Bakara suresi 259. Ayet meal:
Ev kellezî merra alâ karyetin ve hiye hâviyetun alâ urûşihâ, kâle ennâ yuhyî hâzihillâhu ba’de mevtihâ, fe emâtehullâhu miete âmin summe beaseh(beasehu), kâle kem lebist(lebiste), kâle lebistu yevme ev ba’da yevm(yevmin), kâle bel lebiste miete âmin fenzur ilâ taâmike ve şerâbike lem yetesenneh, venzur ilâ hımârike ve li nec’aleke âyeten lin nâsi venzur ilâl izâmi keyfe nunşizuhâ summe neksûhâ lahmâ(lahmen), fe lemmâ tebeyyene lehu, kâle a’lemu ennallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Yahut görmedin mi o kimseyi ki, evlerinin duvarları çatıları üzerine çökmüş (alt üst olmuş) bir şehire uğradı; «Ölümünden sonra Allah bunları nasıl diriltir acaba!» dedi. Bunun üzerine Allah onu öldürüp yüz sene bıraktı; sonra tekrar diriltti. Ne kadar kaldın? dedi. «Bir gün yahut daha az» dedi. Allah ona: Hayır, yüz sene kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamıştır. Eşeğine de bak. Seni insanlara bir ibret kılalım diye (yüz sene ölü tuttuk, sonra tekrar dirilttik). Şimdi sen kemiklere bak, onları nasıl düzenliyor, sonra ona nasıl et giydiriyoruz, dedi. Durum kendisince anlaşılınca: Şimdi iyice biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir, dedi.[259]
Bu ayette özellikle benim dikkatimi çeken “Seni insanlara bir ibret kılalım” cümlesidir. Çünkü bu cümleden böyle bir hadisenin tarihte bulunması gerektiği anlaşılmaktadır. Öyle ise bu olay ne zaman olmuştur? Olayda bahsi geçen kişi kimdir?
Elmalılı Hamdi Yazır tefsirine baktığımızda bu ayette geçen kişinin kim olduğu hakkında geniş bir bilgi vardır. Hz. Ali ve İbni Abbas bu kişinin Hz. Üzeyir olduğunu söylemiştir.
Araştırdığımızda bu kişinin gerçekten de Hz. Üzeyir olabileceğini anlarız.
Üzeyir Hıristiyan ve Yahudi kaynaklarında “Ezra” ( Allahın yardımı?) olarak geçmektedir. Hatta Eski Ahit’te Ezra ve Nehemya (Allahın dinlendirdiği) isminde iki bölüm vardır. Bu bölümlere Yahudiler Ezra’nın birinci kitabı, Ezra’nın ikinci kitabı veya Nehemya’nın kitabı adını verirler.
Bu kitaplarda Ezra’nın ve veya Nehemya’nın Kudüs şehrini ve Yahudi kültürünü nasıl canlandırdığı anlatılmaktadır.
M.Ö.587 yılında Yahudi devletinin başkenti olan Kudüs şehri Babil kralı 2. Nebukadnezar tarafından yağmalanıp yıkılmıştır. Yahudiler de toplanıp Babil’e sürgüne götürülmüştür. Daha sonra Babil, Pers kralı Kiros tarafından işgal edilir. Yahudilerin Kudüs’e dönmesi için izin verilir(M.Ö.537). Bu tarihten sonra Yahudiler Kudüs şehrini onarmaya başlarlar.
Ezranın 1. Ve 2.(Nehemya) kitabında anlatıldığına göre: Ezra Babil sürgününde bulunan Yahudi bir katip ve din adamıdır. M.Ö.537 yılında Kudüs’ün onarılması için gelenlerdendir. Fakat yine Ezra’nın kitaplarındaki bilgilere bakınca sanki M.Ö. 537 yılına göre 100 yıl sonra yaşadığı ve Kudüs’ün onarılmasının yüzyıl sürdüğü ve sonrasında toplumu günahlardan sakındırmaya ve Yahudi şeriatını canlandırmaya çalıştığını anlamaktayız. Aşağıda Ezra ve Nehemya kitabına yapılan eleştirilerin bir kısmı verilmiştir (suhikayeleri sitesinden alıntı yapılmıştır).
Nehemya...12:1 Şealtiel oğlu ZERUBBABİL ve Yeşu ile birlikte sürgünden dönen kâhinlerle Levililer şunlardır: Kâhinler: Seraya, Yeremya, EZRA,
Ezra...........2:2 Bunlar ZERUBBABİL, Yeşu, NEHEMYA, Seraya, Reelaya, Mordekay, Bilşan, Mispar, Bigvay, Rehum ve Baananın önderliğinde geldiler.
Nehemya.....2:1 Kral ARTAHŞASTA'nın krallığının YİRMİNCİ yılı, Nisan ayıydı. Krala getirilen şarabı alıp kendisine sundum. O güne kadar beni hiç üzgün görmemişti.
Arkeolojik verilere göre; Ezra'nın ne zaman doğup ne zaman öldüğü belli değil. Yahudiler, İsrail Tanrısı ve Eski Ahiti'de benimsedikleri için Hıristiyanlarında gözbebeği sayılan, "Musa olmasaydı İsrail tanrısı kitabı Ezra'ya verirdi" denilen kişinin ölüm doğum yılları ortalıkta mevcut değil
Adeta dine yön veren 2. Musa olarak nitelendirilen Ezra, adeta hayalet bir yaşam sergilemiş. Hakkında tarihsel hiçbir veri yok. Nehemya bile farklı yıllardan bahsederken bu hayalet yaşamı işaret etmiş oluyor. (M.Ö. 428 yıllarına kadar olayların içinde olduğunu bir mantık çerçevesi içinde sunanlar görüşler var. bu durumda yaşı 200'ü buluyor)
YA! SÜRGÜN BİTİM YILLARINI KARIŞTIRIYORLAR YA DA HAYALİ OLAYLARI ANLATIYORLAR. EZRA tek vucud toplanmada orada olmadığını ve bu tek vücud toplanmanın sürgünden dönen ilk konvoyun Yeruşalim'e yerleşmesinden YEDİ AY sonra olduğunu bildirirken, NEHEMİAH bu toplanmanın Kral ARTAHŞASTA'nın YİRMİNCİ yılından sonraki YEDİNCİ AYDA olduğunu söylüyor. YEDİNCİ AYDA mutabıklar ama Ezra ilk giden kafilede olmadığını, kendisinin bu kafileden sonra, Kral ARTAHŞASTA'nın 7 yılında Yeruşalim'e gittiğini söylüyor.
Ezra'nın, sürgün dönüş öncesi Babil'deki yaşını 50 kabul etsek, sürgün bitiminden 80 yıl sonra Yeruşalim'e geldiğine göre yaşı 130 civarında olmalı. Nehemiah, Kral Artahşasta'nın, 20 yılında gelip, Ezra'ya Yasa kitabını okutup, surların üzerinde oluşturduğu korteje dahil ettiğine göre Ezra, hala yaşamakta. Bu durumda; Ezra'dan Kral Artahşasta'ya göre 20-7=13 sonra geldiğine göre; EZRA 130+13 = 143 yaşları civarında olmalı.
Nehemiah.....1:1 Hakalya oğlu Nehemyanın anlattıkları: Pers Kralı ARTAHŞASTAnın krallığının YİRMİNCİ yılı, Kislev ayında Sus Kalesindeydim.
Nehemiah.....8:1 İSRAİLliler KENTLERİNE YERLEŞTİKTEN sonra, YEDİNCİ AY TEK VUCUD HALİNDE Su Kapısının karşısındaki alanda toplandılar. Bilgin EZRAya RABbin Musa aracılığıyla İsrail halkına verdiği buyrukları içeren YASA Kitabını GETİRMESİNİ SÖYLEDİLER.
Ezra............3:1 İSRAİLlilerin KENDİ KENTLERİNE YERLEŞTİKTEN sonra, YEDİNCİ AY Yeruşalimde TEK VUCUD HALİNDE toplandılar.
Ezra............7:8 EZRA, ARTAHŞASTAnın krallığının YEDİNCİ yılının beşinci ayında YERUŞALİMe vardı.
Nehemiah.....8:2 Yedinci ayın birinci günü Kâhin EZRA YASA KİTABINI HALKIN TOPLANDIĞI YERE GETİRDİ. Dinleyip anlayabilecek kadın erkek herkes oradaydı.
Eğer Nehemiah'a bakar, Ezra'nın yedinci ayda kentlerine yerleşen İsrail'lilerle geldiğini kabul edersek; bu kezde BABİL SÜRGÜNÜ
YehoyaKİN'e göre: M.Ö.598 - M.Ö. 458 = 140
Sidyikya'ya göre..: M.Ö.587 - M.Ö. 458 = 129 yıl sürmüş oluyor. Ya da Sürgün bitmesine rağmen yanılıp yıkıldıkları Babil hayatına 70-80 yıl daha devam etmişler.
Ezra; Tapınak, konusunda da Kralları karıştırıyor. Artahşas'a yazılan kötüleme mektubu sonucu, inşaat işi durduruluyor. Dursun ne zararı var diyebilirsiniz ama bu durdurma geriye doğru gidiyor. "Darius'un 2. yılına kadar askıda kaldı" derken en az 40 yıl geriye gidiliyor. Tapınaksa, Darius'un 6. yılında açılıyor. İfadeler aşağıda buyrun siz kara verin. Tapınak yapıldığında Kral ARTAHŞASTA Dünya'ya bile gelmemiş olabilir. Kudüs surları için yazılan metupla, Tapınak serüveni bence karıştırılmış. Yaşadıklarını nakledemeyenler, sonsuz hayatla ilgili nasıl öngörüde bulunabilirler.
Ezra...........4:7 Pers Kralı Artahşastanın krallığı döneminde, Bişlam, Mitredat, Taveel ve öbür çalışma arkadaşları Artahşastaya bir mektup yazdılar. Mektup Aramice yazılıp çevrildi. yazılmıştır.
Ezra...........4:23 Kral Artahşastanın mektubunun örneği kendilerine okunur okunmaz, Rehum, Yazman Şimşay ve öbür çalışma arkadaşları hemen Yeruşalime Yahudilerin yanına gittiler ve zorla onları durdurdular.
Ezra...........4:24 BÖYLECE Tanrı'nın Yeruşalim'deki Tapınağı'nın yapımı, Pers Kralı DARİUS'un krallığının İKİNCİ yılına dek askıda kaldı.
Hagay........1:14-15 Böylece RAB Şealtiel'in TORUNU Yahuda Valisi Zerubbabil'i, Yehosadak oğlu Başkâhin Yeşu'yu ve sürgünden dönen halkın tümünü bu konuda harekete geçirdi. DARİUS'un krallığının İKİNCİ yılında, altıncı ayın yirmi dördüncü günü gelip Tanrıları Her Şeye Egemen RAB'bin Tapınağı'nda işe başladılar.
Bakara suresinde ölümden, dirilmeden, içecek ve eşekten bahsedilmektedir. Ne kadar süre kaldığı sorulmaktadır. Yine ayetten bu kişinin şehre geldiği ve şehri gördüğü anlaşılmaktadır. Öyleyse Ezra’nın Kudüs’e gelişi M.Ö.537 gibi olmalıdır.
Yahudi ve Hıristiyanlar Eski metinleri tam okuyamadıklarından birçok çeviride senaryolar uydurmuşlardır. İbranice - Aramca, oradan Yunancaya ve Latinceye çeviriler yapılmıştır. Bunu her dönem tekrarladıklarından yani çevirinin çevirisini yaptıklarından ana metinden çok çok farklı bir anlam oluşmuştur. Ayrıca ölüp-dirilme olayına insanların pek aklı yatmadığından kendilerince bir çok senaryo ve isimler de uydurmuş olabilirler. Bunu daha iyi anlamak için Nehemya’nın kitabından (Ezra 2. kitabı) 2 bölüm veriyorum.
Nehemya'nın Duası
1 Hakalya oğlu Nehemya'nın anlattıkları: Pers Kralı Artahşasta'nın krallığının yirminci yılı, Kislev ayında Sus Kalesi'ndeydim.
2 Kardeşlerimden Hanani ve bazı Yahudalılar yanıma geldi. Onlara sürgünden kurtulup sağ kalan Yahudiler'i ve Yeruşalim'in durumunu sordum.
3 "Sürgünden kurtulup Yahuda iline dönenler büyük sıkıntı ve utanç içinde" diye karşılık verdiler, "Üstelik Yeruşalim surları yıkılmış, kapıları yakılmış."
4 Bunları duyunca oturup ağladım, günlerce yas tuttum. Oruç tutup Göklerin Tanrısı'na dua ettim:
5 "Ey Göklerin Tanrısı RAB! Yüce ve görkemli Tanrı! Seni sevenlerle, buyruklarına uyanlarla yaptığın antlaşmaya bağlı kalır, lütfunu esirgemezsin.
6 Ya RAB, halimi gör, gece gündüz kulların İsrail halkı için ettiğim duaya kulak ver. İtiraf ediyorum, İsrail halkı günah işledi, ben ve atalarım günah işledik.
7 Sana çok kötülük yaptık. Kulun Musa'ya verdiğin buyruklara, kurallara, ilkelere uymadık.
8 "Kulun Musa'ya söylediklerini anımsa. Dedin ki, 'Eğer bana bağlı kalmazsanız, sizi ulusların arasına dağıtacağım.
9 Ama bana döner, buyruklarımı tutar, yerine getirirseniz, dünyanın öbür ucuna sürülmüş olsanız bile sizleri toplayıp seçtiğim yere, bulunacağım yere getireceğim.'
10 "Onlar senin kulların, kendi halkındır. Yüce kudretin ve güçlü elinle, fidyeyle onları kurtardın.
11 Ya Rab, bu kulunun, adını yüceltmekten sevinç duyan öbür kullarının dualarına kulak ver. Beni bugün başarılı kıl ve kralın önerimi kabul etmesini sağla." O günlerde kralın sakisiydim. (içeceğin kelimesinin yanlış yorumu)
2- Nehemya Yeruşalim'e Gidiyor
1 Kral Artahşasta'nın krallığının yirminci yılı, Nisan ayıydı. Krala getirilen şarabı alıp kendisine sundum. O güne kadar beni hiç üzgün görmemişti.
2 Bu yüzden, "Neden böyle üzgün görünüyorsun?" diye sordu, "Hasta olmadığına göre, bir derdin olmalı." Çok korktum.
3 Krala, "Tanrı sana uzun ömürler versin" dedim, "Atalarımın gömüldüğü kent yıkıldı, kapıları yakıldı. Nasıl üzülmem?"( Bu şehri nasıl diriltir? sorusunun zaman içinde aldığı durum)
4-5 Kral, "Dileğin ne?" diye sordu. Göklerin Tanrısı'na dua edip krala şöyle dedim: "Eğer uygun görüyorsan, benden hoşnut kaldınsa, lütfen beni Yahuda'ya, atalarımın gömüldüğü kente gönder; kenti onarayım."(“Onu yüz aam öldürdü”ün iyice dejenere olmuş hali)
6 Kral kraliçeyle birlikte oturuyordu. "Yolculuğun ne kadar sürer?" diye sordu, "Ne zaman dönersin?" Böylece kral dileğimi uygun buldu ve beni göndermeyi kabul etti. Ona ne zaman döneceğimi söyledim.(“Ne kadar kaldın?” Sorusunun dejenere hali)
7 Sonra şöyle dedim: "Uygun görüyorsan, Yahuda'ya varmamı sağlamaları için, Fırat'ın batı yakasındaki valilere birer mektup yazılsın.
8 Bir de kralın orman sorumlusu Asaf'a bir mektup götürmek istiyorum. Tapınağın yanındaki kalenin kapıları, kent surları ve oturacağım evin yapımı için bana kereste versin." Tanrım bana destek olduğu için kral dileklerimi yerine getirdi.
9 Fırat'ın batı yakasındaki valilere gidip kralın mektuplarını verdim. Kral benimle birlikte komutanlar ve atlılar göndermişti.
10 Horonlu Sanballat ile Ammonlu görevlilerden Toviya, İsrail halkının iyiliği için birinin çalışmaya geldiğini duyunca çok sıkıldılar.
11 Yeruşalim'e gittim. Orada üç gün kaldıktan sonra,
12 gece kalkıp birkaç adamla birlikte işe koyuldum. Yeruşalim için yapacaklarıma ilişkin Tanrı'dan aldığım esini kimseye açıklamadım. Bindiğim hayvandan başka hayvan götürmemiştim (Bazı çevirilerde eşek).
13 Hâlâ karanlıktı. Dere Kapısı'ndan Ejder Pınarı'na, oradan Gübre Kapısı'na gittim. Yeruşalim'in yıkılan surlarını, yanıp kül olan kapılarını gözden geçirdim.
14 Sonra Pınar Kapısı'na, Kral Havuzu'na doğru gittim. Ne var ki, yol bindiğim hayvanın geçmesine uygun değildi.
15 Gece karanlığında dere boyunca ilerledim, surları gözden geçirip geri geldim. Sonunda Dere Kapısı'ndan girip yerime döndüm.
16 Yetkililer nereye gittiğimi, ne yaptığımı bilmiyorlardı. Çünkü Yahudiler'e, kâhinlere, soylulara, yetkililere ve öteki görevlilere henüz hiçbir şey söylememiştim.
17 Sonra onlara, "İçine düştüğümüz yıkımı görüyorsunuz" dedim, "Yeruşalim yıkılmış, kapıları ateşe verilmiş. Gelin, Yeruşalim surlarını onaralım, utancımıza son verelim."
18 Onlara Tanrı'nın bana nasıl destek olduğunu ve kralın söylediklerini anlattım. Onlar da, "Haydi, onarmaya başlayalım" dediler. Var güçleriyle bu hayırlı işe başladılar.
19 Ama Horonlu Sanballat, Ammonlu görevlilerden Toviya, Arap Geşem yapacaklarımızı duyunca, bizi küçümseyip alay ettiler. "Ne yapıyorsunuz? Krala baş mı kaldırıyorsunuz?" dediler.
20 Onları şöyle yanıtladım: "Göklerin Tanrısı bizi başarılı kılacaktır. Biz O'nun kulları olarak onarımı başlatacağız. Ama sizin Yeruşalim üzerinde ne hakkınız, ne de payınız olacak, adınız bile anılmayacak."
Yahudi ve Hıristiyan bilginleri bu tarihi bilmeceyi anlayamamaktadır. Bu yüz yıllık boşluğun yanlış kayıt veya değerlendirmeden kaynaklandığını düşünmektedirler.
Kuran ise doğru ve gerçek bilgiyi tekrar vermekte Tevrat için musaddık özelliğini bir kez daha göstermektedir.
Bakara suresi 259. Ayetten Ezra( Üzeyir) nın. M.Ö 537 de Kudüs’ geldiğini, şehrinin yıkıntısını, gördüğünü ve “Allah bu şehri ölümünden sonra nasıl diriltecek” dediğini öğreniyoruz. Allah onu 100 aam boyunca öldürüyor. Ve kral Not supported field expression! (MÖ 465 - MÖ 424) döneminde(M.Ö. 437) tekrar diriltiyor. Muhtemelen bu dirilmede Ezra nın sonraki ismi Nehemya dır. Zaman içinde çevirilerde iki ayrı kişi olarak bahsedilmeye başlanmıştır. Çünkü bin yıl önceki bazı kaynaklar Ezra’dan bahsederken bazıları sadece Nehemya’dan bahsetmektedir.
Bu ayette dikkat çeken başka bir şeyde aam (amen) kelimesinin geçmesidir. Bu kelimenin tarihsel yıl olduğunu yani bir tarih belirttiğini önceki makalede anlatmıştım. Bu konuda da yine yoğun bir tarih tartışması vardır. Ayrıca Üzeyir bir kâtiptir. Aam (amen) kelimesinin kökü de Limmu kelimesinden gelmektedir. Limmu kelimesi Asurlularda her yıl yeniden seçilen ve o yıla ismini veren devletin resmi kayıt yapan kâtibine verilen unvandı. limmu kelimesinin Akadça anlamı "süresinde, kapsamında demektir. Kısacası "tarihinde" demektir.
Bu olay insanlar için inanması zor bir olaydır. Bu ayetten hemen sonra Bakara 260. Ayeti gelmektedir (meal): Ve o vakti de yâdet ki, İbrahim, «Yarabbi! Ölüleri nasıl ihya edeceğini bana göster,» demiş, (Cenâb-ı Hak da) «İnanmadın mı?» diye buyurmuştu. O da, «Evet. İnandım, fakat kalbim mutmain olsun için,» demiş; Allah Teâlâ da: «Kuşlardan dört tanesini tut da onları kendine çevir, sonra her dağ üzerine onlardan birer parça at, sonra da onları çağır, sana koşarak gelirler ve bilki Allah Teâlâ şüphe yok azîzdir, hakîmdir,» diye buyurmuştur.[260]
Ali İmran 7. Ayet meali:
O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.