Bizim (benim) usulumüz, eski manaları, farklı manaları yanlışlamak, dışlamak değildir. Bu size garip gelebilir. Hatta "kendine halılık payı çıkarmak için bu yöntemi kullanıyor" da diyebilirsiniz. Zaman doğruyu gözterir. İçtihatlar samimi olduğu müddetçe (aksini iddia etmek için delil gerekir) sevaptır, isabet edilememiş olsa bile...

Onun için biz yeni bir mana verirken; "aynı zamanda, ve, ve dahi, bunun yanında, ..." gibi müstetir (gizli, izhar edilmemiş) ibarelerle yeni manayı veriyoruz. Yoksa haşa, "sadece budur, bundan başka mana yoktur, vb." gibi bir kastımız olamaz.

Uzatmadan; bu ayetler "aynı zamanda sizin verdiğiniz manaya da gelebilir", bunda bir mani yoktur. Zaten bizim varsayımımız; "Her ayet, her ilmin konusudur; Kuran'ın tamamı sadece o ilim gözüyle okunup, anlaşılabilir." şeklindedir.

Saygılarımla.

H.Kayahan

Sayın Hüseyin Bey siz haklı olabilirsiniz benim çabam Kuran tefsiri yaparken realist ve bilimsel olmak prensibini yaymak ve yerleştirmektir. Önce zahiri olan tamammen zahir olsun sonra batın olan tefekkür edilsin. Bütün dünyevi işlerimizi yani çıkarımız olan işleri hep böyle yapıyoruz. Tefsiri neden böyle yapmıyoruz ?

HER İKİNİZE HARUN ÖZDEMİR ARKADAŞIMIZIN "ŞERİAT" KİTABINI OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM...

KİTAPTA "ŞERİAT" KELİMESİNİN GEÇİRDİĞİ EVRİMİ BUKACAKSINIZ...

KANAATAİMCE, BU HER KELİME İÇİN GEÇERLİDİR...

SELAM, SEVGİ VE DUA İLE...

REŞAD

HARUN KARDEŞ;

NERELERDESİN?!.

BEKLİYORUZ!..

Reşat Bey,

Tedavi önerinizi çok yerinde buluyorum. Kitap gerçekten çok keyifle okunan ve fayda sağlayan bir eser olmuş. Emeği geçenlerden Allah razı olsun.

TAYİBET KARDEŞ;

ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM...

VE...

TAVSİYEMİ DAHA DA GENİŞLETEREK DERİM Kİ;

"BEN ADİL DÜZEN ÇALIŞANIYIM" DİYEN HERKES AMA HERKES...

HARUN KARDEŞİN "ŞERİAT" KİTABINI ÇOK AMA ÇOK DİKKATLİ OKUMALI...

SONRA...

KUR'ANDAKİ 1700 KÖK KELİMEDEN BİRİNİ SEÇMELİ...

VE AYNEN HARUN GİBİ BİR KİTAP YAZMALI...

YOKSA...

BİZ YAZMAZSAK...

1700 KİTAPLIK "KUR'AN ANSİKLOPEDİSİNİ" KİM YAZACAK?!.

SELAM, SEVGİ VE DUA İLE...

REŞAD

*

HARUN KARDEŞ;

ÜSTAD İLE HAFTALARCA YAZDIĞIMIZ FELSEFE YAZILARINI KİTAPLAŞTIRACAKTIN...

SABIR VE HEYECANLA BEKLİYORUZ...

METE KARDEŞ;

AKLIMA TEKRAR GELMİŞKEN SORAYIM...

-ASLINDA İLK MAKALELERİNDEN BER HEP AKLIMDA-

YAZDIĞIN BU MAKALELERİ DERLEYİP KİTAP YAPMAYI DÜŞÜNÜR MÜSÜN?..

SELAM, SEVGİ VE DUA İLE...

KARDEŞİN REŞAD

Evet düşünüyorum. Sonraki nesillere bir kaynak olur, belki bir işe yarar ümidiyle kitap haline getirilmesi beni çok mutlu eder. Hayırlısı Allah'dan.

Ben batın tefsir ile hiç uğraşmadım, herhalde bundan sonra da uğraşmam. Batini yorum yaptığımı düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Ben, sizin deyimizle "realist ve bilimsel olmak prensibi" ile çalışıyorum. Hatta siz beni, sanırım bu usulümden dolayı olsa gerek, devamlı "materyalist" olmakla da vasıflandırırsınız...

Ben usule uygun olmayan ve Arapçanın "lisanül Arap" gibi ilk ve en temel kaynak sözlüklerinde olmayan hiç bir manayı kullanmam. (Hataen kullandığım varsa, arkadaşlar uyarıyorlar zaten.) Siz ise yaşamayan, artık yok olmuş ve Arapça gibi korunmuş olmayan dillerden esinlenip, yorumlar yapıyorsunuz. Mamafih, bütün yorumlar saygıyı mültezimdir, hele de usule uygun ise...

Mesela; "Karada ve denizde fesat zuhura geldi(Rum/41)" ayetini; karadan maksat lisan, denizden maksat kalptir" şeklinde çeviriseniz, bu herhalde batini bir çeviri olur (Ebubekir'den bir rivayetmiş). Yine de saygıya değerdir.

Cebelleşmek kelimesini öneren Orhan Çakmak, bunun aslının "cedel" olduğunu da söylemişti. Ben bilerek cebel olarak yazdım. Bizim yörelerde kelime, benim yazdığım manada kullanılır. Kişinin araziye karşı, doğanın çetin şartlarına karşı mücadelesi anlamında kullanılır, kişinin kişi olan cekişmesinde kullanılmaz. Bizim oralar çok sarp, tamamen taşlık ve çopurdur. Gerçekten her gidiş geliş dağ ve taşlarla cebelleşmektir. Sümerler de "b" ile kullanmışlar, sizden öğrendim. Sümerce Türkçe kökenlidir. Demek biz Aksekililer/Toroslular direkt Sümerlerden almışız kelimeyi, diye düşünüyorum. Araplarda dağ az, çöl çoktur.

Saygılarımla.

H.Kayahan

Lisanul Arap veya daha eskisi olan Kitabul Ayn Kusursuz, kutsal kitaplar değildir. Allah yazanlardan razı olsun. bunu içeriğinden de anlaya bilirsiniz. Bir kelimenin ne olabileceği hakkında değişik fikir ve bilgi düzeyini içeren kitaplardır.

bazende hiç bir bilgi veremez. Arapçanın çölde oluşmuş bir dil olduğunu iddia edenler gerçekci ve tutarlı bir açıklama yapmamışlardır. Arap dili aslında Akkadca ve sonrasında Asurcanın devamıdır. Bu nedenle Ugaritik, ibranice ve Aramca ile hemen hemen aynı gramer ve kelimeleri kullanırlar yani diller aşa yukarı aynıdır. Araplar bu dili çölde geliştirmiş olsalardı ki bu mümkün değildir. İbranice, Aramca, ve Ugaritik aynılık olamazdı. Demekki bu dillerin geçmişi Akkadcada birleşmektedir. Hz. İbrahim bir Akkadlıdır. ve Gelip Mekkeye yerleşmiştir. Mekkede Kureyş Arapcası yani gelişmiş, medeniyet dili olan Akkadcayı yerleştirmiştir. Bu nedenle Kuran dilinde Kureyş yani aslında Akkad dili makbuldür.

İşte bu nedenle ben araştırmalarımda Lisanül Arap, Kitabul ayn gibi kaynakları kullandığım gibi Akkadca, Asurca, İbranice, Aramice gibi kaynaklarıda kullanıyorum.

Şunu da unutmamak gerekir Kuran kendinden önce gelip geçen kitapları doğrulaştırır bunu yaparken Tevrat ve incil ve diğer kitaplarda geçen kelimeleri de düzeltir. Eğer bu kitapları ve kelimeleri düzeltiğini bilemesseniz , bazı verileri anlayamazsınız. Çünkü Kuran İbranilere ve Aramilere ve diğerlerine de gelmiş son kitaptır.