İslâm düzeni vardır, cahiliye düzeni vardır.
İslâm düzeninde insanlar özgürdür. İnsanlar içtihatlarına göre istediklerini yaparlar. Kimse kimseye müdahale etmez. Amir ve memur yoktur, ast ve üst yoktur. Kimse kimsenin suç işlemesine mani olmaz. Kişi suç işlerse, kendisinin de seçtiği hakemler nezdinde muhakeme edilir. Kendisine değil yaptığı işe ceza verilir. Faili cezayı çeker yahut tazminat öder.
Cahiliye kuvvet düzeninde yöneticiler vardır. Yöneticilerin oluşturduğu bürokratlar vardır. Başkan bakanları gözetleyerek yanlış yapmalarını önler, bakanlar genel müdürlerin yanlış yapmalarını önler. Böylece aşağıya ine ine herkes denetimdedir, kontroldedir. Kimse özgür değildir. Herkes amire ve üste uymak zorundadır.
Bugün insanlar demokratik düzen içinde olduklarını iddia ederler. AK Parti şampiyonluk yapar. Oysa uygulamada asla demokrasi yoktur. Demokrasi olsa inşaata başlayan müteahhit bir yerden izin almaz. Plan proje mevcuttur. Arsalar hazırdır. Mevcut kurallara uyarak inşaata başlar. Kural dışına çıkmışsa devlet görevlisi gelir, yanlışı görür ve müteahhide hatırlatır. Müteahhit durmak zorunda değildir. Görevlinin dediği doğru değildir der. Görevli o zaman hakemlere gider. Hakemler durdururlarsa durdurur. Oysa şimdi memur izin vermeden müteahhit inşaata başlayamıyor. Memur keyfi gelince gelir, inşaatı mühürler ve siz açmak için mahkemeye gidersiniz. Kırk sene sonra mührünüzün kaldırılmasına karar verilir!
Başka bir misal daha verelim. Dışarıdan ülkeye giren bir yabancı sadece kime misafir geldiğini beyan eder ve girer. Görevli gerekirse soruşturur. Ülke içinde kalmasında mahzur varsa hakemlere gider, hakemler yurt dışına çıkarılacağına karar verirler, memur vermez. Nereye gittiğini takip etmek kapıdaki görevliye ait değildir. Kişi nereye girerse, hangi topluluğa katılırsa, onun hakkında dava açmak oradakilerin yetkisindedir. Ülke dışına çıkacak kimseye de çıkış kapısında dur diyemez. Suçluysa veya borçlu ise davacılar dava ederler. Kişi mahkûm olursa bulunduğu yerdeki yönetimden hak istenir.
Demek ki; İslâm düzeninde yaşayanlar hür ve özgürdürler, cahiliye kuvvet düzeninde yaşayanlar ise esir ve köledirler.
Düzen düzendir. Kuvvet düzeninde de düzene uymak zorundayız, yetkilileri dinlemek zorundayız. Dinlemiyorsak onların bucağını terk ederiz ve istediğimiz bucağa gidebiliriz.
Şimdi soru şudur: Antidemokratik düzende İslâm’ı yaşamak mümkün değil midir?
İslâm fıkhındaki şeriatı bugün yaşamak mümkün değildir. Çünkü o fıkıh İslâm düzenine göre düzenlenmiştir. Kur’an her düzende insanın İslâm’a göre nasıl yaşayacağını düzenlemiştir. O halde her zaman İslâm’ın hak kuralları içinde bizi fert olarak ve topluluk olarak yaşayabiliriz. O topluluk buna izin veriyorsa orada kalırız, vermiyorsa oradan hicret ederiz. Nitekim bizim 1967’de İzmir’de kurduğumuz kooperatif vardır, İslâm düzenine göre yaşamaktadır.
Eksiğimiz vardır. Ne var ki bu eksiğimiz devletimiz bize imkân vermediği için değil, bizim bilgi eksikliğimizden dolayıdır. Yoksa eğer bilgimiz olsa bütün işletmeleri Adil Düzene göre işletebiliriz. Cumhuriyet kanunları Adil Düzen işletmelerine mani değil, aksine teşvik edicidir. Bürokratların bilmemeleri nedeniyle biraz sıkıntı yaşarsınız ama direndikçe sonunda siz istediğiniz gibi yaşama özgürlüğüne ulaşırsınız. Rüşvet vermezseniz rüşvetçi memurlar yakanızı bırakırlar ve ondan sonra bütün işlerinizi rüşvetsiz yapabilirsiniz. Çünkü amirler sizin işinizi hep onlara havale ederler.
Tek başına direnmek zordur. Çünkü gücünüz yetmez, çökersiniz. Bunun için yapılacak iş kooperatif ortaklıkları kurmaktır. Kooperatifin desteğinde adi ortaklıklar oluşturacaksınız. Ortaklar çok olacak, katkıları küçük olacaktır. Herkes cari sistemde çalışacak ve yaşayacaktır. Bedenleri ile veya malları ile ortaklığa katılacak, böylece Adil Düzen işletmesi başarıya ulaşacaktır. Akevler bunun elli yıla yaklaşan denemesidir.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92