Kur’an’da; eğer kâinatta iki ilâh olsaydı fesat olurdu deniyor.
O’nun yeryüzündeki halifesi de tek olmak zorundadır.
İktidar tecezzi etmez.
Mustafa Kemal’in dört temel kuralından bir de Vahdet-i Kuvva, kuvvetler birliğidir.
Kuvvetler ayrılığı vardır. Yasama, yürütme, yargılama ve yönetme kuvvetleri vardır. Bunların görevleri, yetkileri, çalışma usulleri farklıdır, sorumlulukları farklıdır. Ama bunlar ayrı ayrı varlıklar değildir. Nasıl insanın midesi var, kalbi var, kemikleri var, derileri var ve bunların her birinin yapısı ve görevleri farklıysa, devletin kuvvetleri de farklıdır ama bunların hepsi devlet içindir, beden içindir.
Bu kuvvetlerin hepsini birleştiren bir yetkilinin olması gerekir. Türkiye’de bu iki tanedir. İki tane olduğu için vahdeti sağlayamamaktadırlar. Bunlar Meclis ve Devlet Başkanıdır. Merkezi yönetimde bu birleştirici makam devlet başkanı idi, sultan idi, diktatör idi. Hâlen de ABD gibi devletlerde devlet başkanıdır, İngiltere’de kraldır, Rusya’da Putin’dir. Başka türlü devlet yaşamaz.
Türkiye’de de başlangıçta Mustafa Kemal idi, İsmet İnönü idi; sonra Kenan Evren oldu. Sonra ordu bu birliği zorla da olsa sağlıyordu.
AK Parti’nin iktidarında bu denge ortadan kalktı. Devlet başkanları ne meclise ne de yönetime hâkim olamadı. Askerler de geri çekildiler. AK Parti bilgisizlikten dolayı yargının oyuncağı olmaya başladı. Anayasa ekseriyetinde olan iktidar partisini kapatmak istediler, o da sessiz sedasız ölümü bekledi, askerlerin müdahalesi ile kurtuldu.
Sonra Ergenekon ve Balyoz davaları ile ordu kendi kabuğuna çekildi. AK Parti’yi maskaraya almaya başladılar. Kurumlar arası kavga yetmedi, kurum içinde de kavga başladı, halk arasında kavga başladı.
Biz bunların olacağını bildiğimiz için ısrarla ne T. Özal’ın ne de A. Gül’ün cumhurbaşkanı olmalarını uygun bulmadık. Bu devlet başkanlıklarını istemediğimiz için değildi. Aksine bunlar bize çok yakın kimselerdir. Hele A. Gül bizim aile ferdimiz durumundadır. Arabayı kullanma ehliyeti olmayana ne kadar iyi olursa olsun, veli olsa da araba teslim edilmez. En yakınımıza hiç teslim edilemez. Çünkü sonra ya sağ kalamayız ya da sağ kalıp ağlarız.
Bizim kanunlarımız tüm yetkileri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne vermiştir ama kurumlar arası dengeyi sağlama görevini Cumhurbaşkanına vermiştir. Cumhurbaşkanı öldürün bunu diyebilir ve öldürtür ama sorumlu olmaz. Çünkü vatana ihanet etmiş değildir.
Anayasa devlet başkanını sadece vatana ihanet suçundan sorumlu tutmuştur. Meclis’e ihanetten dolayı suçlu olmaz. Yargıya ihanetten dolayı suçlu olmaz. Hattâ vatana verdiği zarardan dolayı da suçlu olmaz. Sadece vatana ihanetten dolayı suçlu olur.
AK Parti’nin içinden çıkması için şimdiden bir Orgenerali aday olarak göstermesi gerekmektedir. Böylece herkes şimdiden haddini bilmeye başlar. Türk halkı da AK Parti’ye güvenir ve oyunu seve seve verir. Şimdi ise bu partiyi yıkarlarsa hâlimiz ne olacak diye sandığa tedirgin gider.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92