Mete Firidin
Kutsal Yaşam Ağacı
21.12.2011
14807 Okunma, 6 Yorum

Necm suresinin başlangıcındaki ayetler tartışma konusu olmuş ve hatta bu ayetlerden yola çıkarak Peygamberin Allahı gördüğünü iddia edenler bile olmuştur.

Necm suresi 1-18. Ayetler: Battığı zaman yıldıza andolsun;[1] Sahibiniz (olan peygamber) şaşırıp-sapmadı ve azmadı.[2] O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.[3] O (söyledikleri) yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.[4] Ona (bu Kur’an’ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir.[5] (Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen doğruldu.[6] O, en yüksek bir ufuktaydı.[7] Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.[8] Nitekim (ikisi arasında uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha da yakınlaştı.[9] Böylece O’nun kuluna vahyettiğini vahyetti.[10] Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.[11] Yine de siz görmüş olduğu üzerinde onunla tartışacak mısınız?[12] Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü.[13] Sidretü’l-Münteha’nın yanında.[14] Ki Cennetü’l-Me’va onun yanındadır.[15] Sidreyi örten örtmekte iken,[16] Göz kayıp-şaşmadı ve (sınırı) taşmadı.[17] Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanını gördü.[18]

Daha önceki yazılarda Necm kelimesinin gece gökte parıldayan her şey yani “gece gökyüzü” olduğunu belirtmiştim. Fakat birçok mealde “yıldız” şeklinde meallendirilmektedir. Oysa bilimsel anlamdaki yıldız kelimesi Kuran da “sirac” olarak geçmektedir.

Bu yazıda ise “en yüksek ufuk” , “tedelli” ve “sidreti münteha” kelimeleri üzerinden farklı bir yaklaşımla, çok daha anlamlı bir mealledirmenin ortaya çıktığını göstermek istiyorum.

En yüksek ufuk ne olabilir?. Hepimizin bildiği bir ufuk kavramı vardır. Bu yer ve göğün birleşmiş gibi göründüğü en uzak görüş alanıdır. Akkadçada “wafu, wafau, afu” kelimeleri görünür olma, görünür hale gelme anlamlarına gelmektedir. Arapçada ise ufuk, esasen kıyı ve kenar anlamındadır. Muhtemelen ufuk kelimesinin kökeni de bu kelimelerden gelmektedir. Ne kadar yükseğe çıkarsanız ufkunuz o kadar uzaklara ulaşır. Yani değişkendir. Halbuki ayette “en yüsek ufuk” denmektedir. Nedir bu en yüksek ufuk?

Necm'e yeminden sonra geldiğine göre Necm için de olan bir şey olmalıdır. Aslında bu hepimizin bildiği bir şeydir. Gece göğe bakarsanız necmi yani gökteki bütün parlayan şeyleri görürsünüz. Bunlar galaksiler, yıldızlar, gezegenler, aylar, gök taşları ve hatta uydulardır. Fakat en önemlisi bizimde içinde yer aldığımız saman yolu galaksisinin kenarını yanı bize göre görünür olan kısmını görürüz. İşte bu en yüksek ufuktur (galaktik horizon).

Aşağıdaki fotoğraflarda en yüksek ufuk yani galaktik horizon görülmektedir.

 

İkinci kelimemiz “tedelli” kelimesidir. "Delv" kovaya isim olarak verildiği gibi, "delv" masdarı da kovayı sarkıtmak veya çekmek mânâlarına gelir. Onun için "tefe'ul" kalıbından gelen "tedelli" kelimesine herhangi bir şeyin yukarıdan aşağıya doğru sarkması veya aşağıdan yukarıya çekilmesi mânâsı verilebilir.

Elmalı tefsirinde sidre-i Münteha aşağıda açıklandığı gibidir.

Sidre-i Münteha, son sidre demektir. Münteha: İsm-i mekân ya da mimli mastar olan bu kelime, "nihayet sidresi" veya "son sınır sidresi" anlamını ifade eden bir isimdir. Sidre, daha evvel de geçtiği gibi ağaç demektir. Kamus Tercemesi'nde sidre ile ilgili şu bilgiler vardır. "Sidr, in kesri ve n sükunu ile okunur. Nebk ağacına verilen bir isimdir. Buna Arabistan kirazı da denir ki, Trabzon hurması da aynı nevidendir.

Bu kelime de ayrıca bir hayret mânâsı da vardır. Seder ve Sederat göz kamaşmak ve hayran olmak demektir. Bunun binâ-i nev'isi de bir nevi hayrete düşmeyi ifade eder. Bu sebeble müfessirler sidre-i müntehâyı, her iki mânâyı da gözeterek tefsir etmişlerdir. Bu konudaki farklı yorumları şöyle sıralamak mümkündür.

Sidre-i müntehâ, yedinci semada bir hadise göre de altıncı semada Arş'ın sağ tarafında bulunan bir nebk ağacıdır ki müttakilere vaad edilen cennetin nehirleri, (Muhammed, 47/15 bkz.) onun altından çıkar. Hz. Peygamber (s.a.v)'in meyvasını tacın püsküllerine, yapraklarını da fil kulaklarına benzeterek tavsifde bulunduğu bu ağaç hakkında şunları söylediği rivayet edilmiştir: "Öyle bir ağaç ki bir binici onun gölgesinde yetmiş sene yol alsa yine katedemez. Bir yaprağı ümmetin hepsini örter." "Öyle bir ağaç ki bir binici onun gölgesinde yüz sene gitse katedemez. Bir yaprağı bütün ümmetin üzerini örter." gibi haberler nakledilmiştir. Bu haberler, söz konusu ağacı, mahlukatın cisim ve boyutları bakımından aldıkları son şekil, ve emir âleminin sınırına dikilmiş bir ağaç, bir "oluşum ağacı" olarak göstermektedir. İbnü Mes'uddan gelen bir rivayette onun şöyle dediği görülür: "Sidre-i Müntehâ, cennetin uc kısımlarında bulunan bir yerdir. Üzerinde ise Sündüs ve İstebrak'ın etekleri vardır." Keşşâf'da da "Sidre-i Müntehâ sanki cennetin bitiş noktasındadır." şeklinde bir ifade vardır. İbnü Abbas ve Ka'b'dan nakledildiğine göre Sidre-i Müntehâ, arşın altında bulunan bir ağaçtır ki, melekler, nebiler ve mahlukat içinde bulunan âlimlerin ilmi sonuçta ona ulaşır. Ondan ötesi ise gaybdır, Allah'tan başkası bilemez. Dahhâk'tan yapılan bir rivayette de şöyle denilir: "Allah'ın her emri ona ulaşır, ondan daha ileri geçemez." Görüldüğü gibi bütün bu sözler, müntehâ kelimesinin ifade ettiği anlamı açıklayıcı mahiyettedir.

Elmalının bu açıklamasından sonra tarif edilen ağacın galaksimize ne kadar benzediğini anlıyoruz. Mesela meyveleri galakside bulunan yıldızlara benzemektedir. Bu ağacın en üstünde ise göz alıcı parlaklıkta bir yer bulunmaktadır. Ayrıca bu ağaç akla hayale sığmaz derecede büyüktür.

Saman yolu galaksisinin temsili bir görünümü.

Galaksiler yıldızların, gezegenlerin ve bütün elementlerin oluşum yerleridir. Dolayısı ile hayatın oluşum yerleridir. Bu nedenle yaşam ağacı olarak adlandırılmıştır.

 Aslında bu ağaç bütün kültürlerde bulunur. Ağacın bütün kültürlerdeki isimi ise “kutsal yaşam ağacı”dır.

Kutsal yaşam ağacı Eski Amerika kıtası, Eski Mısır, Mezopotamya, Türkler, Hindular kısacası gelmiş geçmiş bütün insanlık kültürlerinde mevcuttur. Bu mevcudiyet insanlara Hz. Adem den itibaren evren ile ilgili ayetlerin ulaştığını göstermektedir.

Necm suresinin bu ayetlerinden Resulullah’ın Cebrail’i orijinal hali ile gördüğünü ve Melek Cebrail tarafından iletilen görüntü sayesinde en azından Samanyolu galaksisini yani kutsal yaşam ağacını da gördüğünü anlıyoruz.

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
22.12.2011
12:28

teşekkürler..

keyifle okudum, istifade ettim, ufkum açıldı...

Allah razı olsun

Mete Firidin
22.12.2011
12:47

Allah razı olsun diyenlerden Allah razı olsun.

Mete Firidin
22.12.2011
21:19

Buhârî'de Mesrûk tarikiyle Hz. Aişe'den gelen şöyle bir rivayet vardır: Mesrûk der ki: Hz. Aişe'ye: "Valide hazretleri! Muhammed (s.a.v) Rabbini gördü mü"? diye sordum. O da bana "Söylediğin bu sözden dolayı tüylerim diken diken oldu." dedi. Ve arkasından şunu ilave etti, "Her kim şu üç şeyi söylerse yalan söylemiştir. Kim Muhammed (s.a.v) Rabbini gördü derse yalan söylemiştir. Sonra "Gözler O'nu görmez, O gözleri görür; o latifdir her şeyi haber alandır." (En'âm, 6/103) âyetini okudu. Her kim sana yarın ne olacağını bilirim derse yalan söylemiştir dedi ve sonra "Kimse yarın ne yapacağını bilmez" (Lokman, 31/34) âyetini okudu. En sonunda da her kim sana peygamber risaletten bazı şeyler gizledi derse yalan söylemiştir, dedi ve ardından "Ey elçi, Rabbinden sana indirileni duyur..." (Maide, 5/67) âyetini okudu. Ancak Peygamber, Cebrail'i iki defa hakiki sûretinde gördü."(1) Yine Buhârî'de, Abdullah b. Mes'ud'dan gelen iki ayrı rivayet vardır ki bunların birinde Peygamber'in, Cebrail'i altıyüz kanatlı olarak gördüğü, diğerinde ise, Cennet'ten gelen ve ufku kaplayan yeşil bir refrefi müşâhede ettiğini belirtmiştir. Bu rivayetler de gösteriyor ki görülen âyetler, Cebrail'den ibaret değildir.

Yani birde samanyolu galaksisini gördü.

Tayibet Erzen
25.12.2011
13:30

‘Allah razı olsun’ diyene ‘Allah razı olsun’ diyenden Allah razı olsun :)

Gerçekten çok güzel bir bakış açısı. Necm suresinin özellikle 16-17-18’inci ayetleri beni çok etkiledi. 19. Ayette ise putlardan bahsederken sanki Allah’ın büyüklüğü bu kadar kesinken hala nasıl onlara tapıp Allah’a şirk koşuyorsunuz der gibi.

Ancak kafama takılan bir şey var: siz bu yorumu şimdi 2011 yılında yapıyorsunuz. Ben bu ayete daha önce böyle bir yorum getirildiğini duymamıştım. Belki de ilk kez siz fark ediyorsunuz. Kısaca şunu demek istiyorum; o dönemde insanlığın bilimsel seviyesi şimdikinin çok çok altındayken, bu ayetin insanlara ne ifade ettiğini merak ediyorum. Acaba onlar da böyle mi anladı, yoksa mücmel veya müteşabih olarak mı kaldı? Ayetin devamına bakılırsa anlamış olmaları gerekir ki Allah onların taptığı putların isimlerini sıralayarak sapıklıklarını ortaya koyuyor. Bu ayeti anlamayan sahabeler Hz. Muhammed’e sormuş olsalar O da onlara gördüklerini anlatarak ayeti açık hale getirebilirdi. Böyle bir şey yaşandıysa Hz.Aişe’den aktarılan hadis de açıkça anlaşılmış olur.

Mete Firidin
25.12.2011
16:00

Bu ayet indiğinde anlayan anladı. Neyi mi!

Bununla ilgili alıntı olan birkaç bilgi aktaracağım. Cinni olan bu birtakım Mistik deneyimlere cevap.

Yakut ve Altay Türkleri’nde yaşam ağacına Dünya Ağacı da denir. Eski Türk geleneğine göre, bu, Dünya’yı ortasından (göbeğinden) öte-âleme ve Demir-Kazık Yıldızı’na bağlayan, dalları vasıtasıyla şamanlara yeryüzünden yüksek âlemlere yolculuk yapma olanağı sağlayan bir ağaçtır. Buna Demir Ağaç da denir. Şamanist geleneğe göre, Dünya, “Göğün göbeği” ile bu ağaç sayesinde irtibat halinde olup, bu ağaç ile beslenir. Anne rahmindeki bir bebek için göbek kordonu nasıl yaşamsal bir öneme sahip bulunuyorsa yeryüzü için de bu irtibat kanalı aynı derecede öneme sahip bulunmaktadır. Dolayısıyla Türk Şamanizm’inde Dogon tradisyonunda da görüldüğü gibi, bu irtibatı ifade etmede “göbek” sözcüğü tercih edilmiştir. Gerek Dogon gerekse eski Türk geleneğine göre, göğün göbeği bir yıldızdır. (Gök sözcüğünün şamanizmde üç anlam içerecek şekilde kullanıldığı görülmektedir. Örneğin Altay şamanı Tanrı Ülgen’e seslenirken aynı cümlede bir ayrım yaparak “ulaşılmaz mavi gök”, “erişilmez ak gök” ve “dönen yıldızlı gök” der ki, bu üç ayrı terimin gökyüzünü, spiritüel göğü ve uzayı ifade etmek üzere kullanıldığı ileri sürülür.) Ural-Altay kültürlerinde gök katları, yaşam ağacı, kayın ağacından yapılma bir direk üzerine ya da bir kayın ağacının üzerine kertikler açılarak temsil edilir. Orta Asya’da kutsal kayın ağacına açılan bu kertiklerin sayısı 7,9 veya 12 olur. Sibirya’da yaşam ağacını ve yerin eksenini aynı zamanda, şamanın transa geçtiği çadırının ortasındaki kayından yapılmış direk temsil eder. Kayın ağacına verilen önem, Türkler’in akrabalık bağlarını gösteren isimlerde de “kayın” sözcüğünü kullanılmasıyla görülür (kaynata vs.). Altay şamanının uçuş denilen trans deneyiminde son gök katına varabilmesi yedi, dokuz veya oniki katla ilişkilendirilen bu yaşam ağacına tırmanmasıyla ifade edilir. Bu ağacın sekiz dallı olarak belirtildiği Yakut geleneğinde Yerin Göbeği’nden çıkan, çiçek açan bu ağacın tepe kısmının köpüklü, sarı, insanlara şifa verici bir sıvı içinde olduğu ifade edilir. Sibirya Şamanizm’inde yaşam ağacı 7’nin yanı sıra 8 ve 12 sayılarıyla da ilişkilendirilir. Abakan ve Moğol geleneğinde de görülebileceği gibi, Asya şamanist geleneklerinin birçoğunda yaşam ağacı “Dünya Dağı” kavramıyla ilişkilendirilir; ağaç dağın ya ortasında ya da tepesinde bulunur. Yine, Asya şamanist geleneklerinin birçoğunda, özellikle Orta-Asya, Sibirya, Moğol ve Endonezya mitolojilerinde, bedensiz varlıklar, yani bedenlerini ölüm olayı ile terk etmiş ruhlar ve tekrar doğmaya hazırlanan ruhlar, genellikle yaşam ağacının dallarına tünemiş, bekleşen küçük kuşlar olarak tasvir edilirler. Örneğin, Altaylılar “Yeryüzünde tekrar doğmayı bekleyen insan ruhları göklerdeki, göksel ağacın dallarındaki küçük kuşlar gibidir” derler. Turukhansk Yakutlar’ı geleneğine göre, Yaratıcı ya da ışığın yaratıcısı olan Yüce Varlık, ilk şamanı yarattığı zaman gökteki makamından sekiz dallı bir ağaç dikmiştir ki, dallarındaki kuşlar O’nun çocukları olan ruhları temsil ederler.

Yükseliş yayı Vikipedi, özgür ansiklopedi Yükseliş yayı (ascending arc) Teozofi’de gezegensel zincir adı verilen süptil ya da esîrî planlardaki (kademelerindeki) bir hareketi ve akıntıyı ifade eden bir teozofi terimidir. Bu, yoğun maddeden en süptil plana (ortama) doğru olan yükselme hareketidir. Karanlıktan ışığa yükseliş yayı olarak da adlandırılır. Teozoflara göre Muhammed Peygamber’in miraç ve İsa Peygamber’in uruç olaylarında, çeşitli tradisyonlarda 7 kat gök olarak ifade edilen bu esîrî kademeleri (süptil planları) esîrî bedenle derece derece geçerek yükselme sözkonusudur. Yükseliş yayı’nın tersi olan yoğunlaşma ya da maddeleşme hareketine ise en süptil plandan yoğun maddeye doğru bir iniş hareketi sözkonusu olduğundan, ışıktan karanlığa iniş yayı ya da sade bir şekilde iniş yayı (descending arc) denir. Yükseliş ve iniş yayları Sufilik’te devre-i ferşiyye ve devre-i arşiyye terimleri ile ifade edilir. şaman inancına göre göğe çıkmak isteyen kişi bu yaydan göğe çkmalıdır.

Esîr, eski stoacıların ve günümüzde teozofların "ether" dedikleri, maddenin insanın beş duyusu ile algılayamadığı; katı, sıvı ve gaz hallerine oranla yoğunluğu daha az, vibrasyonel hızı daha yüksek, daha süptil ve daha akışkan haline verdikleri addır. Ether teriminin kökeni, antik çağ inisiyasyonlarında kullanıldığı biçimiyle, aither veya aiether olarak da yazılan aether’dir. Eski Yunanca'da aether, kökeni olan “aitho” sözcüğünden de anlaşılabileceği gibi, “ateşli, parlak ve havadan daha süptil olan” anlamına gelmekteydi ve fiziksel bir mekanı ifade etmiyordu. Aether, antik çağın ezoterik öğretilerinde kimi zaman maddenin esîr denilen halini, kimi zaman da maddenin “ilk madde” (materia prima) denilen ilk, cevherî halini ifade etmek üzere kullanılıyordu. 1800'lü yıllarda bazı fizikçiler "mutlak gözlem çerçevesi"ni tarihsel nedenlerle "esir" olarak adlandırmıştı. Bu sadece kavramsal bir adlandırmaydı, ve antik Yunanda söz edilen esir değildi. Daha sonraları Albert Einstein'ın özel görelilik kuramı ile mutlak bir gözlem çerçevesinin olmadığı anlaşıldı. Kısaca esîr ya da ether, maddenin algılanamayan dördüncü hali olarak kabul edilmişti. Teozofi'ye göre, Şamanizm'de ve birçok inanışta "yedi kat gök", "dokuz kat gök" "oniki kat gök" vs. olarak sözü edilen "gök katları", maddenin bu dördüncü halinin birbirini izleyen derecelerinin belirtilmesinden ibaret olduğu düşünülmektedir[kaynak belirtilmeli]. Bu derecelenme için "gezegensel zincir" (planetary chain) terimini kullanan Teozofi'ye göre Güneş Sistemi içinde oniki kademelenme olmakla birlikte, Dünya gezegensel zinciri ancak yedi kademeden oluşur. İnsanın da bu şekilde, fiziksel bedeni ile ruhu arasındaki gitgide süptilleşen bedenleriyle, 7 bedenden oluştuğunu iddia ederler. Unutulmamalıdır ki, bu kavramın günümüzde hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. İzafiyet teorisiyle var olmadığı kesin bir biçimde kanıtlanmıştır. Yine de bir takım sahtebilimci, new-age'ci ve bilim dünyası tarafından şarlatan olarak adlandırılan kişilerce bu kavram bilimsel birikimi düşük cahil halk kitlelerini kandırmak için kullanılagelmiştir.[kaynak belirtilmeli]

Mete Firidin
25.12.2011
16:12

İkinci olarak da: Daha önceki bir yazımda yani Nur süresi 35. ayet de , Allahın nurunun misali Bir galaksi olan kuassar ışığı gibidir, anlatımında bulunmuştum.

samanyolu galaksisi de bir ışık kaynağıdır. yani bir kevkeb tir. Bu da aynen kuassar gibi sidreti müntehadan ışık sacar.

Yani Peygamber efendimiz bu ışığı da görmüştür. Yani Allahın nurunun meselini gözleri ile görmüştür. Belkide bu bilgi daha sonra HZ. Muhammet Allahı gördü şeklinde yorumlanmış olabilir.





Çok Yorumlanan Makaleler
Mete Firidin
Kuran'da Kölelik
27.12.2013 63124 Okunma
86 Yorum 08.01.2014 17:16
Mete Firidin
Hz. Adem’in Kaburgası
25.04.2012 22539 Okunma
59 Yorum 28.04.2012 13:42
Mete Firidin
Miras ve Kelale Ayetleri
13.02.2014 27625 Okunma
53 Yorum 28.02.2014 13:04
Mete Firidin
Nuh’un Gemisi ve Cudii
12.01.2014 23834 Okunma
45 Yorum 05.02.2016 23:06
Mete Firidin
Adem'in ve Havva'nın Hatası
2.03.2014 29396 Okunma
34 Yorum 10.03.2014 00:48
Mete Firidin
Amen ve Senetin
15.11.2012 34676 Okunma
31 Yorum 30.11.2012 13:47
Mete Firidin
Nuh’un Üvey Oğlu!
25.10.2015 31003 Okunma
28 Yorum 12.01.2020 17:30
Mete Firidin
Homohabilis Havva ve Havvalar
20.04.2012 30109 Okunma
27 Yorum 15.04.2020 09:47
Mete Firidin
Nutfetin Emşâcin (99)
14.05.2013 28849 Okunma
24 Yorum 17.05.2013 15:16
Mete Firidin
El Tur ve Tur-i Sina?
24.03.2013 37202 Okunma
21 Yorum 23.06.2021 12:46
Mete Firidin
Hınzır
12.11.2018 11319 Okunma
19 Yorum 31.01.2021 23:14
Mete Firidin
Şeriata Göre Kadınların Dövülebilmesi?
16.03.2014 20503 Okunma
18 Yorum 20.03.2019 10:45
Mete Firidin
Kuran’da Tasavvuf ve Lahid Köklü Kelimeler
8.05.2014 13947 Okunma
18 Yorum 10.05.2014 11:22
Mete Firidin
Cennetteki Khamr
28.05.2015 20510 Okunma
17 Yorum 29.05.2015 19:00
Mete Firidin
Adet Görmekteyken Kadın Namaz Kılabilir mi?
14.06.2018 12303 Okunma
16 Yorum 17.04.2020 16:27
Mete Firidin
Lut Kavmi Homoseksüel Değildi!
3.08.2014 33264 Okunma
15 Yorum 03.12.2017 03:35
Mete Firidin
Âdemoğlu Şeytanın Halifesidir
22.03.2019 9447 Okunma
14 Yorum 27.03.2019 17:22
Mete Firidin
Hamr ve Humr
12.04.2012 13268 Okunma
14 Yorum 02.05.2012 15:51
Mete Firidin
Rahmet ve Şeriat
19.03.2012 8704 Okunma
14 Yorum 27.03.2012 21:05
Mete Firidin
Müslüman
19.12.2013 10707 Okunma
13 Yorum 21.12.2013 10:35
Mete Firidin
Talak Suresi 4. Ayet ve Pedofili
11.07.2019 13367 Okunma
13 Yorum 16.07.2019 05:54
Mete Firidin
Bilqıst
23.04.2014 12146 Okunma
13 Yorum 26.04.2014 14:44
Mete Firidin
İmhotep'in Babası
7.04.2015 11769 Okunma
13 Yorum 03.05.2018 23:12
Mete Firidin
İçki Haram mı?
25.05.2015 25211 Okunma
13 Yorum 12.01.2020 17:25
Mete Firidin
Zülkarneyn'in Doğu Seferi
3.06.2012 14870 Okunma
12 Yorum 19.06.2012 10:13
Mete Firidin
Tasavvuf
11.05.2010 16167 Okunma
12 Yorum 17.02.2016 17:55
Mete Firidin
Hz. Musa Ne Zaman Yaşadı?
12.05.2011 113258 Okunma
11 Yorum 07.04.2020 15:05
Mete Firidin
Karadelik ve Cehim
14.05.2012 8829 Okunma
11 Yorum 15.05.2012 09:07
Mete Firidin
Meteorit (Asteroid) Yağmuru
25.08.2013 12693 Okunma
11 Yorum 27.08.2013 15:07
Mete Firidin
Ayn Ra Ya Kökü Yoksunluk
9.03.2014 8766 Okunma
11 Yorum 13.03.2014 20:08
Mete Firidin
Cuma Namazı
19.01.2019 8198 Okunma
11 Yorum 20.01.2019 19:49
Mete Firidin
Hz. Muhammed'e İman
13.10.2018 8645 Okunma
11 Yorum 15.10.2018 22:32
Mete Firidin
Kuran'da Zamanın Sonu
30.09.2015 18186 Okunma
11 Yorum 25.10.2015 15:50
Mete Firidin
The Birthday Of Jesus Christ According to Quran
4.12.2016 11108 Okunma
10 Yorum 30.11.2017 15:56
Mete Firidin
Gavs Ve İkizler Burcu
15.12.2014 17994 Okunma
10 Yorum 14.07.2015 09:59
Mete Firidin
Hz. Nuh, İbrahim, Yusuf ve Musa Kronolojisi
5.04.2015 104137 Okunma
10 Yorum 12.01.2020 16:47
Mete Firidin
Fecr ve İmsak
18.07.2013 18675 Okunma
10 Yorum 20.07.2013 22:19
Mete Firidin
Arş
3.03.2013 7853 Okunma
10 Yorum 09.03.2013 18:42
Mete Firidin
% 100 Cotton
28.09.2012 6377 Okunma
10 Yorum 02.10.2012 11:59
Mete Firidin
Şecer
23.01.2014 9293 Okunma
10 Yorum 25.01.2014 09:30
Mete Firidin
Salat Kelimesinin Kökeni
26.02.2012 65640 Okunma
10 Yorum 03.06.2020 00:23
Mete Firidin
Hz. Musa ve Hızır'ın Buluştukları Yer
16.03.2012 21187 Okunma
10 Yorum 17.03.2012 10:03
Mete Firidin
Zülkarneyn
26.08.2011 17781 Okunma
10 Yorum 28.04.2020 20:20
Mete Firidin
İbni Arabi ve Araf 175-176. Ayetler
16.11.2011 28198 Okunma
9 Yorum 19.11.2011 17:29
Mete Firidin
Bekke Ve Mekke
27.01.2011 52170 Okunma
9 Yorum 25.03.2020 19:30
Mete Firidin
Şerr
10.05.2015 10664 Okunma
9 Yorum 19.05.2015 15:59
Mete Firidin
Petra Yalanı
28.04.2015 70810 Okunma
9 Yorum 02.05.2015 13:07
Mete Firidin
ÖNSÖZ
10.05.2018 6444 Okunma
9 Yorum 16.05.2018 20:41
Mete Firidin
Kutsal Kudüs!
1.02.2020 5172 Okunma
9 Yorum 03.02.2020 20:52
Mete Firidin
Yunus Peygamber Balinanın Karnında
15.03.2019 7405 Okunma
8 Yorum 25.06.2020 18:13
Mete Firidin
Midian Medyen Medine
3.05.2015 9929 Okunma
8 Yorum 02.02.2019 10:15
Mete Firidin
Ümmi Peygamber
4.06.2014 7842 Okunma
8 Yorum 12.06.2014 12:02
Mete Firidin
Harut ve Marut
6.02.2012 12661 Okunma
8 Yorum 08.02.2012 19:35
Mete Firidin
Kuran’da Yağış Kelimeleri
29.11.2013 11352 Okunma
8 Yorum 01.12.2013 18:50
Mete Firidin
Allah’ın İki Eli
5.12.2013 13508 Okunma
8 Yorum 12.12.2013 07:13
Mete Firidin
Ruh ve Ruhun Üflenmesi
11.04.2013 19195 Okunma
8 Yorum 14.04.2013 13:43
Mete Firidin
Necm ve İdbar
3.10.2013 14023 Okunma
8 Yorum 09.10.2013 16:19
Mete Firidin
Sarsar, Salsal
27.08.2013 8269 Okunma
7 Yorum 12.10.2013 17:06
Mete Firidin
Ashabı Kehf
3.02.2014 7686 Okunma
7 Yorum 12.10.2021 20:56
Mete Firidin
Hurufu Mukatta
9.04.2011 87693 Okunma
7 Yorum 25.03.2020 18:55
Mete Firidin
Adem ile Havva
9.03.2010 15014 Okunma
7 Yorum 23.05.2020 03:49
Mete Firidin
Nuh Peygamberin Kâfir Oğlunun Salı
26.06.2014 7618 Okunma
7 Yorum 17.04.2020 20:41
Mete Firidin
İblis Yees Gına
29.08.2014 7750 Okunma
7 Yorum 10.09.2014 19:06
Mete Firidin
Mars Hayali
7.01.2017 9200 Okunma
7 Yorum 12.10.2018 00:32
Mete Firidin
Sidr ve Sadr Kelimeleri
11.08.2015 15653 Okunma
7 Yorum 18.08.2015 14:52
Mete Firidin
Ayağa Mesh Meselesi
12.02.2016 12395 Okunma
6 Yorum 06.07.2016 22:09
Mete Firidin
Hadisler
1.02.2020 4572 Okunma
6 Yorum 17.02.2020 22:05
Mete Firidin
Fussilet Suresi 10. Ayet Tefsiri
4.02.2018 7260 Okunma
6 Yorum 05.02.2018 08:31
Mete Firidin
Hz. Yusuf’a Secde!
7.12.2018 7319 Okunma
6 Yorum 07.02.2020 21:36
Mete Firidin
Haqaben Ehqaben
16.04.2015 8584 Okunma
6 Yorum 18.04.2015 10:06
Mete Firidin
Kutsal Yaşam Ağacı
21.12.2011 14807 Okunma
6 Yorum 25.12.2011 16:12
Mete Firidin
GPS ve Enam 97
9.05.2012 6411 Okunma
6 Yorum 23.06.2012 15:46
Mete Firidin
Meleklerin Hızı
20.11.2013 13046 Okunma
6 Yorum 24.11.2013 19:02
Mete Firidin
Cimaletun sufrun
3.02.2013 6088 Okunma
6 Yorum 06.02.2013 20:29
Mete Firidin
Şehri Ramazan
18.08.2012 5743 Okunma
5 Yorum 19.08.2012 08:58
Mete Firidin
Naram Sin
25.07.2012 15948 Okunma
5 Yorum 15.10.2020 19:50
Mete Firidin
Şeytani Felsefe
5.05.2013 7106 Okunma
5 Yorum 14.06.2013 07:53
Mete Firidin
El Musawwir
8.12.2013 3813 Okunma
5 Yorum 15.12.2013 20:00
Mete Firidin
Sihir Öğreten İki Melek?
15.12.2013 8865 Okunma
5 Yorum 17.12.2013 07:54
Mete Firidin
Tevbe Suresi 30. Ayet
1.06.2014 9327 Okunma
5 Yorum 04.06.2014 16:12
Mete Firidin
Yedi Gece ve Sekiz Gün, Atlantis
25.02.2018 7133 Okunma
5 Yorum 13.05.2020 16:11
Mete Firidin
Şeyhe Teslimiyet!
14.06.2019 5328 Okunma
5 Yorum 20.06.2019 23:32
Mete Firidin
İki Hırsızın Çok Eli
30.05.2019 4965 Okunma
5 Yorum 16.06.2019 23:09
Mete Firidin
Kuran'da Doğu, Doğuş Kelimeleri
25.01.2023 718 Okunma
5 Yorum 24.02.2023 17:47
Mete Firidin
Ölünce melek mi oluruz?
12.05.2018 6707 Okunma
4 Yorum 14.05.2018 12:51
Mete Firidin
Azap
10.07.2016 9043 Okunma
4 Yorum 11.07.2016 18:20
Mete Firidin
Taha Suresi 125. Ayet Meali
22.11.2017 7607 Okunma
4 Yorum 25.11.2017 14:43
Mete Firidin
Bakara Suresi Meali
28.08.2015 8378 Okunma
4 Yorum 16.01.2019 16:36
Mete Firidin
Hadid Suresi 25. ayet ve Zülkarneyn
25.10.2015 14208 Okunma
4 Yorum 25.10.2015 13:00
Mete Firidin
Sünnetler ve Ayetlerin Tam Anlaşılması
1.05.2014 6740 Okunma
4 Yorum 09.05.2014 15:47
Mete Firidin
Havariler Ve Huriler
29.10.2014 7086 Okunma
4 Yorum 29.10.2014 19:00
Mete Firidin
Yırtıcı ve Hastalıklı Hayvanların Haramlığı
3.03.2015 8353 Okunma
4 Yorum 14.04.2015 18:05
Mete Firidin
Cidiha ?
10.01.2014 5138 Okunma
4 Yorum 14.08.2021 16:33
Mete Firidin
Harun’un Kız Kardeşi Miryem
1.09.2013 12402 Okunma
4 Yorum 11.09.2013 07:57
Mete Firidin
Kudret Helvası Menne
13.11.2013 104703 Okunma
4 Yorum 15.11.2013 03:46
Mete Firidin
Ğasaq
18.10.2013 5737 Okunma
4 Yorum 19.10.2013 06:52
Mete Firidin
Şecer ve Güç
28.01.2014 3524 Okunma
4 Yorum 04.02.2014 23:04
Mete Firidin
El Hadid ve Besmele
13.01.2013 12574 Okunma
4 Yorum 17.01.2013 08:36
Mete Firidin
Kitap ve CERN
1.01.2012 5259 Okunma
4 Yorum 19.02.2012 08:44
Mete Firidin
Hz. Lut’un Kızları
7.06.2011 38699 Okunma
4 Yorum 01.02.2020 21:22


© 2024 - Akevler