-MÜ’MİN İLE KÂFİR ARASINDAKİ FARK-
-AKEVLER NE YAPTI, ŞİMDİ NE YAPIYOR?-
Yolda giderken uykuya dalarsınız, arabanız sağa kayar kaza yapmış olursunuz. Kimseye kızmaz, kendi kendinize sabreder, ses çıkarmazsınız.
Ama eğer biri size kazaen çarpsa kıyameti koparırsınız. Suç olmayan, imkânsızlık ve zorunluluk içinde yaptığı kazadan dolayı ona saldırırsınız. Hattâ kabahat sizde olduğu halde onu suçlar ve onu cezalandırmak istersiniz.
İşte kâfirlerin işi böyledir. Daha ileri kâfirler vardır, bu kazadan istifade ederek haksız kazanç elde etmek isteyen davacılar da olacaktır.
Oysa mü’min olan insan böyle bir kaza ile karşılaştığı için kazaen çarpmışsa Allah’a şükreder ki hayatta kalmıştır. İyiliğin ve kötülüğün Allah’tan geldiğine inanır. Kimseye kin beslemez, hattâ cezalanmasını istemez. Şeriatın tayin ettiği hususların uygulanması dışında bir isteği olmaz. Çünkü o Allah’a inanmıştır. Allah istemeseydi o bir şey yapmazdı veya yapamazdı.
Bugün Türkiye belli bir rahatlığa ulaşmıştır. Bu rahatlık AK Parti’nin marifeti değildir. Tarihi gelişme Türkiye’ye bu imkânı sağlamıştır. Dolayısıyla AK Parti’ye ubudiyet gerekmez. İyilikler için böyle düşündüğümüz zaman kötülükler için de aynı şeyi düşünürüz. Bu kötülükler AK Parti’den değil Allah’tan gelmiş kabul eder O’ndan mağfiret dileriz.
İşte mü’min olan kimse budur.
Oysa kâfir olanlar iyilikleri kendilerinden bilir, ben zaten buna lâyıktım der. Kötülükleri ise iktidardan veya başkalarından bilir, ona saldırırlar. Yahut iyilikleri de iktidardan bilip ona ibadet etmeye başlarlar.
Oysa yapılacak iş; iyilik de kötülük de Allah’tandır, ona göre düşünüp tedbirler almalıyız.
Kötü arkadaşınız olmuştur. Onu suçlamayacaksınız. Demek ki benim bir eksiğim var, kötülüğüm var ki Allah bana bunu arkadaş etti deyip kendinizde eksiklik arayacaksınız. Onlara düşmanlık yapmayacak, onları düzeltemeye çalışacaksınız. Kin ve husumeti onlara yöneltmeyeceksiniz, kendi nefsinizi ıslaha yöneleceksiniz.
İşte mü’minler bunlardır.
İşte iki topluluk arasında bu fark vardır.
Sonu ne olur?
Kâfir topluluklar kin ve nefret içinde helâk olup giderler.
Mü’min topluluklar da saadet içinde sonunda cennete giderler, bu arada dünyaları da cennet olmaya başlar.
Akevler İzmir Kooperatifi’nde bundan kırk sene evvel gayemiz; çalışmada ve yaşamada birbirleri ile anlaşabilecek kimseleri bir arya getirerek aralarında iktisadi ve içtimai dayanışmayı ve yardımlaşmayı sağlamaktı.
Bu ne yapar?
Kâfir bloklar ayrı, mü’min bloklar ayrı toplansınlar, hattâ siteleri ayrı olsun, bucakları ayrı olsun, illeri ayrı olsun, devletleri ayrı olsun. Herkes kendi dünyasında yaşasın. Demokrasi olsun. Birbirleriyle didişmesinler, birbirleriyle uğraşmasınlar dedik.
Bize saldırdılar!
Niye saldırdılar?
Çünkü böyle bir topluluk olursa onların topluluğu dağılacak, hep bizim benzerimiz topluluk olacaktır. Yönetim de onlarla bir oldu ve bizimle uğraşmaya başladı.
Bu durumda bizim onları suçlamamız gerekirdi.
Hayır, biz öyle yapmadık.
Biz dedik ki; madem o durumlara maruz kaldık, o halde bizim eksikliklerimiz vardı, yanlışlıklarımız vardı. Hatalı olan bizdik, suçlu olan bizdik.
İşe sıfırdan yeniden başladık.
Bugünkü Akevler İstanbul faaliyetleri budur. Kırk senelik Akevler uygulamasındaki hatalarınızı düzelterek başaramadığımız işleri başaralım.
Bugünkü durum rahat görünüyor, başarılı görünüyor. Bu morfin uyuşturmasıdır. Acı gitmiştir ama hastalık içten içe devam ediyor.
Ama biz mü’miniz, başkalarını suçlamakla meşgul değiliz.
İktidarda olan kardeşlerimizin hatalarını söylüyoruz, yazılarımızda örnekler veriyoruz. Çünkü onlar bizimle beraber yürüdüler. Ama CHP ve MHP hakkında çok az söz ediyoruz. Çünkü onlar bizi kendilerinden saymadıkları için biz de kendimizi onlarla bir olarak hissetmiyoruz.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92