Bu yazı Fehmi Koru’nun 22.03.2021 tarihli yazısına yorum olarak kaleme alınmıştır. Yazının linki aşağıda yer almaktadır.

https://fehmikoru.com/finlandiyalilar-hadi-neyse-kosova-hatta-libyada-yasayan-insanlar-bizlerden-daha-mutluymus/

Bir kelimeyi kullandığımız zaman onu tanımlamamız gerekmektedir. Üzerinde düşünebilmemiz için bu şarttır. Onu ilmen inceleyebilmemiz için onun şiddetini ölçen bir birimimizin olması lazım. Mutluluk nedir, nasıl ölçülür? Batılılar her şeyin kolayını buldukları gibi adama soruyorlar “mutlu musun?” o da “mutluyum” veya “değilim” diyor. Sonunda yüzde kaç mutluyum diyorsa oranın insanı o nispette mutlu olmaktadır. Hâlbuki kendisine sorulan kimsenin öncelikle mutluluğun ne olduğunu bilmesi gerekir. O halde yaptığımız istatistik mutlu kelimesinin halk tarafından anlaşılması demektir. Bizim ise bir kimsenin mutlu olmasını belirleyen bir tanımımızın ve ona ait birimimizin olması gerekir.

Ortalama ömür toplulukların refahta olup olmadığını gösterir. Bunu da biz nüfusun yıl içindeki ölüm oranıyla biliriz. Başka bir ölçümüz de insanların nüfusa göre hapiste olanların sayısıyla biliriz. Suç işleyen insanlar eğer azsa yahut oradaki yargı sistemi adilse bu da yine hapisteki insan sayısıyla orantılıdır o zaman insanlar hayatlarından memnun demektir. Başka bir memnuniyet sebebini işsizlik oranı ile ifade edebiliriz. Ne kadar insan işsizdir? Bizim bunu ölçmemizin birimi vardır. Her işçiden %1 kesiyoruz işsizlere bölüyoruz. İşsizlik sigortası böyle oluşuyor. Eğer işsizlik payı, işsizlik ücreti normal ücretin altındaysa o ülkedeki insanlar işsiz demektir. Daha çok çalışkan insanlar demektir. Bunun gibi okumak isteyen insanların sayısı ne kadar çoksa o ülkenin insanları o kadar mutludur demektir. İşte bizim böyle kriterlerle oluşturduğumuz tanımlar ve birimlerle kendimizin ve dünyanın mutluluk derecesini tespit ederiz. Şunu deriz, “bu zavallılar kendi kendilerini kandırıyorlar”.

Türkiye dünyanın tarihi ve coğrafi merkezindedir. İmkânları çoktur ama sorumluluğu da fazladır. Eğer insanlar oraya doğru göç ediyorlarsa oradaki insanlar mutludur demektir. Türkiye doğunun en çok göç çeken ülkesidir. O halde doğu halkının en mutlu olduğu ülkedir demektir. Batı da ise ABD başta olmak üzere Kuzey Amerika kıtası göç çekmektedir. AB de göç çeken ülkelerdendir ve bizden daha mutlular demektir. Türkiye’den Suriye’ye mi gitmek isteyen var yoksa Suriye’den Türkiye’ye mi, işte bu mutluluk derecesini tayin eder. Sonuç olarak mutluluk soru-cevapla tespit edilen bir olay değildir. Onların hepsi dünyayı sömürmek için kullanılan araçlardan ibarettir.

Bugün dolar birden yükselmiştir. Demek ki bir bakanın değişmesiyle dolar yükselip düşüyorsa doları yükseltip düşüren bir merkez var demektir. O merkez diyor ki Türkiye’ye, “Sen benim dediklerimi atayacaksın, atamazsan mahvolursun”. Atanan kimseye de diyor ki, “Türkiye’yi yıkacak politikayı takip edeceksin, takip etmezsen orada duramazsın”. O halde yapılacak şey nedir? Doların değerini sabit tutmakla uğraşmayacağız. Dolar istediği gibi çıksın ve insin bizim dolarsız bir ekonomiyi kurmamız gerekir. Dolarlı bir ekonominin sonu ölümdür. Başkasının kanıyla bir vücut uzun zaman yaşayamaz. Zaten Sermaye’nin istediği de doları dünya parası haline getirip bu yolla bütün devletleri yıkıp tek Sermaye devletini oluşturmaktır. Kur’an bunun çözümünü yani Sermaye’nin bu emelini durduracak çözümleri üretmiştir. Akevler Milli Görüşçülerle işbirliği yaparak dünyaya sunmuştur. Türkiye’deki bugünkü siyasetçiler bu ekolden gelmektedirler ama irtidat etmişlerdir. Tek çözümleri vardır, yeniden ihtida, Akevler’e kulak vermek. Başka çıkar yolları yoktur.

https://www.youtube.com/watch?v=Ry55CfPSw2Y&t=23s&ab_channel=AdilD%C3%BCzen