Haqaben Ehqaben
ve
Ebeden Haliden
HQB (حقب) kökü Kuran’da iki kez bulunur. Bunlardan biri Kehf suresi 60 ayette ve diğeri Nebe suresi 23. Ayette geçer.
Sanırım yeteri kadar değerlendirilmediğinden “çok uzun süre” anlamı verilmiştir. Oysa Eski Arapça lügatler dikkatlice okunursa kelimenin aslında ne anlama geldiği aşikârdır.
Kehf 60:
وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِفَتَاهُ لَا أَبْرَحُ حَتَّى أَبْلُغَ مَجْمَعَ الْبَحْرَيْنِ أَوْ أَمْضِيَ حُقُبًا (60)
Musa, genç arkadaşına: «Ben iki denizin birleştiği yere ulaşmağa yahut yıllarca yürümeye kararlıyım» demişti [60].
Nebe 23:
لَابِثِينَ فِيهَا أَحْقَابًا (23)
Orada çağlar boyunca (nice devirler) kalacaklardır [23].
Haqab kelimesinin Türkçe tam karşılığı “sağrı” demektir. Başka bir değişle “terki” demektir. Daha iyi anlayabilmek için Türkçe “atın sağrısına binmek ve atın terkisine binmek, terkine birini almak” değimlerini hatırlamak demektir.
Birinin veya bir şeyin terkinde olmak demek, ona bağlı olmak, o nereye götürürse oraya kadar gitmek, bir şeyin arkasına takılmak, duruma bağlı olmak demektir. Bir şeyin süresinin ve yönünün kişiye değil başka kişiye veya şeye bağlı olması demektir. Çünkü terkiye binenin yön belirleme, hedef belirleme gibi bir şansı yoktur. Öndeki kişi istediği müddetçe ve yöne gitmeye devam etmek zorundadır.
Aslında kelime bir şeyin süresini veya uzunluğunu belirtmektedir. Fakat bu süre ve uzunluk kişiye bağlı değil, duruma, şartlara bağlıdır.
Bu durumda Kehf suresi 60. Ayetin meali:
Musa, genç arkadaşına: «Ben iki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar vazgeçmeyeceğim veya gidebildiğim kadar, olabildiğince ilerlerim» demişti [60].
Burada Musa’nın ne kadar karalı olduğu ortaya çıkmaktadır. Bir süre hesabı yapmamıştır. Yapabildiği kadar devam etmeyi hedeflemiştir.
Nebe suresi 23. Ayetin meali ise şöyle olmalıdır:
Onun içinde (cehennem) de kalabilecekleri kadar, gerektiği kadar, olabildiğince kalacaklardır.
Burada ise kişinin cehennemde kalma süresi günahının çokluğuna ve büyüklüğüne bağlıdır. Az günahı olanlar az kalacaklardır. Çok günahı olanlar çok kalacaklardır.
Birde ebedi kalacaklar vardır.
Örnek Nisa suresi 169. Ayet:
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَظَلَمُوا لَمْ يَكُنِ اللَّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ طَرِيقًا (168) إِلَّا طَرِيقَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا وَكَانَ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرًا (169)
İnkar edenleri ve zalimleri Allah şüphesiz bağışlamaz, onları içinde temelli ve ebediyyen kalacakları cehennem yolundan başka bir yola eriştirmez. Bu, Allah’a kolaydır [168-9].
Bu ayette de halidine ve ebeden kelimeleri geçmektedir. Halidine kelimesi “sonuna kadar devamlı, aralıksız devamlı" demek olup mekansal devamlılığı ifade eder. Oysa “ebeden” kelimesi sonsuza kadar olarak çevrilmektedir. Fakat aşağıdaki ayetten gerçekte sonsuzluğun olmadığını anlıyoruz.
Hud 107 :
خَالِدِينَ فِيهَا مَا دَامَتِ السَّمَوَاتُ وَالْأَرْضُ إِلَّا مَا شَاءَ رَبُّكَ إِنَّ رَبَّكَ فَعَّالٌ لِمَا يُرِيدُ (107)
Rabbinin dilemesi bir yana, gökler ve yer durdukça, aralıksız devamlı olarak kalacaklardır. Kesinlikle Rabbin irade ettiğini yapandır [107].
Burada “Halidine” kelimesinin “Evren bir mekan olarak var olduğu sürece” demektir. Ebeden kelimesi ise zamansal devamlılığı ifade eder. Fakat sonsuz demek değildir. Çünkü Evren ve zaman birlikte yaratılmıştır. Evren yok olunca zamanda yok olacaktır. Sonu olan bir zaman için sonsuz kavramını kullanmak yanlış olacaktır. Bu nedenle “ebeden” kelimesi zaman var olduğu müddetçe demektir.
Kuran’da Allah için ebed ve halid kelimeleri kullanılmamaktadır. Çünkü mekan ve zaman yaratılmıştır. Bir başlangıcı ve sonu vardır. Oysa Kuran’da Allah için “evvel ve ahir” önce ve sonra olan kullanılmaktadır. Yani zamanın başlangıcından önce ve zamanın sonlanmasından sonra olan da, iki yönlü sonsuz olan Allah’tır.
Doğrusunu Allah bilir.