Süleyman Karagülle
Başkanlık Sisteminin Delilleri
21.05.2016
12097 Okunma, 4 Yorum

KUR’AN’DA BAŞKANLIK HUKUKU RESULLÜK ÖRNEĞİ İLE ANLATILMAKTADIR. BAŞKANLAR, İLMÎ DAYANIŞMA ORTAKLARINCA SIRALAMA USULÜ İLE ATANIRLAR. KUR’AN’DA BİAT SİSTEMİ VARDIR. (Kur’an, 9/111, 60/12, 48/10, 48/18)

Emrolunan biat etmektir; biat almak, biat edenler varsa alınır. (Kur’an, 60/12)

Herkes biat etmekle emrolunmuştur. Sadece sırasını tercih edebilir. Biat etmeyenler o topluluğu terk ederler. (Kur’an, 9/6)

Başkan namazı kıldırır. (Kur’an, 4/102)

Beş vakit namaz ve cuma namazları farzdır. Öyleyse iki çeşit imam var; vakit namazı imamı, cuma namazı imamı. (Kur’an, 62/11, 4/103)

İmam hakemdir, hâkim değildir. (Kur’an, 4/65)

İmam kendisi doğrudan iş yapmaz. (Kur’an, 18/28)

İmam sorumsuzdur. (Kur’an, 48/2)

İmamın yakın meclisi vardır. (Kur’an, 5/172, 56/11, 83/21, 83/28)

Onlar ilk sabıklardır. (Kur’an, 56/10,

Başkanların veziri vardır. (Kur’an, 56/186, 25/35)

Başkanın görevlisi vardır. Kendi halkından oluşur. (Kur’an, 4/59)

Başkan yargılanabilir. (Kur’an, 69/46)

Herkes kendi yaptığından sorumludur. (Kur’an, 52/21, 74/38)

Kimseye kimsenin yükü yüklenmez. (Kur’an, 6/164, 17/15, 25/18, 53/38)

Savaşta hukuk düzeni kalkar, askeri düzen gelir. (47/4)

Barışta suçluya ceza verilir ve cezanın aslı kısastır. (Kur’an, 2/19, 5/87, 7/57, 10/71)

Savaşta suçlu değil düşman öldürülür. (Kur’an, 8/57, 2/191, 9/91, 33/6)

Yukarıda BAŞKAN ve BAŞBAKAN ile ilgili ayetlerin bir kısmının sure ve ayet numaralarını verdim. Bunlardan manalar çıkarabilmemiz için Allah’ın müçtehitlere bildirdiği FIKIH USULÜNÜ bilmek ve kullanmak gerekir.

Bu konuda bir KUR’AN’dan bir de SÜNNET’ten misal vereceğim.

Karı koca şirk içinde iken Müslüman olsalar, onların yaptıkları nikâh geçerli midir, yoksa yeniden nikâh yapmak mı gerekir? Müçtehitler buna Tebbet Suresi’nin bir ayetiyle fetva vermişlerdir. Tebbet Suresi’nde “ve imraetehu (karısı)” diyor. O halde müşrik iken de karı-koca hükümleri geçerlidir. Buradaki bir kelimeden müşriklerin tüm akitlerinin de geçerli olduğu, mallarının kendilerine ait olduğu hükümleri çıkar. İşte, Kur’an böyle bir kelime ile bir kurumun düzenini kurar. Bunu anlamak İLİM VE RUSUH ile olur.

Başka bir örneği de Sünnet’ten verelim. Bir sail, hayızlı olan kadının ölüyü yıkayıp yıkayamayacağı sorusunu sormuş, bir türlü cevap alamamış. Bir gün hadis âlimlerine gitmiş, bakmış ki bütün hadisleri biliyorlar, değişik raviler üzerinde tartışıyorlar. Adan işte buldum demiş ve onlara sormuş. Onlar da birbirlerine bakmış, kimse cevap vermemiş. Orada bir fakih varmış, o cevap vermiş: Yıkayabilir demiş; çünkü Hazreti Ayşe hayızlı iken Hazreti Peygamberi yıkamıştı, diriyi yıkayan ölüyü hayda hay yıkayabilir demiştir. İşte, Fıkıh budur, Usulü Fıkıh budur. Biz böyle içtihat yapmazsak ne Kur’an’da ne de Sünnet’te bir delil bulamayız, bir mana anlayamayız.

Eğer teknik resim yapacaksanız, düzlem üzerinde nokta seçersiniz, o noktadan sağa ve yukarıya doğrular çizersiniz. Kur’an sana düzlem üzerinde bir nokta seç der. Hangi yerde seçeceğini söylemez, sana bırakır. Doğruları seç der. Biri X diğeri Y olsun der. Ama hangisinin X hangisini Y olacağını söylemez. Böylece şeriatta Kur’an’ın emirleri ile senim tercihlerin birleşir ve sonunda sonuç ortaya çıkar. Buna “İÇTİHAT” diyoruz.

BAŞKANLIK VE BAŞBAKANLIK sistemlerinde de bu tür tercihler vardır. BAŞKAN ASKER OLUR, sivil başbakan atayarak ülke yönetilir; yahut BAŞKAN ÂLİM OLUR, kendisine bir komutan atar. Kurumları o yönetir. Biz, BAŞKANIN İKİ BAŞBAKANI OLSUN diyoruz; başbakan ekonomik işlere baksın, genelkurmay başkanı da idari işlere baksın diyoruz. Ekonomide merkezi yönetim olmadığı için bakanlara karışmasın, başbakan da karışmasın. Askerlikte merkezi sistem esas olduğu için başkan orduyu fiilen yönetir.

Recep Tayyip Erdoğan’ın kızının nikâh şahitleri bu sistemi çok iyi temsil etmişlerdir.

 

 


YorumcuYorum
Hüseyin Kayahan
22.05.2016
18:15

BAŞKANLIK, YARI BAŞKANLIK YA DA …?

27.08.2014; İzmir

 

تَسْلِيمً وَسَلِّمُوا عَلَيْهِ صَلُّوا آمَنُوا الَّذِينَ أَيُّهَا يَا النَّبِيِّ النَّبِيِّ عَلَى يُصَلُّونَ وَمَلَائِكَتَهُ اللَّهَ إِنَّAhzab;33/56

İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen).

1. innallâhe (inne allâhe) : muhakkak ki Allah

2. ve melâikete-hu : ve onun melekleri

3. yusallûne : salât ederler

4. alen nebiyyi (alâ en nebiyyi) : peygambere

5. yâ eyyuhâ : ey

6. ellezîne : onlar, o kimseler

7. âmenû : âmenû oldu, Allah'a ulaşmayı diledi

8. sallû : salat edin

9. aleyhi : ona

10. ve sellimû : ve selâm verin, salât edin

11. teslîmen : teslim olarak, selâm ederek

 

Cuma günleri, iç ezandan önce müezzinin okumasına alıştığımız ve daha önce bir makalemde de kısaca atıfta bulunduğum bu ayet, genellikle yukarıdaki gibi çevrilmektedir. O makalemde Allah, Melek ve Nebi kelimelerinin “SOSYOLOJİK” karşılıklarına dikkat çekmeye çalışmıştım. Sonunda da gücü yeten ve ilgisi olanlardan yardım talep etmiştim. (Tabii, zayıf olan hafızam beni yanıltmıyorsa…)

 

Yarın, Türkiye için yeni (en azından değişik, alışılmadık) bir dönemin başlangıcı olacak.Cumhurbaşkanının bundan böyle “BAŞKAN” gibi davranacağı söyleniyor. Bu vesile ile bu konuya tekraren dikkat çekmek istedim…

 

Allah” kelimesinin özel bir kelime olduğunu, herhangi bir türevi olmadığını ve sadece Allah’ın zatına mahsus/özel olduğunu; fakat ilginç bir şekilde kendisine mahsus/özel olan bu ismi, yine kendisi; (zira Kitabı oluşturan, gönderen odur) başka bir varlık için de kullanmaktadır. Öyle ayetler vardır ki, orada geçen Allah kelimesini, Allah’ın zati ismi olarak alırsanız, anlamsızlık oluşmaktadır. Oradaki Allahlafızlarını ancak “Topluluk, Kamu, Devlet” olarak alırsanız mantıklı bir cümle çıkmaktadır. Topluluğu da; önce “tüm topluluk”, ama hukuki olarak da onu tam ve yetkili olarak ilzam ve temsil eden kurum olarak “Meclis/Şura/parlamento/v.b.” şeklinde anlarız.

 

Melek” ise; (melik (YÖNETİCİ), malik (SAHİP) benzer anlamdadır) devleti, ülkeyi yöneten, yürüten; bugün adına “bürokrat” dediğimiz kimselerdir ve “bürokrasi” dediğimiz kurumdur. Yönetme, Yürütme, Yasama, Yetiştirme Kurumlarının en başından en alt tabakasına kadar, temsil etmeye “yetki almış olan” insanların tamamını kapsayan bir terimdir.

 

(En)NEBİ” ise; Başkan, Devlet Başkanı, Cumhur Başkanı demektir. Buradaki belirlilik takısı “ahd” için kabul edilirse bu anlam doğru olur. O zaman bu Nebi; bir tane ve tek Nebi olur ki, bu da yaşayan ve canlı olan ve o devlette en tepede olan; tüm halkın (Bu, meclisin, tüm milleti temsil etmesiyle böyledir), ve bürokrasinin kendisine “salat” ettiği kişidir ve “ellezine amenu olanların” da / ”iman etmiş olan (teşkilatlı) kimselerin” de ona “teslimen teslim (?)” etmeleri emredilmektedir.

 

Resul” ise; bu ayette yoktur. O, bugünkü uygulamada yürütmenin/hükümetin başıdır. Ona Başbakan denmektedir.

 

Bu ayet, yukarıda değindiğim gibi; Cuma günü, Cuma toplantısında, “BAŞKAN”ın minbere çıkıp, hitap edeceğini ve duyuran ve herkesi dinlemeye çağıran “iç ezandan” önce okunur ve herkese devletin yapısını hatırlatır.

 

Cuma Namazı, “siyasi” bir namazdır. Kuran’da bu “es Salat el Vusta/ORTA NAMAZ” olarak adlandırılır. (Gramer bilgime güvenmemekle birlikte, Salatın müzekker, Vusta’nın müennes (veya çoğul) olduğunu zannediyorum. Vusta değil de, “vasat” gelmesi gerekmez miydi? Dilciler analiz ederler…)

 

Orta Namaz”, ortada olan, orta yerde kılınan, ortalık namazı manasındadır.Günlük namazlar 6 vakittir, çift olduğundan dolayı ortası yoktur. Ayrıca 5 vakit kabul edilerek tek kabul edilse bile, devri/dairesel döngüde olduğu için, hepsi diğerlerinin ortasındadır, her hangi biri orta namaz değildir, ya da hepsi orta namazdır. Günlük Namazlar, Ocak/Aşiret mescitlerinde kılınır ama Cuma Namazı ise bunlara yaklaşık eşit mesafede ve onların ortasında bir yerde olan “Cuma Mescidinde” kılınır. Bu yer, Ocakların merkezi olan BUCAK’tır. Buradaki mescit kapalı bir mekan da olabilir, açık bir meydan da olabilir. Burada sadece Cuma Namazı kılınır, günlük namazlar kılınmaz. Diğer mescitlerde başka bir cemaat oluşturulmadığı gibi, münferit de olsa, Cuma Camisindeki namaz bitip, cemaat dağılmadan Öğle Namazı da kılınamaz. Başkana (Bucak Başkanına) biat; Cuma Namazına iştirak edip, onun “HUTBEDE” söylediği haftalık buyruk, yasak, dilek ve tavsiyelerini dinlemekle olur (semi’nâ ve ata’nâ denmiştir). “ÜÇ DEFA” peş peşe bunu yapmayan o başkana itaat etmemiş sayılır. Peygamber; “üç defa Cumaya gelmeyen bizden değildir” demiştir.

 

Bugün bütün bu manalar unutulmuş, Cuma ve Hutbe kavramları yozlaşmış, bunun sağladığı fonksiyonlar kaybolmuş, ücretli adamlar mimbere çıkıp, yarısı Arapça, yarısı Türkçe ama sosyal/siyasi organizasyonla alakasız dilek ve temenniler söylemekte, cemaat de uyuklamaktadır. Günlük namazlar bütün mü’minlere, Cuma ve kıyasla diğer bayram namazları ise, yalnızca “ellezine amenu” olanlara farz, emir ve zorunluluktur. Başkanın emir ve nehiylerini öncelikle onlar bilmek ve uygulamak zorundadırlar. Normal mü’minlere (kadınlar da dahil olarak) kıyasla vacip olabilir. Ayetin başındaki muhataplar “ellezine amenû” olanlardır… Bayram namazları da böyledir.

 

Orta Namazlar aslında ÜÇ(3)TÜR. Vusta çoğul da olabilir ve en az üç olur. Öyle olmasa bile; “KIYASLA” Ramazan ve Kurban Bayram Namazları Cuma Namazı gibi “VUSTA NAMAZ”dır. Ramazan Bayramı Namazı; “İL/ŞAAB” namazıdır ve İl (ortasında) merkezinde ve tek yerde (ilin meydanında ve Bucaklardan gelenlerle) kılınır ve başka yerde kılınmaz. Bu namaz da bitinceye kadar yine münferit veya cemaatle namaz kılınmaz. Bu namazın hutbesinde İl Başkanı/(seçilmiş)VALİ çıkıp, İl ile ilgili olan buyruk, yasak, geçmiş yılın muhasebesi ve gelecek yılın planlarını anlatır, namazı kıldırır. Bucak başkanlarına her yıl, diğer “ellezine amenû olanlara” ömürde en az bir kere vaciptir. Diğer müminlere sevaptır.

 

Kurban Bayramı Namazı ise; devlet merkezinde, ülkenin “ORTASINDA” kılınır.Hutbeye Devlet Başkanı/Nebi çıkar ve benzer şekilde, ülke çapında olmak üzere, geçmiş yılın muhasebesini, gelecek yılın planlarını ve tüm ülkeyi ilgilendiren icma/buyruk/yasakları anlatır, namazı kıldırır. Bu namazdan sonra katılanlara ziyafet verilir. Hacca gidenler için bu namaz Arafat’taki “vakfe”dir. Orada da ziyafet (kurban) vardır. İl başkanlarına her yıl farz, bucak başkanlarına ömürde bir kere vacip (veya farz-ı kifaye), ellezine amenu olanlara müstehaptır.

 

Bu üç  namaz siyasi yapılanmanın temelidir ve bizler bunlara yeniden anamlar vermeliyiz. Bu makalenin konusu bu olmamakla birlikte, kısaca değinmeden geçemedim. Usul böyledir. Madem ki “mü’min” ile “ellezine amenu” aynı değildir, aralarında fark vardır; öyleyse bunlara bağlı bütün hükümler değişir ve farklılaşır. Bu ikisi aynı derseniz her şey yerinde kalır, ama farklıdır derseniz her şeyi yeniden tarif etmeniz, sistemi en baştan ve yeniden kurmanız gerekir. Ayet ve hadislerde çok açık bir şekilde; “mümin” ve mislim” farklı tarif edildiği halde; Ebu Hanife, “ikisi aynıdır” demiştir, Zira onun zamanında bu farklılıkların kurumları oluşmamıştı.

 

Bu makalese esas dikkat çekmek istediğim konu ise, “melâiketihî” kelimesinin sonundaki “hî” zamiridir. “O”, “Onun” manasına gelen bu zamir, Allah’a gitmektedir. Buradaki kabulümüzle “devlete”, yani onu tam temsil ve ilzam eden “meclise” gitmektedir. Burada bana göre, değişik bir parlamenter sistem ön görülmektedir. Melikler/BÜROKRATLAR, meclisin bürokratları olacaktır. Onları meclis yetkilendirecek, meclis denetleyecek ve azledecek demektir. Türkiye Cumhuriyetinde bunu meclis değil, hükümet/yürütme yapmaktadır. Ben kamu yönetimi okumadığım için bilgim azdır ama mesela ABD’de bakanları meclis tayin etmekte ve azletmektedir ve bakan olanın milletvekilliği düşmektedir. Değişik ülkelerde de pek ala farklı uygulamalar da olabilir. Biz tekrar okuyup, tekrar düşünüp yeniden yapılandırmalıyız.

 

Halk tarafından doğrudan seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan da “Türk Tipi” bir başkanlık modeli. Üstadın da sık sık vurguladığı gibi, Türkiye’de meclisi güçlendirmek gerekmektedir. Çünkü teorik olarak ondan daha yetkili kurum yoktur. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” cümlesi bunu ifade eder ve meclisin tam ve tek yetkili olarak “milleti” temsil ettiği kabul edilir. Bunda nerdeyse insanlık icması vardır. Bu yetkiye ortak olmaya çalışan her türlü parelel/şirk/müşrik oluşum önlenilmelidir. Bu yetki paylaşılamaz, buna kimse ortak edilemez. Aksi halde bu tam bir (sosyal) şirk, müşriklik olur. Bu küfürden, kafirlikten de eşeddir.

 

Öyleyse çeviri şöyledir:

 

Meclis ve ONUN yetkilileri/yöneticileri/bürokratları BAŞKANA Salat ediyorlar (onun için toplanıyorlar), ey iman etmiş olan (iç ve dış güvenliği taahhüt etmiş, seçme ve seçilme yetkisine haiz olan) kimseler, siz de onu, “teslimen selamlayın (bu ibareyi açmak gerekiyor…)”. Bu ibareye, “Onunla tam barışıklık içinde olun” manası verilebilir ama pratik olarak bunun bir karşılığı olması gerekiyor.

 

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
22.05.2016
18:16

YENİ (TÜRK TİPİ) BAŞKANLIK

İzmir;18.03.2015

Sayın CUMHURBAŞKANIMIZ ve diğer İLGİLİLERE AÇIK MEKTUP

 

Âl-i İmrân Sûresi, 26. Ayet:

 

قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

 

Kulillahümme malikel mülki tü'til mülke men teşaü ve tenziul mülke mimmen teşa'* ve tüızzü men teşaü ve tüzillü men teşa'* bi yedikel hayr* inneke ala külli şey'in kadır.

De ki: "Ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin."

 

27.08.2014 tarihinde, AHZAB suresinin 56. Ayetini irdelemiş ve bu ayetin yeni bir başkanlık sistemi öngördüğünü söylemiştim.

Bugün, bunu teyit eden yukarıdaki ayeti irdelemeye çalışacağım.

 

Sosyoloji/toplulukların yapısı düşünüldüğünde “Allah” lafzı; topluluğun bütününü, özel olarak da, onu temsil ve ilzam eden “meclisi” ifade eder.

 

“Mülk”, Türkçede kullana geldiğimiz “mülk-i erkan” ifadesinden de anlaşıldığı gibi, “yönetici sınıfı, yüksek bürokrasiyi” ifade eder.

 

Ayette bürokrat/yönetici ve makamların sahibinin meclis olduğu belirtilmekte; bunları dilediğine/dileyene “ita ettiğini/verdiğini”, dilediğinden de “tenzi’ ettiğini/soyup aldığını”, dilediğini “aziz kıldığını/yetkilendirdiğini”, dilediğini de “tenzil ettiğini/düşürdüğünü” ifade etmekte; “Hayrın/Vakıfların da yine “meclis eliyle” olduğunu söylemektedir.

 

Bugün bürokratlar yürütme tarafından atanmakta ve azledilmekte (hatta hiç azledilememekte); ya da biraz zorlaştırılarak, 3’lü kararname ile atanmaktadır. Dünyada da benzer olduğunu sanıyorum. Bazı ülkelerde sadece bakanlar meclis tarafından seçilmekte, diğer bürokratlara meclis karışmamaktadır.

 

Meclisler tüm topluluğu temsil ederler ve süreklidirler. Topluluk var olduğu sürece kayıtsız ve şartsız egemenlik milletin adına onundur. O kimseye karşı tasarruflarından sorumlu değildir, “la yüs’eldir”; onu sorgulayacak başka bir makam yoktur. Bu egemenliğini kendi seçtiği yöneticiler aracılığı ile kullanması kadar tabii başka bir şey yoktur.

 

Diğer ayetler de bu gözle taranmalı, içinden geçtiğimiz şu günlerde, “Türk Tipi”; daha doğrusu, Kurandan istidlal ederek yeni bir devlet yönetimini/yapılanmasını tarif etmemiz gerekir.

 

Her zamanki soru ile bitireyim: “Men ensarî ila ALLAH”. Hz. İsa bu çağırısı ile; “Allah İÇİN benim ensarım/yardımcılarım kimdir?” demiyor; “Allah’a benim ensarım/yardımcılarım kimdir?” diyor. “Li” ile değil, “İla” ile söylüyor…

 

Devlete, devlete giden yolda, bana yardımcı olabilecek kimse kimdir?

 

Saygılarımla.

Hüseyin Kayahan

Hüseyin Kayahan
22.05.2016
18:27

Kurban (DEVLET) Bayramınız kutlu olsun. Örneğin geçmiş yazıların birinde dedim ki;

madem ki günlük namazlar aşiret/ocak,

cuma namazı kabilenin/bucağın namazıdır;

öyleyse Ramazan Bayramı namazı İLİN,

KURBAN BAYRAMI NAMAZI da DEVLETİN NAMAZIDIR dedim.

Hz. Peygamber kıldırdığı Cumayı merkez bucağının başkanı, kıldırdığı Ramazan Bayramını Medine ilinin başkanı, kıldırdığı Kurban Bayramını Devlet Başkanı olarak kıldırmıştır. Veda Haccında ise İnsanlık başkanı olarak kıldırmıştır.

O zaman bu farklar bilinmiyordu, hepsi içiçeydi, şimdi tefrik ediyoruz.

Karagülle de geçen seminerde bu görüşüme iştirak etmiştir. Cuma namazı sadece "ellezine amenu" olanlara emirdir dolayısıyla onlara farzdır, diğerlerine kıyas ile farz olabilir, demiştim; bu görüşüme de iştirak etmiş görünüyor.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
22.05.2016
18:44

Özetle;

bütün namazları bir başkan kıldırır.

Günlük namazları Ocak başkanı,

Haftalık namazları Bucak başkanı,

Ramazan Bayramı namazını İlin (merkez bucağının) başkanı,

Kurban Bayramı namazını Devlet (başkentin merkez bucağının) başkanı,

Hacdaki Kurban bayramı namazını da Mekke (merkez bucağının/Harem'in) başkanı kıldırır.

Farz namazların münferiden ifası istisnadır. Aslolan ilgili başkanın ardında kılmaktır.

Her birim için 3 defa o katılımı yapmamak onlardan ayrıldığına delildir. Peygamber cuma namazı için, "özürsüz 3 defa terk eden bizden değildir" demiştir.

"Mümin" ve "ellezine amenu" olanların bu namazlara katılımlarının hükümleri farklıdır (eski bir makalemde izah etmiştim).

Salat/Namaz (her kademedeki) topluluğun toplantısı olduğu için kamu hizmetlerinden sorumlu olmayan müslimler bu toplantılara/namazlara iştirakle yükümlü değildirler, katılırlarsa katılımları geçerli/makbuldür.

Saygılarımla.

H. Kayahan 





Son Eklenen Makaleler
Süleyman Karagülle
SEÇKİN SAYILAR VE 19 MUCİZESİ 05.01.2001
12.02.2025 745 Okunma
Süleyman Karagülle
BORÇLARIN TASFİYESİ KANUNU 22.12.2000
12.02.2025 514 Okunma
Süleyman Karagülle
BORÇLAR 22.12.2000
12.02.2025 494 Okunma
Süleyman Karagülle
DIŞ BORÇ(BAKARA278-279) 22.12.2000
12.02.2025 531 Okunma
Süleyman Karagülle
AHŞAP ARALIK ÇALIŞMALARI 15.12.2000
12.02.2025 582 Okunma
Süleyman Karagülle
GENEL ÇALIŞMA KURALLARI: 15.12.2000
12.02.2025 549 Okunma
Süleyman Karagülle
MUKASSİMÂT(zariyat4.ayet) 15.12.2000
12.02.2025 543 Okunma
Süleyman Karagülle
GENEL DURUM VE ÇÖZÜM 08.12.2000
12.02.2025 615 Okunma
Süleyman Karagülle
AKEVLER DENGE KULÜBÜ SÖZLEŞMESİ 08.12.2000
12.02.2025 473 Okunma
Süleyman Karagülle
C Â R İ Y Â T (ZARİYAT3.AYET) 08.12.2000
12.02.2025 510 Okunma
Süleyman Karagülle
K Ü R T Ç E 01.12.2000
12.02.2025 501 Okunma
Süleyman Karagülle
ORUÇ BABA 01.12.2000
12.02.2025 504 Okunma
Süleyman Karagülle
M E S İ H 01.12.2000
12.02.2025 569 Okunma
Süleyman Karagülle
HÂMİLÂT (YÜKLER) 01.12.2000
12.02.2025 520 Okunma
Süleyman Karagülle
“ZÂRİYÂT-1- ÂYETİ”Nİ AÇIKLAYALIM: 24.11.2000
12.02.2025 497 Okunma
Süleyman Karagülle
TESİR ÇİFTİ 24.11.2000
12.02.2025 580 Okunma
Süleyman Karagülle
AHŞAP EVE GETİRİLEN YENİLİKLER 18.11.2000
12.02.2025 600 Okunma
Süleyman Karagülle
DEVLETİN AF YETKİSİ VAR MIDIR? 18.11.2000
12.02.2025 616 Okunma
Süleyman Karagülle
İFRAT VE TEFRİT(KEHF28) 18.11.2000
12.02.2025 595 Okunma
Süleyman Karagülle
MATEMATİK İLE İfrat ve tefrit nedir? 11.11.2000
12.02.2025 497 Okunma
Süleyman Karagülle
KUR’AN MATEMATİĞİ TARİKATI 11.112000
12.02.2025 535 Okunma
Süleyman Karagülle
NEFİSTE SABIR(kehf28) 11.11.2000
12.02.2025 601 Okunma
Süleyman Karagülle
OKUMA/ TİLÂVET EMRİ 04.11.2000
12.02.2025 569 Okunma
Süleyman Karagülle
SÖMÜRÜ VE ÇARE 04.11.2000
12.02.2025 494 Okunma
Süleyman Karagülle
AKEVLERDEN HABERLER 28.10.2000
12.02.2025 527 Okunma
Süleyman Karagülle
MESKENLER VE İŞYERLERİ AYETİ 28.10.2000
12.02.2025 626 Okunma
Süleyman Karagülle
BOZULMA (ENTROPİ) 28.10.2000
12.02.2025 684 Okunma
Süleyman Karagülle
ERMENİ KATLİAMI 14.10.2000
12.02.2025 477 Okunma
Süleyman Karagülle
MARKETTE SELEM UYGULAMASI 14.10.2000
12.02.2025 537 Okunma
Süleyman Karagülle
FAİZSİZ İŞLETME 14.10.2000
12.02.2025 586 Okunma
Süleyman Karagülle
BELGRAD OLAYI 07.10.2000
12.02.2025 574 Okunma
Süleyman Karagülle
MÜTEŞÂBİH ÂYETLER 07.10.2000
12.02.2025 727 Okunma
Süleyman Karagülle
MEDENİYETLERİN ÖMRÜ 30.09.200
12.02.2025 683 Okunma
Süleyman Karagülle
AHMET BÜLBÜL’ÜN ÖLÜMÜ VESİLESİYLE; 30.09.2000
12.02.2025 607 Okunma
Süleyman Karagülle
Rektör Ethem Ruhi Fığlalıya cevap 23.09.2000
12.02.2025 506 Okunma
Süleyman Karagülle
KURANDA MUCİZE-1 23.09.2000
12.02.2025 559 Okunma
Süleyman Karagülle
BİR YETKİLİ YÜKSEK HAKİM DEDİ Kİ: 09.09.2000
23.03.2024 791 Okunma
Süleyman Karagülle
AHŞAP EV ÇALIŞMALARI 09 EYLÜL 2000
23.03.2024 709 Okunma
Süleyman Karagülle
Sana ruhtan soruyorlar 09 EYLÜL 2000
23.03.2024 829 Okunma
Süleyman Karagülle
SİSTEMATİK HATA 09 EYLÜL 2000
23.03.2024 656 Okunma
Süleyman Karagülle
ŞERİAT VE MEMUR KARARNAMESİ 02.09.2000
23.03.2024 669 Okunma
Süleyman Karagülle
Heisenberg’in meşhur “kuvantum teorisi” 02.09.2000
23.03.2024 956 Okunma
Süleyman Karagülle
DEPREMİN FIKHI 26 AĞUSTOS 2000
23.03.2024 704 Okunma
Süleyman Karagülle
Z E L Z E L E 26 ağustos 2000
23.03.2024 637 Okunma
Süleyman Karagülle
(AHŞAP)İŞLETME HAKKINDA BİLGİ-19.08.2000
14.03.2024 632 Okunma
Süleyman Karagülle
Bir ülke hırsıza hapis cezasını vermektedir-12082000
14.03.2024 685 Okunma
Süleyman Karagülle
MEMUR KARARNAMESİ 12.08.2000
14.03.2024 615 Okunma
Süleyman Karagülle
HÜKÜMET,REKTÖR ATAMALARI..05.08.2000
14.03.2024 675 Okunma
Süleyman Karagülle
İNSANIN GÖREVİ 05.08.2000
14.03.2024 659 Okunma
Süleyman Karagülle
EKONOMİDE ZELZELE 22.07.2000
14.03.2024 687 Okunma
Süleyman Karagülle
REKTÖRLERİN ATANMASI 22.07.2000
14.03.2024 669 Okunma
Süleyman Karagülle
312 inci MADDE 22.07.2000
14.03.2024 588 Okunma
Süleyman Karagülle
BANDIRMA HATTI 22.07.2000
14.03.2024 662 Okunma
Süleyman Karagülle
F İ Z İ K 29.07.2000
14.03.2024 717 Okunma
Süleyman Karagülle
İSLÂM VE DEMOKRASİ 29.07.2000
14.03.2024 716 Okunma
Süleyman Karagülle
REKTÖRLERİN SEÇİMİ 22.07.2000
14.03.2024 613 Okunma
Süleyman Karagülle
ABANT TOPLANTISI 22.07.2000
14.03.2024 691 Okunma
Süleyman Karagülle
HAK VE KUVVET MEDENİYETLERİ 22.07.2000
14.03.2024 639 Okunma
Süleyman Karagülle
DAYANIŞMA SİSTEMİ 01.07.2000
14.03.2024 605 Okunma
Süleyman Karagülle
“HERKESE İŞ - HERKESE AŞ” 24.06.2000
14.03.2024 680 Okunma
Süleyman Karagülle
KİTLERİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ 17.06.2000
14.03.2024 658 Okunma
Süleyman Karagülle
KUR’ÂN VE MANTIK İLE MATEMATİK 17.04.1999
14.03.2024 671 Okunma
Süleyman Karagülle
“ADİL DÜZEN” DERGİ PLANI (2)17.04.1999
14.03.2024 706 Okunma
Süleyman Karagülle
“ADİL DÜZEN” DERGİ PLANI 17.04.1999
14.03.2024 712 Okunma
Süleyman Karagülle
Süleyman Karagüllenin girilmeyen MAKALELERİ-17.04.1999
14.03.2024 647 Okunma
Süleyman Karagülle
MUSA’YA VERİLEN DOKUZ MUCİZENİN GÜNÜMÜZDEKİ MANASI
19.05.2022 3430 Okunma
1 Yorum 20.05.2022 06:41
Süleyman Karagülle
Elveda
21.08.2021 3534 Okunma
2 Yorum 24.08.2021 15:36
Süleyman Karagülle
İÇKİ YASAĞI
3.05.2021 2623 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye ve Dünya
30.04.2021 2442 Okunma
Süleyman Karagülle
DIŞ POLİTİKA
29.04.2021 2319 Okunma
Süleyman Karagülle
HEDEF
29.04.2021 2397 Okunma
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve SON DURUM… (16)
18.04.2021 3647 Okunma
4 Yorum 26.05.2021 00:43
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve son uyarılarım… (15)
11.04.2021 2457 Okunma
Süleyman Karagülle
SOYLU'NUN BEYANI
7.04.2021 3004 Okunma
Süleyman Karagülle
BUNDAN BÖYLE
6.04.2021 2256 Okunma
Süleyman Karagülle
UYARI
6.04.2021 2309 Okunma
Süleyman Karagülle
MÜDAHALE
4.04.2021 2279 Okunma
Süleyman Karagülle
Seminerler; kendinize görev vereceksiniz (14)
4.04.2021 2239 Okunma
Süleyman Karagülle
TEK ÇIKAR YOL
3.04.2021 2495 Okunma
Süleyman Karagülle
PARTİ KAPATMAK
3.04.2021 2505 Okunma
Süleyman Karagülle
ANAYASA MAHKEMESİ
1.04.2021 2433 Okunma
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve İ Ç T İ H A D (13)
31.03.2021 3390 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:37
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve Akevler Usulü (12)
31.03.2021 3186 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:27
Süleyman Karagülle
Muhterem Abdurrahman Dilipak’a Açık Mektup
31.03.2021 2671 Okunma
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve DAVET… (11)
31.03.2021 3058 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:13
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerlerinin başlangıcı ve (10)
31.03.2021 2268 Okunma
Süleyman Karagülle
EMİN SARAÇ HOCA HAKKINDA
31.03.2021 2817 Okunma
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve Kur’an Düzeni
31.03.2021 3090 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:01
Süleyman Karagülle
Akevler Kur’an Seminerleri ve GÖREV
31.03.2021 3078 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 21:52
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE TARİH
31.03.2021 3066 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 21:47
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİMİZ-5
31.03.2021 3090 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 21:37
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİMİZ-3
31.03.2021 2069 Okunma
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİMİZ-2
31.03.2021 2045 Okunma
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİMİZ
31.03.2021 2230 Okunma
Süleyman Karagülle
TEK PROBLEM VE ÇÖZÜM
31.03.2021 2228 Okunma
Süleyman Karagülle
RAKAMLAR
31.03.2021 2241 Okunma
Süleyman Karagülle
YASTIK ALTI
30.03.2021 2365 Okunma
Süleyman Karagülle
TEMİZLİK
29.03.2021 2648 Okunma
Süleyman Karagülle
MEŞGALE
28.03.2021 2640 Okunma
Süleyman Karagülle
BAKAN OLMAK
27.03.2021 2496 Okunma


© 2025 - Akevler