İlk ve ilkel düzenlerde varlıklar birbirlerine benzerler ama aralarında bir arada olma dışında ilişkiler azdır. İleri düzenlerde ise varlıklar birbirlerine benzemezler ama aralarında sıkı ilişkiler vardır, birbirlerinin eksikliklerini tamamlarlar. Varlıklar bir arada ayrı varlık oluştururlar.
İnsanlar ilkel yaratılmışlardır. Zamanla ilerleyerek önce mal mübadelesi dönemine sonra da emek mübadelesi dönemi olan işçilik sistemine geçmişlerdir. Böylece daha ileri bir düzeye ulaşmışlardır.
İşçilik düzeni ortaklık düzenine göre ilkeldir. İşçilik düzeninde çalışanlar hep benzer iş yaparlar. İşçilerde çeşitlilik yoktur. Oysa ortaklık düzeninde her işler bağımsız olduğu ve çalışan ortak olduğu için çalışanlar farklı işler yaparlar. Sonunda ortak ürün meydana gelir. Bütün insanlar düşünceleri ile işlemlere katılmış olurlar. Oysa işçiler birer makine parçası durumunda kabul edilirler. Bu sebepten dolayıdır ki uygarlaşmaya katkıları az olur, daha doğrusu engellenir.
İşçilik sisteminde sanayi sorunu, ilmi çalışmalar sorunu çözülmüşse de tarım sorunu henüz tam olarak çözülememiştir. Tarım hala ilkelliğini korumaktadır.
Demek ki Batı tarımsorununu çözememiştir.
hukuk sorununu da çözememiştir.
İşçilik döneminde tam istihdam olunca iş yapılamaz hale gelinir.
Bugünkü krizlerin ana sebebi budur.
Tarım ile sanayi arasında farklar bulunur. Bu farklardan dolayı Batı sanayi sorununu çözmüşse de gerçek manada tarım sorununu çözebilmiş değildir.
- Sanayideki işler insan iradesine uyar. Kesin doğa kanunları vardır, onlar kullanılırsa kesin sonuç elde edilir. Oysa tarımda canlıya sadece hizmet edilir, ona yardım edilmiş olur ama bütün işleri o yapar. O size değil, siz ona itaat edersiniz. Her ürünün davranışı ayrıdır. O nedenle her ürün onu üreten tarafından devamlı gözaltında bulundurulur. Merkezi sistem bu sebeple tarımdaki sorunları çözememektedir.
- Sanayi bir yerde toplanır ve merkezin denetimiyle yönetilebilir. Buna karşılık tarımın ayağına gidilmesi gerekir. Dolayısıyla tarımın merkezden yönetilmesi zordur hatta mümkün değildir, oralara merkez ulaşamaz. Sadece düz arazilerde çökeli bitkiler merkezi yönetimle yönetilebilir. Diğer tarım üretimi ilkel yapılır.
- Sanayide üretim emekle orantılı olup işçilik sistemi uygulanır. Tarımda ürün emekle orantılı değildir. Havalar iyi gider, yağmurlar yağar, çok ucuza bol ürün elde edilir. Kuraklık olur, hastalık olur, çok emek harcanır ama çok az ürün alınır. Tarımda mevsimlik iş geçerlidir. Gereksiz yere diğer mevsimlerde işçiye ücret ödenemez, böyle olunca gerektiğinde işçi bulma zorlaşır.
- Bunlardan başka çok önemli bir husus da şudur. Her tarlanın belki her dönümün ayrı özelliği bulunur. Toprağın yapısı farklıdır, güneşi yağmuru farklıdır, düz veya yamaçlıdır. Bu şartlara göre tarım yapılır. Ataların onlarca veya yüzlerce yıllık denemeleri ile ortaya en uygun tohumlar bulunabilmiş ve en uygun işleme şekilleri oluşturulmuştur. Merkezden bunu planlaması zordur, olamaz.
İşte bunlar ve benzeri sebeplerden dolayıdır ki ileri tarıma geçilememektedir.
Tarım çiftlikleri oluşturulmuş, bol ürün elde etme yolları aranmış, genetik yapıları bozulmuştur. Şimdilerde besin diye zehir yenilmektedir. Böylece tarımda ilerilik şöyle dursun büyük bir kirlilik ve bozulma oluşmaktadır. O kadar ki böyle giderse sadece insanlar değil diğer canlılar bile yaşayamaz hale geleceklerdir.
İşte…
Akevler bunun için çareler ve çözümler aramış, halen de aramaktadır.
Tarım semtlerinde 100 lojmanlı işyeri apartmanlarını keşfetmiştir.
Tarım aile ortaklıkları ile küçük işletmeler şeklinde işletilir.
Orada yaşayanlar apartmanlarında tarım ve/veya yan sanayi işleri yaparlar.
Böylece ileri tarım işletmeleri de doğmuş olur.
Her tarım bölgesindeki tarım semti şehirdeki bir sanayi semtine kardeş yapılır, böylece doğal ürünlerden tüm insanlar eşit şekilde yararlanırlar.