Bu yazı Fehmi Koru’nun 27.11.2020 tarihli yazısına yorum olarak kaleme alınmıştır. Yazının linki aşağıda yer almaktadır.
https://fehmikoru.com/saka-degil-korona-yuzunden-kayiplar-artiyor-ve-bunda-yetersiz-tedbirlerin-payi-buyuk/
Benim bildiğim hastalık yayılmaya başladığı zaman önce ağır hastalar tedaviye alınırlar. Onların tedavisi doktorlar tarafından özel olarak yapılır. Tedavinin nasıl yapılacağına bakan değil, doktor karar verir. Bir albay doktor ortağımız vardı “Hastalık yok, hasta var” derdi. Her hasta farklıdır, onun tedavisi de farklıdır. Doktor içtihatlarıyla hastasını tedavi etmeye çalışır. Hiçbir doktor hastasını mutlaka kurtaracağı garantisini veremez. Sonunda herkes ölecektir. Doktor gerekli çabayı gösterir, eğer hastanın yaşaması takdirde varsa hasta kurtulur, yoksa ölür. Bundan dolayıdır ki hasta doktorunu kendisi seçmelidir ve doktor hastanın rızasını da alarak tedavi yöntemlerini uygulamalıdır.
Sermaye, kendi ilaçlarını pazarlayabilmek ve hastanelerini şifahane olmaktan çıkarmak için merkezi tedavi sistemini getirmiştir. Bütün hastalar bir eşya kabul edilerek rutin tedavilerle tedavi yolları ortaya konmuş ve böylece hastalık yaygınlaşmıştır. Bunun sonuç vermediği korona virüs uygulamasıyla ortaya çıkmıştır. Bütün çabalara rağmen korona virüs hastaları ve ölenlerin sayısı artmaktadır.
Bir ailede veya bir hastanede korona virüslü var diye aile onu dışlayamaz, ilgilenmek zorundadır. Hastane de tedavi etmek zorundadır. Bunu Ankara’da her akşam konuşan bakan düzenleyemez. Her aile ve her hastane kendi içtihatları ve imkânlarıyla düzenler. Devlet ailenin veya hastanenin isteklerini imkân nispetinde yerine getirmeye çalışır.
Yine benim bildiğim maske, virüsleri öldüren dolayısıyla geçici bir tedbir aracıdır. Devamlı olarak maske kullanmak demek, ciğerleri oksijensiz bırakma ve ciğerlere zehir gönderme anlamındadır. Ancak çok zaruret hallerinde kullanılır. Devamlı maske takma zorunluluğu bana göre hastalığın yayılma kaynağıdır. Bu benim sağlık bilgilerimle bildiğimdir ve defalarca yazıp soruyorum. Kimse izah edemiyor. Söylediğim, vakalarla onaylanıyor. Bu hususu muhterem Cumhurbaşkanımız kendisi değerlendirsin. Söylediklerim yanlışsa birisi anlatsın da ben de yanlışlarımı düzelteyim.
Yine benim bildiğim aşı, sağlam vücuda zayıf mikropları vererek vücudu alarma geçirip gerekli tedbirleri almasını sağlamak, gerçek mikroplar gelirse hazırlıklı kılmak içindir. Virüsler için aşının bulunduğunu da bilmiyorum. Aşı tedavi etmez. Sağlam vücutları korur. Şeriat bunun için sağlam insanların birbirleri ile temas etmelerini tavsiye etmiş, bunun için toplu namazlar, topluca yapılan hac, seyahat müesseseleri oluşturulmuştur. Peygamber “Müminin su artığı diğer mümine şifadır” demektedir. O halde doğal aşı, sağlamların yakın temaslarıdır. Bu husus biyolojide çok iyi bilinmektedir. Bir ormana bir hastalık bulaştığı zaman, hasta ağaçlar özel koku salarlar, köklerine özel su verirler. Böylece komşu ağaçlar bunları algılar ve gerekli tedbirleri alır, doğal aşılanmış olurlar. Şimdi aşı bulunacak ve insanlara zorla aşı yapılacak deniyor. Hastalık zaten her yere yayılmıştır, artık ne aşısı bulunuyor? Bunu da anlamıyorum. Birileri çıkıp bana ve benim gibi düşünenlere bunun açıklamasını yapmalıdır.
Yapılacak iş, semt kooperatifleri oluşturmak ve kooperatif sakinlerinin dışarıdaki insanlarla yapılacak temasları kendi içtihatlarıyla denetim altına almalarıdır. Üretim semt içinde yapılacak ve durmayacak. Diğer semtlerle mübadele yoluyla ekonomi canlılığını koruyacak. Bizim 1967 yılında kurduğumuz ve halen gelişerek yaşamakta olan Akevler semt kooperatifleri Kur’an’ın öğrettiği çözümdür.
Bakanın talimatlarıyla arttırılan tedbirler virüsün yayılmasına ve ölümün çoğalmasına sebep oluyor diyorum. Bu bir iddiadır, tartışılmalıdır. Hayır tartışılmıyor. Hala bakanın kararları ile merkezden hastalar tedavi ediliyor. Yanlıştır, sistem yanlışlığı vardır, diyorum.