Karadelik ve Cehim
Kuran da anlatılan her şey gerçek olduğu gibi günümüzde de anlatılanların aynısı veya benzeri mevcuttur.
Konuyu daha iyi anlayabilmek için Tekasür süresini bilmek gerekir: Sizi o çokluk kuruntusu oyaladı. Tâ ki, kabirleri ziyaret ediverdiniz.[1-2] Öyle değil, ileride bileceksiniz.[3] Sonra öyle değil, ileride bileceksiniz.[4] Vazgeçin. Sizin anladığınız gibi değil, eğer yakın bir bilgi ile bilecek olsa idiniz. (öyle yapmazdınız).[5] Andolsun ki, o cehennemi mutlaka göreceksiniz.[6] Sonra onu elbette ki, ayne’lyakîn göreceksiniz.[7] Sonra kasem olsun ki o gün her türlü nîmetten muhakkak sorulacaksınız.[8]
Kara delik, astrofizikte, çekim alanı her türlü maddi oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, kütlesi büyük bir kozmik cisimdir. Kara delik, uzayda belirli nicelikteki maddenin bir noktaya toplanması ile meydana gelen bir nesnedir de denilebilir. Bu tür nesneler ışık yaymadıklarından kara olarak nitelenirler. Aslında karadelik oldukça sıcak ve ışıklı bir yerdir. Kara deliğe çekilen ışık, kara delikten çıkamadığından bize ışıksız gibi karanlık görünmektedir. Karadeliklerde zaman ya durmuş veya çok yavaştır.
Başlıca dört çeşit Kara delik vardır.
Birincisi yıldızsal karadeliklerdir. Bunlar güneşimizden birkaç kat daha büyük yıldızların kendi içine çökmesi ile oluşur. Bu karadelik Kuran‘da Tarık olarak isimlendirilmiştir.
İkincisi orta büyüklükte olan kara deliklerdir. Bunlar ise güneşimizden binlerce kez büyük olan yıldızların çökmesi ile oluşan kara deliklerdir.
Üçüncüsü evren oluşurken oluşmuş olan mikro kara deliklerdir. CERN’ deki araştırmalarda mikro kara delik ile ilgili araştırmalar yapılmaktadır.
Dördüncüsü ise konumuzla ilgili ve karadeliklerin en büyüğü olan dev karadeliklerdir. Bu karadelikler galaksilerin merkezinde bulunur. Güneşimizden milyonlarca hatta milyarlarca kez büyük olabilir.
Yukarıdaki resimlerde galaktik karadeliğin temsili görünüşü verilmiştir. Aşağıdaki resim daha yakın plan olarak verilmiştir(Gayya kuyusu).
Rahman surei 15. Ayet meali: “Cin’i” de yalın bir ateşten yarattı.
Daha önceki bir makalede cinlerin kızılötesi ışınlardan yaratıldığını yazmıştım. Saf ateş kızılötesi ışınlardan oluşmaktadır. Isıtma amacıyla kullanılan elektrikli ısıtıcılardan çıkan kızılötesi ışınlar ısınmamızı sağlar. Her sıcak cisim kızıl ötesi ışın yayar. Bu prensipten yararlanarak gece görüş dürbünleri yapılmıştır.
Şuara suresi 91-95. Ayetler:
وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ (91) وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَمَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ (92) مِنْ دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنْصُرُونَكُمْ أَوْ يَنْتَصِرُونَ (93) فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ (94) وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ (95)
Meali: O gün cennet Allah’a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılır. Cehennem de azgınlara gösterilir.[90-1] Onlara: «Allah’ı bırakıp taptıklarınız nerededir? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?» denilir.[92-3] Onlar, azgınlar ve İblis’in adamları, hepsi, tepetaklak oraya atılırlar.[94-5]
Bu ayetlerde özellikle 94. Ayette geçen Kübkibü kelimesi üzerinde durmak gerekir. Bu kelime Kuran’da bir kez ve bu ayette geçmektedir. Fırlatma fiilini ifade eden birçok kelime olmasına rağmen bu fiil yalnızca burada kullanılmaktadır. Bu kelime kebkeb fiilinin çoğul kullanımıdır.
كَبْكَبَ; kebkeb:
(bşi) kaldırıp yere vurmak; (bşi) devirmek; yıkmak; (sürüyü) toplamak; (bşi) derin çukura/ kuyuya atmak; “Küme” yığın demektir. “Mim” “ba”ya dönüşmüş, “kübe” olmuş. Sonra da tekrarlanarak sık sık kümeleşen topluluklar için “kübküb” olmuştur(Akevler Arapça sözlük).
Daha önce “kevkeb” adlı yazımda kevkeb kelimesinin galaksi anlamına geldiğini yazmıştım. Çünkü kevkeb kelimesi kebkeb kelimesi ile aynı kökten gelmektedir. Proto-sinaik dilde (İbranice ve Arapça’nın atası) kabkab yıldız demektir. Kevkeb kelimesinin Akkadça(Protosinaik dilin atası) daki karşılığı ise Kakkabu’dur ve yıldız, yıldız kümesi, yıldızlar yıldızı (mul.mul. Sümerce galaksi) ve bildiğimiz 12 burç için de kullanılmıştır.
Kısacası ayette geçen “kübkibu” kelimesi galaksinin merkezinde bulunan dev karadeliğe fırlatılmayı ifade etmektedir. Kızıl ötesi ışın yapısında olan iblis ve cin ordusu, diğer azgınlarla birlikte çıkışı asla mümkün olmayan karadeliğe yani cehime (fırın demektir) fırlatılmaktadır.
Bakara 201: Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır.
Ali-imran 16-17) :(Bunlar), “Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru” diyenler, sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah’tan) bağışlanma dileyenlerdir.
Ali-İmran 191: Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.
Amin.