Evet, şimdi de Ak Parti’ye söylüyorum.
Diğer partilerin elinde ise bir şey yoktur.
Ya Adil Düzen’i kabul eder hem kendinizi hem ülkeyi kurtarırsınız ya da 1960 ve/veya 1980 benzeri müdahaleleri beklersiniz.
O zaman askerin başaramayacağı ile ilgili endişem yoktu.
Şimdi ordu da perişan edilmektedir.
Böyle giderse devletimiz Osmanlılar gibi yıkılır gider.
Net ve açık söylüyorum; şu tepenin arkasında uygun adımlarla düşman gelmektedir.
Sn. Cumhurbaşkanına tavsiye ederim, düşman geldiğinde Türk ordusuna iktidarı teslim etsin, katiyen direnmesin.
15 Temmuz’da askerler dahi karşı operasyonla darbeyi etkisiz hâle getirdiler.
Bunun bilincinde olmanız gerekir.
Sermaye’nin bir taktiği var. Okunmayan gazetelerde yalan haberler yazdırır. Kimse okumadığı için o günlerde cevap veren olmaz. Unutulur gider. Bir gün bu haberleri kullanarak kendisinin yıllar önce yayınlattığı yazıları belge deyip tarihi, sahte tarihi olağan zannettirir. Tarihi kandıramazsın ama insanları kandırabilirsin.
Yazılanlara ve okutulanlara inanmayın. Kimse inanmasın. İktidar inanmasın, muhalefet inanmasın, ordu inanmasın, halk inanmasın. Kur’an’ın emri böyle. Haberi tebeyyün etsinler. “Yer gök yeminlidir” diye bir atasözü vardır. Er geç gerçekler ortaya çıkar.
Benim 50-60 seneye varan varsayımlarım vardır. Bunların çoğu onaylandı. Birkaçı hemen olmadı, geç oldu.
1969 seçimlerinde Süleyman Demirel’in başaramayacağını seçim konuşması olarak söyledim. Demirel iktidar oldu, şahane yönetmeye başladı. ‘Sözlerin ve söylediklerin tutmadı’ dediler. ‘Yanılmışım’ dedim ama 1971’de Demirel iniverdi.
‘Turgut Özal da başaramaz’ dedim. Çok başarılı başbakan oldu. Sonunda kurşunlandı, bir rivayete göre zehirlenerek öldürüldü; yetmedi, partisinin adı bile kalmadı.
Tüm dünya anlaşamadığı için Osmanlılar yaşadı ama sonunda yıkıldı.
Biz de cumhuriyetimizi kurduk.
Bir gün düşmanlarımız anlaşırlarsa yahut bir taraf galip gelirse, Türkiye bugünkü perişan haliyle kendisini savunamaz. Ülke cumhur-millet cephelerine ayrılmış durumda. Evet, bu kötü bir şeydir, zillettir ama cepheleşmeyi başlatan tarafın zilletliği daha fazladır.
Ben Devlet Bahçeli’ye bir şey demem.
Ama Recep Tayyip Erdoğan birlikte yürüdüğümüz arkadaşımızdır. Kırgızistan’a geldiği zaman evime gelmiş ziyaret etmiştir. Benim, Millî Görüşçülerin, tüm İslam camiasının hakları vardır. Söylemek görevimdir. Kendi adıma değil, ona oy verecekler için söylüyorum. Birçok hareketi tasvip edilmiyor. Basın kendisinin yanında değildir. Yukarılara çıkarıp birden bırakmak için Sermaye’nin sözcülüğünü yapıyorlar.
Akevler’de çalışan bağkurlu ortağımız var. Bağkura aidatları muntazam olarak kooperatif yatırıyor. Dün hastaneye gitmiş, bize ortak olmadan önce bir borcu varmış, onun için bakmamışlar. Önemli değil, kooperatifimiz onun hastalığını tedavi edecek imkâna sahiptir. Ama belki 15 yıl öncesinden kalan borç şimdi hatırlatılıyor ve tedavi etmiyorlar.
Sana ihanet ediyorlar, sayın başkanım.
Bir yere kadar seni gerçek sevenler yanında olur. Bugün ordu koruyor, çünkü halk seni destekliyor. Halk seni destekliyor, çünkü ordu seni koruyor. Tepenin arkasında kötü günlerin sesleri seni koruyamayabilir.
Ne yapayım demiyor, sormuyorsun? Ama ben yine de acilen yapman gerekenleri söylüyorum.
- Olağanüstü uygulamalarla ilgili kararlarını olağan hale getirip hapishanedeki siyasileri derhal dışarı çıkarabilirsin.
- Hulusi Akar’ı başkan yardımcısı yapıp, sana o vekâlet etmesini sağlayabilirsin.
- Akevler ile iş birliği yapıp altın bonosunu derhal çıkarabilirsin.
- Komşuların iç işlerine karışmayıp orada kim iktidarsa onun yanında olabilirsin.
(*) Bu makalem önceki “İLİM VE VARSAYIM” başlıklı makalemle birlikte okunmalıdır.