Allah insanı uygarlaşacak şekilde yaratmış. Uygarlaşma her gün yenilik içinde olmakla mümkündür. Uygarlıklar bir çocuk gibi önce aşiret içinde döllenir. Nasıl anne babadan gelen hücreler birleşir bir hücre olurlarsa, benzer şekilde iki insan bir araya gelir ve bir ortaklık kurarlar. Bunlardan biri geçici başkan olur. Bunlar boş zamanlarında bir araya gelerek yeni uygarlığın hücresini oluşturmaya başlarlar. Canlılarda yeni hücre var edilmez, eski hücre birleştirilir. Ama eğer tür değişecekse, mesela sürüngenlerden kuşlar veya memeliler ortaya çıkacaksa, o zaman o yumurtalar üzerinde melekler işlem yapar, genlerini değiştirir ve yeni tür canlı ortaya çıkar. İnsan da böyle meydana gelmiştir.
İnsan türünün bir özelliği vardır. Fertler bir araya gelirler, kendileri sözleşme yaparlar ve yeni tür topluluk oluştururlar. Böylece meleklerin bitki ve hayvanlar üzerinde yaptıkları ameliyeyi insanlar kendi kurdukları topluluk üzerinde yaparlar. İki kişi ile başlayan proje hazırlama yeni katılanlarla devam eder. Başlangıçta sıra ile başkanlık yaparlar yahut en layık olan başkanlık yapar. Daha layık olanı gelince o başkanlık yapmaya başlar; bu durum o topluluk ona ulaşıncaya kadar devam eder.
Ona ulaştıklarında artık bir topluluk oluşmuştur.
Kendilerine en layık olanı başkan seçer ve çalışmaya öyle devam ederler.
Çoğu oluşumlar en başarılı olanı başkan seçme yerine, katılanın ya parası vardır, ya gücü vardır yahut çok iyi insandır veya bilgilidir. Biri başkan seçilir. Bu kişinin başkanlıkta kabiliyeti yoksa seçim hatalı olmuştur. O ocak yani o aşiret bu yanlış seçim sebebiyle gelişemez ve yeni uygarlığı oluşturamaz.
Seçilen başkanın en âlim kişi olması gerekmez, âlimleri dinlemesi ve âlimlere kıymet vermesi gerekir. Mesela, Necmettin Erbakan böyle yaptı, Akevler Adil Düzen Çalışanlarını dinledi ve değerlendirdi. Böylece yalnız Türkiye’de değil dünyada inkılâp yaptı. AK Parti şimdi onun diktiği ağacın meyvelerini yiyor ama onun yararlandığı kaynaklardan yararlanmıyor, Avrupa ve Amerika sokaklarında sürünüyor! Yeni Anayasa hazırlıyorken biz onlara diyoruz ki; bir zamanlar beraber yürüdüğümüz kardeşler, gelin biz size Kur’an’dan öğrendiğimiz anayasayı anlatalım, onu değerlendirin diyoruz. Onlar lisan-ı hâl ile sizin paranız var mı demek istiyorlar. Yok! Sizin askeriniz var mı? Yok! Sizin oyunuz var mı? Yok! Bunlar yoksa dünya sizi dışlamaktadır, biz sizi ne yapacağız!
Be kardeşlerim Tayyip Erdoğan bey, Beşir Atalay bey, Bülent Arınç bey ve Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül; Necmettin Erbakan Kur’an’a kulak verdi de siz şimdi onun ağacından devşiriyorsunuz. O ağaç yaşlandı. O gün için yeterince meyve veriyordu. Şimdi ise bir rüzgâr estiğinde yıkılacak. Gelin yeni ağaç yetiştirelim diyoruz. Hazreti Nuh Peygamberin oğlu gibi; biz Avrupa Birliği’ne girer kurtuluruz diyorsunuz!
İşte bu uygun başkanı seçen aşiret yeni hücreyi, III. binyıl uygarlığının hücresini oluşturur.
Bu III. binyıl hücresi nasıl oluşturulacaktır?
a) Matematik öğrenildikten sonra günümüz uygarlığının sorunları öğrenilecektir.
b) Kuran Arapçası öğrenildikten sonra Kur’an’ın rehberliğinde, onun emrinde yeni uygarlığın yumurtasının ilk hücresi oluşturulacaktır.
c) Bu çalışma küçük ekonomik işletmelerde deneyerek başlatılırsa o ilk hücrenin projesinde yer elde edebilir.
d) Kur’an’ın emrine uyularak ortaklık ekonomisini kuracak kaydî paraya dayanan muhasebe geliştirilecektir.
İşte bu aşiret on katlı yüz lojmanlı işyeri kuracak ve III. binyıl uygarlığının yumurta hücresini oluşturacaktır. Her kat ayrı ocak olacak ve on kat bir semti (köyü veya sokağı) oluşturacaktır. Başarılı bir işletme ortaya çıkacaktır. İlk denemede başarı ortaya çıkmazsa başkaları ikinci denemeyi yapacak, onda da başarı ortaya çıkmazsa üçüncü deneme yapılarak mutlaka III. binyıl uygarlık projesinin hazırlanmazı gerekmektedir.
Eski uygarlıların projelerini Peygamberler getirdiler ve yeni kitaplarla yaptılar. Yeni uygarlıklar öyle doğdu. Kur’an’dan sonra yeni kitap gelmeyecek, peygamber de gelmeyecektir.
a) Yeni kitap yerine, müsbet ilimlere dayanılarak Kur’an’ın muasır yeni yorumları yapılacaktır. Kur’an böyle diyor.
b) Peygamberlerin yerini ise muasır medeniyeti bilen Kur’an ehli âlim müçtehitler alacaktır.
Böyle bir projeyi hazırlamak farzıdır; farz-ı ayndır. Yeteri kadar kimseler çalışıyorsa ve hazırlanıyorsa, bu farz diğerlerinden sakıt olur. Kimse yapmazsa herkesin üzerinde farzdır.
İşte bizim “MÜÇTEHİT YETİŞME VE ÇALIŞMA MERKEZİ”mizi bu farzı yerine getirmek amacıyla kuruyoruz. Bizden başka kimse bunu yapmadığına göre bize farz-ı ayndır.
Siz de kendi başınıza bu işleri yapabilirsiniz.
Yahut bize katılarak bu farzı eda edebilirsiniz.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92