Binalar yaparsınız, içinde oturursunuz. Üretim yaparsınız ve bir malı trene veya gemiye yüklersinin, başka bir yere götürürsünüz.
İşte, bütün bunlar reel ekonomidir.
Sözleşmeler yapar, borçlu ve alacaklı olursunuz. Belgeler tanzim eder, onları alıp verirsiniz. Bunlar sadece beyinde cereyan eder. Örnek olarak bir malı birine satma vardır.
Bu finans ekonomisidir.
Malı götürüp teslim etmek ise reel ekonomidir.
Sadece beyinde oluşan olaylar finans, sadece dışarıda oluşanlar reel ekonomidir.
Reel ekonomi ile finans ekonomisi birbirine uygunsa, oradaki ekonomi sağlıklı ekonomidir. Mesela, bir kilo patates satılmış, karşılığında üç kilo domates alınmıştır. Bu “finans ekonomisi”dir. Sonra satan ve alan taahhütlerini yerine getrmiş, patates ve domates teslim edilmiştir. Bu da “reel ekonomi”dir. Eğer anlaşmadaki mallar aynen yerine getirilmişse sağlıklı ekonomi vardır. Ama patates yerine çürük patates veya beş kilo yerine dört kilo patates verilmişse, bu hastalıklı bir ekonomidir.
*
Ekonomi bunun dışında “makro ekonomi” ve “mikro ekonomi” diye ikiye ayrılır.
Mikroda bir insanın çalışıp ne yapacağını ele alır, neyi satın alıp tüketeceğini ele alır; yani üretim ve tüketimi ele alır.
Makro ekonomi ise ülkede ne miktarda nelerin üretileceği ve bunların nasıl mübadele edileceğini meselelerini ele alır.
Makro ekonomi devletin işidir.
Mikro ekonomi halkın işidir.
Sosyalizmde ikisini de devlet yapar.
Kapitalizmde ikisini de sermaye yapar.
Oysa “Adil (Ekonomik) Düzen”de makro ekonomi devletin işidir, mikro ekonomi halkın işidir. Makroyu kişi yapamaz, çünkü o gücü yoktur. Mikroyu da devlet yapamaz, çünkü onun ne emeği var ne de midesi.
Mikro ekonomi tekniğe dayanır. Çünkü üretim teknikle mümkündür. Madem ki kişiler üretecek ve kişiler tüketecek, o halde bunlar kişilerin işidir. Herkes yarış içinde ileri teknoloji elde edecek, böylece az emekle çok üretim yapacak, serbest rekabet içinde varlığını sürdürecektir. Teknolojiyi elde etme de emekle mümkündür, zihni emekle mümkündür. Dolayısıyla devlet teknolojiyi üretemez, çünkü onun teknolojiye ihtiyacı yoktur, imkanı da yoktur, çünkü devletin zekası yoktur.
Makro ekonomi isi hukuka dayanır. Evet, işleri kişiler yapacak ama kim ne yapacak? Evet ürünler paylaşılacak ve herkes kendi payına düşeni yiyecek, tüketecek ama nasıl paylaşılacak, hangi ürün kime ait olacak? İşte bunu sağlayan da hukuktur.
Halk ortaya hukuk koyamaz.
Sorunlar mikroda çözülemez, sorunlar ancak makroda çözülebilir.
O halde halk teknolojiyi kullanacak, devlet de hukuku kullanacak; halk teknolojide buluş yapacak, devlet de hukukta buluş yapacaktır.
*
Başka bir olay da planlamadır. Makroda mekanda planlama vardır. Bu devlete aittir. Kişilerin ayrı ayrı bunları yapması mümkün değildir.
İstanbul’un kanal projesine devlet karar verir. Mekanda planlamasını devlet yapar.
Kanal İstanbul’un yapılmasına gelince, onu devlet yapmaz halk yapar. Zaman içinde yapar. Devlet şu zamanda şu yapılacak, şunu şu yapacak demez. Şu şöyle yapılacak, kim talip olursa o yapar. Devlet ihale de etmez. Mekani plan içinde insanlar istedikleri işleri istedikleri zaman yaparlar ama sonunda kanal olmuş olur.
*
İşte, siyasi partiler kanalın yapılmasını vaat ederlerken hangi usulle bunu yapacaklarını bildirmelidirler. Sosyalist iseler devlet yapacaktır derler. Kapitalist iseler yap işlet modeli ile yapacağım derler. Liberalist iseler şimdilik biz bunu yapamayız derler.
Adil Düzenci iseler bunu halk yapacaktır derler.
Nasıl yapacaklardır?
Basit ve sade formülle yapacaklardır derler.
Kanal projesini ortak ederek teknisyenlere yaptırırız.
Sonra yine halkı ortak ederek toprağı hafrettiririz.
Yine ortak ederek beton döktürürüz.
Sonra ürettiğimiz kanala nazır arsaları ortaklara dağıtırız.
Yani, planlamada kararı devlet alır, halk inşa eder, plana göre inşasını halk yapar.
Bunu nasıl başarırız?
Kanal kooperatifini kurarız... Kanal senedini çıkarırız... Kanal çevresini, planlarız… Kanal senedi ile kanal arsa paylarını satarız...
Yerli yabancı herkes bunları alır ve kanal projesi böylece biter.
*
İşte, halk yukarıdaki dört öneriden hangisini kabul edecekse ona oy verir.
- Kanalı halk yapsın; SP
- Yap - İşlet - Devret; AKP
- Kanalı devlet yapsın; MHP
- Kanala hiç de gerek yok; CHP
Halk bu görüşlere oy verecektir.
*
Yalnız kanal için değil, başta Merkez Bankası’nın yönetilip işletilmesinden başlayıp her konuda hukuk devletin, teknoloji halkın veya her ikisi devletin veya her ikisi sermayenin veya sadece güvenlik devletin ...
İşte, ne zaman ki partiler bu seviyeye ulaşır, ne zaman ki halk bu seviyedeki partileri tercih eder, işte o zaman Türkiye “Adil Düzen”e gelmiş olur.
Yoksa, şimdiye kadar olduğu gibi “zulüm düzeni” devam eder.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92