Seneler önce Düzce’de Belediye tesislerinde ahşap ev inşaatı ile uğraşıyordum. Yakın dostum ve ortağım olan zat, ‘bu hükümetten elektrik çalmak helal değil midir’ dedi. Belediye Başkanı bizim partidendi ama arkadaşım hâlâ devlet düşmanlığı yapıyordu!
Geçen gün bir ortağımız da benzer söz söylemez mi?!.
Bağırdım, çağırdım ama sonra düşünmeye başladım...
Dağıtımı devlet yaptığı zaman bizim elektriğimizi işletme çalıyor ve rüşvet verenlere veriyordu. Biz de iki misli elektrik parasını ödüyorduk.
Bundan kurtulmak için güya elektriği özelleştirdiler. Şimdi de halk çalıyor. İşletme zarar ettiği için durmadan zam yapıyor ve bizi mahvediyor. Benim elektrik paramı banka ödüyor. Dolayısıyla aybaşında sıkıntı çekmiyorum, çünkü görmüyorum!
Bu çalınan ve milyarları tutan elektrikten kimse diyebilir mi ki Başbakan’ın payı vardır; kimse diyebilir mi ki Enerji Bakanı’nın payı vardır.
Bu yolsuzluğu önlemenin çok basit çaresi vardır, biz bunu yıllar önce yazmıştık.
Peki, neden bize kulak vermezler?!.
Devlet düşmanlığına sebep olurlar. Biri çalınca diğerinin de çalma hakkı doğar.
*
Ne yapılmalıdır?
1- Kartlı saat takılmalıdır. Kart bitti mi elektrik kesilmelidir. Kartın tahrip edilip edilmediği de çok kolay takıp edilebilir. Kart bankalarda doldurulur. Parası olmayan da borçlanarak elektriğini yakar.
2- Her trafonun başına bir sayaç konur. Bilgisayar sayaçların toplamını yapar, merkez sayacı tutuyorsa kabul edilebilir yakınlıkta devam edilir. Yoksa sayaçlar kontrol edilir. Hile yapan hemen yakalanır.
3- Bunun dışında hiçbir suretle elektrik kesilemez. Elektrik dağıtıcısı polis değildir. Evin ruhsatı varmış yokmuş buna karşılamaz. Ben elektrik istiyorum diyene sorumlu mühendisin tesisleri kabul etmesi ile elektrik bağlanır.
4- Elektrik maliyetle satılır. Üreticiden alınır. Nakliye masrafları yüklenir. Tüketiciye ulaştırılır. Elektrik ne sübvanse edilir ne de vergilendirilir. Bu uygulama devletin gelirini azaltmaz, tam aksine sanayi maliyetlerini düşürür. İhracat patlaması olur. Dolar ucuzlar. Kendiliğinden ithalat-ihracat arası denge kurulur.
*
İslâmiyet’te bütün mera hayvanlarından vergi alındığı halde attan alınmaz. Çünkü at ulaştırma aracıdır. Senin tarlanda bir ton buğdayın veya karpuzun olsa, onu kente götürmeseler kenttekiler ölür, kırdakilerin de malları tarlada çürür. Satıcı için değeri sıfır olan, alıcı için değeri sonsuz olan bir malın değerini taşıt sağlar. O halde taşımayı bedava yaparsanız o kadar kâr etmiş olursunuz ki sizin taşıt masraflarınızı elli defa karşılar. Geçmişteki kervansaraylar sistem bunu sağlıyordu. Şimdi belki bunları yapamazsınız ama atlardan yani arabalardan ve yakıttan vergi almazsanız hiç olmazsa doğal denge oluşur.
Gelir vergisi dışında tüketicilerden ağır yakıt vergisi alınmaktadır. Bu uygulama ekonomiye saplanan hançerdir. Tek kelimeyle cinayettir. Öyle bir cinayettir ki tüm ülkeyi hırsız yapar. Tüm halkı devletine düşman eder. PKK’nın belki on misli daha fazla zarardır.
Bu dediklerimizin bir yerde pilot uygulamasını yapalım…
Oraya nasıl refah geldiğini görürsünüz...
Biz sübvanse edin demiyoruz, vergi almayın diyoruz...
Hiç olmazsa tüketim vergisini alıp ihracatın yolunu kesmeyiniz...
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92