1960’larda oluşturulan ve 1970‘lerde yayımnan “İslâmiyet Günümüzün Meseleleri” adlı kitabımızda ilk olarak ana esaslar konmuştur. Ondan sonra “İlhan Arsel’e Reddiye /İSLÂM DÜZENİ” kitabımızda ise her konu ele alınmış ve cevap verilmiştir. Daha sonra Necmettin Erbakan’ın Akevler ile oluşturduğu “Adil Düzen” bir siyasi partinin (RP) programı olmuş ve dünyaya anlatılmıştır. Şimdi İstanbul’da son şeklini verdiğimiz “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası”nda Anayasa hazırlanmış ve her maddesine Kur’an’dan delil getirilmiştir.
Taha Akyol “Türkiye’nin Hukuk Serüveni” isimli bir kitap yazmış, Hayrettin Karaman ile Ali Bulaç’ın görüşlerini esas alarak konuları tartışmış. İ. Arsel İslâmiyet’i bilerek saldırmış, T. Akyol bilmeden anlatıyor; buna reddiye yazmak daha zordur. Vaktimiz olmadığı için böyle bir reddiyeyi yazmayı gençlere bırakarak bazı konulara sadece işaret edeceğiz.
T. AKYOL: -İslâmiyet’te demokrasi var mıdır?
S. KARAGÜLLE: -İslâmiyet’te ekseriyet demokrasisi şiddetle reddedilmiştir. Yerine “İçtihat ve İcma Demokrasisi” getirilmiştir. Uygulama “Hicret Demokrasisi” ile sağlanmıştır.
-İslâm’ın siyasi sistemi var mıdır?
-İslâmiyet, devlet aşamasına ulaşmamış Arap toplumunu 10 sene içinde devlet aşamasına getirmiş, dört halife zamanında süper devlet yapmış, batıya çok hukuklu sistemi benimsetmiştir. Bugün de “Adil Düzen” ile dünya siyasetini değiştirmekte iken yani olan bir sistem varken, ‘sistemi var mıdır’ diye sormak, cehaletin değil kötü niyetin eseridir.
-Halifeler dönemi nasıl bir dönemdir?
-İslâm düzeni demek Kur’an düzeni demektir. Kur’an birinci dönemde vahye dayanılarak uygulandı. İkinci dönemde istişareye göre uygulandı (halifeler dönemi budur). Üçüncü dönmede icma ve içtihatlara dayanılarak uygulandı (Emevi ve Abbasi dönemi böyledir). Dördüncü dönemde tasavvuf ve fetvalara dayanılarak uygulandı (Türkler yan, Selçuklu ve Osmanlı zamanı böyledir). Şimdi müsbet ilme dayanılarak uygulanacak (Adil Düzen budur).
-Hâkimiyet Allah’ın mıdır?
-Hâkimiyet Kâinatın Rabbi Allah’ındır. O’nun ortağı yoktur. Allah’ın yeryüzündeki halifesi (yetkili görevlisi) insanlık ve topluluklardır. Her kişi Âlemlerin Rabbinin dolayısıyla O’nun halifesi olan topluluğun yetkili görevlisidir. Yetkili olarak içtihadını yapar, kul olarak onu uygular. İbadet eder. Böylece teoride hâkimiyet Âlemlerin Rabbine aittir, pratikte hâkimiyet halka aittir. Topluluk ekseriyet kararları ile değil icmalarla oluşur. İcma, Kur’an’dan sonra devam eden vahiy kabul edilir. İçtihat da kişiyi bağlayan vahiy hükmündedir.
-Fıkıh sanayi toplumunu nasıl etkiledi?
-Fıkıh ve sonra oluşan fetvalı ilmihaller, Osmanlılarla başlayan ve Bizans’ın taklidi olan kanun sisteminin İslâmiyet ile bir ilgisi yoktur. O günkü teknoloji içinde zaruri olarak uygulanmıştır ve ömrünü doldurmuştur. Bugün çağımızın ilimleri ile yeniden içtihat ve icmalarla Üçüncü Binyıl Uygarlığı oluşturulacaktır. Akevler bunun uygulamalı çalışmasıdır. “Adil Düzen’e Göre İnsanlık Anayasası”nda ortaya konmuştur. Akevler’de pilot uygulamaları yapılmaktadır.
-Türkiye’de tarihî oluşma…
-Türkiye III. Binyıl Uygarlığını Kur’an’a göre oluşturmak ile görevlendirilmiştir. Tanzimat’la iki uygarlık öğrenilmiştir. Şimdi Batı uygarlığı ile İslâm uygarlığının sentezi ile peygambersiz müsbet ilme dayalı III. Binyıl Uygarlığı oluşmaktadır. “Adil Düzen” budur. Hayretin Karaman ve Ali Bulaç “Adil Düzen”in yanında mıdırlar, karşısında mıdırlar; bunu henüz kendileri de bilmemektedirler!
Adil Düzen Çalışanlarına bu kitabı okumalarını ve paragraf paragraf cevaplandırmalarını isterim. Bunu şimdilik en iyi yapacak olan Cengiz Demirci’dir; buna vakti vardır. Ali Bulaç ile Hayrettin Karaman’a da artık mahallelerini seçmeye davet ediyorum. Mahallemize taşının, Adil Düzen çalışmalarımıza katılın. İki dere arasındaki durumun sizi bir yere götürmediğini görünüz. Akevler ortakların katkılarını değerlendirmiş ve kendi kazandığı ile “Adil Düzen”i ortaya koymuştur. Siz devletin tüm imkânlarını kullandınız, nereye vardınız? Taha Akyol’a tek hukukla tek yargı arasındaki farkı anlatamadınız! Belki de siz bile anlamış değilsiniz! Dost acı söyler.