Kelale
Kelale ne demektir?
Kelale aslında yaşayan bir kişi değildir. Ölen bir kişinin miras problemidir. Çözüm de bu mirasın nasıl adil bir şekilde gerçekleştirilebileceği yönündedir.
Bir hadise göre kelale “Babası ve çocuğu olmadığı halde ölen adamdır”. Kelale kelimesi kuranda 2 ayette geçmektedir. Zaten miras bölüşümü anlatan 3 ayet olduğundan çok önemli bir kelimedir. Şimdiye kadar İslam dünyası bu kelimeyi anlayamadığından tam bir miras bölüşümü gerçekleştirememiştir.
Nisa 11 ve Nisa 176’dan erkek kelale mirasının “babasız ve çocuksuz miras paylaşımı” olduğu anlaşılmaktadır. Nisa 11’de: “Ana babadan her birine, ölenin çocuğu varsa yaptığı vasiyetten veya borcundan sonra toplam kalanın altıda biri, çocuğu yoksa, anası babası ona varis olur, anasına üçte bir düşer. Kardeşleri varsa, altıda biri annesinindir” ifadesi vardır.
“Çocuğu yoksa, ana-babası ona varis olur” ifadesinden erkeğin karısının da olmadığı, kadınında kocası olmadığı hükmü çıkmaktadır. Çünkü ardından “kardeşi varsa altıda biri annesine düşer” denmektedir. Kardeşi miras hesabına girdiğinde kelale mirası var demektir. Bu ayet erkek kelale mirasının babasının olmadığını fakat annesinin olduğunu göstermektedir. Nisa 176’dan zaten çocuğu olmadığını biliyoruz.
Nisa 176 da ise: “Fakat kız kardeşinin çocuğu yoksa kendisi, ona tamamen varis olur” deniyor. Nisa 176 da “Fakat kız kardeşinin çocuğu yoksa kendisi, ona tamamen varis olur”. İfadesi mutlaka boşuna bir ifade değildir. Burada şu soru akla geliyor. Ya kelale kadının çocuğu varsa? Yine de ölen kadının mirası kelale midir? Bence evet. Çünkü Nisa 11’de deniyor ki “Ana babadan her birine, ölenin çocuğu varsa yaptığı vasiyetten veya borcundan sonra toplam kalanın altıda biri, çocuğu yoksa, anası babası ona varis olur, anasına üçte bir düşer. Kardeşleri varsa, altıda biri annesinindir”. Bu ayet erkek için söylenmişse de kadın için de delildir(Zeyd’in kıyası). Çünkü “Çocuğu yoksa ana-babası ona varis olur” ayetinden kadının kocasının da olmadığını anlıyoruz. Çünkü kocası olsa ana-babası ona tam varis olamaz. Kocası yok, babası da olmadığında annesi olsa bile kardeşine miras kalıyor (Kelaleten). Burada kocanın karısının olmaması, karının da kocasının olmadığının delilidir. Böylece çocuğu ve kocası olmayan kadının mirası da kadının anne-babasına düşer. Babası yok, annesi varsa, kardeşi de varsa miras anne ve kardeşler düşer.
Nisa 176’da “Fakat kız kardeşinin çocuğu yoksa kendisi, ona tamamen varis olur” ifadesinden kadının annesinin, babasının ve kocasının da olmadığı ortaya çıkar. Çünkü annesi, babası veya kocasından herhangi biri olsa idi, kardeşi malın tamamına varis olamazdı.
Demek ki bir kadının anası, babası ve kocası yoksa, çocuğu olsa bile öldüğünde kelale mirası ortaya çıkar. Bir adamın oğlu yoksa yine kelale mirası olur.
Kelale kelimesinin ne olduğu konusunda birçok rivayetler vardır, fakat hiçbiri olayı aydınlatmaya yetmemektedir. Bazı mealler kelale kelimesini “uzak akraba” olarak çevirmişlerdir. Bu anlam nispeten doğrudur. Fakat yetersizdir. Aslında Nisa 176. Ayetin başında “Senden fetva isterler, de ki: “Allah kelale için fetva veriyor” denmektedir. Buradan kelalenin bir miras durumu olduğu açıkça ortaya çıkıyor. Kelale bir miras sorunudur ve Allah bunun için bir açıklama getirmektedir. Olayın sırrı kelale kelimesinin asıl anlamıdır.
Bu nedenle, kelimenin anlamını yakalamak için başka bir yol izlemek istiyorum. İzlemek istediğim yol etimolojidir. Bu nedenle Semitik diller Arapça, İbranice, Aramice, Akkadça, Asurca, Etiyopya dili…) üzerine yapılmış çalışmalardan faydalanmak istiyorum.
Eski Arapça kaynaklarda kelale kelimesini, Türkçede bitkin, belirsiz, genel, tam, bütün, hepsi, yan akrabalık, taçlandırmak anlamına gelen kelimelerle akrabalığı olduğu yazmaktadır. Benim yaptığım araştırmada ise kelale kelimesinin Tevrat’ta kullanımı “tamamlamak, tam gerçekleştirmek, bitirmek, tam ayarlamak, tam düzenlemek” anlamındadır. Ayrıca Arapçada Kala'a kelimesi bloke etmek, el koymak manasındadır. Kalala ise semitic dillerde "dağıtım" demektir. Kolala ise serseri, başı boş demektir. Buradan "kelale" kelimesi için şu anlam çıkarılabilir: Tamamlanan, kalmış, dağıtılan, başı boş miras.
Ben de bu anlamların daha uygun olacağı görüşündeyim.

Çünkü hadise göre kelale “Babası ve çocuğu olmadığı halde ölen adamdır” deniyor. Nisa 11 ve 176’ya göre de böyle olduğu anlaşılıyor. Eğer kişi ölmüş ise kelale kelimesi bu kişinin mirasi bir özelliği olmalıdır.
Ayetler düşünüldüğünde :
Nisa 176: Senden fetva isterler, de ki: “Allah kelale durumu hakkında fetva veriyor: “Şayet çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan kimse ölürse, arta kalanın yarısı kız kardeşe kalır. Fakat kız kardeşinin çocuğu yoksa kendisi, ona tamamen varis olur. Eğer iki kız kardeş kalmışsa, toplam kalanın üçte ikisi onlaradır. Eğer mirasçılar erkek ve kadın kardeşlerse, erkeğe, iki dişinin hissesi kadar vardır. Doğru yoldan saparsınız diye Allah size açıklıyor.” Allah her şeyi bilir [176].
Nisa 12: Kadınlarınızın çocukları yoksa arta kalanın yarısı sizindir (Burada kadının anne-babası, borcu ve vasiyeti olabileceği anlaşılmaktadır). Bunlar ödendikten sonra kalanın yarısı kocasınadır- çocukları varsa, toplam kalanın ettikleri vasiyetten veya borçtan arta kalanın dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz yoksa ettiğiniz vasiyet veya borç çıktıktan sonra toplam kalanın dörtte biri karılarınızındır; çocuğunuz varsa, toplam kalanın sekizde biri onlarındır. Eğer bir adam veya kadın kelaleten mirasçısı kılınıyor ise ve mirasçı kılınan adamın erkek veya kız kardeşi varsa, ikisinden her birine edilen vasiyetten veya borçtan arta kalanın altıda biri düşer; ikiden çoksalar, üçte birine, zarara uğratılmaksızın ortak olurlar. Bunlar Allah tarafından tavsiye edilmiştir. Allah bilendir. Halim’dir[12].
Nisa 176. Ayette miras paylaşımının nasıl olması gerektiği peygambere soruluyor. Bunun üzerine Allah bunun nasıl ayarlanması gerektiğini Nisa 176. Ayette açıklıyor. Aslında kelale kişi kelimesinin anlamı: Mirası tam gerçekleştirilen, Mirası ayarlanan, düzenlenen ölen kişi anlamında olmalıdır. Nisa 11 deki adama hal olan anlamı da “miras ayarlanma, miras düzenleme haliyle” ile olmalıdır.
Buna göre ayet çevirisini tekrar yaparsak,
Nisa 12: Kadınlarınızın çocukları yoksa arta kalanın yarısı sizindir (Burada kadının anne-babası, borcu ve vasiyeti olabileceği anlaşılmaktadır). Bunlar ödendikten sonra kalanın yarısı kocasınadır- çocukları varsa, toplam kalanın ettikleri vasiyetten veya borçtan arta kalanın dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz yoksa ettiğiniz vasiyet veya borç çıktıktan sonra toplam kalanın dörtte biri karılarınızındır; çocuğunuz varsa, toplam kalanın sekizde biri onlarındır. Eğer bir adam veya kadın tam ayarlama, düzenleme nedeni ile mirasçısı kılınıyor ise ve mirasçı kılınan adamın erkek veya kız kardeşi varsa, ikisinden her birine edilen vasiyetten veya borçtan arta kalanın altıda biri düşer; ikiden çoksalar, üçte birine, zarara uğratılmaksızın ortak olurlar. Bunlar Allah tarafından tavsiye edilmiştir. Allah bilendir. Halim’dir[12].
Nisa 176: Senden fetva isterler, de ki: «Allah mirası ayarlama, düzenleme yapılan kişi hakkında fetva veriyor: “Şayet çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan kimse ölürse, arta kalanın yarısı kız kardeşe kalır. Fakat kız kardeşinin çocuğu yoksa kendisi, ona tamamen varis olur ve eğer iki kız kardeş kalmışsa, toplam kalanın üçte ikisi onlaradır. Eğer mirasçılar erkek ve kadın kardeşlerse, erkeğe, iki dişinin hissesi kadar vardır. Doğru yoldan saparsınız diye Allah size açıklıyor.” Allah her şeyi bilir [176].
Bu bilgilerden çıkarılması gereken en önemli verilerden biri de şudur: Kelale mirası düzenlenen kişi demektir. Kelale kelimesi zaten “tam düzenleme” anlamında olduğu için, eğer bir kişinin mirasından ayetlere göre dağıtıldıktan sonra bir arta kalan oluyorsa bu arta kalan kısım önce kardeşlere daha sonra yeğen gibi diğer akrabalara dağıtılmalıdır.
Yine artarsa veya kişinin hiçbir akrabası yoksa:
Nisa 8. Ayet: “Paylaşma sırasında akrabalar, öksüzler, yoksullar hazır bulunurlarsa, onlara da bir şey verin ve onlara güzelce sözler söyleyerek gönüllerini alın[8]. Ve Nisa 33. Ayet: Ve hepsi için baba ve ananın ve yakın hısımlarının ve yeminlerinizin akdettiği kimselerin terekelerinden miras alır varisleri kıldık. Artık onlara nâsiplerini veriniz. Şüphe yok ki Allah Teâlâ her şey üzerine bihakkın şahittir”[33]. Bu nedenle de bir ayarlanma yapılmalıdır.
Kelalenin annesi ve kardeşleri de yoksa, Nisa suresi 12 ayetinin şu bölümü devreye girer: “Eğer bir adam veya kadın tam ayarlama, düzenleme nedeni ile mirasçısı kılınıyor ise ve adamın erkek veya kız kardeşi varsa, ikisinden her birine edilen vasiyetten veya borçtan arta kalanın altıda biri düşer; ikiden çoksalar, üçte birine, zarara uğratılmaksızın ortak olurlar. Bunlar Allah tarafından tavsiye edilmiştir. Allah bilendir. Halim’dir”[12].
Buradaki “vasiyetten veya borçtan arta kalanın altıda biri düşer” ifadesi kelalenin kardeşleri de yoksa yeğenlerine toplam kalandan düşenin de vasiyet ve borçtan sonra olacağını belirtmektedir. Veya bir kişiye teyzesinden, amcasından, halasından, dayısından, dedesinden, anneanesinden, babannesinden ölen anne veya babasına miras kalmışsa onun yeğenlere, torunlara dağıtılmadan önce ölenin borç ve vasiyetine kullanılmasının gerektirdiğini açıklamaktadır. Eğer yine de artarsa yeğenlere torunlara dağıtılır. Yine artarsa bu sefer de Nisa 8’e göre dağıtılır.
Aslında ayetlere göre miras dağılımında hiçbir sorun yoktur. Sorun insanların ayetleri algılamasındadır. Şu soru aklınıza gelebilir. Allah neden basit bir şekilde uzun uzadıya ayetleri açıklamıyor da az sözle yoğun bir şekilde açıklıyor?
Cevap: Hud suresi 7. Ayet:” O, öyle bir Allah’dır ki, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini imtihan etmek için gökleri ve yeri altı dönemde belirsizlik üzere yarattı. Onlara ‘öldükten sonra tekrar dirileceksiniz’ dersen, o kâfirler de kesinlikle sana: ‘Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir’ diyecekler[7].
Yani Allah her şeyi hangimizin daha iyi ameller işleyeceğini değerlendirmek için belirsizlik üzerine yaratmıştır.
Doğrusunu Allah bilir.