El Aqsa
Arapçada qsawe (قصو ) kökünün anlamı, kırıp koparmak, kesip ayırmak, uzaklaşmak olarak verilir. Kuran’da ise bu kelime 5 ayette geçmektedir. Kuranda uzak, uzaklaşmak anlamındaki kelime baid (بعد) dir. Aslında قصو kelimesinin anlamı keserek veya kopararak uzaklaştırmak, bir kenara çekilmek, ayırıp bir kenara atmak, asıl yerinden ayrılmak, ayrım yerinde uçta olmak anlamındadır. Bu durumda meal şöyle olmalıdır.
Enfal 42:
إِذْ أَنْتُمْ بِالْعُدْوَةِ الدُّنْيَا وَهُمْ بِالْعُدْوَةِ الْقُصْوَى وَالرَّكْبُ أَسْفَلَ مِنْكُمْ وَلَوْ تَوَاعَدْتُمْ لَاخْتَلَفْتُمْ فِي الْمِيعَادِ وَلَكِنْ لِيَقْضِيَ اللَّهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولًا لِيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَنْ بَيِّنَةٍ وَيَحْيَى مَنْ حَيَّ عَنْ بَيِّنَةٍ وَإِنَّ اللَّهَ لَسَمِيعٌ عَلِيمٌ (42)
Hatırlayın ki, siz vadinin yakın kenarında idiniz, onlar da vadinin en uç yerindeydiler. Kervan da sizden daha aşağıda idi. Eğer (savaş için) sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit hususunda ihtilâfa düşerdiniz. Fakat Allah, gerekli olan emri yerine getirmesi, helâk olanın açık bir delille helâk olması, yaşayanın da açık bir delille yaşaması için. Çünkü Allah hakkıyla işitendir, bilendir.[42]
İsra 1:
سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلًا مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الْأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ (1)
Bütün noksanlıklardan uzak mutlak egemen O ki, kulunu bir gece Mescidi Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksaya (En uçtaki, ayrılmış, merkezden ayrı kalmış ) götürdü; ona ayetlerimizden gösterelim diye. Gerçek şu ki, O’dur işiten gören![1].
Bu ayette Hz. Yakup’un (İsrail) Mescidi haramdan Kudüs’teki Mescidi Aksaya (yerine, alanına) yolculuğu anlatılmaktadır. Daha sonra Mescidi Haram ile bağlantısı kopan Yahudiler kıble olarak bu mescidi kullanmışlar ve kullanmaya devam etmektedirler. Yani Mescidi Aksa merkezden ayrı ve uzak kalmış en uç mescit demektir. Bu bilgi çok önceden Hz. İsrail’e bildirilmiştir.
Meryem 42:
فَحَمَلَتْهُ فَانْتَبَذَتْ بِهِ مَكَانًا قَصِيًّا (22)
Meryem oğlana gebe kaldı, o haliyle ayrı ( Her zamanki yerinden, aynı bina içinde veya ona yakın ayrı ) bir yere çekildi.[22]
Kasas 20:
وَجَاءَ رَجُلٌ مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ يَسْعَى قَالَ يَامُوسَى إِنَّ الْمَلَأَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ فَاخْرُجْ إِنِّي لَكَ مِنَ النَّاصِحِينَ (20)
Şehrin öbür ucundan, ayrı bir yerinden (kenar semt, varoş?) koşarak bir adam geldi: «Ey Musa! İleri gelenler, seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar. Hemen uzaklaş. Doğrusu ben sana öğüt veriyorum» dedi [20].
Yasin 20:
وَجَاءَ مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ رَجُلٌ يَسْعَى قَالَ يَاقَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلِينَ (20)
Şehrin öbür ucundan, ayrı bir yerinden (kenar semt, varoş?) koşarak bir adam gelmiş ve şöyle demişti: «Ey Milletim! Gönderilen elçilere uyun.» [20].
Ayrıca Kuran’da şfy (شفي ) kelimesi vardır. Bu kelime “kenar, uç” olarak çevrilir. Sekiz ayette geçmektedir. İsim olarak şefaa olarak da geçer. Anlamı bir şeyin veya bir yerin kritik noktasında bulunmak demektir. Mesela uçurumun hemen kenarındaki oynak bir yerde bulunmaktır. Altınızdaki yer kayarsa uçuruma düşersiniz. Ama bu arada biri sizi çekerse kurtulunca şifaya kavuşursunuz. Yani kritik eşiği atlatmış olursunuz. Böylece Kuran’da hastalıktan iyileştirme olarak yeşfe fiili ve tıbbi tedavi olarak şifaün kelimeleri vardır.
Doğrusunu Allah bilir.