Necm suresinin başlangıcındaki ayetler tartışma konusu olmuş ve hatta bu ayetlerden yola çıkarak Peygamberin Allahı gördüğünü iddia edenler bile olmuştur.
Necm suresi 1-18. Ayetler: Battığı zaman yıldıza andolsun;[1] Sahibiniz (olan peygamber) şaşırıp-sapmadı ve azmadı.[2] O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.[3] O (söyledikleri) yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.[4] Ona (bu Kur’an’ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir.[5] (Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen doğruldu.[6] O, en yüksek bir ufuktaydı.[7] Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.[8] Nitekim (ikisi arasında uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha da yakınlaştı.[9] Böylece O’nun kuluna vahyettiğini vahyetti.[10] Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.[11] Yine de siz görmüş olduğu üzerinde onunla tartışacak mısınız?[12] Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü.[13] Sidretü’l-Münteha’nın yanında.[14] Ki Cennetü’l-Me’va onun yanındadır.[15] Sidreyi örten örtmekte iken,[16] Göz kayıp-şaşmadı ve (sınırı) taşmadı.[17] Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanını gördü.[18]
Daha önceki yazılarda Necm kelimesinin gece gökte parıldayan her şey yani “gece gökyüzü” olduğunu belirtmiştim. Fakat birçok mealde “yıldız” şeklinde meallendirilmektedir. Oysa bilimsel anlamdaki yıldız kelimesi Kuran da “sirac” olarak geçmektedir.
Bu yazıda ise “en yüksek ufuk” , “tedelli” ve “sidreti münteha” kelimeleri üzerinden farklı bir yaklaşımla, çok daha anlamlı bir mealledirmenin ortaya çıktığını göstermek istiyorum.
En yüksek ufuk ne olabilir?. Hepimizin bildiği bir ufuk kavramı vardır. Bu yer ve göğün birleşmiş gibi göründüğü en uzak görüş alanıdır. Akkadçada “wafu, wafau, afu” kelimeleri görünür olma, görünür hale gelme anlamlarına gelmektedir. Arapçada ise ufuk, esasen kıyı ve kenar anlamındadır. Muhtemelen ufuk kelimesinin kökeni de bu kelimelerden gelmektedir. Ne kadar yükseğe çıkarsanız ufkunuz o kadar uzaklara ulaşır. Yani değişkendir. Halbuki ayette “en yüsek ufuk” denmektedir. Nedir bu en yüksek ufuk?
Necm'e yeminden sonra geldiğine göre Necm için de olan bir şey olmalıdır. Aslında bu hepimizin bildiği bir şeydir. Gece göğe bakarsanız necmi yani gökteki bütün parlayan şeyleri görürsünüz. Bunlar galaksiler, yıldızlar, gezegenler, aylar, gök taşları ve hatta uydulardır. Fakat en önemlisi bizimde içinde yer aldığımız saman yolu galaksisinin kenarını yanı bize göre görünür olan kısmını görürüz. İşte bu en yüksek ufuktur (galaktik horizon).
Aşağıdaki fotoğraflarda en yüksek ufuk yani galaktik horizon görülmektedir.
İkinci kelimemiz “tedelli” kelimesidir. "Delv" kovaya isim olarak verildiği gibi, "delv" masdarı da kovayı sarkıtmak veya çekmek mânâlarına gelir. Onun için "tefe'ul" kalıbından gelen "tedelli" kelimesine herhangi bir şeyin yukarıdan aşağıya doğru sarkması veya aşağıdan yukarıya çekilmesi mânâsı verilebilir.
Elmalı tefsirinde sidre-i Münteha aşağıda açıklandığı gibidir.
Sidre-i Münteha, son sidre demektir. Münteha: İsm-i mekân ya da mimli mastar olan bu kelime, "nihayet sidresi" veya "son sınır sidresi" anlamını ifade eden bir isimdir. Sidre, daha evvel de geçtiği gibi ağaç demektir. Kamus Tercemesi'nde sidre ile ilgili şu bilgiler vardır. "Sidr, in kesri ve n sükunu ile okunur. Nebk ağacına verilen bir isimdir. Buna Arabistan kirazı da denir ki, Trabzon hurması da aynı nevidendir.
Bu kelime de ayrıca bir hayret mânâsı da vardır. Seder ve Sederat göz kamaşmak ve hayran olmak demektir. Bunun binâ-i nev'isi de bir nevi hayrete düşmeyi ifade eder. Bu sebeble müfessirler sidre-i müntehâyı, her iki mânâyı da gözeterek tefsir etmişlerdir. Bu konudaki farklı yorumları şöyle sıralamak mümkündür.
Sidre-i müntehâ, yedinci semada bir hadise göre de altıncı semada Arş'ın sağ tarafında bulunan bir nebk ağacıdır ki müttakilere vaad edilen cennetin nehirleri, (Muhammed, 47/15 bkz.) onun altından çıkar. Hz. Peygamber (s.a.v)'in meyvasını tacın püsküllerine, yapraklarını da fil kulaklarına benzeterek tavsifde bulunduğu bu ağaç hakkında şunları söylediği rivayet edilmiştir: "Öyle bir ağaç ki bir binici onun gölgesinde yetmiş sene yol alsa yine katedemez. Bir yaprağı ümmetin hepsini örter." "Öyle bir ağaç ki bir binici onun gölgesinde yüz sene gitse katedemez. Bir yaprağı bütün ümmetin üzerini örter." gibi haberler nakledilmiştir. Bu haberler, söz konusu ağacı, mahlukatın cisim ve boyutları bakımından aldıkları son şekil, ve emir âleminin sınırına dikilmiş bir ağaç, bir "oluşum ağacı" olarak göstermektedir. İbnü Mes'uddan gelen bir rivayette onun şöyle dediği görülür: "Sidre-i Müntehâ, cennetin uc kısımlarında bulunan bir yerdir. Üzerinde ise Sündüs ve İstebrak'ın etekleri vardır." Keşşâf'da da "Sidre-i Müntehâ sanki cennetin bitiş noktasındadır." şeklinde bir ifade vardır. İbnü Abbas ve Ka'b'dan nakledildiğine göre Sidre-i Müntehâ, arşın altında bulunan bir ağaçtır ki, melekler, nebiler ve mahlukat içinde bulunan âlimlerin ilmi sonuçta ona ulaşır. Ondan ötesi ise gaybdır, Allah'tan başkası bilemez. Dahhâk'tan yapılan bir rivayette de şöyle denilir: "Allah'ın her emri ona ulaşır, ondan daha ileri geçemez." Görüldüğü gibi bütün bu sözler, müntehâ kelimesinin ifade ettiği anlamı açıklayıcı mahiyettedir.
Elmalının bu açıklamasından sonra tarif edilen ağacın galaksimize ne kadar benzediğini anlıyoruz. Mesela meyveleri galakside bulunan yıldızlara benzemektedir. Bu ağacın en üstünde ise göz alıcı parlaklıkta bir yer bulunmaktadır. Ayrıca bu ağaç akla hayale sığmaz derecede büyüktür.
Saman yolu galaksisinin temsili bir görünümü.
Galaksiler yıldızların, gezegenlerin ve bütün elementlerin oluşum yerleridir. Dolayısı ile hayatın oluşum yerleridir. Bu nedenle yaşam ağacı olarak adlandırılmıştır.
Aslında bu ağaç bütün kültürlerde bulunur. Ağacın bütün kültürlerdeki isimi ise “kutsal yaşam ağacı”dır.
Kutsal yaşam ağacı Eski Amerika kıtası, Eski Mısır, Mezopotamya, Türkler, Hindular kısacası gelmiş geçmiş bütün insanlık kültürlerinde mevcuttur. Bu mevcudiyet insanlara Hz. Adem den itibaren evren ile ilgili ayetlerin ulaştığını göstermektedir.
Necm suresinin bu ayetlerinden Resulullah’ın Cebrail’i orijinal hali ile gördüğünü ve Melek Cebrail tarafından iletilen görüntü sayesinde en azından Samanyolu galaksisini yani kutsal yaşam ağacını da gördüğünü anlıyoruz.