Bu yazı Fehmi Koru’nun 20.12.2020 tarihli yazısına yorum olarak kaleme alınmıştır. Yazının linki aşağıda yer almaktadır.
https://fehmikoru.com/istihbaratcilar-casuslar-romancilar-ve-frederick-millingen-adli-bir-garip-adam/
Sermaye bütün kuruluşları iki zıt kuruluş olarak kurar, her iki tarafını kendi sermayesi ile destekler, onlar arasında çatışma oluşturur, çatışanlar birbirleriyle açık savaşlarla çatıştıkları gibi gizli istihbarat örgütleri ile de çatışırlar. Cephelerden her iki tarafın casusları bulunur ve bu casuslar karşı tarafa haber iletirler. Çoğu zaman bu casuslar da kendilerinin casus olduğunu karşı tarafla gerçek bir çatışma olmadığını bilir hatta gerekli gördükleri zaman birbirlerini haberdar ederler.
Soğuk savaşlarda iki tarafın çok güçlü casus teşkilatı vardı. Bunlar görünürde kendi taraflarına haber taşıyorlardı. Oysa Sermaye bunların her ikisini kendisi finanse ediyor, haberler önce ona gidiyor, sonra da karşı devlete haber veriliyordu. Aslında bu iki teşkilat da Sermaye’nin birer istihbarat merkezi idi. KGB veya CIA sosyalistlere değil, kapitalistlere değil, Sermaye’ye servis veriyordu. Türkiye’deki MİT de CIA’nın bir kolu olarak çalışıyordu.
Her kuruluşun bir ömrü vardır. Günü gelir, yaşlanır artık yaşamaz hale gelir. Bugün bu gizli istihbarat örgütleri bu durumdadırlar. Önce deşifre olmuşlardır, sonra da satılmışlardır. Kimin, kimin için çalıştığı belli değildir. Kendine göre çalışma imkânı olan tarafta yer alırlar. Bir bakmışsın ki hiç beklemediğiniz anda cephesini değiştirmiştir. Koru’nun anlattığı kişi bunlardan biridir.
Bu düzen doların gücüyle varlığını sürdürmektedir. Emeksiz elde edilen, denizdeki su kadar ucuz olan ama etkisi altından fazla olan dolar, istediğini istediğine yaptırmaktadır. Avrupa’da bir lale senedi modası vardı. Bugünkü gibi karşılığı yoktu, ama altından kıymetliydi. Bir gün insanlar uyandılar ki, lale senedi işe yaramaz olmuş. Sovyet inkılabında da öyle yapılmış, önce manat bugünkü dolar gibi altından kıymetli hale getirilmiş, sonrada 1 gecede değeri sıfırlanmış.
Şimdi insanlık doların sıfırlanacağı günü beklemektedir. Ne var ki o gün manat sıfırlanmış ama Sovyetler askeri gücüyle imparatorluğu (S.S.C.B) yaşatmışlardı. Çünkü Sermaye o gün tam istihdam sağlanmadığı için, ekonomiye hâkimdi. Köylerde artan nüfus yaşama şansı bulamıyor, şehirlere taşınıyor, Sermaye’nin dolarıyla fabrikalar oluşuyor ve insanlar iş buluyorlardı. Şimdi ise artık köylerde işsiz insanlar yok. Şehirde kurulacak yeni fabrikalara işçi bulma imkânı yok, tarım işletmeleri sanayi işletmeleri olarak çalıştırılamaz. Bundan dolayıdır ki, köyler boşalmış, tarlalar ekilmez hale gelmiştir. Faizli işçilik sistemi tarımda dengeyi kuramamaktadır. Tarıma dayanmayan bir sanayi bir işe yaramaz. İnsan çıplak yaşayabilir ama aç yaşayamaz.
Sorun artık casuslar sorunu değildir. Sorun dolar sorunudur. Bunun tek çözümü de altın bonosudur. Sermaye mi, siyasi iktidar mı, halk mı birileri altın bonosuna sahip çıkacak ve sorun çözülecektir. Akevler halkı temsil ederek, bu işi çözme çabasındadır. Sermaye ile siyasi iktidar şimdilik bu çözüme yanaşmamaktadır. Bu sonuçta üçüncü cihan savaşına götürür, her iki taraf da sosyal tufan içinde boğularak insanlık özgürlüğe kavuşur.