Şecer
Bu makalede size Kuran’da 27 kez geçen ŞCR kökünden oluşan kelimeler ve ilgili ayetlerdeki anlamından bahsedeceğim.
Kuran’da geçen ve ağaç anlamına gelen kelimenin Proto-Semitik karşılığı “şaşuc” dur ve meyve ağacı anlamına gelmektedir. Diğer semitik dillerde ise “Soc veya sucwe” odun anlamında kullanılmaktadır. Kuran’da ise “şecer” dir.
Şecer kelimesine Arapça olarak sadece ağaç anlamı verilmektedir. Fakat kelime iyice analiz edildiğinde kelimenin asıl anlamının devamlılık arz eden kaynaklar için kullanıldığı anlaşılacaktır. Bu anlayıştan sonra birçok ayet daha iyi kavranılmış olacaktır.
Arapçadaki bizim anladığımız anlamda ağaç kelimesi ‘izdah, ‘azdah, ‘uzdah sözcükleridir. Şecer olan ağaç kelimesinin anlamı Türkçedeki ağaç kelimesinin anlamı ile tam olarak aynı değildir. Türkçede ağaç denince çok yıllık, belirgin bir gövdesi olan bitkiler anlaşılmaktadır. Oysa Arapçada şeceretün yani bir ağaç denince sadece çok yıllık bir bitki anlaşılır. Yani Arapçada şecere kelimesi devamlılığı ve kaynağı ifade eder. Aile ağacı dediğimizde kullanılan “şecere” de aslında bir ağacı değil; aile devamlılığını ve kaynağını ifade eder.
Eğer bir bitki mevsimlik veya bir yıllık değilse ve yıllarca yaşamaya devam ediyorsa Araplar ona uzun süreli olan anlamında “şeceretün” demişlerdir. Çok yıllık otsu veya soğanlı bitkilerde bu tanıma girmektedir. Bu kelime uzun süreli kaynak sağlayan şeyler için de “rezerv” anlamında kullanılmıştır (Lisanül Arap).
İnsanlığın başlangıcından itibaren ağaçların yiyecek kaynağı, giyecek (pamuk, keten), yakacak ve barınma kaynağı olarak kullandığı bilinmektedir. Kuran’daki birçok ayette özellikle Adem ve cennet bahisli ayetlerde bu apaçık anlaşılmaktadır. Öncelikle cennet ağaçlardan oluşmuş bir bahçedir. Aşağıdaki birçok ayetten de anlaşılacağı gibi cennette de ağaçlar bir yiyecek ve giyecek kaynağıdır. Bu nedenle ilk insanların ağaca kaynak anlamı vermeleri doğal karşılanmalıdır.
Bu konuda Kuran’da yaptığım araştırmada kısaca şu tespitleri yaptım:
Şecere kelimesi el takısı ile marife geliyorsa “ağaç” anlamına gelmektedir. Eğer el takısı ile marife değilse, bu kez hem “ağaç” hem de “kaynak” anlamına geliyor görünmektedir.
Konumuzla ilgili ayetler:
Nahl 68:
وَأَوْحَى رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ
Rabbin bal arısına: «Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış yapılardan yuva edin diye vahiy etti.
Yasin 80:
الَّذِي جَعَلَ لَكُمْ مِنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنْتُمْ مِنْهُ تُوقِدُونَ
Yeşil ağaçtan size ateş çıkarandır. Ondan ateş yakarsınız.[80]
Ağaçlar bir yakacak kaynağıdır.
Bakara 35:
وَقُلْنَا يَاآدَمُ اسْكُنْ أَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَدًا حَيْثُ شِئْتُمَا وَلَا تَقْرَبَا هَذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمِينَ
«Ey Adem! Eşin ve sen cennette kal, orada olandan istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz» dedik.[35]
Bahçedeki ağaçlar yiyecek kaynağıdır.
Araf 19:
وَيَاآدَمُ اسْكُنْ أَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ فَكُلَا مِنْ حَيْثُ شِئْتُمَا وَلَا تَقْرَبَا هَذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمِينَ
«Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın ve istediğiniz yerden yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz.»[19]
Bir ağaç dışında diğer ağaçları yiyecek kaynağı olarak kullanabilirler.
Araf 20:
فَوَسْوَسَ لَهُمَا الشَّيْطَانُ لِيُبْدِيَ لَهُمَا مَا وُورِيَ عَنْهُمَا مِنْ سَوْءَاتِهِمَا وَقَالَ مَا نَهَاكُمَا رَبُّكُمَا عَنْ هَذِهِ الشَّجَرَةِ إِلَّا أَنْ تَكُونَا مَلَكَيْنِ أَوْ تَكُونَا مِنَ الْخَالِدِين
Derken onların, kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: «Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağaçtan men etti.» dedi.[20]
Araf 22:
فَدَلَّاهُمَا بِغُرُورٍ فَلَمَّا ذَاقَا الشَّجَرَةَ بَدَتْ لَهُمَا سَوْءَاتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِ وَنَادَاهُمَا رَبُّهُمَا أَلَمْ أَنْهَكُمَا عَنْ تِلْكُمَا الشَّجَرَةِ وَأَقُلْ لَكُمَا إِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمَا عَدُوٌّ مُبِينٌ
Böylece onları aldatarak aşağı sarkıttı (önceki mevkilerinden indirdi). Ağacı tadınca, çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarını üst üste yamayıp üzerlerini örtmeğe başladılar. Rableri onlara seslendi: «Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi?»[22]
Ağaç yapraklarını elbise kaynağı olarak kullanıyorlar.
Kasas 30:
فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِيَ مِنْ شَاطِئِ الْوَادِ الْأَيْمَنِ فِي الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ أَنْ يَامُوسَى إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Oraya gelince, kutlu yerdeki vadinin güney yanındaki ağaç cihetinden: «Ey Musa! Şüphesiz Ben, Alemlerin Rabbi olan Allah’ım» diye seslenildi.[30]
Fetih 18:
لَقَدْ رَضِيَ اللَّهُ عَنِ الْمُؤْمِنِينَ إِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ فَعَلِمَ مَا فِي قُلُوبِهِمْ فَأَنْزَلَ السَّكِينَةَ عَلَيْهِمْ وَأَثَابَهُمْ فَتْحًا قَرِيبًا
Andolsun o ağacın altında (Hudeybiye’de) sana bey’at ederlerken Allah, müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş onlara güven indirmiş ve onları pek yakın bir fetih ile mükâfatlandırmıştır.[18]
Hac 18:
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَسْجُدُ لَهُ مَنْ فِي السَّمَوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَابُّ وَكَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ وَمَنْ يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُكْرِمٍ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ
Göklerde ve yerde olanların, Güneş, Ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanların ve insanların birçoğunun Allah’a secde ettiklerini görmüyor musun? İnsanların birçoğu da azabı hak etmiştir. Allah’ın alçalttığı kimseyi yükseltebilecek yoktur. Doğrusu Allah ne dilerse yapar.[18]
Rahman 6:
وَالنَّجْمُ وَالشَّجَرُ يَسْجُدَانِ
Gök cisimleri ve ağaçlar O’nun buyruğuna boyun eğerler.[6]
İsra 60:
وَإِذْ قُلْنَا لَكَ إِنَّ رَبَّكَ أَحَاطَ بِالنَّاسِ وَمَا جَعَلْنَا الرُّؤْيَا الَّتِي أَرَيْنَاكَ إِلَّا فِتْنَةً لِلنَّاسِ وَالشَّجَرَةَ الْمَلْعُونَةَ فِي الْقُرْآنِ وَنُخَوِّفُهُمْ فَمَا يَزِيدُهُمْ إِلَّا طُغْيَانًا كَبِيرًا
Sana: «Rabbin şüphesiz insanları kuşatmıştır» demiştik; sana gösterdiğimiz rüya ile ve Kuran’da lanetlenmiş ağaçla, sadece insanları denedik. Biz onları korkutuyoruz, fakat bu onlara büyük taşkınlık vermekten başka bir şeye yaramıyor.[60]
Yukarıda da görüldüğü gibi bu ayetlerde geçen Eşşecerat kelimesi el takısı almış marifedir. Hepsinde de anlam ağaçtır.
Aşağıdaki ayetlerde ise hem ağaç hem de kaynak, rezerv anlamı olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle kaynak veya rezerv kelimesi ile çevireceğim ve tefsir yapmaya çalışacağım.
Nahl 10:
هُوَ الَّذِي أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ فِيهِ تُسِيمُونَ
Yukarıdan size su indiren O’dur. Ondan içersiniz, değer biçtiğiniz kaynak da ondandır.[10]
Burada değer biçilen kaynak meralar, hayvanlar, ekinler, meyveler, balıklar vs… dir.
Vakıa 52:
لَآكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍ
Elbette bir ağaçtan, zakkum kaynağından yiyeceksiniz.[52]
Bu ayette “zakkum ağacından veya zakkum kaynağından” anlamına gelebilir.
Nisa 65:
فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لَا يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
Hayır; Rabb’ine and olsun ki, aralarında kaynaklanan, devam eden meselelerde seni hakem tayin edip, sonra senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan tamamen kabul etmedikçe inanmış olmazlar.
Saffat 146:
وَأَنْبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِنْ يَقْطِينٍ
Onun üzerine, ince dokuma (pamuk) kaynağı yetiştirdik.[146]
Pamuk bitkisi tekstil işinde en ince dokuma yapmak için bir kaynaktır.
Saffat 64:
إِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ فِي أَصْلِ الْجَحِيمِ
O, cehennemin dibinde çıkan bir (kaynaktır) ağaçtır.[64]
Nur 35:
اللَّهُ نُورُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ زَيْتُونَةٍ لَا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَنْ يَشَاءُ وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Allah göklerin ve yerin Nur’udur. O’nun nurunun örneği, içinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer. O ışık bir cam içindedir, cam ise, sanki inci gibi parlayan bir yıldız topluğudur; bu ne yalnız doğuda ve ne de yalnız batıda bulunan bereketli enerji kaynağından tutuşturulur. Ateş değmese bile, nerdeyse enerjisi kendisi aydınlatacak! Nur üstüne nurdur. Allah dilediğini nuruna kavuşturur. Allah insanlara misaller verir. O, her şeyi bilir.[35]
Bu ayette açıkça anlaşılıyor ki zeytin enerji, ağaçta kaynak anlamındadır. daha önceki bir makalede elektrik ampulü içeren bir deniz feneri ve onun gökteki benzeri olan quasarlar dan bahsetmiştim. Her ikisinin de enerji kaynağı elektrik enerjisidir. Bunların elektrik enerjisi kaynağı benzersiz mübarek bir zeytin ağacına benzetilmiştir.
Lokman 27:
وَلَوْ أَنَّمَا فِي الْأَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ أَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِهِ سَبْعَةُ أَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Eğer yeryüzündeki ağaçlar (kaynaklar) hep kalem olsa, deniz de arkasından yedi deniz daha kendisine ilave olsa, yine de Allah’ın kelimeleri tükenmez. Şüphesiz ki Allah çok saygın, hüküm ve hikmet sahibidir.[27]
Bu ayette aslında “yerin içindeki kaynaklar” denmektedir. Bu da bize kurşun kalemin olmadığı bir dönemde kurşun kalemden söz edildiğini düşündürmektedir. Kurşun kalem kâğıt üzerine yazı veya çizim için kullanılan, yazıcı kısmı çoğunlukla kil ve grafitten üretilen kalemdir. Tipik bir kurşun kalemde grafitin etrafı ahşap kaplıdır. Bunun yanı sıra metal veya plastik muhafazaya sahip kurşun kalemler de mevcuttur. Grafit ise yerden çıkarılan kömür gibi bir karbon bileşiğidir. İlk kurşun kalem 1500 yılında üretilmiştir.
Ayette mürekkep kelimesi geçmemektedir. Fakat su bazlı sıvıyı içeren yani mürekkep içeren kaleme vurgu vardır. Bu da bize dolma kalemi düşündürmektedir. Çünkü kalem ve onun sıvısından bahsedilmektedir. İlk dolma kalem 953 yılında, Mağrib halifesi Ma'ād al-Mu'izz tarafından kullanılmıştır. Sanırım bu ayeti iyi anlayanlar tarafından üretilmiştir.
Duhan 43-44:
إِنَّ شَجَرَةَ الزَّقُّومِ (43) طَعَامُ الْأَثِيمِ
Gerçekten zakkum ağacı, kaynağı [43] Günahkârların yemeğidir.[44]
Saffat 62:
أَذَلِكَ خَيْرٌ نُزُلًا أَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ
Konukluk ikramı olarak bu mu iyidir, yoksa zakkum kaynağı mı?[62]
Taha 120:
فَوَسْوَسَ إِلَيْهِ الشَّيْطَانُ قَالَ يَاآدَمُ هَلْ أَدُلُّكَ عَلَى شَجَرَةِ الْخُلْدِ وَمُلْكٍ لَا يَبْلَى
Ama şeytan ona vesvese verip: «Ey Adem! Sana sonsuzluk kaynağını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?» dedi.[120]
Araf suresi 20 ayette ağaç kelimesi el takısı almış olarak gelirken bu ayette el takısı yoktur. Şeceret kelimesi olarak kaynak anlamındadır.
Vakıa 71-72:
أَفَرَأَيْتُمُ النَّارَ الَّتِي تُورُونَ (71) أَأَنْتُمْ أَنْشَأْتُمْ شَجَرَتَهَا أَمْ نَحْنُ الْمُنْشِئُونَ
Söyleyin; yaktığınız ateşin kaynağını (rezervini) inşa eden sizler misiniz, yoksa onu biz mi inşa edenleriz?[71-2]
Burada insan biraz düşündüğünde anlıyor ki: Kullandığımız birçok yer altı kaynağı milyonlarca yıl önce inşa edilmiştir. Mesela bu gün kullandığımız ve rezervlerini hesapladığımız doğal gaz kaynakları, petrol kaynakları, kömür kaynakları milyonlarca yıl önce inşa edilmiştir. Bizim tek yaptığımız ise onları rezervlerinden yani kaynaklarından alıp kullanmaktır.
Neml 60:
أَمَّنْ خَلَقَ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضَ وَأَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَنْبَتْنَا بِهِ حَدَائِقَ ذَاتَ بَهْجَةٍ مَا كَانَ لَكُمْ أَنْ تُنْبِتُوا شَجَرَهَا أَئِلَهٌ مَعَ اللَّهِ بَلْ هُمْ قَوْمٌ يَعْدِلُونَ
Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indirip onunla, bir kaynağını (ağacını) bile bitirmeye gücünüzün yetmediği, güzel güzel bahçeler meydana getiren mi? Allah’ın yanında başka bir tanrı mı? Hayır; onlar taptıklarını Allah’a eşit tutan bir millettir.[60]
Burada da ağaç ve bahçelere, ormanlara ekonomik değeri olan kaynaklar olarak atıf vardır. Her bir ağaç meyve veya ürün kaynağıdır. Ahşap, kağıt, odun, lateks… olarak bir kaynaktır.
İbrahim 24-25:
أَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاءِ (24) تُؤْتِي أُكُلَهَا كُلَّ حِينٍ بِإِذْنِ رَبِّهَا وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Allah’ın, hoş bir sözü; kökü sağlam, dalları göğe doğru olan, Rabbinin izniyle her zaman meyve veren hoş bir ağaç, doğal kaynağa benzeterek nasıl misal verdiğini görmüyor musun? İnsanlar ibret alsın diye Allah onlara misal gösteriyor.[24-5]
İbrahim 26-27:
وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَبِيثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَبِيثَةٍ اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْأَرْضِ مَا لَهَا مِنْ قَرَارٍ (26) يُثَبِّتُ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ وَيُضِلُّ اللَّهُ الظَّالِمِينَ وَيَفْعَلُ اللَّهُ مَا يَشَاءُ (27)
Çirkin bir söz de, yerden koparılmış, kökü olmayan kötü bir ağaç(doğal kaynağa)a benzer.[26] Allah inananları, dünya hayatında ve ahirette sağlam bir söz üzerinde tutar; zalimleri de saptırır. Allah dilediğini yapar.[27]
Burada ise güzel sözden kaynaklanan bir devamlılık vardır.
Muminun 20:
وَشَجَرَةً تَخْرُجُ مِنْ طُورِ سَيْنَاءَ تَنْبُتُ بِالدُّهْنِ وَصِبْغٍ لِلْآكِلِينَ
Keskin kayalıklarda yetişen, yiyenlere yağ ve katık veren bir kaynak (ağaç) da var ettik[20]
Zeytin ağacı bir ağaç olduğu gibi çok önemli bir yağ kaynağıdır. Hem besin olarak hem de sabun, ilaç, kozmetik ve diğer maddeler için sanayi ham maddesi kaynağıdır.
Kısacası Kuran’da geçen şecer kökenli kelimeler ağaç, devamlılık arz eden doğal kaynak ve rezerv anlamlarına gelmektedir.
Doğrusunu Allah bilir.