Meleklerin Hızı
Mearic suresi 3-4. Ayetler:
سَأَلَ سَائِلٌ بِعَذَابٍ وَاقِعٍ (1) لِلْكَافِرِينَ لَيْسَ لَهُ دَافِعٌ (2) مِنَ اللَّهِ ذِي الْمَعَارِجِ (3) تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ
Birisi gelecek azabı sordu. O mearic sahibi Allah’tandır.1-3] Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya (Arşullah'a), elli bin yıl olan bir günde uruc ederek çıkar.[4]
Bu ayette geçen "ileyhi" yani "ona" yükselir ifadesindeki "o" Allah'a gitmektedir. Fakat birçok ayette " Allah arş'a istiva etti" denmektedir. Bu şu anlamdadır. Allaha ulaşmak demek melekler için dahi mümkün değildir. Burada ulaşmak aslında Allah'ın istiva ettiği arş'a ulaşmaktır.
Bir önceki makalemde “uruc” kelimesinin ‘kökünün yükselip uzaklaşmak, izole olmak kaçmak’ anlamına geldiğini yazmıştım. Mearic ise ‘yükselip kaçılan, sığınılan yer’ demektir. Mirac olayı da bu kelime ile ilgilidir.
Eski alimler bu konuda ne yorumda bulunmuşlardır? Bu amaçla Elmalılı tefsiri mearic suresinden bazı alıntılar aşağıda verilmiştir.
MEÂRİC, Mirâc gibi veya aynı anlamda mim harfinin kesresi ile "minber" kalıbında "mi'rec" veya mimin üstünü ile "menhec" kalıbında "ma'rec" kelimelerinin çoğuludur. "Uruc" ve "Suud", yani aşağıdan yukarıya çıkma aletleri, merdivenler ve asansörler, yahut çıkılacak dereceler, mertebeler, yükseklikler demektir. "Zi'l-meâric" de bunların sahibi demek olur. Tefsirciler "Meâric" kelimesinin tefsirini yaparken başlıca dört yorum getirmişlerdir.
BİRİNCİSİ, İbnü Abbas'tan rivayet edildiği üzere "gökler, yüksek dereceler" demektir ki, melekler bunlarda gökten göğe yükselirler.
Bazıları da bunlar için gök demeden, "meleklerin emir ve yasaklarla çıktıkları asansörler ve derecelerdir" demişlerdir.
İKİNCİSİ, Katâde'nin rivayetine göre, faziletler, nimetler ve yücelikler, yani yükseklikler ve yüksek yüksek lütuflar ve nimetlerdir. Çünkü Allah'ın lütuf ve nimetlerinin birçok dereceleri vardır. Bunlar insanlara çeşitli mertebelerde ulaşırlar.
ÜÇÜNCÜSÜ, Cennette Allah'ın, dostlarına ihsan ettiği derecelerdir, denilmiştir.
DÖRDÜNCÜSÜ, manevî ve ruhî mertebelerdir.
İbnü Abbas'tan rivayet olunduğu üzere maddî ve manevî bütün varlık mertebelerini kapsayan dereceler demek olup meleklerin ve ruhların çıkıp indiği cismanî, ruhanî âlemlerin, tabaka tabaka bütün mertebe ve derecelerini, zi'l-meâric (dereceler sahibi) sıfatı da yüce Allah'ın bunların hepsinin sahip ve maliki ve hepsinin döneceği ve en son varacağı yer olmak sıfatıyle hepsinden yüksek olan yücelik ve ululuğunu ifade eder ki, bu mânâ Zi'l-Arş (Arş'ın sahibi) vasfı gibidir.
Bana bu görüşlerden İbni Abbas’ın görüşü daha doğru gelmektedir. Ayette meleklerin buraya 50.000 yıllık mesafe olmasına karşın, bu mesafeyi 24 saatlik bir günde kat ederek yükselip kaçtığı veya izole olduğundan bahsedilmektedir. Başka ayetlerden buranın sema yani gökte olduğu anlaşılmaktadır. Aruc kelimesi yerçekiminden kurtulmayı ifade ettiğine göre semada 50.000 yıl süren uruc galaksimizin merkezinden kenarına kadar olan mesafenin ışık hızı ile alınması olmalıdır. Çünkü Samanyolu galaksisinin çapı 100.000 ışık yılı, yarıçapı 50.000 ışık yılıdır. Mearic denen yer ise galaksinin dışında kalan, çekim gücünün olmadığı, zamanın genişlediği yer olmalıdır. Ebu Said el-Hudri'den rivayet olunan bir hadiste, "O gün mümine hafifletilir. Hatta ona dünyada kıldığı bir tarz namazdan daha hafif olur." Buyrulması kişinin çekim kuvvetinden kurtulması olarak da anlaşılabilir.
Daha önce aruc kelimesinin yer çekiminden (gravity) kaçmak veya yer çekiminden izole olmak anlamında kullanıldığını belirtmiştim. Burada ise meleklerin ve Ruh’un galaktik çekim gücünden kaçıp kurtulmasından bahsettiği düşünüyorum. Bu düşünceye kapılmamın nedeni galaksinin yarıçapının 50 bin ışık yılı uzunluğunda olmasıdır. Ayrıca galaktik merkeze yaklaştıkça zaman yavaşlamaktadır. Merkezden yani çekim gücünden kaçtıkça zaman hızlanmaktadır. Galaktik merkezden uzaklaştıkça galaktik etkilerden de kurtulunmaktadır. Kısacası sanki başka bir boyutta olunmaktadır. Galaksilerin karanlık madde ile çevrili olduğunu biliyoruz. Galaksiden çıkmak demek karanlık maddenin içine girmek ve hatta onun da dışına çıkmaktır. Burası evrenin en temel yapısının oluşturduğu ortam olmalıdır(Arş). Çünkü atomun çekirdeğini de oluşturan maddeler ile kaplıdır. Yani mikro kozmos ve makro kozmosun benzer olduğu yerlerdir.
Zaman kavramı evrenin her yerinde aynı değildir. Galaksilerin merkezindeki kara deliklerde zaman durmuştur. Fakat galaksinin kenarlarına doğru gittikçe zamanın hızı artmakta, zaman genişlemektedir. Galaksinin dışına çıkıldığında ise zaman çok genişlemektedir. Bu ise orada bulunduğunda çok kısa zamanda çok uzun mesafelere ulaşmayı mümkün kılar. Eğer galaksinin dışına çıkmayı başarabilirsek galaksinin herhangi bir yerine veya başka galaksilere kısa sürede ulaşmak daha kolay olacaktır. Yolculuk karanlık madde içinde yapılacaktır. Karanlık madde içinde zaman ve mekan kavramları farklı olacaktır.
Yani bu ayetin ifade ettiği olayın kafirlerin galaktik merkeze çekilip kara delikte, zamanın durduğu yerde azaba maruz kalması, sonsuz gibi bir süre olurken, Müminlerin galaktik etkiden uzak olan (meariç) karanlık madde içindeki veya ötesindeki sığınma merkezlerinde bulunacağından bahsettiğini düşünüyorum.
Mearic suresinin bu ayetinden meleklerin 50 bin ışık yılı olan mesafeyi 24 saat gibi bir sürede kat edebildiği düşüncesi ortaya çıkmaktadır. Bu hız ışık hızının çok üzerindedir. Mümkün olabilir mi?
Necm suresinde ise peygamberin Cebrail’in gelişini nasıl gördüğü anlatılmaktadır. Necm kelimesi “gökcismi” anlamındadır. Fakat bu gökcisminin sıradan bir gökcismi olmadığını Cebrail’in kendisinin bir pırıltısının olduğunu ve hareket eden bir yıldız gibi göründüğünü düşünüyorum.
Necm suresi: kaymakta olan gök cismine and olsun ki,[1] Arkadaşınız (Muhammed) sapmamış ve azmamıştır.[2] O, kendiliğinden konuşmamaktadır.[3] Onun konuşması ancak, bildirilen bir vahy iledir.[4] Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.[5-7] Sonra yaklaşmış ve inmiştir.[8] Araları iki yay aralığı kadar veya daha da yakın oldu.[9] Allah o anda kuluna vahiy edeceğini etti.[10] Gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı.[11] Ey inkarcılar! Onun gördüğü şey hakkında kendisi ile tartışır mısınız?[12] And olsun ki o, Cebrail’i sınırın sonunda başka bir inişinde de görmüştür.[13-4] Orada Me’va cenneti vardır.[15] Sidre’yi bürüyen bürüyordu.[16] Gözü oradan ne kaydı ve ne de onu aştı.[17] And olsun ki Rabbinin varlığının büyük delillerini gördü.[18]
Bu surede peygamberin Cebrail’i en yüksek ufukta yani Samanyolu galaksisinin merkezine yakın Yay takımyıldızı’nın kabzasında hareket ederken gördüğünü daha önceki bir makalemde (Kabe Kavseyni) anlatmıştım.
Buradan da Cebrail’in hareketinin görülebilmesi için ışık hızından daha fazla hareket ediyor olması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Çünkü yıldızlar arası mesafeler binlerce ışık yılı uzaklıkta olan mesafelerdir. Birinin dakikalar içinde bir yıldızın yanından diğer yıldızın yanına yer değiştirmesi ışık hızından daha hızlı bir hız gerektirir.
Işık hızından daha hızlı partiküllerin olduğunun delilleri uzayda saptanmıştır (superluminal motion; quasar, raio galaksiler, microquasarlar)
Klasik bilgilerde böyle bir şeyin olması mümkün görünmemektedir. Klasik bilgiler bize ışık hızının aşılamayacağını söylemektedir.
Bu konuda sizi düşünmeye sevk edecek bir alıntıyı aşağıda vermek istiyorum:
Takyon (Yunanca ταχύς takhús, "hızlı" anlamımda), ışıktan hızlı giden farazi parçacıklardır. İlk tanımı Arnold Sommerfeld'e atfedilmişse de, aslında ilk olarak George Sudarshan ve Gerald Feinberd tarafından yazılmıştır.
Takyonlar, Albert Einstein'in ünlü Genel görelilik yasasındaki v2 /c2 ifadesindeki cismin hızı (v) ışık hızından (c) büyük olursa ne olur sorusunun cevabıdırlar. Bu nedenle takyon parçacıklarının kütleleri reel sayı ile değil karmaşık sayılar ile ifade edilir (2i kg. kütleli gibi) aynı zamanda v daima c den büyük olacağından , takyonlar için en yavaş hız ışık hızıdır. Ancak tam olarak ışık hızında da olamazlar çünkü ışık hızında olurlarsa v2/c2 = 1 olacağından bu ifade tanımsız olur. Böylece gerçek dünya için sınır olan ışık hızı burada da değerini korur. Buradan çıkarılacak sonuç ise, takyonların varlığının fizik ve matematik kurallarına aykırı olmadığıdır. Bunu takyonların varlığına delil olarak gösterenler vardır. Aynı (v)>(c) değerlerinin zaman denklemi içinde yerine konulması sonucunda zaman kavramının takyonlar için tıpkı kütle gibi imajiner olduğunu gösterir. Zaman gerçel olmadığı içinde zamanın oku olan entropi artışı sözkonusu olmaz ve bu nedenle takyonlar evreni gerçek evrenin aksine büzüşmezler tam tersine sanal kütleleri nedeniyle çekim etkisine girmediklerinden evreni gererler. Böylece, başlanılan noktaya geri dönülen bir küresel evren modeli yerine takyon evreni için kenarları olmayan bir sonsuz evren söz konusudur. Ayrıca takyonların hızı enerjileri azaldıkça artar. Bu nedenle radyasyon yaydıkları varsayıldığında, azalan enerjileri nedeniyle sürekli hızlanırlar ve nihayet sıfır enerji için sonsuz hıza ulaşırlar. Enerji azaldıkça hızları arttığından dolayı kuvvet denilen etki hareketle aynı yönde olduğunda takyonların hızını arttırmaz tam tersine yavaşlatır.Takyonun daima ışıktan hızlı hareket etmesinden dolayı, onu yaklaşırken göremeyiz. Takyon yanımızdan geçtikten sonra, iki görüntü görmemiz mümkün olacaktır. Bunlar farklı yönlerde hareket eden ve görünebilen iki farklı görüntü olacaktır. Siyah çizgi ise Çerenkov radyasyonunun şok dalgasıdır ve üsteki şekilde sadece bir anlığına gösterilmiştir. Bu çift görüntü etkisinin en iyi şekilde görülebilmesi için gözlemcinin süperluminal nesnenin yolu üzerinde olması gerekmektedir ki bu örnekte süperluminal nesne bir küredir ve gri renkle gösterilmiştir. Sağdaki mavimsi nesne, gözlemciye ulaşan ışığın Doppler etkisiyle maviye kayması sonucu oluşan görüntüdür. Gözlemci Çerenkov çizgisinin ucunda durmaktadır. Soldaki kırmızımsı görüntü ise kürenin gözlemciyi geçmesinden sonra küreden yayılan ışığın Doppler etkisiyle kırmızıya kaymasından oluşmuştur. Nesnenin ışıktan hızlı hareket etmesinden dolayı, küre gözlemciyi geçmeye başlayıncaya dek gözlemci hiçbir şey görememektedir. Daha sonra gözlemci tarafından görülebilen görüntü ikiye bölünür. Birisi gözlemciye doğru yaklaşan küre (sağdaki), diğer ise sol taraftaki yani gözlemciden uzaklaşan küredir (takyon wiki).
Bu bilgi bize meleklerin takyonik yapıda olabileceğini düşündürmektedir. Ayrıca “Gözü oradan ne kaydı ve ne de onu aştı” çümlesini ve “kabe kavseyni veya daha yakın” cümlesini de açıklıyor olabilir. Çünkü ışıktan hızlı hareket eden cisimlerin görüntüsü iki adettir.
Doğrusunu Allah bilir.