El Tur ve Tur-i Sina?
Kuran’da ve Tevrat’ta Tur dağı olarak anlatılan yerin neresi olduğu hep merak edilmiştir. Acaba Sina Yarımadası’nda mı? Yoksa başka bir yerde mi? Bununla ilgili birçok teori mevcuttur.
Kuran ayetlerinden Kutsal Tuva Vadisinde bulunan bir yer olduğu anlaşılmaktadır. Tuva “birçok kez” anlamına gelmektedir. Tur dağı birçok kez kutsal olan bir vadide bir yerdir. Bu yerin bir yamacı da vardır. Öyleyse bir tepecik olmalıdır. Eğer dağ olsaydı vadiye sığmaz veya kendisi bir vadi oluştururdu.
Hz. Musa’nın Mısır’da kaza ile bir adamı öldürüp sonra Medyen yöresine kaçtığı bilgisi Tevrat’ta ve Kuran’da mevcuttur. Medyen’in kuzey batı Arabistan olduğu bilinmektedir. Bu bölge bizim Hicaz olarak bildiğimiz bölgedir.
Kuran okurken Kasas suresi 27. Ayette bir şey dikkatimi çekti!
Bu ayetin meali daima şu şekilde yapılmıştır: Kızların babası: «Bana sekiz yıl çalışmana karşılık bu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan o senden bir lütuf olur. Ama sana ağırlık vermek istemem. İnşallah beni iyi kimselerden bulacaksın» dedi.[27]
Fakat ayetin orijinal halinin Latin harfleri ile yazımı şöyledir:
Kâle innî urîdu en unkihake ihdebneteyye hâteyni alâ en te’curenî semâniye hicec(hicecin), fe in etmemte aşran fe min indik(indike), ve mâ urîdu en eşukka aleyk(aleyke), setecidunî in şâallâhu mines sâlihîn(sâlihîne).
Burada geçen ve yıl anlamı verilen kelime “hicece” kelimesidir. Oysa hicece kelimesi İbranicede “dini festival, period”; Arapça’da bizim bildiğimiz“hac” anlamına gelmektedir. Kuran’da yıl için sene, tarihi yıllar için aam kelimesi kullanılmaktadır. Oysa burada hac olarak verilmiştir.
Daha doğru meal şöyle olmalıdır:
: Kızların babası: «Bana sekiz hac dönemi çalışmana karşılık bu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer on hac dönemine tamamlarsan o senden bir lütuf olur. Ama sana ağırlık vermek istemem. İnşallah beni iyi kimselerden bulacaksın»
Bu ayetten bu bölgenin insanlarının hac yaptıklarını ve yılları hac dönemine göre saydıklarını anlıyoruz. Medyen kelimesi aynen Medine kelimesine benzemektedir. Din yeri, şehir veya borç anlamına gelmektedir. İslam’dan önce de Müşrik Arapların hac yaptıkları bilinmektedir. Bu hac geleneği Hz. İbrahim’den sonra bu bölge insanları tarafından da devam ettirilmiş ve İslam öncesi döneme kadar gelmiştir.
Kasas suresinin bir sonraki iki ayetinde ise mealen şöyle denmektedir:
Musa: «Bu seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım bir kötülüğe uğramayacağım. Söylediklerimize Allah vekildir» dedi.[28] Musa süreyi doldurunca, ailesiyle birlikte yolculuğa çıktı. Tur tarafından bir ateş algıladı. Ailesine: «Durunuz, ben bir ateş algıladım; belki oradan size bir haber yahut tutuşmuş bir odun getiririm de ısınabilirsiniz» dedi.[29]
Burada merak uyandıran bir şey vardır: Musa acaba nereye seyahat etmiş olabilir? Muharref Tevrat’ta “Mısıra yola çıktı” denmektedir. Oysa Kuran’daki başka ayetlerden Musa’nın Mısıra gitmeyeceği aşikar dır.
Mesela Kasas suresi 33. Ayet: Musa: «Rabbim! Doğrusu ben onlardan bir cana kıydım. Beni öldürmelerinden korkarım”. Demektedir.
Bu durumda Musa ailesi ile birlikte başka nereye yolculuk yapmış olabilir?
Önceki ayetlerde hac bahsi geçmiştir. Bu bir hatırlatmadır. Aksi takdirde “bana 8 ya da 10 sene çalışırsın” denirdi. Musa zamanında da o bölgede hac yapılmaya devam edilmektedir. Musa’da bir Müslüman dır. Borcu olan süre de tamamlanmıştır.
Ali İmran suresi : 97: "Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır"
Benim düşüncem borcu bitince Musa çoluk çocuğu ile hacca gitmiştir.
Kasas 29. Ayette: Musa süreyi doldurunca, ailesiyle birlikte yola çıktı. El Tur (Ettur) tarafında bir ateş algıladı. Ailesine: «Durunuz, ben bir ateş algıladım; belki oradan size bir haber yahut tutuşmuş bir odun getiririm de ısınabilirsiniz» dedi.[29]
Bu ayette El Tur (Ettur) denilmektedir. Bu Tur’un marife olması bilindik bir şey olduğu anlamına gelmektedir.
Tur ne demektir? El Tur ne anlama gelmektedir?
Eski alimler Tur kelimesine dağ anlamı vermişlerdir. Oysa Kuran’da dağ kelimesi “cebel” dir. Tur veya aslına uygun olarak Aramice sur dağ demektir.
Semitik etimolojik araştırmalar sonunda şu bilgilere ulaştım.
Yukarıda da görüldüğü gibi Arapça swr kökü dağ, atlama, sıçrama, atılım anlamlarına gelmektedir. Bu anlam İslam alimlerinin Tur kelimesini dağ ile adlandırmasından dolayıdır. Oysa atlamak, sıçramak anlamları ile birlikte olduğuna göre tepecik anlamı olması daha uygundur.
Proto-semitic: tvr; Arapça: trr kökü ise yırtmak, kesmek anlamındadır.
Y(ğ)wr kökü Arapça da sert, kayalık, engebeli arazi demektir.
Proto-semitik dilde gir: çakıl, har: dağ, tepe; qur: yontma taş, qir: duvar, ir: kasaba qatar: tütsü sunusu demektir.
Akkadça puru: kurban etmek. Turu, itru, itarru, taru, turu: getirmek, vermek, sunmak demektir. Taranu ise çatı, gölgelik anlamına gelmektedir.
Kısacası Tur kelimesinin anlamı yüksekçe, kayalık, kurban kesilen yer, sunak demektir.
Ayrıca tarihi bilgilere göz attığımızda farklı kıtalardaki insanların bile aynı tarz sunaklar yaptıklarını görürüz. Mesela Mayalar sunak olarak piramitleri kullanmışlardır. İnka’lar dağları, Sümerler ise zigguratların (yüksek yer demektir) üstlerini kullanmışlardır. Anadolu’da da yüksek kayalıklar ziyaret yerleri olarak kabul edilmiş ve adaklar kesilmiştir, kesilmektedir.
Yani sunakların bütün dünyada benzeşen en büyük ortak yanı yüksek ve kayalık olmasıdır.
Tevrata göre Musa'nın Kitap aldığı dağ “horeb” dır. Hor kayalık, tepe, dağ, dağlık verimsiz alan anlamına gelir.
Akkadça mekku kaya anlamına gelir.
Tevrat'a göre Hz. İbrahim'in İshak'ı kurban etmek üzere götürdüğü mekân Moriya(Moriyya, Möriyâh, Moriah) diyarıdır. Moriah kelimesinin gerek etimolojisi gerekse nereye delâlet ettiği tam olarak bilinmemektedir. Bir yoruma göre Moriah, "uzaktan görülebilen" yani "yüksek yer" demektir. Onkelos targumunda Moriah diyarı "ibadet, tapınma yeri" olarak çevrilmiştir. Talmud bilginleri Moriah'ı mür dağı ile alâkalandırmışlardır. Mür bitkisi Filistin'de bulunmamaktaydı ve Arabistan'dan getiriliyordu. Şu halde Moriah diyarı diye adlandırılan yer mür diyarı yani Arabistan olabilir.
Yahudi geleneği kurban yeri olan Moriah diyarını, Moriah dağı veya Kudüs'teki tapınak tepesiyle aynîleştirmektedir. fakat bu geç döneme ait bir gelenektir. Ahd-i Atîk'te bir de Moriya dağı vardır. Hz. Süleyman'ın mabedi inşa ettiği bu tepe, tarihçi Josephus'un nakline göre İs-hak'ın kurban edilmek istendiği Moriah diyarının dağı ile aynıdır. Onkelos targu-mu, Tekvîn'in (22/14) açıklamasında Hz. İbrahim'in oğluna gelecek nesillerin buraya ibadete geleceklerini söylediğini nakleder. Çünkü bizzat İbrahim orada Yehova'ya ibadet etmiştir. Kudüs targumu ise İbrahim'in, oğlu İshak'ı kurban etmek istediği o yerden "Yehova'nın sunağının, evinin dağı" diye bahseder. Ancak Kitâb-ı Mukaddeste ne Davud'un yaptığı mezbah [518] ne Hz. Süleyman'ın mabedi inşasında [519] ne esaret sonrasında mabedin ikinci yapılışı ne de mabedin Makkabîler döneminde temizlenişinde İbrahim'in İshak'ı kurban etme hadisesine ve bu işin aynı yerde olduğuna temas edilir. Ayrıca gerek peygamberler gerekse İbrânîler'e Mektup'un yazarı ve diğer yazarlar, ataları İbrahim'in oğlunu kurban ettiği yerle kendi ibadet mekânları arasındaki bu bağı zikretmemişlerdir.[520] (dervisler.net/peygamberler-tarihi/hz-ismail/?wap) alıntıdır).(maru Akkadça zürriyet, oğul demektir)
Yahudi geleneklerine göre kurban kesilen sunağın (mezbah) en eski adı terumah dır. Terumah İbranicede hediye, kurban anlamına gelmektedir. Bu sunağın en eski belirgin özelliği yüksekçe olan üzeri düz kayalıktır. Yahudi ansiklopedisi bu terumah sunağı için nedense Mekke’deki bazı yerleri örnek göstermektedir.
Cahiliye döneminde Araplar, Recep ayında putlara kurban keser ve bunlara atire derlerdi. Îbnü'l-Kelbî, Arapların dikili taşların ve putların yanında kestikleri koyunlara el-Atair dediklerini, el-Ati-re'nin "Boğazlanmış" anlamına geldiğini, kurban kestikleri yere de "El-Itr" (Sunak) dediklerini kaydetmektedir (alıntıdır: ilimdunyasi.com/asri-saadette-islam/musrik-araplar-ve-gelenekleri/?wap2)
İngilizce ve diğer bütün batı dillerinde sunak anlamına gelen kelime “altar” dır.
Bu kelimenin El İtr kelimesinden kökenlendiğini düşünüyorum. El İtr olarak bize gelen sunak kelimesinin ise El Tur (Ettur) kelimesinin zaman içinde değişmiş hali olduğuna inanıyorum.
Türkçede kullanılan türbe kelimesi de bu İtr kelimesi ile ilgili olabilir.
Kısacası Kuran’da geçen tur kelimesi dağlık taşlık arazi ve sıçrama, basamak anlamlarına gelmektedir. El Tur kelimesi genel olarak sunak anlamına gelmektedir. Fakat Kuran’da geçen özel anlamı ise benim kanatime göre Arafat Vadisinin ortasında bulunan Cebel-i Rahme tepesidir. Çünkü Hz. İbrahim oğlu İsmail’i burada bulunan granit taşlardan oluşmuş Cebel-i Rahme’de kurban etme girişiminde bulunmuştur. Defalarca kutsal olan Tuva Vadisi de Arafat Vadisidir.
Bu tepe Yahudi kaynaklarında bulunan sunak (terumah) tanımına tıpatıp uymaktadır.
İslami kaynaklarda da Hz. İbrahim’in oğlunu yani İsmail’i burada kurban etmeye giriştiği yazmaktadır. Yani Hz. İbrahim’in kutsal sunağı El Tur burasıdır. Bu nedenle Hz. Musa’nın kısasında anlatılan ve Allah ile konuştuğu yer burasıdır. Daha sonra Tevrat levhalarını aldığı yer de burasıdır.
Hz. Musa hac esnasında Müzdelifede gecelerken Arafat vadisinde Cebel-i Rahme’nin yanında bir ateş görmüştür.
Ayrıca bu düşüncemi destekleyen başka ayetler de vardır. Mesela: Kasas suresi 44-45-46. Ayetler:
(Resulüm!) Musa’ya emrimizi vahyettiğimiz sırada sen batı yönünde bulunmuyordun ve (o hadiseyi) görenlerden değildin.[44] Bilakis biz (o zamandan senin zamanına kadar) nice nesiller var ettik de, onların üzerinden uzun zamanlar geçti. Sen onlara âyetlerimizi okuyarak, Medyen halkı arasında bulunanlardan da değildin; aksine biz (başka) peygamber göndermiştik.[45] (Musa’ya) seslendiğimiz zaman da, Tûr’un yanında değildin. Bilakis senden önce kendilerine uyarıcı (peygamber) gelmeyen bir kavmi uyarman için Rabbinden bir rahmet olarak (orada geçenleri sana bildirdik), ola ki onlar düşünüp öğüt alırlar.[46]
Anlaşıldığı gibi Hz. Muhammed’e Allah “ Musa’ya emrimizi vahy ettiğimiz sırada sen batı yönünde bulunmuyordun” demektedir. Burada belirgin olarak bir lokalizasyon gösterilmektedir. Mekke şehri Arafat ve Cebeli Rahme’nin batısında yer almaktadır. Hz. Peygamber bu şehirde doğmuş, bu şehirde büyümüş, bu şehirde peygamber olmuş ve yine bu şehri feth etmiştir.
Ayrıca Yahudi ve Masonlar tarafından kullanılan ve Tur dağını simgeleyen resimler bana “dağlık bölgedeki kutsal tepeyi” hatırlatmaktadır.
Araf suresi 171. Ayet: Bir zamanlar dağı, sanki bir gölgelikmiş gibi üstlerine yükseltmiştik. Onlar ise neredeyse tepelerine düşecek sanmışlardı. (Onlara demiştik ki:) 'Size verdiklerimize sımsıkı sarılın ve onda olanı düşünün ki sakınasınız.'
Aşağıda Arafat vadisinde bulunan Cebel-i Rahme Tepesi ve Masonik simge arasındaki benzerlik dikkat çekicidir. Benim düşüncem Yahudilerin tepesine kaldırılan El Tur bu tepedir.
El Tur’un Hz. İbrahim’in sunağı ve Musa’nın dağı olması yanında belki de en eski özelliği Hz.Adem’in iki oğlunun kurban sunduğu yer olması olabilir.
Maide suresi 27. Ayet meali: (Ey Muhammed!) Onlara, Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, “Andolsun seni mutlaka öldüreceğim” demişti. Öteki, “Allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder” demişti.
Bütün dünyadaki insanların hep benzer şekilde kurban sunakları hazırlamasının sebebi bu tepe olabilir. Bütün sunaklar Arafat vadisindeki Cebeli Rahme’nin bir benzeri şeklinde yapılmıştır.
Tuva yani defalarca kutsanmış vadi denmesinin birinci nedeni: Adem’in kurbanı kabul edilen oğlu Habil” den dolayı olabilir. Başka bir kez kutsanmış olması ise Hz. İbrahim’in kurbanının kabul edilmesi olabilir. Diğer bir kutsallığı da Musa’ya hitap edilen yer olmasıdır.
Bu kutsallık halen her hac zamanı da tekrar tekrar oluşmaktadır.
Yani güzel ahlakın başladığı ve tamamlandığı yer burasıdır. Adem peygamber ile burada başlamış ve Muhammed peygamber ile yine burada tamamlanmıştır. Adem ve Havva nın buluştuğu ve Hz. Muhammed’in Veda Hutbesini okuduğu yer de burasıdır.
Hz. Musa ile ilgili geçen El Tur (Ettur) kelimesinin “Bilinen Sunak” anlamına geldiğini anlattım.
Şimdi tur kelimesi ile ilgili diğer ayetlere bakalım; Tur-i sina ne demek anlamaya çalışalım:
Müminun suresi: 20
Ve şecereten tahrucu min tûri seynâe tenbutu bid duhni ve sıbgın lil âkilîn(âkilîne).
Ve bir ağaç da (inşa ettik) ki, tûr-u sîna’dan çıkar, yiyecekler için yağ ile bir katıklık ile biter.[20]
Burada açıkça görülüyor ki: tur kelimesi el takısı olmadan getirilmiştir. Seyna kelimesinin kökü سنع dır, kök, zemin, çatal, uyluk, metatars kemikleri anlamına gelir.
Meal şöyle olmalıdır: Ve bir ağaç da (inşa ettik) ki, taşlık zemin’den çıkar, yiyenler için yağ ile bir katıklık ile biter.
Nuh 14:
Ve kad halakakum etvârâ (etvâren)
Oysa sizi merhalelerden ( atlatıp, sıçratıp bir üst düzeye çıkararak) geçirerek O yaratmıştır.
Tin suresi 2. Ayet:
Ve tûri sînîn(sînîne).
Keskin kayalığa.
Burada kelime kökü snn dir. Diş, keskin gibi anlamlara gelmektedir.
Dikkat edildiğinde tur-i sina kelimesi geçen yerlerde El takısı yoktur. Oysa Musa peygamber kıssasındaki Tur kelimesi daima El Tur şeklindedir. Buradaki El Tur bir özel isimdir. Kutsal Sunağı yani Arafat vadisindeki Cebeli Rahme’yi ifade etmektedir. Oysa tur-i sina kayalık zemin demektir. Hz. Musan’ın da tur-i sina’ ile bir ilgisi yoktur. Tur-i Sina diye bir dağ da yoktur.
Doğrusunu Allah bilir.