Bazı kişiler Kehf suresinde bulunan ve Hızır’ın bir erkek çocuğu öldürmesi hadisesini müşküllerden kabul ederler. Oysa bu suredeki Hızır’ın üç hadisesi de yalnızca bazı insanların sahip olduğu derin bilgiyi ve rahmeti anlatmaktadır.
Kehf 65. Ayeti iyi kavrayamadıkları için bu kıssada müşkül olduğunu düşünmektedirler. Mealden anlaşıldığı gibi “Hızır”a merhamet ve ilim verilmiştir. Olay derin ilme dayanan merhamet olayıdır. Üç olayda da merhamet vardır fakat sebebi bilinmeyen olaylar başlangıçta sanki zulümmüş gibi görünmektedir. Dikkat edilmesi gereken önemli bir noktada olayların hep salih insanlar lehine gerçekleşmesidir. Yapılan iyiliklerin üçü de şahsi yani kişisel iyiliklerdir. Toplumsal değildir. Oysa peygamberler toplumlara hitab ederler. Şeriat da toplumsal kurallardır. Bu nedenle "Hızır" peygamber değil, Rabbani bir kişidir.
İkinci hadisede geçen ve masum bir çocuğun öldürülmesi olayı ise başlangıçta Musa’nın da itiraz ettiği gibi korkunç bir olay gibi görünmektedir. Bunun nedeni olayın iç yüzünü bilmemekten ileri gelmektedir. Hatta bazı insanlar olayın iç yüzünü öğrendikten sonra dahi olayı hala kabul edilemez bulmaktadırlar. Çocuğun genç yaşta ölmesi çocuk açısından kötü gibi kabul edilebilir. Fakat, gerçek hayatın ahret hayatı olduğunu kavrayan birisi, öldürülme olayının nedenini öğrendikten sonra buna itiraz edemez.
Sonuçta Musa’da sebebi öğrenince daha fazla itiraz etmemiştir. Bu kıssada müşkül olduğunu düşünenler bu noktaya dikkat etmelidirler.
Ayrıca hepimizin bildiği gibi birçok insan öldürülmeyi hak edecek birçok suç işlemektedir. Birçok katil kanunen suçunun tespit edilememesi nedeni ile cezasız kalmakta ve suç işlemeye devam etmektedir. Salih insanlar ise en küçük bir suçun cezasını görebilmektedirler.
Yine birçok aile zalim olan çocuklarından kurtulmak için dua etmektedirler.
Aslında ahret hayatına iman eden biri için çocuğun öldürülmesi kötü bir olay değildir. Çocuk dinen masum kabul edildiği bir dönemde öldürülmüş ve işleyeceği suçları fiilen gerçekleştirmeden ölmüştür. Bu nedenle Onun için ahrette bir ceza gerçekleşmeyecektir. Bu durum çocuk için bir rahmettir. Ailesi ise dünya hayatında kötü bir çocuk azabından ve isyan edip cehennemlik olmaktan kurtulmuştur. Bu da bir rahmettir.
Bu kıssadan çıkarmamız gereken sonuç nedir? Ne değildir?
Her önüne gelen “Ben Hızır gibi bir şey saptadım şu kişiyi öldürebilirim” diyebilir mi? Hayır, çünkü O kişi Allah’tan olmadığı halde bunu gerçekleştirirse onu kanundan kimse koruyamaz. Yani böyle bir savunma hukuken kabul edilemez. Ahret günü ise Allah’ın cezasından hiç kimse koruyamaz.
Bir veya birkaç kişinin hayatı tehlikeye girdiğinde mecbur kalınırsa bazılarını feda etmek hukuken kabul edilebilir. Mesela doğum esnasında annenin hayatını tehlikeye soktuğuna kesin olarak karar verdiğimizde bebeği feda edebiliriz. Bu zaten uygulanmak zorunda kalınan bir durumdur.
Eğer bir kişiyi kurtarırken ikisinin de ölümüne sebep olunacağı kesin biliniyorsa kurtulacak olan kurtarılır, diğeri mecburen feda edilebilir. Şeriaten bir kadının zinet yerlerine bir başka erkek bakamaz, dokunamaz fakat doktor tanı ve tedavi amacıyla bunu gerçekleştirebilir.
Ülkenin kurtuluşu için birçok asker şehit olmaya gönderilebilir. Adaletin sağlanması için birçok polis şehit olabilir. Kısacası daha yüce ve büyük amaçlar için başka insanlar feda edilebilir. Yapılan bu fedakarlık hem kalanlar hem de şehit olanlar için daha hayırlıdır.
Bu yaklaşımlar hukuki kararlardır. Duygusal yaklaşımlar değildir. Derin bilgi ve merhamet gerektirir.
Bu konu üzerine düşünürken Hz. Musa’nın Allah ile yaptığı konuşmayı içeren,
Araf suresi 156. Ayeti de:
“Bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahrette de. Çünkü biz sana varan doğru yola yöneldik.” Allah, şöyle dedi: “Azabım var ya, dilediğim kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu, bana karşı gelmekten sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım.”
düşünmek gerekir.
Sabaluka kayalıkları :Musa ve Hızır’ın karşılaştıkları yer. Nil nehri kayalığın içinden akmaktadır.
Bir önceki makalede Musa ve Hızır’ın buluştukları yer olan Sabaluka kayalıklarının özelliği gibi derin bilgi ve merhamet, şeriat kayasını delip geçebilir. Bu merhamet ve bilgelik çağlayanını aşmak her insanın katlanabileceği bir iş değildir. Ancak Allahın derin bilgi ve merhamet verdiği kişiler bu çağlayanı aşabilirler. Bu vasıflara sahip olmayanlar ise çağlayanı terk edip şeriatın sert kayalıklarına sığınırlar.
Kısacası Salih insanların lehine olacaksa kurallar gereğinde yumuşatılabilir.