Bakanların çocukları rüşvete aracılık ettiklerinden babalarının istifa etmeleri saçma bir şeydir. Hele daha soruşturma safhasında böyle harekette bulunmak siyasi bakımdan da çok yanlıştır. Eğer bir soruşturma tertipse, olay doğru veya yanlış olsun, sağlam durmak, yerinden oynamamak gerekir. Yoksa düşürmek istedikleri bir kimse aleyhinde bir kampanya açarlar ve onu oradan ederler. Yarın Başbakana, Genelkurmay Başkanına, hattâ Cumhurbaşkanına aynı tezgâhı tezgâhlayabilirler.
Sadece Muammer Güler istifa etmeli idi; o da çocuğu yolsuzluklara karıştığı için değil, İçişleri Bakanlığını beceremediği, kendi bürokratlarına hâkim olamadığı için istifa etmeli idi. Adalet Bakanı Yüksek Hâkimler Kurulu’nun başkanıdır, o da savcılardan sorumludur, onun da istifası düşünülebilirdi.
Diğer bakanlar suçlu olsalar da istifa etmemelidirler. Adalet Bakanı ve yeni İçişleri Bakanı soruşturmayı selametle yaptırdıkları, adil yargılamayı sağladıkları takdirde bakan kendisinin kusuru varsa o bakan istifa eder.
Önce İçişleri Bakanı istifa etmeli idi. Yeni İçişleri Bakanı hiçbir işlem yapmadan özel soruşturmayı bizzat yapacaktı. Önce validen başlayacaktı. Görevden almadan önce ondan bilgi isteyecekti. Valinin işin içinde olup olmadığını onunla konuşarak öğrenecekti. İçinde ise valiye karşı soruşturma açacak ve onu gerekirse hapse gönderecekti. Vali işin içinde değilse beceriksiz deyip onu görevden alacaktı, merkez valisi yapacaktı. Oraya yeni vali tayin edecekti. Yeni vali emniyet müdürünü çağıracak, onunla sohbet ederek onun işin içinde olup olmadığını tesbit edecekti. İşin içinde ise onu yalnız görevden almayacak, onun hakkında soruşturma başlatıp yargıya teslim etmeli idi.
Adalet Bakanı’nın da görevi vardır. Baş savacılığa müfettişi gönderecek, onun hakkında soruşturma yapılacaktı. Başsavcının haberi yoksa görevden alınıp başka yere atanacak, haberi varsa soruşturmaya başlanacaktı. Sonunda eğer bu devlet içinde devlet şeklinde oluşma başlamış ise bu artık hukuk düzeni içinde çözülemez demektir. Görevliler gizli toplantılar yapmış ve kenetlenmişlerse, bunu artık onlarla çözmek mümkün değildir.
O zaman yapılacak iş vardır. Sıkıyönetim ilan edersiniz. Sıkıyönetim gelir, olaya el koyar ve şebekeyi askeri metotlarla çökertirsiniz. Yoksa devlet yerinde kalır. Ülke anarşiye gider. Bürokratların devlete silah zoru ile hâkim olması mümkün değildir. Ancak askerlerle işbirliği hâlinde iseler hâkim olabilirler.
Böyle bir durum varsa askerler bu işi polis marifetiyle halletmek istiyorlarsa buna direnmek boşunadır. İktidarı askere bırakacaksınız. Gelecekler ve boylarının ölçülerini alıp gideceklerdir. Hep böyle olmadı mı? Askerler geldi, insanları üzdüler ama iyi işler de yaptılar ve gittiler.
Sorun savcılık müessesesindedir. Devlet gücünü kullanarak savcı soruşturma yapıyor. Yetki vermezseniz soruşturma yapamaz. Yetki verseniz o zaman da kendisi soruşturacak olur. O halde soruşturma nasıl olmalıdır? AK Parti’nin bunu çözmesi gerekir. Bugünkü soruşturma sistemi sermayenin dünyayı fesada vermek için icat ettiği soruşturmadır.
Siyasi partilere aldıkları oy nisbetinde soruşturma tahsisatını verirsiniz. Polis dedektif olarak çalışır. Siyasi partilerden biri soruşturma yaptırır. Soruşturmayı ekip değil polis yapar, tek başına yapar. Polis kayıt aracı ile kişileri ziyaret eder, onlardan bilgi alır. Sonra kayıt cihazlarına bakarak yazılı sorular sorar. Onlar da yazılı olarak cevap verirler. Cevap vermeyen olursa mülki amire başvurulur. Mülki amir duruşmalı soruşturmaya davet edebilir. Polis duruşmada sorar. Sonunda siyasi partinin avukatı kamu davasını açar. Başka bir siyasi parti de davalıyı savunur.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92